4 KASIM ÜLKÜCÜLERİ
Alper AKSOY 25 Temmuz 2007
Herkesin malumudur ki 4 Kasım’ın ilk saatleri MHP için kimilerine göre “ülkücülerin partisini sattığı kara bir gün” kimilerine göre “şapkayı öne koyup muhasebe imkanı sağlayan; yanlışların ülkücü taban tarafından ibra edilmediği“ hayırlı bir gün”dür. MHP %10.01 ile barajı aşsaydı mesela?.. Ne olacaktı? 57. hükümetteki “Turhan Feyzioğlu politikaları” ibra edilmiş sayılacak ve ülkücü hareket “sistemin düdüklü tenceresinde kelle paça gibi pişerek” tarih sayfalarına gömülecekti.
“Mevlam n’eyler? Neylerse güzel eyler!”
Şimdi ülkücüler “Biz nerede hata yaptık?” muhasebesine başladılar. Bu muhasebenin kazancını 12 değil 24 kırmızı plakaya, 129 değil 229 vekile ben şahsen değişmem. Kırmızı plakalarla ne oldum delisi olan, ülkücü tabana “Züğürt Ağa”nın marabalarına yaptığı muameleyi yapanlara Hak zafer mi nasip eyleyecekti?.. Sonradan görmeliğin nefis girdabında, “küçük taşralı”lığın kibir cenderesinde, “bir buldum bir daha bulamam” duygusunun korku tüneline sıkışarak ülkücülük misyonunu unutup, Türk Milleti’nin son şansı Ülkücü Hareket dinamizmini helak eden, Türk Milleti indinde rezil eden, vekillerin koltukları onların değil de bizim kafamızda mı parçalanacaktı yani?
Neymiş efendim, 3 Kasım öncesinde bu beyefendilere ülkücü dava adamları omuzlarına yeterince bastırmamışlar... Bre densizler, bre koltuk turancıları, bre makam sevdalıları nice yıldır omuzlarımıza basa basa sırtımız yağır oldu, kemiklerimiz bile şekil şemal değiştirdi;biz bu hallerde iken siz bir kere aynaya baktınız mı?.. Keşke sizin yerinize Meclise 128 tane Pinokya monte etseydik... Bas düğmeye, kaldır parmak, indir parmak... Tahta bir oyuncak olan Pinokyonun bile yalan söylerken burnu uzadı, sizinkiler aynen yerinde duruyor.
xxx
Ne olduysa oldu 4 Kasım’ın ilk saatlarinde bu vekillerimiz fikir ve ülkü değiştirip inanç ve karakter değiştirip birden “ülkücü dava erleri” oluverdiler.
Sizi gidi 4 Kasım ülkücüleri sizi !..
Şimdi ülkücü davanın fedakar ve cefakar serdengeçtilerinin kimilerinden bizzat duyduğum, kimilerinden naklen kulağıma gelen “günah çıkartma” seanslarınızdan düvel-i muazzamayı bile titreten cümlelerinizi ve açıklamalarını nakledeceğim:
“Mecliste Af Yasası oylanıyordu, sinirimden deli divane gibi Mecliste dört
dönüyordum. Bir ara elim silahıma uzandı, çekip havaya bir şarşör boşaltayım
dedim, sonra ülkücü davayı hatırladım, davamı rezil edeceğimi düşündüm ve
vazgeçtim.”
(Açıklama:Düşündüğü şey aynen doğrudur, vazgeçme gerekçesi ise külliyen yalandır, doğrusu da şudur: “Bir ara elim silahıma uzandı, çekip havaya bir şarşör boşaltayım dedim, sonra bir sonraki seçimi hatırladım, liste şansımı riske ettiğimi düşündüm, kaybedeceğim vekil maaşı, ihalelerden alacağım yeşil yeşil dolarlar geldi gözümün önüne ve kararımdan vazgeçtim.”)
