Hz. Peygamber'in İlk Eşi: Hz. Hatice (r.anha)
Prof. Dr. Adem Apak 01 Ocak 1970
Hz. Hatice (r.anha) miladi 556 yılında Mekke'de doğdu. Babası Kureyş’in Esedoğulları kabilesinden Huveylid, annesi ise yine Kureyş’e mensup Âmiroğulları’ndan Fatıma bint Zaide b. Cündeb’dir. Üstün iffeti sebebiyle İslam’dan önce “Tâhire” lakabıyla tanınmış, daha sonra Allah Rasûlü (sav)’nün en büyük hanımı olması hasebiyle “Kübra” olarak künyelenmiştir.
Kureyş kabilesi mensuplarının büyük çoğunluğu gibi ticaretle uğraşan, kumaş ve tahıl ticareti yapan Ebu Talib'e yardım etmek suretiyle bu mesleğe başlayan Hz. Muhammed (sav), bu amaçla Hubaşe panayırına, bir veya iki defa Yemen’e, ayrıca Doğu Arabistan’daki Muşakkar ve Deba panayırlarına ve Habeşistan’a ticari seyahatler gerçekleştirmiştir. Alışveriş merkezlerini dolaşmak suretiyle bir taraftan ticarette tecrübe kazanmış, diğer taraftan da Arabistan’ın çeşitli yerlerinde yaşayan insanları yakından tanıma, onların dil ve lehçelerini, dinî, siyasi ve içtimai durumlarını öğrenme imkânını elde etmiştir. Allah Rasûlü 25 yaşına geldiği sırada, maddi durumu bozulan amcası Ebu Talip, Mekke’nin tanınmış tüccarlarından Hz. Hatice (r.anha)’ye müracaat ederek ona Şam’a gidecek kervanında yeğeni Hz. Muhammed (sav)’i de dâhil etmesi talebinde bulundu. Hz. Hatice (r.anha) doğru sözlü, güvenilir ve güzel ahlaklı oluşu sebebiyle bizzat Hz. Peygamber’e ticari işbirliği teklif etmiş, kabul etmesi durumunda kendisine iki kat ücret vereceğini vaat etmiştir. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem Hatice (r.anha)’nin yardımcısı Meysere ile birlikte Suriye tarafına hareket etmiş, burada yapılan alış-verişin ardından beklenilenin üzerinde bir kârla geri dönmüştür.
Gerçekleştirilen seferin sonucundan ziyadesiyle memnun kalan Hz. Hatice (r.anha), Meysere’nin de Hz. Muhammed (sav) hakkında naklettiği müspet izlenimlerini aldıktan sonra onunla evlenmeye karar verdi. Bizzat kendisi veya Nefîse bint. Münye adlı bir kadın aracılığıyla ona evlilik teklifinde bulundu. Allah Rasûlü (sav) amcalarıyla yaptığı istişarelerden sonra amcası Amr b. Esed’den Hz. Hatice’nin istenmesine karar verildi. İlk görüşmelerin ardından nikâhın gerçekleşmesiyle Hz. Muhammed (sav) Ebu Talib’in evinden eşinin yanına taşındı.
Hz. Hatice (r.anha)'nin Rasûlullah (sav)'ın hayatındaki en önemli rollerinden biri, peygamberlik geldiği zaman kendisine herkesten önce iman etmesi ve O'nu bütün varlığı ile desteklemesidir.
Kaynaklarımızın bildirdiğine göre Esedoğulları’ndan Huveylid’in kızı olan Hatice (r.anha), Hz. Peygamber (sav)’den önce ilk olarak Ebu Hâle ile evlenmişti. Bu evlilikten, Rasûl-i Ekrem'in şemailine dair rivayetiyle tanınan ve O'nun terbiyesinde yetişen Hind adlı oğlu dünyaya geldi. Hz. Hatice’nin (r.anha) Ebu Hâle'den bir de kızı olduğu söylenmektedir. İlk eşinin ölümünden sonra da Atîk b. Âbid ile evlenen Hz. Hatice, bu izdivaçtan Hind adında bir kız dünyaya getirdi.
İkinci eşinin ölümünden sonra bir kez daha dul kalan Hz. Hatice (r.anha), zenginliği yanında, akıllı, zeki, namuslu ve güzel oluşu sebebiyle pek çok kişinin evlenmek istediği bir kadın olarak teklifler almış, bütün talepleri geri çevirmiş, ancak Hz. Muhammed (sav) ile evlenmeyi bizzat kendisi isteyerek O'na eş olmuştur.
Hz. Peygamber’in Hz. Hatice (r.anha) validemizle evlendiği sırada yirmi beş yaşında olduğu rivayeti ağırlık kazanmakla birlikte, Hatice (r.anha)’nin yaşıyla ilgili kaynaklarda farklı bilgiler vardır. Genel kanaat, Hatice (r.anha)’nin evlendiğinde kırk yaşında olduğu şeklindedir. Ancak evliliği esnasında onun daha genç yaşlarda bulunduğu da zikredilir. Siyer müelliflerinden İbn Sa’d’ın, Hatice (r.anha)’nin yirmi sekiz yaşında olduğu yolundaki rivayeti, bu evlilikten yedi çocuğun dünyaya gelmiş olması dikkate alındığında daha isabetli görünür.
