AZERBAYCAN TÜRKLÜĞÜNÜN KAHRAMANI MEHMET EMİN RESULZADE
Nurgül UZUNEL 01 Ocak 1970
zerbaycan Millî İstiklal Davası’nın en önemli savunucularından olan Mehmed Emin Resulzade,önce Çarlık, ardından da Bolşevik Rusya’sına karşı fikirleri ve kalemiyle savaşmıştır. Resulzade, Azerbaycan’ın Himmet, Füyuzat, İrşad, Terakki, Yoldaş adlı yayın organlarından uzun yıllar başta Azerbaycan Türkleri olmak üzere, tüm Türk dünyasının haklarını savunmuştur.
İran’dan Türkiye, oradan da tekrar Azerbaycan’a uzanan serüvenin sonucunda Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı olan Resulzade, devleti ve milleti için yaptığı başarılı çalışmalarıyla takdire şayan olmayı başarmıştır.Ayrıca Ziya Gökalp’in İslamlaşmak, Türkleşmek, Muasırlaşmak sloganını kendine şiar edinerek milleti için en iyi geleceği planlamış ve bu uğurda vatanından sürgün olmak zorunda kalsa da bu fikriyatından asla vazgeçmemiştir. Bu çalışmamızdaki amaç da başta Azerbaycan Türklüğüne olmak üzere, eserleri ve faaliyetleriyle tüm Türklüğe hizmet etmiş olan Mehmed Emin Resulzade’nin hayatı, ilmî ve kültürel faaliyetleri, fikriyatı ve eserleri hakkında bilgi vererek bilinmesi gereken önemli bir döneme ışık tutmaktır.
Hayatı, İlmî ve KültürelFaaliyetleri
1884’te Bakü yakınlarındaki Novhanı köyünde doğan Mehmed Emin Resulzade, Hacı Molla Ali Ekber adında tanınmış bir din âliminin oğludur. Annesi Zalkızı Ziynet’tir.Küçük yaşlarda dinî bilgiler tahsil ederek Arapça ve Farsçayı öğrenmiştir. Daha sonra Rus-Tatar mektebini bitirmiş ve ardından Bakü Teknik Okuluna devam etmiştir. Bu dönemde Rusya Müslümanları arasında meydana gelen yenilikçi hareketlerden etkilenen Resulzade, İsmail Gaspıralı’nın bayraktarlığını yaptığı usûl-i cedit okulları ve eğitim kampanyasına katılarak millî uyanışa büyük destek vermiştir..[1]
Resulzade,1902’de Rus sömürge yönetimine karşı mücadele etmek için Müslüman Gençlik Teşkilatı adıyla gizli bir teşkilat kurmuştur. Bu cemiyet Müslüman Demokrat Müsavat Cemiyeti ismini alarak çalışmalarını sürdürmüştür.[2] Böylece ilerleyen yıllarda Çarlık Rusya’sının korkulu rüyası hâline gelen Resulzade,gizli devrimci derneklerin faaliyetlerine bizzat katılmıştır.
Basın-yayın hayatındaki faaliyetleri Bakü, İstanbul ve Tahran’da geçen Resulzade’nin ilk yazarlık hayatına atılışı 1903’te başlamıştır. 1903’te Tiflis’te Şah-tahtlı Ağa tarafından neşrolunan Şark-i Rus gazetesinde yazmaya başlamıştır.[3]
1904 yılında Rusya Sosyal Demokrat Federal Partisine bağlı “Himmet” Sosyal Demokrat grubunun üyesi ve kurucusu olmuş ancak teşkilatın Bolşeviklerin eline geçmesi sonucu örgütten ayrılmış ve artık sosyalist faaliyetlere yaklaşmamıştır.[4] Resulzade’nin sosyalist görüşten ayrılmasını Şark-i Rus gazetesinde belirttiği bilinmektedir.Bu yazısında “Türk münevverlerinin kendi aralarında Rusça değil, Türkçe konuşmaları lazım geldiği” tezini müdafaa etmiştir. Bu da Mehmet Emin Resulzade’nin sosyalist aydınlara yönelik eleştirilerini[5] ve Türkçenin korunmasına verdiği önemi ortaya koymaktadır.
