« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

06 Nis

2020

Peçevî İbrahim Efendi 1574 – 1650

01 Ocak 1970

Devlet adamı, tarihçi (D. 1574, Pécs / Macaristan – Ö. 1650). Doğum yerinden dolayı Peçûyî, Peçuylu ve Peçevî lakaplarıyla tanınır. Osmanlı tarih yazıcılığında genellikle Peçevî unvanıyla anıl­makla birlikte bu okuyuş biçimi sözcüğün Osmanlıca yazılışının harekesiz biçimine da­yalı olup doğrusu “Peçuylu” ya da “Peçûyî” olmalı­dır. Hayatına dair bilgiler daha çok kendi eserinden edinilmektedir. Annesi tarafından, ünlü Boşnak ailesi Sokullu’ya (Sokolovic) mensup olan ve soylu bir ailedendir. Babasının adı­nı söylememekle birlikte, büyük dedesini Kara Dâvud, dedesini Cafer Bey olarak kay­detmektedir. Her ikisinin de alaybeyiliği yaptığını, bu nedenle ailesinin Alaybeyoğulları di­ye anıldığını yazar. Babası Bosna’daki ça­tışmalara ve ardından Kanûnî Sultan Sü­leyman’ın Irakeyn Seferi’ne (1533-35) ka­tılmıştı. İbrahim Efendi, ilköğrenimini Peçuy’da, medrese eğiti­mini Bosna ve Budin’de gördü, on dört yaşın­dayken ba­basını yitirdikten sonra dayısı Budin Beylerbeyi Ferhat Paşa’nın yanına gitti ve yaklaşık bir buçuk yıl onun yanında kaldı. Dayısı öldürüldükten (1591) sonra da akrabalarının yaşadığı Bosna’ya gitti.

İbrahim Efendi, Habsburglar ile yeniden başlayan uzun savaşlar sırasında (1593- 1606) orduya katıldı ve akrabası olan La­la Mehmet Paşa’nın hizmetine girerek kâtip olarak çalıştı. Ağustos 1595’te Avustur­yalılar tarafından kuşatma altına alınan Estergon’da, kentin teslimini görüşen kurulda yer aldı. Ardından, Lala Mehmet Paşa’nın yönettiği Eğri seferine katıldı. 1602’de cepheye gelen Kırım Hanı II. Gazi Giray’ı karşıladı. 1603’te serdar (başkomutan) olan efendisinin telhislerini (bir konu hakkında padişaha bilgi vermek için yazılan yazı) götürmek amacıyla İstanbul’a gönderildi. Estergon’un Türkler tarafından geri alınmasın­dan sonra (Ka­sım 1605) fetih haberini sultana bildirdi. Bunun üzerine, daha önce aldığı piya­de mukabeleciliğinin (askerin yoklamasını yapan kimse) yanında süvari mukabeleciliğine atandı. Derviş Mehmet Paşa’nın sadrazamlığı zamanında Eğriboz, İnebahtı ve Karlı ili sancaklarının tahrir defterlerini (vergilerin izlendiği defter) hazırla­makla görevlendirildi. Ardından memleketine giderek uzun yıllar çiftliğinde yaşadı.

Daha sonra Diyarbekir eyaletinin defterdarı olarak hizmet ver­di. Rakka’da görevliyken beylerbeyi oldu. Ardından Sadrazam Çerkez Meh­met Paşa’nın Tokat’taki ordusuna katıl­dı ve darphane hizmetine memur edildi. 1625’te Tokat eyaletinin defterdar­lığını yaptıktan sonra tekrar İstanbul’a git­ti. 1631’de Anadolu Defterdarı ol­du ve ertesi yıl Peçuy sancağı arpalık olarak kendisine verildiğinde paşa unvanı ile anılıyordu. 1633-36 yılla­rı arasında İstolni Belgrad sancakbeyliği yaptı. Bosna’da maliye defterdarı ol­duktan sonra 1637’de Bos­na’ya bağlı Kırka’nın sancak beyliğine getirildi. 1638’de son resmi görevi olarak Tımışvar eyaleti defterdarlığı yaptı. 1641’de ileri yaşlarda “mazul” oldu ve hayatının son yıllarını Budin ve Peçuy’da ünlü tarih eserini yazmakla geçirdi. Ölüm yılı kesin olarak bilinmemekle birlikte, değişik kaynaklar 1650 civarı olduğunu göstermektedir.

