Ahmed Rıza Bey 1859 -26.02.1930
01 Ocak 1970
Siyasetçi, düşünür, yazar (D. 1859, İstanbul - Ö. 26 Şubat 1930, İstanbul). Birinci Meşrutiyet’in (1876) Âyân Meclisi (Senato) üyesi olan ve Konya’nın Ilgın ilçesinde sürgünde ölen, İngilizce bildiği ve Kırım Savaşı’nda İngilizlerle yakından ilgilendiği için “İngiliz Ali Bey” diye bilinen ünlü bir kişinin oğludur. Annesi ise Avusturyalı bir hanımdı. Ailesinden Avrupaî bir eğitim aldıktan sonra Galatasaray Sultanisi (Lisesi)’ni bitirdi. Bir süre Babıali Tercüme Odası’nda çalıştı. Daha sonra Fransa’ya giderek 1884 yılında Grignon Ziraat Mektebi’ni bitirdi. Yurda dönüşünde önce Ziraat, daha sonra Maarif Nezareti (Eğitim Bakanlığı)’nde görev aldı. Bu sırada İbrahim Temo, Abdullah Cevdet gibi kişilerin tıp öğrencisi iken gizlice kurdukları, daha sonra İttihad ve Terakki Cemiyeti adını alan İttihâd-ı Osmanî cemiyetine üye oldu. 1884’te merkezi Paris’te olan Societe des Positivistes (Pozitivistler Birliği)’e girerek, onların fikir ve görüşlerini yeni Türk fikir hareketinin parolası durumuna getirmeye çalıştı.
Kapatby ReklamStore
Ahmed Rıza Bey, Bursa Maarif Müdürü iken 1887 yılında görevinden istifa ederek ayrıldı. 1889 yılında Fransız İhtilali’nin yüzüncü yılı nedeniyle düzenlenen sergiye katılmak üzere Paris’e gitti ve karşı olduğu II. Abdülhamid yönetimine muhalefet edebilmek için burada kaldı. İttihad ve Terakki Cemiyeti ile Jön Türkler hareketinin ileri gelenlerindendi. Çeşitli gazete ve dergilerde Osmanlı yönetimini eleştiren yazılar yayımladı. İstanbul’da kurulmuş olan İttihad-ı Osmaniye Cemiyeti üyeleriyle yazıştı. “Yüzüncü Yıl Sergisi”ne katıldıktan sonra yurda dönmeyerek, Jön Türkler hareketinin başına geçti
Ahmed Rıza Bey, Avrupa’daki kuruluşun adını, Auguste Komte’un pozitivist felsefesinin parolası olan “Nizam ve Terakki” koymak istedi. Macera arayan veya herhangi bir nedenle çıkar yüzünden, II. Abdülhamid’in yönetimine, “Kahrolsun istibdât” diyerek, İngilizlerin ve Fransızların teşvik ve desteğiyle Osmanlı Devleti aleyhinde faaliyetler gösteren Jön Türkler, bu adı kabul etmeyip, İstanbul’daki İttihad-ı Osmanî Cemiyeti adlandırmasındaki “İttihad”ın da bu kuruluşun adında yer almasını istediler. Böylece İstanbul’dakilerin “İttihad”ı ile Ahmed Rıza’nın “terakki”si bir araya getirilerek kuruluşun adı “İttihad ve Terakki” durumuna geldi.
Böylece 1895’te İttihad ve Terakki Cemiyeti adını alan örgütün Paris şubesinin başkanlığını üstlendi. Cemiyetin ilk resmi yayın organı olan “Meşveret” gazetesini ve Fransızca ekini çıkarmaya başladı. Çeşitli yollardan gizlice yurda sokulan bu gazeteyi bir ara Osmanlı yönetiminin Fransa hükümetiyle olan diplomatik görüşmeleri sonucunda Paris’te çıkaramayınca, Cenevre’de yayımlamaya başladı. Orada da izlenmeye başlanınca gazeteyi Brüksel’de çıkarmaya devam etti. Fakat Belçika hükümeti de Osmanlı Devletiyle olan ilişkileri nedeniyle gazetenin çıkmasını engelledi. Ancak Belçika parlamenterlerinden M. Georges Lorand, gazetenin sorumlu müdürlüğünü üzerine aldı. Ancak Ahmed Rıza 1897 yılında Belçika’dan, sınır dışı edildi.
Ahmed Rıza, İkindi Meşrutiyet ilan edilince (1908) İstanbul’a döndü ve “Hürriyetçilerin babası” diye törenle karşılandı. 1912’de Ayan Meclisi (Senato) üyesi, mütarekeden sonra Ayan Meclisi Başkanı oldu. Ancak Damat Ferit Paşa’yla anlaşmazlığa düştü ve yönetime sert eleştiriler yöneltti. Meclis-i Mebusan’a İstanbul Mebusu olarak girdi. Daha sonra da oybirliğiyle Meclis-i Mebusan Başkanlığı’na seçildiyse de İttihadçılarla arası açıldığından 1920’de merkez komitesinden çıkarıldı. 1919’da Mustafa Kemal’in isteğiyle yeni kurulacak olan devleti tanıtmak amacıyla Fransa’ya gitti. Lozan Antlaşması’ndan sonra yurda dönerek siyasal yaşamdan çekildi ve anılarını yazdı. Tarihi bir belge niteliği taşıyan anıları, 1988’de “Meclis-i Mebusan ve Ayan Reisi Ahmed Rıza Bey’in Anıları” adıyla yayımlandı.
Ahmed Rıza, Mütareke devrinin ilk günlerinde kimi hareketleri nedeniyle Ayan Meclisi Başkanlığı görevinden uzaklaştırılmıştı. O sıra tekrar Paris’e gitti, Kurtuluş Savaşı bittikten sona da İstanbul’a döndü. Ömrünün son yıllarını, kendi köşesinde hiçbir şeye karışmadan geçirdi. Başkalarını hor ve hakir gören, kibirli ve inatçı olduğu kadar geçimsiz bir kişiliğe de sahip olan Ahmed Rıza, 1930 yılında İstanbul’da Şişli Etfâl Hastahânesi’nde öldü.
Fransızca yazıp yayımladığı “Batı’nın Doğu Politikasının Ahlâken İflası” (1922) adlı kitabında “Batının asırlar boyunca Hristiyanlık gayretiyle Müslüman ve Türklere karşı yaptıkları zulüm ve haksızlıkları, sadece Batı kaynaklarına dayanarak” ortaya koydu (Osman Hami). Lozan Antlaşması’ndan sonra yurda döndüğünde bazı eserlerini yeniden yazmaya başladı, bitiremeden öldü. Kandilli’deki aile mezarlığına gömüldü.
Makaleleri Meşveret (1895-08), Şurayı Ümmet (1902-80) ile Paris ve Londra’da pozitivistlerin çıkardıkları bazı dergilerde (1896-08) yayımlandı.