Eşitliğin Irzına Geçiyorlar!
Mehmet Şevket Eygi 27 Mart 2007
EŞİTLİK eşitlik diye yırtınıyorlar, sonra da bizzat kendileri eşitliğin canına okuyorlar. Gayet açık şekilde ayırımcılık yapıyorlar. Örnekler vereyim:
Milliyetçilere, Türkçülere ateş püskürüyorlar, onlar “Bu vatan bölünemez” dediği vakit suratlarını asıyorlar, dillerinden ve kalemlerinden zehir saçıyorlar. Beride bölücüler terörist hareketler yapınca onları savunuyorlar.
Hoppa ve züppe bir kız üniversiteye aşırı seksi kıyafetle, mini etekle gidince ve idareciler “Kızım bu kadar da olmaz...” uyarısı yapınca, kızı savunuyorlar; beride başını eşarpla örterek üniversiteye gidip yüksek tahsil yapmak isteyen kızlara sahip çıkmıyorlar, bırakın savunmak “Oh olsun!” diyorlar.
Bir dinsizin inanmamak hakkını savunuyorlar, bir dindarın inanmak hakkına sahip olduğunu kabul etmiyorlar.
Başkalarının gözlerindeki saman çöplerini görüyorlar, kendi gözlerindeki merteklerden haberleri yok.
Elbette herkesi kastetmiyorum, lâkin ülkemizdeki bir kısım sözde aydınlar son derece tek taraflı, ayırımcı, fanatik düşünüyorlar ve hareket ediyorlar.
Evrensel insan hakları ve hürriyetleri mi?.. Onlar içindir.
Eşitlik mi?.. Onlar, karşıtlarından, sevmediklerinden “daha eşittir.”
Kendilerini vatansever zannediyorlar, karşıtlarını vatan haini ilan ediyorlar.
İnançları yok, dine ve teolojik konulara balıklama atlayarak burunlarını sokuyorlar.
“Cennete gayr-i müslimler girecek mi?” Bu teolojik bir konudur, Müslümanlar ve ehl-i kitap kendi aralarında tartışabilirler. Ateistlerin, agnostiklerin, deistlerin buna karışmaya hakları yoktur. Be adam! Sen Allah’a inanmıyorsun, âhirete inanmıyorsun, cennet cehenneme inanmıyorsun, kalkmışsın cennete kim girecek, kim girmeyecek tartışmalarında baş köşeyi işgal ediyorsun. Sana ne!
Bir de aydın geçiniyorlar... Aydın olmanın birinci şartı ülkesindeki, dünyadaki kötülüklere ve pisliklere muhalif olmak demektir. Kötülükleri, pislikleri, zulümleri tenkit etmeyen, bunların ortadan kalkması için çalışmayan kimsenin derya kadar kültürü olsa o yine aydın olamaz.
Vatansever geçiniyorlar... Onların vatanseverliği, çiftliğini ve içindeki inekleri çok seven bir ağanın sevgisi gibidir.
Bu ülkede insan hakları olacaksa herkes için olmalıdır.
Eşitlik olacaksa herkes için olmalıdır.
Çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede, dindarların dinsizler kadar hürriyeti yoksa orada insan hakları ve eşitlik yok demektir.
Evet:
Üniversitede başörtülü kızlar da eşit şekilde okuyabilmelidir. Başörtülüleri yüksek tahsil müesseselerine sokmamak bir insan hakları ihlâlidir.
Mason locaları/tarikatları nasıl serbestse İslâm tarikatları da öyle serbest olmalıdır.
Milliyetsizlerin, kozmopolitlerin ne kadar düşünce hürriyeti varsa milliyetçilerin de o kadar olmalıdır.
Ateist, ateistliğinden dolayı rahatsız edilmiyorsa, dindar Müslüman da sofuluğundan dolayı rahatsız edilmemelidir.
İsteyen, resmî prosedüre uymak şartıyla bar, pavyon, diskotek, batakhane, meyhane açabiliyor; Müslümanlar da cami, tekke, İslâm kültür merkezi, İslâm derneği açabilmelidir.
Dindar vatandaşlar, Müslüman kadın ve kızların birtakım edepsiz ve seviyesiz kimseler tarafından rahatsız edilmemesi için, sırf kadınlara mahsus otobüsler olmasını isteyebilmeli ve hiçbir densiz bu isteklere gericilik, ayırımcılık, çağdışılık damgasını vuramamalıdır.
Yukarıda saydığım hususlar bütün medenî ülkelerde eşit şekilde mevcuttur. Meselâ Kanada’da dinsizlik de serbesttir, dindarlık da. Dinsizlik nasıl bir suç değilse, dindarlık da değildir. Hattâ geçen yıl bir yazımda dile getirmiştim, Kanada eyaletlerinden birinde Müslümanlara Şeriat hukuku uygulanması bile orada teklif edilebilmekte ve tartışılabilmektedir.
Bana üniversitelerinde ve yüksekokullarında başörtüsüyle okumanın yasak olduğu bir tek medenî ülke göstersinler. Gösteremezler...
Bazı kavramlar, değerler, terimler yeniden târif edilsin (tanımlansın), bu konularda olumlu tartışmalar ve müzakereler yapılsın denilince küplere biniyorlar. Neymiş efendim, bunların tanımları eskiden yapılmış, tekrar yapılamazmış. Bunlar fosilleşmiş, donmuş, taşlaşmış kafalar ve zihniyetlerdir.
Hem dine karşıdırlar, hem de en çok dinden bahsederler.
Şu bizim “Pravda’mıza” bakınız. Sanki bir din gazetesidir. Olumsuz olmak, saldırmak, hakaret etmek şartıyla hep dinden bahseder. Bolşeviklik terörü, tabuları, baskıları, cinayetleri Rusya’da sona erdi, bizdeki birtakım çağdaşlık yobazlarının kafasında devam ediyor.
Bunlarla kemmiyet (kelle sayısı, oy çokluğu) yoluyla mücadele edemezsiniz.
Tek çare:
Kültür konusunda onlardan daha yüksek ve ileri olan kadrolar kurulacaktır.
Medyada hem tiraj hem tesir bakımından onlarınkinden daha güçlü yayın organlarına sahip olunacaktır.
Onların bâtıl ve yobazca yaygaralarını tesirsiz hale getirecek yayınlar yapılacaktır.
Yazık ki, bunları yapamıyoruz. Meydan yüzde doksan onlara kalıyor...