“Kızılcahamam’da MHP’li vekiller olarak kampa girmiştik, basın mensupları bile içeri alınmamıştı. Gazeteler ise “MHP Durum Değerlendirmesi Yapıyor” diye manşetler atıyordu. Partinin politikalarından rahatsız olan 30 vekilden birisi de bendim. Arkadaşlara “Huzuru mahşerde ülkücü şehitlerimiz yakamızdan tutar, bu gidişe dur diyelim” dedim... Benim örgütlemem ile ‘tamam yarın söz alıp konuşacağız’ diyen gurubumuzun sayısı neredeyse 40’a yaklaştı. Ama ertesi sabah sayımız yine sıfırlanmıştı. Ben de Ali Güngör’ün durumuna düşmemek için tek başıma kazan kaldırmadım”
(“Açıklama: 30 vekilin bir araya gelip “yarın söz alıp konuşalım” dedikleri aynen doğrudur...“Huzuru mahşerde ülkücü şehitlerimiz yakamızdan tutar, bu gidişe dur diyelim” sözleri ise külliyen yalandır. Sayısı neredeyse 40’a yaklaşan gurubun sıfırlanma anı ertesi sabah değil o gecedir. Geyik yapmak için toplanmışlar, uyku vakti gelince de “ya aklını basına topla, deli misin” düsünceleriyle dagılmıslardır. ) “Şu dilime bakın Allah aşkına! ‘yapmayın, etmeyin,yanliş yoldayız’ diye diye
dilimde tüy bitti...”
(Açıklama:Dilinde tüy bitmesi külliyen yalandır; aksine bu vekil her fırsatta Devlet Bey’e “Efendim çok iyi gidiyoruz, oy oranımız yüzde otuzu geçti, size minnettarız”diyenlerdendir. El perçe divan durmaktan boynu eğrilmiş, beli kamburlaşmış, dolar bereketi ile avuç içinde tüy bitmiştir, dilinde değil)
“Bu ne biçim parti kardeşim; erken seçim kararını ben televizyondan öğreniyorum, Devlet Bey hiçbirimize danışmadı, müşavere yapmadı, böyle genel başkanlık olur mu?Bir kişinin hataları koca hareketi bitirdi.”
(Açıklama: Erken seçim kararını televizyondan duyma olayı doğrudur ama “Genel Baykanımızın bir bildiği vardır mutlaka” diye çevresini yatıştırıcı beyanlarda bulunmus hatta “Efendim bu karar partimizi tek başına iktidara taşıyacak” diyerek tebrik telefonu bile açmıştır. Aslında beyninden geçen “bir kişinin hataları benim vekilliğimi, maaşımı, cukkalarımı, cakalarımı bitirdi” öfkesidir amma bu uyanık spor “bir kişinin hataları koca hareketi bitirdi” diyerek ülkücülük postuna bürünmektedir aklı sıra... Haydi yürrrrrüüüüüüü, her insan bir kere aldanır, iki kere aldanan ahmaktır!.. Bizi ahmak mı zennettin?..
xxx
4 Kasım Ülkücülerinin büyük bir bölümü şimdi diğer adayların çevrelerinde pervane olmuşlar, hatta içlerinde eski bakanlar bile var.“Olabilir, şimdi hatalarını anlamışlardır” diyenleriniz var mı acaba?..İhanet bir virüstür, bu virüs vücuda bir girdi mi bir daha çıkmaz.12 Eylül ihtilalinden sonra DYP saflarına katılmak isteyen MHP’li eski bakanı nazikçe reddeden Demirel’in yakın çevresine “Türkeş gibi bir lidere ahde vefası olmayanın bana vefalı davranacağını söyleyebilir misiniz?” dediğini duymuştum bir zamanlar.
Bahçeli’nin bakan yaparak siyaset sahnesinde sivrilttiği isimlerin Muharrem Şemsek’e veya Ramiz Ongun’a vefalı davranacağını kim garanti edebilir... Ülkücü davaya, ülkücü tabana ahde vefası olmayan “4 Kasım Ülkücüleri” günü geldiğinde yeni genel başkanlarını da gavur parasıyla beş paraya satacaklardır.
Onun için Devlet Bey’in yanında kalan arkadaşlara “Daha niye ordasınız?” demeye hiçbir zaman dilim varmıyor çünkü bu sözümle onları bir daha kazanamamak üzere kaybedeceğimi iyi biliyorum. Karakterin ideolojiden önde geldiğini veya gelmesi gerektiğini nice yıllar sonra öğrendim. Karakter imtihanını kaybedenlerin hiçbir genel başkana, hiçbir ideolojiye, hiçbir dine, hiçbir millete faydası olamaz.
Önce ideoloji değil, önce karakter!