Resulzade, ilk makalesini de 1903’te Şark-i Rus gazetesinde yayımlamıştır. Bu dönemde 19 yaşında bulunan Resulzade, daha sonra Ali Bey Hüseyinzade’nin Bakü’de çıkardığı Hayat ve Füyuzat adlı dergilerde makaleler yazarak millî davasını sürdürmüştür.
Ayrıca makale yazarlığının dışında şiirle de ilgilenen aydın, akrabalarının millî olaylar karşısında sessiz kalmaları ve atak olmamalarına sinirlenerek Füyuzat dergisinde yine millî davasını savunduğu şiirlerini yayınlamıştır.[6] Böylece Resulzade’nin yazarlık yönünün yanında şairlik yönüne de tanık oluyoruz.
1903 senesinden itibaren Azerbaycan’da “Safa”, “Necat”, “Edeb Yurdu” Cemiyet-i Hayriye”, gibi cemiyetlerde çalışan ve kurduğu gizli derneklerle Çarlığa karşı mücadelesini sürdüren Resulzade, 1908-1910 yıllarında İran’daki meşrutiyet hareketine iştirak etmiştir.[7]
Bu sıralardaTebriz’de meydana gelen İran inkılabı, hürriyet ve demokrasi aşkı Mehmet Emin Resulzade’yi de etkilemiştir. Hürriyet ordusunun zaferle Tahran’a girişi ve meşrutiyetin ilanı üzerine Tahran’da Avrupa usulünde yayın yapan ilk gazete olan İran-i Nov açılmış ve gazetenin müdürü ve başyazarı Mehmet Emin olmuştur.Merkez Partisine dâhil bulunduğu “Demokrat Partinin ideolojisini, söz konusu partinin lideri Seyyit Hasan Takizade ile beraber savunmuştur. Türkiye’de hürriyet ve meşrutiyet adına meydana gelen tüm bu olumlu gelişmelere karşılık Rusya’da mutlakıyet ve irtica yine başlamıştı. Kafkasya’nın dibinde hür ve demokratik bir rejimin kurulmasını kaldıramayan Rusya, ordusuyla birlikte İran’a girerek İran’da baskıcı ve irticai tutumlarda bulunarak Millet Meclisini bombalamıştır.[8] Resulzade böylece, Rusya’da bu dönemde İran kabinesi üzerinde etkili olan Rus Elçiliğinin isteğiyle İran’dan çıkarılmıştır. Bunun üzerine Resulzade, İran’dan kaçarak1911’de İstanbul’a gelmiş ve burada Türk Ocaklarına katılarak Türk Yurdu’nda yazılar yazmaya başlamıştır.[9]
Resulzade’nin Türkiye’ye iltica etmesinin sebepleri arasında onun faaliyetlerinin İran hükûmetini rahatsız etmesi ve yazdığı İran Türkleri adlı seri makalesinde belirttiği görüşleridir. Çünkü Resulzade, İran’dan yana değil Türk milliyetçilerinden yanaydı.[10] Bu nedenle İran topraklarında kalması Resulzade için hayati bir tehlikeydi.
Mehmet Emin,İstanbul’da bir taraftan yeni kurulan Türk Ocağında İran Türklerine dair yazılar yazıyor, bir taraftan da davasını sürdürüyordu. Ayrıca, bu sayede Çar aleyhine yazılar da yazabildiği gibi 1911’de Bakü’de Millî Demokrat Müsavat Partisinin kurulmasını teşvik ediyordu. Resulzade’nin Bakü’ye dönüşü ise1913’te Romanov sülalesinin 300. kuruluş yıl dönümü münasebetiyle çıkarılan genel aftan istifade etmesi şeklinde olmuştur. Bakü’ye dönen Resulzade, çeşitli dergi ve gazetelerde yazarlık yapmaya başlamıştır. Daha sonra 1915’te milliyetçilik fikrini savunan Açık Söz gazetesinde yazmaya başlamıştır.
