Hoca Sinan Paşa 1440 – 1486
01 Ocak 1970
1437-1441 yılları arasında Sivrihisar, Bursa veya İstanbul'da dünyaya geldi. Asıl adı Sinâeddîn Yusuf'tur. Babası İstanbul’un ilk kadısı Hızır Bey, annesi ise Osmanlı âlimlerinden Molla Yegân'ın kızıdır.
İstanbul'un fethi'nden sonra babası İstanbul kadısı olarak istanbul'da görevlendirildiğinde on üç- on dört yaşlarındaydı. İstanbul'da dedesi Molla Yegân'ın meclisine devam etti; Molla Hüsrev, Molla Gürani, Molla Kırîmî, Hocazâde Muslihuddin ve Kestelî gibi devrin büyük ulemâsı ile tanıştı. Fatih'in İstanbul'a davet ettiği Ali Kuşçu'nun da talebesi oldu.
Babasının 1459'da ölümü üzerine Fatih tarafından Edirne'ye bir medreseye müderris olarak tayin edildi; daha sonra "hace-i sultânî" lakabıyla Fatih'in hocası oldu ve Sahn-ı Semen müderrisliğine getirildi. Padişah Fatih Sultan Mehmed kendisini 1470 senesinde vezirliğe getirdi, bu tarihten sonra "Hoca Paşa" olarak anılmaya başladı.
1477 yılında Gedik Ahmed Paşa'nın azledilmesi üzerine vezîr-i azamlığa getirildi. Aynı yıl bilinmeyen bir sebeple bu görevden el çektirildi ve hapsedildi. İstanbul ulemasının toplu halde padişaha başvurup Sinan Paşa hapisten çıkarılmazsa bütün kitaplarını yakarak Osmanlı topraklarını terk edeceklerini bildirmeleri üzerine hapisten çıkarılıp Sivrihisar kadılığı ve müderrisliği vazifesiyle İstanbul'dan uzaklaştırıldı.
II. Bayezid 1481'de tahta geçince yeniden vezirliğe yükseltilmiş ve Edirne Dârülhadisi müderrisliğine getirilmiştir. Riyâziye, hey’et, fıkıh ve kelâm mevzularında Arapça olarak yazdığı risâlelerinin çoğunu Fâtih Sultan Mehmed devrinde kaleme alan Sinan Paşa, II. Bayezid döneminde din, tasavvuf, ahlâk ve evliya menkıbeleri konularındaki Türkçe eserlerini verdi.
1486 yılında kimi kaynaklara göre Edirne'de, kimilerine göre İstanbul'da hayatını kaybetti. Mezarının yeri bilinmemektedir.
Fâtih döneminin kazaskerlerinden Mollâ Mehmed'in kız kardeşiyle evlenmiş ve bu evlilikten Ahmed ve Mehmed Çelebi adında iki çocuğu olmuştur.
Ömrünün sonuna doğru birkaç ay içinde kaleme aldığı Tazarrûnâme, onun en önemli eseridir. Tazarrûnâme, gerek devrinde gerekse daha sonraki dönemlerde çok okunmuş; çeşitli edebiyat tarih ve tarihçileri tarafından sanatkârâne nesir üslûbunun en başarılı örneği olarak kayda geçirilmiştir.