İdlib’deki saldırı ve Türkiye’nin tavrı
Barış Doster 01 Ocak 1970
Suriye sorununda kördüğüm olarak öne çıkan İdlib’de, Türkiye ve Rusya arasında son aylarda yükselen gerilim, önceki akşam çok ileri bir aşamaya vardı. Suriye rejiminin saldırısında, 33 Mehmetçiğimiz şehit oldu. Rusya, her ne kadar, “Türk askerlerinin vurulduğu alanda harekât düzenlemediğini” açıklasa da, Suriye rejimi, Rusya’nın bilgisi, onayı, desteği olmadan bu çapta bir saldırı düzenleyemez. O nedenle Rusya’nın açıklaması inandırıcı değil. Türkiye’nin, saldırıdan hemen sonra ABD ve NATO’dan destek istemesi, ardından Avrupa’yla sınır kapılarını açıp, ülkemizdeki sığınmacıların Avrupa’ya gitmesine fırsat vermesi de dış politikada ne kadar sıkıştığımızı gösterdi. Bu gerilimden en çok kazanan ABD oldu ki, bu da, sorunun tüm taraflarının aleyhine.
Bundan sonra neler olabileceğini öngörmek için, mevcut durumu doğru saptamalı.
Birincisi, Rusya; her ne pahasına olursa olsun, Suriye’de rejimi koruyor ve koruyacak. Rejime verdiği destek her düzlemde sürecek. İran’ın desteği de önemli. Suriye’nin hava sahasını denetleyen, hava savunma sistemini kuran, ordusunu eğiten ve donatan Rusya, Suriye’den vazgeçmez. Suriye’de geri adım atması, sadece Suriye ölçeğinde ve Akdeniz’de değil, çok daha geniş bir alanda itibarını, caydırıcılığını sarsar.
İkincisi, Rusya; Ankara’da Türk ve Rus heyetlerin İdlib konusunu görüştüğü sırada düzenlenen saldırıdan mutlaka haberdardır. Moskova’ya rağmen, onun bilgisi dışında, Suriye rejimi böyle bir saldırı yapamaz. Rusya’nın, “Türkiye’nin Soçi ve Astana’daki anlaşmalara sadık kalmadığı” yönündeki eleştirisi; Kremlin sözcüsünün, Rusya lideri Putin’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’la 5 Mart’ta görüşmeyeceğini açıklaması önemlidir. Rusya, Türkiye’nin görüşme talebini geri çevirerek de mesaj vermiştir.
Üçüncüsü, Rusya; Türkiye ile Suriye’de doğrudan değil, Suriye rejimi vasıtasıyla, dolaylı yoldan karşı karşıya gelmekten çekinmeyeceğini bir kez daha göstermiştir.
Dördüncüsü, ABD; Türkiye - Rusya geriliminden, Türkiye’nin yalnızlaşmasından memnundur. Nitekim ABD ve NATO hemen, destek ve dayanışma içinde olduklarını açıklamıştır. Lakin bu açıklamaları abartmamak gerekir. Sahada destek değil, kâğıt üzerinde açıklama söz konusudur. ABD’nin, saldırıdan hemen sonra, bir kez daha, “Türkiye, S - 400 hava savunma sisteminden vazgeçmeli” demesi dikkat çekicidir.
Neyin olmayacağı görüldü
Birincisi, Türkiye açısından, şimdiye dek izlenen dış politikanın, sürdürülebilir, sağlıklı, sonuç alıcı olmadığı görülmüştür. Ne üst perdeden Suriye rejimini tehdit etmek, ne tarih açıklayarak, süre tanıyarak ültimatom vermek işe yaramıştır.
İkincisi, Türkiye, Suriye’de hem Rusya hem ABD ile muhataptır. İkisiyle de gerilim yaşamaktadır. İkisi de farklı gerekçelerle, farklı araç ve yöntemlerle PKK - PYD - YPG terör örgütünü desteklemektedir. İkisi de Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığına farklı nedenlerle karşıdır. Bu, Türkiye için zor, yüksek maliyetli bir siyasettir.
Çözüm; Hariciyecilere, “Moskova’yla ilişkileri her zaman önemseyin; emperyalizmle aranıza mesafe koyun; Arap ülkeleri arasındaki sorunlara, Arapların içişlerine asla karışmayın” diyen Atatürk’ün dış politikasıdır.