« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

27 Mar

2007

Ali Kemal’in torunu olmak imtiyaz mıdır?

Özcan YENİÇERİ 27 Mart 2007

Bu ülkede bir göreve -özellikle de kamu görevine- atanmada gerçek anlamda liyakat, ehliyet ve uzmanlık gibi nitelikler aranmamaktadır. Mevzuat ve kâğıt üstündeki formalite özellikleri taşımak kaydıyla kör sadakati ahlak edinmişler, herhangi bir göreve atanmada her zaman liyakatlilere tercih edilmektedir. Bu duruma yaygın ve etkin sermaye ile onun güdümündeki medyanın hiç sesi çıkmamaktadır. Çünkü lobiciliğini yaptıkları kişilerin her halükarda istedikleri görevlere getirilmesinde onlar bir sorunla karşılaşmazlar. Esnek, kırmızı çizgisi ve milli hassasiyeti olmayanları da kullanım katsayıları yüksek olduğundan dolayı sürekli desteklerler.

Bu süreçten Dışişleri gibi çok yönlü özellik isteyen kurumlar da büyük ölçüde nasibini alır. Ancak Dışişleri Bakanlığı mensuplarının atanmaları zorunluluktan dolayı daha sağlam esaslara bağlı olduğu da bir gerçektir. Devletin protokol işleri, itibarı ve dış ilişkileri bir anlamda bu kadroların omzundadır. Son zamanlarda işin içine kerameti kendinden menkul “danışmanlar” ın girmesi durumu çok değiştirmiş değildir.

Cumhurbaşkanı Sezer’in giderayak yaptığı bir veto, tartışmaları Dışişleri temelinde alevlendirmiştir. Cumhurbaşkanı Sezer’in, Dışişleri Bakanlığı’nın beş müsteşar yardımcısının atamalarını veto etmesi üzerine medyada adeta fırtına koparılmaktadır. Elbette “gerekçe” nin açıklanarak vetonun izahının yapılması bağlamında itirazlar haklı da görülebilir. Ancak itirazlar ya da eleştiriler bu yönde yapılmamaktadır. Herkes kendi kafasında ürettiği ya da tahmin ettiği bir gerekçeyi esas yaparak yapılan bu veto adeta eleştiri bombardımanına tutulmaktadır. Daha çok da eleştiriler Ali(Artin) Kemal’in torunu Selim Kuneralp’ın veto yemesi temelinde gündeme getirilmektedir.

Ali Kemal’in oğlu Zeki Kuneralp’in kendisi gibi diplomat olan oğlu Selim Kuneralp İsveç ve Kore’de büyükelçilik yaptıktan sonra Ankara’ya çekilmişti. Bu zat bir süre önce bakanlıkta Müsteşar Yardımcılığı’na atandı. Selim Kuneralp’ın birkaç aydır yürüttüğü bu görevi Cumhurbaşkanı’nca veto edildi.

Ali(Artin) Kemal “İngiliz Muhipleri Cemiyeti” nin üyesiydi. Amansız bir Kuvvayı Milliye düşmanıydı. İsmet İnönü, İstiklal Savaşına muhalefet etmiş, Ermeniler üzerine Kazım Karabekir’in yaptığı harekâta karşı çıkmış bundan dolayı da adına Artin Kemal denen birisinin oğlu olması nedeniyle Selim Kuneralp’ın babası Zeki Kuneralp’ı bir zamanlar veto etmeye kalkışanlara “suçun şahsiliği” ilkesini hatırlatarak “Ne var bunda? Oğlu niçin Hariciye’ye giremesin?” demişti. İnönü’nün bu sözleri gerekçe yapılarak Ali Kemal’in torununun veto edilmesi eleştirilmektedir. Veto gerekçesinin gerçekte ne olduğu da Cumhurbaşkanınca açıklanmış değildir. Ancak bu tarihi arka planı bilenler konunun dede Ali Kemal ile ilgisini kurarak değerlendirme yapmaktadırlar. Elbette Selim Kuneralp’ı dedesinin suçlarından dolayı yargılamak yanlıştır. Ancak Selim Kuneralp, Karen Fogg’un email arkadaşıdır. Karen Fogg’la mesajlaşmasının özelden değil gizlilikten dolayı saklı kanallardan yapılması gerektiğini şöyle anlatır.

Selim Kuneralp mesaj arkadaşı Karen Fogg’a şöyle yazıyor:

“Sevgili Karen,

Dünkü mesajımda yanlışlıkla Büyükelçiliğin e-posta adresini kullanmışım. Hâlâ geçerli olan eski adresime yazmağa devam etmen gerek. Yoksa senin mesajlarını burada herkes okuyabilir.”

Durum yeterince açık değil mi? Kuneralp’in, Fogg ile paylaştıklarını Türk Dışişleri yetkilileriyle paylaşmak istememesi ilginç değil midir? Büyükelçiliktekilerin AB’nin temsilcisi olan Fogg’un gönderdiği bir mesajı okumasında Selim Kuneralp neden sakınca görüyor. Bu sakınca çok şeylere işaret etmiyor mu? Yalnızca bu tavır bile vetonun ne kadar yerinde olduğunu göstermiyor mu?

Elbette Ali Kemal’in ihanetinden torun sorumlu tutulamaz. Ancak birisi Ali Kemal’in torunu olduğu için dokunulmazlık zırhına da büründürülemez. Bu ülkenin istiklaline kast eden düşmanlara karşı dişiyle tırnağıyla istiklal mücadelesi verenlerin çocuklarına birilerinin bu konuda açıklama yapması da gerekir.

Bu ülkeyi Derviş Vahdeti’nin, İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin üyeleri Damat Ferit’in, Zaven Efendi’nin, Ali Kemal’in ve Rahip Ferw’ünün çocuklarından daha da başarılı bir biçimde içeride ve dışarıda temsil edecek Türkiye’ye muhabbet duyanların çocuklarının olduğu da bilinmelidir. AB’ye, ABD’ye ya da İngiliz’e, Ermeni’ye muhabbet besleyenlerin torunu olmak imtiyaz değildir!

Ziyaret -> Toplam : 125,17 M - Bugn : 56078

ulkucudunya@ulkucudunya.com