İstanbul’daki sürgün hayatı boyunca zaman zaman başta Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Adalet Ağaoğlu, Ali Bey Hüseyinzade ile görüşen Resulzade, Ziya Gökalp mefkûreciliğinin mürevvici olmuştur. Ziya Gökalp’ın İslamlaşmak, Türkleşmek,Muasırlaşmak makaleleri âdeta Resulzade’nin ruhunu sarmalamıştır. Bakü’ye döner dönmez de basındaki şiddetli dil münakaşalarında Ziya Gökalp nazariyesinin muhafazasını yapmış, hatta Açık Söz gazetesinde Ziya Gökalp’ın İslamlaşmak,Türkleşmek, Muasırlaşmak umdesini ideolojik şiar olarak benimsemiştir.Resulzade, bu şiar ile Azerbaycan’a hem Türkçülüğü hem de Türkiyeciliği sokmayı başarmıştır. Resulzade, bu sloganı daha sonraları “Türk ümmetindenim, İslam ümmetindenim, Garp ümmetindenim.” şekliyle değiştirerek milliyetçilerin oluşturduğu Müsavat Partisinin programına ön söz yapmıştır.[11]
Böylece Resulzade ve arkadaşları, Türkçülükle halkçılığa hizmet gayesi ile kurulmuş bulunan Açık Söz gazetesi, Azerbaycan’ın bağımsızlık dümenini elinde tutan Müsavat Partisi ve Ziya Gökalp’ın şiarı sayesinde Millî Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’ni kurmuşlardır.[12] Aynı dönemde Osmanlı Devleti’nin Birinci Cihan Harbi’n den yenik çıkması Azerbaycan Türklerini kendi başına bir müstakil devlet kurmaya mecbur etmiştir. Mehmet Emin Resulzâde, 1917’de Müsavat Partisinin Birinci Kurultayında başkan seçilmiş ve böylece Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’ne giden yolu açmıştır.[13]
Resulzade’nin Siyasi Faaliyetleri ve Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Kurulması
1917’de bu gelişmeler yaşanırken Rusya’da ihtilal gerçekleşmiştir. Rusya Müslümanları,ihtilalin getirdiği coşkuyla ilk defa bütün Rusya Müslümanlarının toplandığı bir kongre gerçekleşmiştir. Mehmet Emin Resulzade bu kongrede büyük cesaret ve özenle Müslümanların haklarının büyük savunucularından olmuştur.[14]
11 Mayıs1917’de Moskova’da gerçekleşen Umum Rusya Müslümanları Kongresi’nde Resulzade ve Ali Merdan Topçu’nun bildirdiği ve önerdiği konular oldukça dikkat çekmiştir. Bu önerilerden Resulzade’nin sunduğu ve savunduğu “Rusya Federasyonu içinde topraklı muhtariyet” tezi, yani Rusya’nın parçalanması ve her milletin kendi geleceğini tayin etmesi fikri kongre üyeleri tarafından büyük bir coşkuyla kabul edilmiştir.[15] Tüm bu gelişmeler yaşanırken önce Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan arasında Mavara-yı Kafkasya Federasyonu oluşturulmuş, ardından Gürcistan federasyondan çıkıp bağımsızlığını ilan etmiştir. Sonra Azerbaycanlı federasyon üyeleri de kendilerini Azerbaycan Millî Şûrası kabul ederek şuranın başkanlığına Müsavat Partisi Lideri Mehmet Emin Resulzade’yi seçmişlerdir. 28 Mayıs 1918’de iseTiflis’te Azerbaycan Misak-ı Millisini ilan etmişlerdir.[16] Resulzade daha sonra, Güney Kafkasya seyminde Müslüman fenksiyonunun başkanı sıfatıyla Kafkasya’nın Rusya’dan tamamen ayrılmasını ve Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kurulmasını istemiş ve iki yıl devam eden bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk başkanı olmuştur.[17]
