« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

29 Mar

2020

Sehl b. Abdullah et-Tüsterî 818 - 896

01 Ocak 1970

Sehl b. Abdullah et-Tüsterî, 203/818 yılında İran’ın Huzistan eyaletinin Tüster şehrinde doğdu. Dayısı Muhammed b. Sevvâr’ın gözetiminde ilk tahsilini yaptı ve küçük yaştan itibaren tasavvufa ilgi duydu. İlk gençliğinde “kalp secdesi” konusuyla ilgili tatmin edici bir cevap bulamayınca 216/831 yılı civarında Basra’ya gitti. Daha sonra Abadan’da Ebû Habib Hamza’nın verdiği yanıtlardan memnun kalınca ona intisap etti. Bir müddet sonra 219/834’te tekrar Tüster’e döndü ve hacca gitti. Burada Zünnûn el-Mısrî ile karşılaştı ve bir süre ondan ilim tahsil etti. Bazı bilgilere göre Tüster bölgesindeki siyasi istikrarsızlıklar nedeniyle; bazı iddialara göre ise kulun her nefeste tevbe etmesinin farz olduğu yönündeki görüşleri nedeniyle sürgün edilince 263/877 civarında Basra’ya yerleşmek zorunda kaldı. 283/896 yılında burada vefat etti.

Sehl-i Tüsterî’nin tasavvuf öğretisi, nefisle mücahede ve zikir ilkeleri üzerine kuruludur. Sürekli devam edilmesi durumunda zikir, kulun Allah’a vâsıl olmasını ya da daha teknik bir deyişle yetkinleşen insanın kalbinde Allah’ın nurunun tecelli etmesini temin eder. Bu minvalde Sehl’e göre zikir, Cüneyd’in fena teorisine benzer şekilde, ezelde Allah’ın kullarından aldığı misakın hatırlanmasının bir aracıdır. Öte yandan Sehl, nefis terbiyesinde son derece katı pratikleri, sürekli istiğfar ve tevekkül halini benimsemiştir. Hucvîrî, on iki tasavvuf fırkasını ele aldığı tasnifinde Sehliyye fırkasını Sehl’e nispet eder ve bu fırkanın temel düsturunun mücahede olduğunu belirtir. Bununla beraber Sehliyye mensuplarının nefisle mücahedeyi yetkinleşmenin tek yolu olarak benimsemesini kudret-i ilahi fikriyle çeliştiği için eleştirmekte ve bu görüşü dayandırdıkları ayeti yanlış yorumladıklarını öne sürmektedir. Fakat Sehl’in genel görüşlerinde bu eleştiriyi haklı çıkaracak bir tavır bulmak güçtür. Öte yandan Sehl, ayetlerin dört dereceli bir anlam düzeyine sahip olduğu yönündeki görüşü benimseyerek ayetlerdeki bâtın anlamları ortaya çıkarmak maksadıyla Kur’ân’ın muhtelif bölümlerini tefsir etmiştir. Burada “Nur ayeti” olarak bilinen ayeti (24/35) yorumlarken “Nur-u Muhammedî” düşüncesinin sûfîler arasında ilk kez onun tarafından dile getirildiği öne sürülmüştür.

Sehl’in en yakın müridi olan Muhammed b. Sâlim ve sonrasında onun oğlu Ahmed b. Sâlim, Basra’da Sâlimiyye ekolünü kurup Sehl’in görüşlerini benimsediler. Bu ekol, tasavvuf ve kelam ağırlıklı meselelerle bilhassa Hanbelîlerle görüş ayrılığı içerisindeydi. Öte taraftan bu ekol, Cüneyd’in etkisindeki Bağdat tasavvuf hareketiyle uyum içerisindeydi. Ekolün en önemli temsilcisi, Gazzâlî’nin İhyâ’daki en büyük kaynaklarından Kûtu’l-kulûb’un yazarı Ebû Tâlib Mekkî’dir.

Öne Çıkan Eserleri

Tefsîrü’l-Kur’âni’l-Azîm (Tefsîrü’t-Tüsterî) Thk. Muhammed Bâsil Uyûn es-Sûd. Beyrut: Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye, 2002.
el-Muâraza ve’r-red alâ ehli’l-fırak ve ehli’d-deâvî fi’l-ahvâl. Thk. Muhammed Kemal Ca‘fer. Kahire: 1980; Yazma: Köprülü, 727/3.
Risâle fi’l-hurûf.
Risâle fi’l-hikem ve’t-tasavvuf. Ayasofya, 4128/4.
Menâkıbü ehli’l-hak ve menâkıbü ehlillah. Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye. Tal‘at, Tasavvuf, nr. 1581.
Kelâmü (Kelimâtü) Sehl b. Abdillâh et-Tüsterî. Esad Efendi, 3527; Köprülü, 727/1.

Ziyaret -> Toplam : 125,26 M - Bugn : 19920

ulkucudunya@ulkucudunya.com