« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

19 Kas

2008

MAHMUD EBU HENUD (1966-2001)

01 Ocak 1970

Batı Yaka’nın Cenin kenti… Bir yiğidin, bir cengâverin cenaze merasimi... Elli bin kişinin katıldığı bu sevgi seli mazlum coğrafyanın bütün şehirlerini de sarmıştı. Batı Yaka ve Gazze’de geniş çaplı gösteriler, on binlerin gölgesi altında düzenleniyordu.

Bu cenaze farklıydı. Sloganları farklıydı. Tepkiler çift taraflıydı. İşgalci İsrail’e karşı dinmeyen asırlık öfkeye, özerk yönetime duyulan nefret de eklenmişti.

Meydanı bir ses inletiyordu. Meydanı inleten bu ses Doktor Abdülaziz Rantisi’nindi: “Ebu Henud’un arabasının tespit ve takip edilebilmesi, Filistinliler arasında dolaşan birtakım kirli ellerin bulunduğunu gösteriyor. Bu kirli eller mutlaka tespit edilip ortaya çıkarılacaktır. Filistin halkı gereken cezayı bizzat kendi elleriyle onlara verecektir. İşgalci İsrail ile yapılan güvenlik işbirliği anlaşması kesin bir şekilde iptal edilmelidir…”

Göstericiler özerk yönetim ile işgalci İsrail arasında imzalanan “güvenlik işbirliği” anlaşması aleyhine sloganlara hız vermiş, ortalığı ayağa kaldırıyorlardı.

Asira kahramanı…
Direniş önderi…
Mercü’z Zuhr sürgünü...
İstişhad eylemcisi…

Daha birçok vasıflarla anlatmak mümkündür Mahmud Ebu Henud’u. Vasıfları saymakla biter mi Filistinli yiğitlerin… Toprak nebat, Filistin yiğit bitirir. Firavun’un bağrında Musalar yetiştiği gibi işgalcinin bağrında da nice Musalar büyüyordu, büyütülüyordu.

Batı Yaka’nın kuzey Asira köyünde 1966 yılında doğan Ebu Henud, burada büyüdü. Eğitim süreci sonunda tek okulun Filistin, tek eğitimin direniş olduğunu öğrendi. Ve bu okulun bir öğrencisi olarak İzzettin Kassam birliklerine, yani Hamas’ın askeri kanadına girdi. Kendi beldesinde bir grubun başkanlığına getirildiğinde yıl 1990’dı. Çalışmaları meyve verince 1992 sonunda bir gece yarısı baskınına maruz kaldı.

O gece Filistin’in çeşitli bölgelerinden toplanan 415 insanın içinde o da vardı. Bir anda güney Lübnan’ın Mercü’z Zuhr bölgesi sürgünleri olarak sınır dışı edildiler. Bir yıl kadar burada sürgünlerle beraber Filistin’in izzetini, onurunu korumak için kışın soğuğu, yazın sıcağına aldırmadan direndi direnenlerle beraber. Ne bir başka ülkeye sığındılar, ne de bir teklife evet dediler. Onurları işgalci İsrail’i ve işbirlikçi devletleri hizaya getirdi.

Bir yıl sonunda yurduna dönen Ebu Henud, muhtelif baskılara maruz kaldıysa da buna aldırmadı. Oluşturduğu eylem grubuyla 1995 yılında ilk kez silahlı bir saldırı düzenledi. Alon Murye denilen bir yerleşke yakınında İsrailli bir askeri doktor ve şoförünü yaraladı.

Muhtelif eylemler sonrası direnişin askeri kanadında üst düzey komutanlardan sayıldı. 1997 yılında Batı Kudüs’te iki istişhadi eylem gerçekleştirildi. Bu eylemleri gerçekleştirenlerin onun grubundan olduğu söylendi.

O, artık işgalci İsrail için bir numaralı tehdit olduğu gibi aynı zamanda özerk yönetim de onu arıyordu. Zira özerk yönetim işgalci İsrail ile imzaladığı “güvenlik işbirliği” anlaşması çerçevesinde işgal devletine yardımcı olmayı taahhüt etmişti.

Ebu Henud, iki taraflı bir baskının farkındaydı. Fakat söz konusu olan işgale uğramış vatanı, kutsal topraklar, Kudüs olunca ne gam… Uğruna ölmek için çıkmamış mıydı bu yola?