Mehmet Emin Resulzade ve Osmanlı Siyasi İlişkileri
Mehmet Emin Resulzade, Azerbaycan’ın bağımsızlığını kazanması üzerine Osmanlı ileilişkileri geliştirmek adına Osmanlı ile siyasi ve askerî işbirliği anlaşmaları imzalamıştır. Resulzade, bu anlaşmalarla Kafkasya milletlerine müstakil millî bir devlet yaşatma teminatını vermiştir.[18]
1918’in ortalarında yoğun bir şekilde başlayan Osmanlı-Azerbaycan ilişkilerinin seyrini Mehmet Emin Resulzade’nin Osmanlıya yazdığı raporlardan daha iyi anlama imkânına sahibiz. Mehmet Emin Bey’in Osmanlı arşivinde bulunan belgelerdeki ifadelerinden toplam yedi adet raporun var olduğu çıkarımı yapılmıştır. Bununla birlikte ilk raporun 19 Temmuz, sonrakiler 29 Temmuz, 4 Ağustos, 2 Eylül ve 2 Ekim tarihlidir. Azeri Heyeti 21 Ekim’de İstanbul’dan ayrılmıştır. Azeri Heyeti’nin raporlarında siyasi (Osmanlı-Almanya ve Azerbaycan İlişkileri),iktisadi (Azerbaycan-Osmanlı iktisadi anlaşmaları ve Azeri para birimi),kültürel (İstanbul’da mahsur kalan talebeler; kitaplar, muallimler, Kafkas Terakki Cemiyeti), Azerbaycan Hükûmetine tavsiyeler ve İstanbul Hükümeti’nin diğer çalışmaları yer alıyordu.[19]
Resulzade’nin Hariçteki Mücadelesive Son Zamanları
İstanbul’a gelen Resulzade, sadece Osmanlı ile değil burada bulunan yabancı devletlerin ileri gelenleri ile görüşerek Bakü’nün işgalden kurtulmasını destek istemiş fakat olumlu bir sonuç alamamıştır. 15 Eylül 1918’de şehri işgalcilerden temizlemesinin ardından merkez Bakü’ye taşınmıştır.. Resulzade bu dönemde,Müsavat Partisinin ikinci kongresinde yeniden parti başkanlığını seçilmiştir.27 Nisan 1920’de ise Bolşeviklerin idareyi ele geçirmesi üzerine tutuklanarak Bakü’ye getirilmiş ve hapse atılmıştır.[20]
Tarihe Azerbaycan tarihinin en kara günü olarak geçen 27 Nisan 1920’de Azerbaycan Devleti tarihe karışmıştır. Resulzade’nin büyük emeklerle kurduğu ve ayakta tuttuğu bağımsız cumhuriyetin hazin sonu Resulzade’yi çok derinden etkilemiştir. Devletinin yıkılmasında Bolşevik askerleri kadar yerli komünistlerin de rolü olduğunu söyleyen Resulzade, hiç affetmediği bu insanlar için “Bari komünist de olsa bağımsız bir Azerbaycan kalsaydı.” şeklinde sitemde bulunmuştur.[21]
Bakü Çeka Hapishanesi’ne atılan Emin Bey, daha sonra Stalin’in müdahalesiyle Moskova’ya götürülerek Sovyet polisinin genel nezaretine alınmıştır. 1922’de Fin Körfezi’ne kaçarak Finlandiya’ya sığınmış ve oradan da Batı Avrupa yolu ile İstanbul’a gelmeyi başarmıştır.[22] Burada,Kasım 1923’e kadar 4 sayı neşreden Yeni Kafkasya dergisinde Çarlık yönetimi altında bulunan Türklerin durumlarıyla ilgili olmak üzere Sovyetleri ve İran’ı hedef alan yazılar yazmıştır. Sovyetler, sert yazılarından dolayı düzenlediği çeşitli oyunlarla Resulzade’yi buradan da kaçırtmayı başardılar. 