« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

01 Eki

2008

YOKSULLUĞUN SAÇLARI KARA (Hasan KAYIHAN)

Erhan Sevinç 01 Ekim 2008

YOKSULLUĞUN SAÇLARI KARA

Hasan KAYIHAN



„Warum sind sie so bockig auf die gesamte Welt?`



Gerçekten bilmiyor musun Maria, onların bütün dünyaya öfkeli oluşlarının sebebini bilmiyor musun gerçekten?

Senin ne güzel lepiska saçların var öyle? Altın sarısı… İyi de, „öfkeleri neden,` diye sorarken kuzu uysalı mavi gözlerin niçin gerilip birer alev topuna dönüşüyor?

Bugün Arife, yarın Bayram… Mahyalar son kez parıldıyor minarelerde; mahya, yani aydınlık, yüreklerden dudaklara uzanan sevinç ışığı… Biliyorum, noellerde fırlatılan havai fişekleri seyrederken senin de gözlerin parlar yıldız yıldız; ama bugün, bu Arife gününde beynindeki bu derin ve karanlık koridorlar niye?

Neden öfkelisin?

Yoksa Hayber yamaçlarındaki şu ihtiyar adama mı soruyorsun bunu? Bacaklarından biri tahta, gözleri kör adama? Seni işitemez ki, sağırdır; Kızıl Ordu yurdunu bastığında yitirmiştir her şeyini. Geçidin ağzında öyle bir kaya parçası gibi duruşu, evini, ocağını koruma arzusundandır; düşmanının topraklarından defolup gittiğini kim, nasıl anlatabilir ki bu kör ve sağır adama? Sahi, çekilip gittiler mi?..

Orası, Cihanâbâd! Dünya görkemlisi... Sen duvarları yıkılmış evlere, naylon örtüler altında yaşayan insanlara, burunları sümüklü kirli çocuklara bakma; Hayber yamaçlarına düşen güz yağmurlarından sonra toprak o kadar güzel kokar ki, hele sarı çiğdemler, mor menevşeler, fesleğenler, kekik otları... Belki de o yamaçlarda sadece `Papaver somniferum` çiçeklerinin açtığını düşünüyorsun, öyle mi? Değil Maria, o koyun gözlü, mor çiçekli haşhaş özünün bir gramı için boşalttığın cüzdanınla bir yıl karınlarını doyururdu bu insanlar... Ama sen Cihanâbâd'ın çiğdemlerini, mor menekşelerini, fesleğenlerini, kekiklerini istemiyorsun ki... Senin istediğin opium! Ve onlara açlıkla, silâhla, ölümle hükmediyor ve istediğini alıyorsun işte...

Nanananana…
Nanananana (all weapons together now)

(all together now)
Haklısın… Kızıl Ordu'nun Hayber yamaçlarına döşediği mayınlar çürüdü; zaten Kızıl ordu da yok meydanlarda… Ne gam? Hurra U.S. Army! Yippee British Force! Vive la phalange! Es lebe Deutsche Streitkräfte!.. Ve yaşasın Ölüm İmparatorları!..

Yüzünün derisinde hazineler gezdiren dilber, sen şarkını söylemeğe devam et... Savur lepiska saçlarını klimaların rüzğârında, savur eteklerini çakırkeyf bakışlarına yandaşın züppelerin...

Life (nanananana)
Life is life (nanananana)


Beyaz adamın Bolivya ormanlarında ekin biçer gibi doğrayıp geçtiği düz, kara saçlı Kızılderili çocukların yel esintilerinde hâlâ yankılanan çığlıklarından sana ne? Sana ne, öz yurtlarından koparılıp Okyanus'un ötelerinde öldüresiye çalıştırılmaya götürülmüş ayağı prangalı, kıvırcık, kara saçlı çocukların L.A.'nın teneke damlı barakalarının karanlık gölgelerinde mıhlanan torunlarını görüp sancılı ruh bulutları halinde bir kere daha kahroluşlarından, sana ne?..

Bu dünya senin, bu güç, bu öfke, bu şarkı senin...

Don't think about the rest
And you all get the power
You all get the best...

Kâğıt incesi kulak memelerinde parıldayan taşlar, Johannesburg'un kara saçlı adamlarının yerin yüzlerce metre derinlerinden çıkarıp sana sunduğu armağandır; sen daha güzellerine lâyıksın!

Kurşun kalem parmaklarınla nârin sapından tuttuğun fincanın üzerinde kendinden geçerek seyrettiğin o desenler, Türkistan'ın Urumçi tezgâhlarında yüreğine ölüm gecesi çökmüş kara saçlı Uygur ustalarının ter izleridir; sen daha güzellerine lâyıksın!

Bütün bir Kosta Rica'nın kara saçlı çocukları, fincanında `KissKiss Gold and Diamonds` ruju parıldayan dudakların kahvenin en lezzetlisini yudumlasın diye sıtma yatağı seralarda doğup büyüyor ve ölüyorlar; kahven eteğine mi damladı Tanrı'ya oğul bağışlama cömertliği gösteren nasipsizler topluluğunun ölüm meleği, aldırma, Hindistan'ın dokuma tezğâhları Elizabet'in altın çağı aşkına senin için nâdide ipekliler üretmeğe söz verdiler; sen daha güzellerine lâyıksın!

Bana gelince...

Bosna, bir uçtan bir uca mezarlık; kara...

Kum fırtınası, Irak çöllerine ekilmiş ölüm tuzaklarının gözyaşları; kara...

Filistin göklerinden ölümüne yağan bombalar, İsrafil'in borusu; kara...

Kongo'nun elleri, Arnold'un kauçuk susuzluğunu dindiren kan nehirleri; kara...

Çünkü; yoksulluğun saçları kara...

Eğer dünyanın biz kara saçlı çocuklarının kara gözlerinde beliren ay şafağı ışıltısına bakıp da soruyorsan bunu, `bugün Arife, yarın Bayram!`

Öbürgün mü?..

Öbürgün, `hayrihi ve şerrihi minallahı Tealâ!`

Ziyaret -> Toplam : 125,34 M - Bugn : 102318

ulkucudunya@ulkucudunya.com