27 Ağustos 2000 yılıydı. İşgalci İsrail istihbaratı Ebu Henud’un kuzey Asira’da bulunduğunu tespit edince bin kişilik askeri bir güçle evini sardı. Direnişi yüreğine yazan yazgının hükmüne razı olan bir azimle direndi Ebu Henud. Üç işgalci askeri öldürerek kuşatmayı yardı.

Bir destan yazmıştı bu çatışmada, bir kahramanlık örneği sergilemişti Asira kahramanı... Buna karşın işgalci güç üç askerinin yanlışlıkla kendi askerlerince öldürüldüğünü açıkladı. Maksat askerleri arasında gittikçe yayılan moralsizlik, yıpranma ve çözülmeyi önlemekti. Hâlbuki Ebu Henud’un destanı bu çözülmeyi işgalci gücün askerleri arasında başlatmıştı bile.

Çatışmayı yarıp Nablus’a geçen Ebu Henud, geride roketlerle yerle bir edilmiş evini bırakmıştı. Özerk yönetim onu sürekli takip altına aldı. Çatışmada yaralanmış olan Ebu Henud’u özerk yönetim gözaltına alıp hastaneye kaldırdı. Bir müddet sonra işgalci İsrail’e verdiği taahhüt gereği özerk yönetim Ebu Henud’u mahkemeye sevk etti. Hemen hapis cezasına çarptırılan Ebu Henud tutuklu bulunduğu zindanda kimseyle görüştürülmüyordu. Bunun nedeninin Arafat yönetiminin Ebu Henud’un kendi eliyle teslim olduğu yalanının ortaya çıkmasından korkmasıydı. Zira Arafat yönetimi Ebu Henud’un kendilerine isteyerek teslim olduğu yalanını ortaya atmışlardı.

Ancak Hamas, özerk yönetimin bu ithamını yalanlayan bir bildiri yayınlayarak İsrail’le işbirliğinden vazgeçmesine yönelik özerk yönetimi uyardı.

23 Kasım 2001 gecesi…

Ebu Henud, Eymen ve Memun Haşayıke adlı iki arkadaşıyla Batı Yaka’nın Nablus şehri yakınında dağlık bir bölgede bir otomobille yol alıyordu.

İşgalci İsrail, işbirlikçileri olan özerk yönetimin içindeki adamları vasıtasıyla bu haberi aldı. “Güvenlik işbirliği” anlaşması uyarınca Ebu Henud’un yeri ihbar edilmiş, işgalcilere ispiyonlanmıştı. İşgalci İsrail önce verilen koordinatlardaki aracın yerini tespit için aydınlatma bombaları kullandılar. Ardından Amerikan yapımı Apaçi helikopterleri ile araca on adet roket fırlatıldı. Araç, içindekilerle beraber paramparça oldu. Öyle ki cesetlerin parçaları ancak hastanede bir araya getirilebildi.

Ebu Henud ve iki arkadaşı şehit edilmişti. İşte geniş çaplı eylemler ve elli bin kişinin katıldığı cenaze merasimi bu kahramanındı.

Ebu Henud’un şehadetinden sonra işgal devleti ileri düzeyde alarma geçti. Çünkü Hamas’ın intikam alacağın biliyordu.

İlk etapta iki eylem yapıldı. Gazze’de ve Kefar Darom’daki Yahudi yerleşkelerine havan toplu saldırılar gerçekleşti. Bir asker ölürken iki yaralı işgalci askeri de kayboldu.

İkinci etap ise Erez sınır kapısındaki askerlere yönelikti. Bu kapıdaki işgalci askerlere yönelik istişhadi eylemdeki kaybını işgalci İsrail sadece iki yaralı diye lanse ettiyse de, aslında bu önemli mevkii yıpratmamak için verilen kaybı saklamıştı.

Ebu Henud destansı bir direniş yazarak selefleri olan önderler gibi ebediyet âleminin seçkin yiğitleri arasına katıldı.

Seçkin insan, seçkin kahraman!

Genç yaşında aldığın o ağır yükün sorumluluğunu en güzel bir şekilde ifa ettin. Ne mutlu sana ve yolunda yürüyen / yürüyecek haleflerine…

Ziyaret -> Toplam : 125,32 M - Bugn : 76606

ulkucudunya@ulkucudunya.com