1928 yılında Avrupa’ya kaçan Resulzade, burada Promete Derneği’ne (Rusya mahkûmu milletlerin birleşmiş cephesi) mensup Kafkasyalı halklar ile 1934’te Kafkasya Federasyonu misakını imzalamıştır. Resulzade, 1929-1939 yılları arasında Paris’te Fransızca neşredilen Promete adlı dergide, 1932-1938 arası Kafkaz adlı dergide,1934-1938’de Berlin’de kendi yönetiminde çıkan Kurtuluş ve İstiklal adlı gazetelerde ve ayrıca Müsavat Bülteni’nde çok sayıda makale yazarak millî davasını her gittiği yerde savunmuştur.[23]
Mehmet EminBey, İkinci Dünya Savaşı’ndan dört sene önce faaliyetini Varşova’ya nakletmiş ve Polonya’nın istilası üzerine Bükreş’e geçmiştir. Alman-Rus Savaşı esnasındaAlman dış işleri müdürünün kendisini Almanya’ya daveti üzerine 1942’de Kafkasyalı diğer milletlerin temsilcileri ile birlikte Almanya’ya gitmiş fakat burada Nazilerin mahkûm milletleri anlama yeteneğine sahip olmadıklarını düşünerek Berlin’den ayrılıp tekrar Bükreş’e geçmiştir.[24] 1944’te Bolşeviklerin Bükreş’e yaklaşması nedeniyle batıya giden Resulzade, 24 Nisan1945’te Amerikan işgal mıntıkasına geçmiştir. Tüm bu sürgün hayatının ardından nihayet 1947 Eylül ayında Türkiye’ye gelerek Ankara’ya yerleşen Resulzade,burada ömrünün geri kalan kısmını çeşitli konularda konferanslar vererek,risaleler, makaleler yayımlayarak geçirmiş ve 1955 yılında hayata gözlerini yummuştur.[25]
Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin kurucusu, ilk Cumhurbaşkanı ve aynı zamanda Müsavat Partisi lideri olan Mehmet Emin Resulzade’nin 6 Mart 1955'te Ankara’daki cenaze töreni ve defni sırasında onu uğurlamaya Hüseyin Nihal Atsız ve binbaşı rütbesi ile Alparslan Türkeş de gelmişti…[26]
Resulzade’nin Fikriyatı
Azerbaycan devlet fikrinin ve istiklal aşkının canlı bir örneği ve sönmez meşalesi olan Mehmed Emin Resulzade, düşmanlarının Azerbaycan millî kurtuluş hareketini baltalamaya çalışmaları karşısında davası uğruna verdiği savaş ve kurduğu Müsavat adlı partisi ile hafızalardan kazınmamıştır. Ayrıca Resulzade, millî bilinci yeni yeni gelişmeye başladığı Azeri-Türk toplumunun önünde bulunmuş,geri zihniyet ve Rusya’ya karşı kalemiyle elli yıla yakın savaşmıştır.[27]
Ali Bey Hüseyinzade’nin Müslümanlığı yalnız bir din, milliyeti de Türklük olarak ifade eden görüşleri, Mehmed Emin Resulzade üzerinde de etkili olmuştur. Aralık 1906’da Tekâmül gazetesini çıkarmaya başlayan Resulzade, bu gazetede bir makalesinde bütün insanların, milletlerin, sınıfların hukukta ve seçimde eşit olması gerektiğini söylemiştir. Resulzade’nin bu tezi daha sonraki yıllarda insanlara milletlere istiklal şeklinde formüle ettiği bir mefkûreye dönüşmüştür.[28]
Resulzade’nin Dil Konusundaki Düşünceleri
