Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu 1901 – 25.05.1970
01 Ocak 1970
Taşoz adasında doğdu. Tepedelenli Ali Paşa soyundan Mehmet Nazif Bey'in oğludur. Drama Rüştiyesi'ni (1911) bitirdikten sonra İstanbul Ogüslan Frerler Mektebi ve Deniz Harp Mektebi'nden sonra Hukuk Fakültesi ve Ulum-ı Âliye-i Ticariye Mektebi'nde okudu. Nazım Hikmet ve Vâlâ Nurettin ile beraber Moskova Üniversitesi'ne devam etti, bu okuldaki eğitimini bitiremeden yurda döndü ve gazeteciliğe başladı (1917). İngilizlerin İstanbul'u işgali üzerine Anadolu'ya geçerek Millî Mücadele'ye katıldı. Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde yazı işleri müdürlüğü ve başyazarlık yaptı. Erivan Viskonsolosluğu'nda bulundu. İkdam, Vakit, Yeni İstiklâl, Resimli Ay, Yedigün gibi süreli yayınlarda elli yıldan fazla gazetecilik ve yazarlık yaptıktan sonra, Yeni Istanbul gazetesinin fıkra yazarı olduğu sırada 25 Mayıs 1970 tarihinde kalp krizi sonucu öldü. Silivrikapı Mezarlığı'nda büyük dedesi Tepedelenlioğlu Ali Paşa'nın yanına gömüldü.
Nizamettin Nazif, gazeteciliğinin yanı sıra tarihî romanlarıyla tanınmış bir yazardır. Kara Davut, yazarın en popüler ve önemli eseri kabul edilmektedir. Kara Davut’un yayınevleri ve tarihleriyle ilgili bilgiler karmaşıktır. Roman, 1928’de iki cilt hâlinde basılmıştır. Kitabın birinci cildi Türk Matbaası’ndan 406+2 sayfa, ikinci cildi Amedi Matbaası’ndan 440+5 sayfa, üçüncü cildi ise 1930’da Latin Harfleriyle Kanaat Kitaphanesi’nden 148+4 sayfa olarak çıkmıştır. Levent Cantek, “Türkiye’de Tarihî Çizgi Romanlar: Kılıçbaz Kahramanlar” adlı yazısında (2003: 14-23) Tepedelenlioğlu'nun bu romanını Zevaco’nun Pardayanlar’ı etkisiyle yazdığını belirtir. Mahmut Necmettin Deliorman, 1966 yılında Kara Davut’un Ak Yayınları'ndan yapılan baskısına yazdığı “Kara Davut’u Sunarken” başlıklı giriş yazısında, Kara Davut’un 1923’ten itibaren yazılmaya başlandığını ve 1925’te Türkiye’nin “Figaro”su sayılan Vakit gazetesinde tefrika edildiğinde gazetenin iki üç günde ulaştığı tiraja bir günde ulaştığını belirtir. Ayrıca, Le Journal d’Orient gazetesinde Fransızca, Metaritmisis gazetesinde Rumca, Astarar’da ise Ermenice olarak basılmıştır. 1926’dan sonraki süreçte Atina’da Akropolis, Belgrad’da Politika ve Sofya’da Utro gibi gazetelerde yayımlanmış olan Kara Davut’un, 1927’den sonra Tepedelenlioğlu tarafından United Artist’e hazırlanan senaryo biçimi ise hariciye memuru Danyal Bey tarafından İngilizceye çevrilmiştir (Uygur 2014: 63).
