Lale Devri’nde yaşamış olan Levni gerçek ismi ile Abdülcelil Çelebi 18.yüzyıl başlarında Edirne’de dünyaya gelmiştir. Döneminin tanınmış Osmanlı minyatür sanatçısı, alanının da son temsilcisi olarak ifade edilmektedir. Levni; halk şairi olması ile de önemli bir kişidir. Osmanlı zamanında duraklamaya girmiş olan minyatür sanatına yenilikler kazandırarak daha farklı perspektifler, betimleme ve anlayış kazandırmıştır. Levni eserlerinde iki boyutlu minyatür sanatını perspektif ve ışık gölgesini kullanmış olması ile Avrupa standartlarına geçişin temelini artan kişi olarak da bilinir. Osmanlı padişahlarından III. Ahmet’in şehzadelerinin 1720 yılındaki sünnet düğünlerini konu alan Surname-i Vehbi isimli eseri süsleyen minyatürler Levni’nin en ünlü eserleri arasında yer almaktadır. Halk şairi olması ile de bilinen Levni’nin yazmış olduğu bütün şiirleri günümüze kadar ulaşmıştır.
Levni Genç yaşlarında İstanbul’a gelerek Topkapı Sarayı’nda bulunan nakkaşhanede tezhip öğrenmiştir. Sonrasında ise II. Mustafa zamanında sarayın başkanlığına getirilmiştir. III. Ahmet döneminde de görevini sürdüren Levni oldukça yetenekli bir saray nakkaşı olarak bilinmektedir. Başarılı icraatlarından dolayı kendisine renk anlamına gelen Levn’den türeyen Levni ismi verilmiştir. Yapmış olduğu ilk büyük çalışması ise yirmi iki padişahın portresi olarak bilinmektedir. Ancak portreler günümüzde bulunmamaktadır. Nerede olduğuna dair herhangi bir bilgi de yoktur. Padişah portrelerinin bulunduğu Silsilename ve Murakkalarda en önemli eserler arasında bulunmaktadır. Halk şairi olması ile bilinen sanatçı gazel, türkü, semai ve kalenderi şiirleri de yazmaktadır. Çevresinde de kendisi gibi çeşitli sanat kollarına mensup kişilerden oluşan Levni bilindiği kadarı ile 1733 yılında hayatını kaybetmiştir.
Levni Osmanlı döneminde yetişmiş olan minyatür sanatında yenilikleri ile geleneğin üst seviyelere çıkmasını sağlayan önemli bir sanatçıdır. Sanatçı eserlerine imzasını da yansıtmaktadır. Felsefesinde güzelliklerin sembolü olarak çiçeği ve altında onu besleyen toprağı resmettiği gibi şahide taşının da üst kısmında “Hüve’l baki” yazan bir mezarda toprak olacağını ifade etmektedir. Toprağın asırlar sonrasında eserleri aracılığı ile güzellikler sunmaya devam edeceği ve minyatür sanatının alt kısmına serptiği çiçeklerden birinin altına kendi ismini yazarak hal ve sanatını tasavvufi düşünceye uygun biçimde işlemiştir. Levni'nin albümünde yer vermiş olduğu karakterlerin çoğunluğu marjinal, yaratıcılığına uygun ve özgür olarak resmedilmiş halini yansıtmaktadır. Minyatürlerinde kadın ve erkeklerin de yeteneklerinin ve neşelerinin resmedildiği görülmektedir. Beden dili ve yüz ifadeleri ile yansıtılmış olan tüm gerçeklikler ise sanatçı için zirve olarak ifade edilmektedir. Kıvrak zekalı olarak tarif edilen Levni, minyatürlerinde bulunan imzaların ayrı konular olması durumu bile söz konu olmaktadır. Çiçek buketi altında bulunan vazo formunda çizilmiş olan insan yüzünü andıran şeklin içinde de Levni yazmaktadır.
Levni’nin bilinen önemli eserlerinin başlıcaları; Murakkalar, Silsilename, Surname-i Vehbi’dir. Bunun yanı sıra günümüzde Topkapı Sarayı Müze Kütüphanesi’nde üç ayrı yapıtı yer almaktadır. Bunlardan ilki padişah portreleridir. Eserin II: Mustafa döneminde ve Edirne günlerine ithafen yapıldığı bilinmektedir. İstanbul’a dönüşünün ardından ise III. Ahmet’in portresini tamamlamıştır. Levni dönem portrelerinde hançer, gürz, yay ve ok gibi savaş temalı objeleri resmetmiştir. Yine TSMK’de bulunan ve şehzadelere ait olan sünnet düğününün resmedilmiş olduğu Surname-i Vehbi bilinen diğer önemli eserlerinden ikincisidir. Üçüncü eseri ile 1710 ile 1720 yılları arasında saray için resmedilmiş olan kırk sekiz kadın ve erkeği tasvir eden kıyafet albümü olarak ifade edilmektedir. Albümde yer alan resimlerden kırk ikisi Levni imzasını taşımaktadır.
Levni klasik ressamların aksine gerçeği tasvir ederek realist resimler ortaya çıkarmıştır. En çok ilgilendiği konular arasında eğlenceler, rakkaseler ve çiçekler yer almıştır. Resimleri incelendiğinde II. Bayezid devrinden gelen ressamlardan daha farklı eserlere sahip olduğu görülür. Çizimlerine bakıldığında oldukça edalı hareket verildiği ve göz alıcı renklerin aksine mor, turuncu ve sarı gibi renkler tercih ederek resim bütünlüğünü sağladığı görülmektedir. Çarpık parlak olan tonlar yerine daha rahatlatıcı, doğal renklerin bir arada olmasına özen göstermiştir. Zıt tonların bile ahenk içerisinde verilmesi, geniş alanda altın yaldız kullanılmasından vazgeçilmesi onun teknik özellikleri arasında yer almaktadır. Levni resimlerinde klasik düzen anlayışını yıkarak minyatür perspektifine karşılık derin bir eğilim sunmuştur. Bu durum Levni’nin Osmanlı döneminde minyatür sanatında büyük usta olarak anılmasına sebep olmuştur.