Hz. Muhammed (sav) ile Hz. Hatice (r.anha)’nin evliliklerinin ilk meyvesi oğulları Kâsım olup, daha iki yaşında iken vefat etmiştir. Nitekim Rasûl-i Ekrem bu sebeple Ebu’l-Kasım olarak künyelenmiştir. Kasım’dan sonra sırasıyla Zeynep, Rukıyye, Ümmü Külsum ve Fatıma adında kızları; Tahir ve Tayyib (Abdullah) isimlerini verdiği oğulları dünyaya gelmiştir. Tayyib ile Tahir’in iki ayrı çocuk değil, Abdullah isimli oğlunun lakapları olduğu da rivayet edilir. Allah Rasûlü (sav)’nün Hz. Hatice (r.anha)’den doğan bütün erkek çocukları İslam öncesi dönemde vefat etmişler, hayatta kalan kızları ise Müslüman olup Medine’ye hicret etmişlerdir.
Hz. Hatice (r.anha), müşriklerin zulmü ve haksızlığı karşısında Rasûlullah'ı hiçbir zaman yalnız bırakmadı, sahip olduğu bütün servetini O’nun davası uğrunda harcadı.
Hz. Peygamber, peygamberlik görevini üstlenmesinin birkaç yıl öncesinden itibaren özellikle yılın Ramazan aylarında Hira Dağı’ndaki bir mağarada mistik bir hayat yaşamaya başladı. 40 yaşına ulaştığında, Hira’da bulunduğu 610 yılı Ramazan ayının 27. gecesinde, vahiy meleği Cebrail (as) gelerek kendisine Allah’ın “oku” emrini ulaştırdı. Hz. Peygamber bu isteğe, “Ben okuma bilmem.” cevabını verdi. Bu diyalog aynı şekilde tekrarlandıktan sonra Cebrail (as) en sonunda O'na Alâk suresinin ilk beş ayetini okumaya başladı:
“Oku, yaratan Rabbinin adıyla. O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku, Rabbin sonsuz kerem sahibidir. O Rabb ki, yazmayı öğretti. İnsana bilmediğini de o öğretti.” (Alâk, 1-5.) Rasûl-i Ekrem (sav) bu hadise üzerine korku ve heyecanla Hira’yı terk ederek evine koştu. Eşi Hz. Hatice (r.anha)’den üstünün örtülmesini istedi. Bir süre sakinleştikten sonra kalktı ve başından geçenleri eşine anlattı. Hz. Hatice (r.anha) bunların kötü bir şey olamayacağını, zira O'nun akrabayı gözeten, ihtiyaç sahiplerine yardım eden ve misafirlere ikramda bulunan bir kişi olduğunu söyleyerek O'nu teselli etti. Gerçekten de Hz. Hatice (r.anha)'nin Rasûlullah (sav)'ın hayatındaki en önemli rollerinden biri, peygamberlik geldiği zaman kendisine herkesten önce iman etmesi ve onu bütün varlığı ile desteklemesidir. Hz. Hatice (r.anha) daha sonra Rasûlullah (sav)’ı amcasının oğlu Varaka b. Nevfel’e götürerek olanları bir de ona anlatmasını söyledi. Varaka, Mekke’de Tevrat ve İncil’i okumuş, geçmişe ait bilgilerden haberdar bir kişi olarak tanınıyordu. Allah Rasûlü (sav)’nü dinledikten sonra kendisine gelenin bütün peygamberlere ilahî emirleri ulaştıran vahiy meleği Cebrail (as) olduğunu söyleyerek O'nun peygamberliğini müjdeledi.
Allah Rasûlü (sav) ilk vahyi almasından sonra nazil olan, “Ey elbisesine bürünen peygamber, kalk ve korkut. Rabbini yücelt, elbiseni temiz tut, azaba sebep olan şeyleri terkte sebat et” (Müddessir, 1-5.) ayetiyle birlikte artık ilahî tebliğin insanlara ulaştırılma zamanının geldiğini anladı. Bunun üzerine başta eşi olmak üzere ailesini risaletini tasdike çağırdı. Gizli şekilde devam eden bu davetin yaklaşık üç dört yıl sürdüğü rivayet edilir. Bu sürecin başlangıcında ilk önce Hz. Peygamber’in eşi Hz. Hatice (r.anha) Müslüman oldu. Hz. Hatice (r.anha), bu andan itibaren müşriklerin zulmü ve haksızlığı karşısında Rasûlullah (sav)'ı hiçbir zaman yalnız bırakmadı. Mekkeli müşrikler Şi'bü Ebi Talip de Müslümanları muhasara altına aldığında kendisi de Hz. Peygamber ile birlikte iki üç yıl boyunca yıpratıcı boykota göğüs gerdi. Bu sıkıntılı süreçte sahip olduğu bütün servetini O’nun davası uğrunda harcadı.
Müminlerin ilk annesi Hz. Hatice (r.anha) yaklaşık yirmi beş yıl süren mutlu bir evlilik hayatından sonra hicretten üç yıl önce 10 Ramazan'da (19 Nisan 620) vefat etti ve Mekke’deki Hacun Kabristanı'na defnedildi