Resulzade’nin dil konusundaki düşüncelerinden bahsedersek, Dirlik dergisinde (1914-1916)ulusun bilimsel tanımını yapan Resulzade, “Millî Dirilik” başlıklı seri makalesinde milletin din birline değil, dil ve kültür birliğine dayandığını,Müslümanlığın milleti değil, dinin bir cemaati ifade etiğini söylemiştir. Bu açıklamaya göre ulus; dili, edebiyatı, dini, tarihi, örf, âdet ve ananesi ortak olan grubun adıdır. Bütün bu etkenler arasında dili bir adım öne çıkaran Resulzade, tarihte birçok din değişen millet olduğunu fakat dilin asla değişmez olduğunu söylemiştir. O, yine Rusya Türklerini Fars, Tatar şeklinde ayırmanın yanlış olduğunu vurgulayarak bu tanımlamaların temelden yoksun olmalarına bağlamıştır. Yine Resulzade’nin “Eğer millî kimliğimizin bilincinde olsaydık Türk sahnesinin opera sanatçısı olmalarıyla övündüğümüz insanların soyadların ıAğdamski, Sarabski yerine Ağdamlı ve Serablı şekinde çağırırdık.”[29]şeklindeki sözleri Resulzade’nin millî dile verdiği önemi kanıtlamaktadır. Resulzade, Azeriler ve Osmanlılardan farklı olarak mahallîdilin ya da Osmanlı Türkçesinin Türk dünyasının ortak dili olmasını kabul etmiyordu.[30] Fakat ayrı bir edebî Azerbaycan dili kurmanın Türk halkları birliği fikrine ters düşeceğini söylüyordu. Onun dille ilgili düşüncesine göre Osmanlıca yabancı kelimelerin ilavesi ile zorlamayla bir Türkçedir. Bu nedenle yabancı kelimelerden arındırılan saf bir Türkçe, ortak dil kabul edilebilirdi.[31]
Resulzade’nin Milliyetçilik Anlayışı
İdeal bir Türk milliyetçisi ve imanlı bir Müslüman olan Resulzade, devlet idaresinde milliyetle dinî inançların ayrı düşünülmesi gerektiğini söylerken bu iki ifadenin soysal hayatta birbirini tamamladığını düşünüyordu.[32] Resulzade,Açık Söz’ün ilk sayısında milliyetçilikle ilgili yazdığı “Tuttuğumuz Yol”isimli makalesinde millî kimlikle ilgili şu şekilde bir açıklama yapmıştır:“Sağlam, metin ve uyanık mefkûreli bir milliyet getirmek istiyorsak şayet mutlaka üç esasa sarılmalıyız: Türleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak.”[33] Resulzade’nin bu sözleri onun Ziya Gökalp fikriyatına ne kadar bağlı olduğunu göstermektedir.
Resulzade’nin Rusya’ya ve Komünizme Bakışı
Resulzade,Rusya’yı Türk illerinin istiklal ve özgürlüklerini gasp etmiş, emperyal bir devlet olarak görmekte ve Rus’un kızılının da beyazının da aynı olduğunu düşünmektedir. Komünizmi ise dünya için her zaman tehlikeli görmüş ve bunun Rus emperyalizminin yeni şekli olduğunu söylemiştir. Bu nedenle yazdığı makalelerinde Rus komünizminin sakıncalarından bahsederek Türk halklarını uyarmaya çalışmıştır.
Mehmed Emin Resulzade’nin Eserleri
– Azerbaycan Cumhuriyeti: Keyfiyet-i Teşekkülü ve Şimdiki Vaziyeti, İstanbul, 1992.
– Das Problem Aserbeidschan, Berlin, 1937, trc.Sebahattin Şimşir-Perihan Mete, Ankara, 1996.
– İstiklal Uğrunda Mücadele, Varşova, 1938.
– Milli Tesanüd, Ankara, 1978.
