İsmet Tümtürk ( 1916 - 26 Şubat 1998
01 Ocak 1970
Plevne Müdafaası şehitlerinden Topçu Binbaşı Osman Şahabeddin Bey'in torunu, Serveti Fünun edebiyat akımının ünlü şairi Cenab Şahabeddin'in oğlu idi. İstanbul'daki Amarikan Kolejini 1936'da bitirdikten sonra girdiği İstanbul Hukuk Fakültesi'nden 1941'de diploma aldı. Kısa bir süre, İstanbul Erkek Lisesi'nde İngilizce hocalığı yaptı. Sonra İstanbul Belediyesi'nde müfettiş olarak çalışmaya başladı. Bu görevi 1944 yılı Mayıs Ayında Irkçılık - Turancılıt Dâvâsı olarak adlandırılan çirkinliğin mağdurları arasında yer almasına kadar yaklaşık 3 yıl devam etti. Bütün Türkçüler beraaet edip mahkeme safhası kapandıktan sonra İsmet Tümtürk, avukatlığa başladı. 1944 Irkçılık ve Turancılık Dâvâsı'ndaki duruşmalar ve savunmalar; Kür Şad yürekli 23 ülkü erinin silâhsız - vuruşmasız ihtilâli idi. İsmet Tümtürk bu beyaz ihtilâlde, hem Tüm, hem de Tam Türk olduğunu ispatlamıştır.
O artık, inandıkları Türklük ülküsü uğruna haksızlığa uğrayıp mahkemelere düşmüş Türk Milliyetçileri'nin fahrî avukatı idi. Fahrî olarak yürüttüğü başka görevler de üstlendi. Avukatlık dışındaki ilk görevi, o dönemde haftalık olarak çıkan ve önemli bir görev icra eden Orkun Dergisi'nin yazı işleri müdürlüğü idi. Resmî unvan bu idi. Fakat merhum Tümtürk, taşıma işleri dahil, yazıların toplanması, dizgiye ve baskıya verilmesi, imzalı - imzasız yazılar yazmak gibi derginin tüm yükünü üzerinde taşıyordu. Bu görevi 1950'den, derginin kapatıldığı 1952 yılına kadar sürdü.
1962 yılında yayınlanan ve çok etkili olan Haftalık Millî Yol Dergisi'nin de bütün sorumluluğu O'nun üzerinde idi. Dergi, aralıksız olarak 68 sayı yayınlandı. O tarihe kadar yayınlanan Türkçü - Milliyetçi dergiler içerisinde en çok basan ve satan, yayın hayatını en uzun süre ve istikrarlı olarak devam ettiren dergi idi. İlk sayısı 30.000 adet basılmış ve üç-beş günde tamamı satılmıştı. Bu işin sorumluluğu kadar şerefi de İsmet Tümtürk'e aittir.
1988 yılında O'nu, Yeni Orkun Dergisi'nin yazı işleri müdürlüğünde, Türkçüler Yardımlaşma derneği ile Türkçüler Derneği'nin kurucu ve yöneticileri arasında görüyoruz.
Hukuk tahsil etmiş olmakla birlikte, güçlü bir düşünür, kalemi kuvvetli bir yazardı. Vatan ve millet sevgisi, karakterinin ayrılmaz bir parçasıydı. Aynı zamanda biyoloji ve antropoloji konularına da hakkıyla vâkıftı. Geniş ufuklu, engin kültürlü bir insandı. O derecede de mütevazı idi. İngilizce dışında diğer batı dillerini de meramını anlatıp yazacak kadar biliyordu. Mantığı çok kuvvetliydi.
1985 yılında emekli oldu ve avukatlık mesleğini bıraktı.
Gerek yöneticisi olduğu ve gerekse dostlarının yayınladığı dergilere imzalı - imzasız pek çok yazılar yazdı. Bunları kitap hâline getiremedi ise de, Atsız'ın, Bozkurtların Ölümü adlı romanını İngilizce'ye çevirdi ve bastırdı. İngilizceden Türkçe'ye üç eser tercüme edip onları da bastırdı: Godfrey Lias'ın Göç adlı kitabı, Cep Zırhlısı ile Şanlı Yavuz ve Midilli isimli kitaplar...
İsmet Tümtürk, son olarak 1998 yılı başlarında, tarihçi yazar Altan Deliorman ile birlikte, Orkun Dergisi'ni yeniden yayanlama hazırlıklarına girişti. 1 Mart 1998'de yayınlanan ilk sayısı göremeden, 26 Şubat 1998 2ünü, müessif bir trafik kazası sonunda, 82 yaşında iken fâni hayata vedâ etti. Cenâzesi, Fatih Camiinde kalabalık bir cemaatle kılınan öğle namazından sonra, Eyüpsultan ilçesindeki Piyer Loti Kabristanı'nda toprağa verildi.
İsmet Tümtürk; sabırlı, fedakâr, metanetli, soğukkanlı, gösterişsiz örnek bir ülkü eri idi. Herşeyin en mükemmelini yapmaya çalışır, çevresine iddiasız gibi görünürdü. Kendisine karşı katı, çevresindekilere ise hoşgörülü idi. Bütün titizliği kendisine ve iç dünyasına yönelikti. Türk Milliyetçiliği ülküsüne gönülden inanmıştı. Bu ülkü uğruna gençliğinden ilerlemiş yaşına kadar hayatının her safhasında fikren ve bedenen, yılmadan ve yorulmadan çalıştı, çalıştı. Ağır dergi paketlerini ve artık kâğıt bobinlerini kâh koltuğunun altında, kâh sırtında... bir hamal gibi taşırdı. O bu işleri yaparken, Türklük Ülküsü'nü sırtlandığının bilincindeydi. Yüksünmüyor, aksine gurur ve haz duyuyordu.
Türk Dili konusunda da çok titizdi. 2 Şubat 1998 tarihinde kaleme aldığı son yazısında: Cankurtarana ambülâns, mahsül veya ürün kelimeleri yerine rekolte, aşama ve safha yerine etap, akın yerine atak... denilmesini kınıyordu. Batı Trakya'mızdaki Dedeağaç şehrine Alexandropolis, Gülümcine'ye Komotini, Sakız Adamıza Kios, İstanköy'e Kos... denilmesinin yanlışlığına işaret ediyor, yazısını şöyle bitiriyordu: "Volga denilen ırmağın Türkçe adı: İdil'dir. Dinyeper: Tuna, Kırımdaki Sivastopol: Akyar'dır. Bunlar unutuldu. Milleti millet yapan unsurlarda tarihî hâtırâlar, tarihten gelen kıvançlar ve ümitler vardır.