Kara Davut, "zaferleri kazananlar yalnızca kumandanlar değildir, zaferler millet tarafından kazanılır" tezi etrafında yazılmış tarihî bir romandır. Romanda esere ismini veren Akbulutoğlu Kara Davut, Türk milletini temsil eden bir şahıs olarak sunulur. Hülya Argunşah, Kara Davut romanı ile ilgili şu dikkat çekici tespiti yapar: "Kara Davut romanı yayımlandığı yıllarda, halkın hafızasına yerleşmiş olan Fatih şahsiyetine bir darbe olacağı endişesi uyanmıştır. Çünkü Fatih’in karşısına yerleştirilen Doğu Roma İmparatoru Konstantin Dragozes, elinde kılıç nefsini müdafaa etmeyi bilen bir düşman olarak çizilmiştir. Bu Fatih’in şahsiyetinin ve fetih hadisesinin daha güçlü bir şekilde ortaya çıkmasını sağlamıştır. Kara Davut’ta fetih ve Fatih’ten başka Kara Davut’un romanın sonuna kadar gizlenen şahsî macerası vardır. Kahraman ancak romanın sonunda İsfendiyaroğlu Koçhisar Bey’i Nurullah’ın oğlu olduğunu öğrenir. Bu dramatik macera da romanın cazibesini sürdürmesini sağlar." (Argunşah 1990: 107-108) Kâzım Yetiş ise romana, tarihî gerçekleri değiştirdiği için eleştirel bir tutumla yaklaşmıştır: "Tarihî roman yazarı, kahramanlarının tarihî şahsiyetlerini ve onların halk vicdanındaki yerini göz önünde bulundurmaya mecburdur. Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu'nun Kara Davut'a Fatih Sultan Mehmet'e tokat attırması da aynı şekilde tarihî gerçekleri ve halk vicdanını zedeler. Yavuz Sultan Selim'in sarhoş, sarayında gününü gün eden bir şahsiyet olarak anlatılması da aynı şekilde hoş karşılanmaz. Çünkü tarihî gerçeklere uymaz." (Yetiş 1994: 4)
Yazar, Karlı Dağlar: Makedonya'da (1945) Balkan coğrafyasında özellikle Makedonya ve Arnavutluk'ta verilen hürriyet mücadelesini bir casusluk ve macera romanı biçiminde işlemiştir (Argunşah 1991: 108) Nizamettin Nazif'in bir diğer tarihî romanı, 1973'te yayımlanan Deli Deryalı'dır. Romanda Kanunî Sultan Süleyman döneminde Akdeniz'deki Türk korsanları anlatılır. Romanın merkezinde Akdeniz’i düşmanlara dar eden Barbaros Hayrettin Paşa vardır. Kanunî Sultan Süleyman ile Hürrem Sultan, Barbaros ile İbrahim Paşa arasındaki ilişkiler, İbrahim Paşa’nın öldürülmesi neticesinde Rüstem Paşa’nın sadrazam oluşu gibi olaylar İstanbul tasvirleri eşliğinde ve entrik unsurlar ön planda tutularak işlenmiştir. Nizamettin Nazif'in bir diğer romanı, 1944'te yayımlanan Kolkola'dır. Kolkola, popüler aşk romanıdır ve tarihî roman olmaktan uzak bir yapıdadır.
Ahmet Haşim, Nizamettin Nazif'in Türkçesini "şafaklardan pembe akisler alan büyük yelkenler gibi mutantan, renkli, taze bir Türkçe" biçiminde değerlendirmiştir (Ahmet Haşim 1991: 81-82). Pek çok yazısı gazetede tefrika hâlinde kalan yazar; edebî eserlerinin yanı sıra tarih, siyaset gibi farklı alanlarda da kitaplar neşretmiştir. Yazarın eserlerinden Bir Millet Uyanıyor (Yön. M. Ertuğrul, 1932; Yön. E. Eğilmez, 1966) ve Kara Davut (Yön. M. Canova, 1953; Yön. T. Başaran, 1967) filme uyarlanmıştır. Gazeteciliği, hatipliği, politik şahsiyeti yanında hikâye, inceleme, tenkit gibi türlerde de eserler vermiş olan Tepedelenlioğlu; Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında daha çok tarihî romanları ile ön plana çıkan bir yazar olarak değerlendirilebilir.