– Asrımızın Siyavuşu, haz. Arasoğlu, Ankara, 1989.
– Azerbaycan Cumhuriyeti, nşr. Asif Rüstemov, Bakü,1990.
– Azerbaycan Şairi Nizami, İstanbul, 1991.
– Bir Türk Milliyetçisinin Stalin’le Hatıraları, haz.S. Şimşir, Turan Yayıncılık, İstanbul, 1997.
– Mehmed Emin Resulzade: Eserleri, I 1903-1909, nşr.Şirmehemmed Hüseynov, Bakü, 1992.
– Mehmed Emin Resulzade: Eserleri, II 1909-1914,Şirmehemmed Hüseynov, Bakü, 2001.
– Kafkasya Türkleri, nşr. Yavuz Akpınar, İstanbul,1993 (Türk Yılı 1928’deki Yazıları).
– İran Türkleri, nşr. Yavuz Akpınar, İ. M. Yıldırım,S. Çağın, İstanbul, 1993, (1912’de Türk Yurdu ve Sır’at-ı Müstakim’de çıkanyazıları
– Mehmed Emin Resulzade’nin Meclis-i MebusanKonuşmaları (1918-1920), nşr. Sebahattin Şimşir, İstanbul, 2003.
– Rusya’daki Siyasi Vaziyet, İstanbul, 2005.
Sonuç
İlmî ve kültürel faaliyetleri dışında siyasi yönleriyle de tanıttığımız Resulzade,Azerbaycan’ın Millî Davası’na öncülük ederek bu davasını tüm Türklüğe mal etmişve fikriyatının devamlılığını sağlayacak memleketlerde faaliyetlerini sürdürmüştür. 1908 senesinde İran’a gelen Resulzade, bu dönem itibarıyla İran Türklerinin tarihini, kültür ve medeniyetini, haklı seslerini ve yaşadıkları acıları yazdığı makalelerde dile getirmiştir. Rus tehditi sonucu buradan ayrılıp Türkiye’ye kaçan Resulzade, İran Türklerine dair yazdığı makalelerini Türk Yurdu’nda yayımlamıştır. Resulzade, burada Türklüğe ve İslam’a dair düşüncelerini rahatça dile getirebilmiş ve kendisi gibi düşünen Ziya Gökalp,Yusuf Akçura Adalet Ağaoğlu gibi aydınlardan ilham almıştır. Yine İstanbul’da bulunduğu süre zarfında Çarlık aleyhine yazdığı yazılarıyla dikkat çeken Resulzade, Rus tehdidinin baş göstermesi sonucu buradan da ayrılarak vatanına dönmüştür. Aslında Resulzade’nin Türklüğe sahip çıkan tutumu ne Çarlık Rusya’sının ne de Bolşevik Rusya’sının hoşuna gitmiştir. Çünkü Resulzade’nin fikriyatı hiçbir durumda değişmemiş ve aynı istikrarı korumuştur.
1918’de Resulzade ve dava arkadaşları, büyük çabaları sonucunda en büyük hayalleri olan Bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti’ni kurmayı başarmışlar fakat bu bağımsızlık yalnızca iki yıl sürmüştür. 1920 yılında Azerbaycan’ın Sovyetler bünyesine alınmasıyla Mehmed Emin Resulzade bu yeni yönetime tehdit olarak algılanmış ve Resulzade bir süre hapis hayatı yaşadıktan sonra ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Fakat bu ayrılık Resulzade’yi durdurmaya yetmemiştir. Bu anlamda,Azerbaycan topraklarından yola çıkan Resulzade, Fransa, Almanya, Polonya Romanya ve Türkiye gibi ülkelerde davasını savunan yayın organları sayesinde kalemini konuşturmuştur. Resulzade fikriyatı böylelikle, Türk dünyası sınırlarından çıkarak Avrupa’ya da taşınmış ve günümüze değin varlığını sürdürmüştür.