Google Adam Smith’e karşı
İskender Öksüz 01 Ocak 1970
Sosyalizm vardı, kapitalizm vardı, üçüncü yol vardı… Şimdi bunları çizdiğiniz kâğıttan dikine fırlayan yeni bir yol var. O yola girip girmeyeceğinizi de soran yok. Zaten ordasınız.
Hata bu işte… Meseleyi, bir ucunda sosyalizm, diğer ucunda kapitalizm bulunan bir çizgide görmek. Ona mı yakınsınız, ötekine mi… Gerçek hayat bu çizgiye dik. Hatta o çizgiyi çizdiğiniz kağıda bile dik; eğer hala kâğıt kullanıyorsanız!
Ne diyordu von Mises? Piyasa, her dakika milyonlarca oyuncunun yaptığı milyonlarca tercih, milyonlarca pazarlığın sonucudur. Ve bütün bu tercihler öyle bir bilgi akışıdır ki, onu hiçbir merkezi plan tahmin edemez. Bırakın tahmini, takip bile edemez. Ekonomi insan işidir, insan eylemidir ama insanların güdümünde değildir. Devletler, şirketler onu yönetemez. Kanunlarını bilmezseniz o, devletleri ondurur veya öldürür.
Süt ve toka
Mises haklıydı. Kimin, neye kaç para vereceğini hangi merkezî yönetim tahmin edebilecekti ki?
Rahmetli Dündar Taşer’in Sovyetlerin emredici merkezî planlaması hakkında hoşlanarak anlattığı bir hikâyesi vardı. Neydi emredici merkezi plan? O planda ne yazıyorsa o üretilecektir. Başkası değil. Ve orada yazdığı kadar üretilecektir. Ne eksik, ne fazla. Ve yıllardan bir yıl, bir bürokrat, plana saç tokasını yazmayı unutmuş ve Rus kadınları o sene saç-baş darmadağın dolaşmış.
Halbuki Smith’in, Mises’in dünyasında toka, talebe göre üretilir, fiyatı arzla talebin kesiştiği noktada belirlenirdi. Yetmişli yıllarda peynir-ekmek gibi okuduğumuz Samuelson’un iktisat kitabı, piyasa mekanizmasına New York şehrinin süt tüketimini örnek verirdi. Binlerce ton süt, bir sürü dağıtıcı vasıtasıyla, her gün şehre girer, on binlerce satış noktasına dağılır, piyasanın belirlediği fiyata satılır ve ne eksik gelirdi ne de fazla. Ertesi güne kalması iyi değildi zaten. Uzun ömürlü süt henüz yoktu o tarihlerde. O gün hangi bayide kaç şişe satılmadan kalmış? O gün hangi bayi müşteriyi, kalmadı deyip geri çevirmiş? Bütün bunlar piyasa denilen dev mahlûkun edindiği ve hemen gereğini yaptığı malumat parçalarıydı. O malumatı aynı hızla toparlayıp gereğini yapacak bir bürokrasi yoktu ve olamazdı.
Domates ve maske
Mises’in hemen bir sonraki nesli Friedman, Nobel konuşmasında piyasayı şöyle anlatıyordu: Biz ekonomistler pek bir şey bilmeyiz. Ama bir malın piyasadan nasıl yok edileceğini çok iyi öğrendik: Narh koyarak! Domatesin kilosu elli kuruşa satılacak diye emir verin. Ertesi gün domates ortadan kalkar. Biz de yakın zamanda maskeler bedava dağıtılacak dedik ve maske yok oldu. (Ama bu Friedman’ın dediğiyle aynı şey değil tabi. Onu Bay Kemal ve onun emrindeki stokçular yaptı diye hatırlıyorum.)
İşte iletişim ve bilgi teknolojisi dünyayı tam bu noktada değiştiriyor. O her gün milyonlarca aktörün yaptığı milyonlarca tercih var ya. Hani izlenemeyen… Artık izleniyor. İster büyük veri (big data) denilen istatistik yaklaşımla, ister her alış-verişi teke tek kayda alarak olsun bu mümkün. Henüz tam yapılmıyor ama Mises bugün yaşasaydı “izlenemez” derken bir daha düşünürdü. Bilgi ve iletişim Mises’i bertaraf ediyor.
Görünmez el var ya, gizli el… Google ve arkadaşları onun üstündeki şalı transparan hale getirdi. Yakında çekip alıverecekler.
Paranızı da ne istediğinizi de biliriz
Kimin cebinde-evinde kaç gümüş, kaç altın sikke var bilemezdiniz. Önce bunlar kağıda dönüştü. Ona kaime- yani “yerine geçen” dedik. Devlet, sikke basmak yerine, şu verdiğim kâğıdı bana getirirsen üstünde yazdığı kadar sikkeyi sana veririm diye söz verdi. Sonra sözünden döndü. Bana güven, şu kâğıdı güle güle harca dedi. Sonra o kâğıt da alışverişin, borç ödemenin vasıtası olmaktan çıkmaya başladı. Artık paranın çoğu bankalardaki kayıtlardan ibaret. Elektronik havaleler, EFT’ler, kredi kartları ile dönüyor işler. Yarın banknot tamamen yok olabilir.
Bitcoin öyle değil mi? Coin sikke demek. Amblemi de madeni para ama o para hiç olmadı. Bitcoin, bilgisayar kaydından ibaret ve tıkır tıkır da işliyor.
Bunları niye yazıyorsun? Kaydî veya madenî, para para değil mi? Ne değişti? Şu değişti: Para kaydî olunca sizin alışverişlerinizin de kaydî oldu. Mises’in o “insan eylemi” kayıtlara geçiyor. Neyi kaça, nereden aldığınız… Sonra neyi kaça nereden almayı düşündüğünüze kadar gidiyor iş. Alacağınızı önce İnternet’ten aramak gerekmez mi?
Bir dostum, “Şirketler”, derdi, “her şeyi hesaplar da üretmeyi düşündükleri malın kaç tane satacağını hesaplayamazlar.” Şimdi artık bu hüküm o kadar doğru değil. Siz Google’da neyi aramışsanız, karşınıza onun reklamı çıkmıyor mu?
Bizim millidusunce.com sitesinin kelli felli bir izleyicisi şikâyet ediyordu: Ciddî bir grupsunuz. Fakat ne zaman sitenize girsem, reklamlarda yarı çıplak kadınlar çıkıyor karşıma. Neyi aramışsanız o çıkar ama… Bir şey demedim tabi. O kadar politika öğrenmişim.
Sosyalizm vardı, kapitalizm vardı, üçüncü yol vardı… Şimdi bunları çizdiğiniz kâğıttan dikine fırlayan yeni bir yol var. O yola girip girmeyeceğinizi de soran yok. Zaten ordasınız.
Bayramınız kutlu olsun!