Bir Pazar yazısı: Algoritma
İskender Öksüz 01 Ocak 1970
Bugünlerde sık duyduğumuz bir kelime algoritma. Bir de protokol.
Mesela COVID-16 test algoritması; tedavi protokolü gibi.
Algoritma bir işin adım adım nasıl yapılacağının reçetesidir, yemek tarifi gibi. Buyurun size virüsten korunmak için giydiğiniz eldivenleri nasıl çıkaracağınızın algoritması:
Sağ elinizle sol elinizdeki eldivenin el ayasındaki kısmını yakalayıp sıyırınız.
Çıkan eldiveni sağ avucunuza alınız.
Şimdi eldivensiz kalan sol elinizi sağdaki eldivenin bileğinin altına sokup sağ eldiveni de sıyırınız. Bu sıyırma sırasında sağ eldiven ters-yüz olsun ve avucunuzdaki sol eldiven onun içinde kalsın.
Ters-yüz olmuş eldivenin dışarda kalmış iç yüzünden tutup bir poşete koyunuz. Poşeti sıkı sıkı bağlayıp çöpe atınız. Bu poşetin içine başka bir şey koymayınız.
Tedavi de devlet de algoritmaya dayanır
Bu adımların içinde birçok tecrübe gömülüdür. 1 numaralı adımda sağ elinizi sol eldivenin bileğinin altına sokarsanız, eldivenli parmağınızın ucu kirlidir, virüsü bileğinize taşırsınız. Fakat 3. adımda bunun tam tersini yapıyorsunuz, çünkü eldivensiz kalan sol eliniz dış dünyayla temas etmemiştir. 4. adımda poşete başka bir şey koymuyorsunuz, özellikle yiyecek atığı. Çünkü yiyecek kokusuna gelen kedi-köpek virüslü eldivenleri alıp sağa sola taşıyabilir. (Bu algoritmayı geçen gece Fox Televizyonu’nda bir paramedik anlattı. Oradan biliyorum.)
Algoritmalar sadece bilimde, teknikte değil, kanunların uygulanmasından banka muamelelerinden, ihalelere kadar hayatın her cephesinde kullanılır. Ama demokrasilerde.
Mesela bir yere tayin yapılması… Algoritma, adayın KPSS puanından çıkarak bir dizi kuralın uygulanmasıyla yürür ve sonunda aday alınır veya alınmaz. Bir işe talipli ve yeterli şirketler ihaleye girer ve işi en iyi fiyatı veren alır. Bir denklem çözümü kadar objektif bir reçetedir bu. Âdil devletin çarkı algoritmalarla döner. Dolayısıyla mesela tayin, mesela ihale, mesela yargı işleri herkesin bildiği kurallara göre yapılır. Aynı özelliklere sahip vakalar aynı sonuca varır. Torpil, telefon, rüşvet işlemez. Bunu yönetim biliminde basit bir benzetmeyle anlatıyorlar: Oyunun kuralları bellidir, yarı yolda değişmez ve skor levhası daima göz önündedir. Bir ülkenin ne kadar demokrasi olduğunu bu basit ifadenin ne kadar doğru olduğundan çıkarabilirsiniz…
Kimdir bu algoritma?
Algoritma nece? Bu garip kelime nereden, kimden geliyor?
Türkistan’da, bugünün Özbekistan’ının Harezm ilinin Hive kasabasından bir ailenin çocuğundan geliyor… Tam adı Ebû Ca’fer Muhammed bin Mûsâ el-Hârizmî. Muhammed adı çok yaygın. Soyadı kanununun yokluğunda insanlar, baba adı, o da yetmezse çocuğunun adı ile tanımlanıyor. Ca’fer’in babası, Musa’nın oğlu Harezm’li Muhammed. Eh vatandaşlık numarası kadar kesin değilse de iyi tarif. 780- 850 yılları arasında Bağdat’ta yaşamış. İkinci derece denkleminin çözümünü bulmuş ve dünyadaki bütün ikinci derece denklemlerini çözemeyeceğinden, çözümün algoritmasını vermiş. 1…., 2…. şeklinde. Al Cebr vel Mukabele diye bir eseri de var. Evet, Cebr de bizim bildiğimiz cebir! Sıfırın Batı’ya onun kitaplarından gittiği söylenir. Ona da Hindistan’dan gelmiş.
Harezm’den Kasımpaşa’lı Quaresma’ya
Müslüman medeniyetinin altın çağında bilim dili Arapçadır. Edebiyat daha ziyade Farsça. Askerlik ve devlet dili Türkçe. Bu yüzden Batı dillerinde El, Al diye başlayan kavramların Doğu’dan geldiğinden şüphelenebilirsiniz. Alcebra- cebir; alkol, Alexander- El-İksender, Algeria- Cezayir gibi. Türkçe’de biz işin aslını faslını bildiğimiz için genellikle Arapça El artikelini atıyoruz.
El-Hârizmî nasıl algoritma olmuş? Benim tahminim, Al Cebr vel Mukabele’yi Latince’ye aktaran keşişin, Harezm’in başındaki hı harfini, şu geniz he sesini, Azerbaycan Türkçesi’nde X ile gösterilen sesi, onu izleyen vava ulayıp g sesine yakın okumasındandır. Ve El-Hârizmî, El-Khorizmî tarikiyle Algoritma oldu.
Kelime orda da durmamış, İspanyolca’da quarismo ve Portekizce’de algarismo olmuş. İki dilde de benim aritmetik okuduğum zamanlardaki “hane“, şimdiki “basamak” anlamında kullanılıyor. Onlar hanesi, birler basamağı, v. s. gibi. Eski Beşiktaş’lı, yeni Kasımpaşa’lı Ricardo Quaresma’nın da galiba bizim El-Hârizmî ile sıhriyeti var.
Demokrasilerde…
Tıp algoritmalarla doludur. 1. Hasta geldi – veya biz hastaya gittik – diye başlayan teşhis ve tedavi reçeteleriyle. Daha doğrusu algoritmalarıyla. Bir algoritma hastayı yatırıp yatırmayacağınızı, bir başkası testin nasıl yapılacağını, daha bir başkası da bu hastadan ötürü başka kimlere test yapılması gerektiğini belirleyen algoritmalardır. Nihayet tedavi süreci de bir algoritmayla belirlenmiştir. Bunlar ilk misalde verdiğim algoritmadan daha karmaşıktır. Akışın içinde bol bol ayrım noktaları vardır. Eğer şöyle ise şöyle, değilse böyle yapılır diye akış defalarca yol çataklarına uğrar; biri veya diğeri seçilir.
Tedavi akışlarına nedense algoritma değil de protokol demek âdet olmuş. Protokol kelimesinde biraz daha otoriter bir hava, arakasına bir bilim heyetinin içtihadı, hüküm birliği var gibi.
El-Harizmî sayesinde her hasta bilimin son eriştiği bilgi seviyesinin gereklerine göre tedavi edilir. Aynı şartlarda gelen aday her zaman aynı ölçülere göre tayin edilir, mahkemeler aynı ölçülere göre karar verir, ihalelerin kime verileceği belirlenir. Demokrasilerde.