Peçevî İbrahim Efendi, daha çok kaleme aldığı ünlü tarihiyle tanınır. Literatürde “Peçevî Tarihi”, “Peçuylu Tarihi” olarak geçen eserine özel bir ad vermemiştir. Eserini 1640’da yazmaya başlayan Peçevî, aslında Kanunî Sultan Süleyman döneminde meydana gelen savaşları kapsa­yan bir “gazavatnâme” kaleme almayı dü­şünmüş, tarihini 1593’ten itibaren başla­yan kendi notlarına, adıyla andığı Os­manlı tarihçilerine ve öteki görgü tanıklarının bilgilerine dayanarak kaleme almıştı. Ancak Budin beylerbeyinin önerisi üzeri­ne eserini genişletmeye karar vermiş, bir yandan Kanunî Sultan Süleyman dönemin­den itibaren kendi çağına kadar olan olay­ları eklemiş, öte yandan barış antlaşmala­rını anlatmıştır. Eser böylece Kanunî Sul­tan Süleyman’ın tahta çıkışından IV. Murat’ın ölümüne kadar yaşanan olayları kapsar duruma geldi. Kaynaklarının içinde pek çok tarihçi ve tanıklar bulunmaktadır. Barış antlaşmala­rıyla ilgili bölümleri, Osmanlı kaynaklarında yeterli bilgi bulunmadığı için yalnızca Ma­car kaynaklarını değerlendirerek kaleme almış, bu bölümleri yazarken adını anmadığı Macar yazarlarının eserlerine dayanmıştır. İbrahim Efendi, kitabı üzerinde ölümüne kadar de­vamlı olarak çalışmıştı. Yeni amacı, kaynak eleştirisiyle toplum sorunlarının kökenleri­ni bulmak ve ahlâkî öğütler vermekti. Pra­tik, pragmatik (sonuca giden en düz yolu izleyen yaklaşım) metodu ve eleştirel incele­mesiyle çağdaşı tarihçilerin üstünde yer almıştır. Erken Osmanlı ve Macar kronik­lerinden yararlanarak gereken yerlerde de­ğişikliler yapmış, kronikler yanında belgeleri de kullanmıştır. “Peçevî Tarihi”nin dili sadedir.

Kapatby ReklamStore
Kroniğin bölümleri Kanunî Sultan Süley­man’dan itibaren (1520) her bir padişah dönemini içermektedir. En önemli ve geniş bölümlerini Kanunî Sultan Süleyman ile III. Mehmet’in saltanat yılları oluşturur. Son bölümlere doğru eserde ayrıntı giderek azalır ve son bölümde IV. Murat’ın salta­natındaki olaylar kısaca yer alır. Eser, IV. Murat’ın Bağdat’tan dönüşü ve onun ölümüyle (8 Şubat 1640) sona erer. Siyasî olay­ları anlatan bölümler arasında sık sık başka bilgiler de verilir. Örneğin barutun yapılma­sı, matbaanın bulunması, kitap basımı, Kızılelma öyküsü, Osmanlı Devleti’nde kah­ve ve tütünün yayılması, Trayan’ın Tuna’daki köprüsü, kuyruklu yıldızlar ve yıldız bilimi gibi konular yanında, Attila ve İskitler’den de söz edilir. Bunların dışında son üç padişah hariç, Gelibolulu Mustafa Ali’yi izleyerek ve Hasanbeyzade’nin kroni­ğinden yararlanarak her padişahın salta­nat süresinde yaşayan sadrazamlar, vezir­ler, ulema (bilginler) ve şeyhlerin biyografilerini ve­rir. Eser, ayrıca yüksek zümre ile halk kültürünün bir karışımı niteliğindedir.

Kitapta çeşitli anekdotlar, kısa öyküler de yer alır. “Kuru Kadı” öyküsünün ilk yazı­lı versiyonu ile “Kesik Baş” destanı da eser­de söz konusu edilir. Yazar, bu fıkralar arasında kendisinden de söz eder. Sokullu ailesiyle olan akrabalığından söz ederek onları her zaman yüceltir. Yeni saptamalara göre, eserin­de Macarcadan yapılan çevirilerin bulun­ması ve Estergon’da Osmanlılarla Macar­lar arasındaki görüşmelere katılması onun Macarca bildiğini gösterir. Macar kronik­lerinden aldığı parçaların kimilerini tümüyle çevirerek eserine almış, kimlerinin yalnızca bir iki bölümünü, kimilerini de özetleyerek kullanmıştır. Eser­de bir konuda yazılmış farklı kaynaklardan aktarma yaparken, her iki versiyonu peş peşe vermiştir. Bu bağlamda Mohaç Savaşı’nı ilk olarak Osmanlı ve ikinci olarak Ma­car kaynaklarına dayanmak suretiyle iki ayrı biçimde yazmıştır. Macar kroniklerin­den hazırladığı metne Mohaç Savaşı hakkında Gaspar Heltai kroniğinden iki parça alarak bunların metindeki yerleri­ni değiştirmiş ve olayları kendi ifadesiyle aktarmıştır.

“Peçevî Tarihi”nin birçok nüshası vardır ve pek çok tarihçiye kaynaklık etmiştir. Bunlardan en önemlileri Cevrî, Defterdar Sarı Mehmet Paşa ve Naima’dır.

Ziyaret -> Toplam : 125,24 M - Bugn : 121742

ulkucudunya@ulkucudunya.com