Müyesser'e `özel muamele`
Yavuz Selim DEMİRAĞ 01 Ocak 1970
Defalarca gözaltına alınmış, nezarethanelerde sabahlamış biri olarak "Özel muamele"lere çok tanık oldum. Eski "Karakol" imajı sona erdi. Kaba dayak, kötü muamele devri çok şükür bitti. Poliste eğitim seviyesi yükseldikçe sosyal ilişkiler de gelişti. Sıradan olaylarda polis memuru, amiri insiyatif kullanabiliyor. İşlemleri bir an önce bitirip olayları tatlıya bağlayabiliyorlar. Lakin polis de memur. Bir nevi emir kulu... Katı yönetmeliklere tabiler. Çok yukarılardan "Özel emir" gelince "Kurallar böyle" derler, sonra "Güvenlik kameraları"nı işaret edip: "Hepsi kayıt altında. Lütfen bizi zor duruma sokmayın" derler. İster istemez anlayış gösterirsiniz. Bizim Müyesser de "Özel" olanlardan. Müyesser'de Süleyman Soylu hakkında "Suç duyurusu"nda bulunup, "1TL"lik tazminat davası açınca "Özel muamele"ye tabi tutuluyor. Ne de olsa polis direkt İçişleri Bakanlığına bağlı. Yemek, içmek gibi insani ihtiyaçları konusunda "Katı kurallar"la karşılaşıyor. Örneğin: "Su ihtiyacınız yemek zamanında verilecek..." deniyor. Yıldız kızıp "Sizin suyunuzu içmem, yemeğinizi de yemem" diyerek pasif direnişe başlıyor. Müyesser'in tek gıdası çay ve simittir. Vazgeçilmezi 3 paket sigara... Evrensel hukukta, uluslararası normlarda sigara tiryakileri için belli saatlerde izin verilir. Bağımlılık ihtiyacını karşılamak hukuka bağlanmıştır. Türkiye'de ne kadar uygulandığı tartışılıyor. Müyesser'e gözaltına alındığı andan bu yana sigara içmesine izin verilmiyor. İnsan haklarına aykırı... O'nun için en büyük işkence... Gözaltı, ev araması tamamen hukuka aykırı... Dijital verilerin kopyalanması yapılmadı. Baştan sona hukuksuzluk var. Oysa Müyesser o polislerin annesi sayılır. Eşi Naci Uğur yeni emekli olmuş emniyet müdürüydü. Yıllarca o polislere akademide öğretmenlik yaptı. Aksaray Polis Okulunun 4 yıl boyunca müdürü idi...
Sözü fazla uzatmayacağım. Müyesser Odatv kumpasında 15.5 ay hapis yattığında bu sütunlardan yüzlerce mesajını yazdım. Bugün yine o gün. Gözaltındaki üçüncü gönderi mesajı şöyle:
Avukatı aracılığıyla açıklamada bulunan gözaltındaki Müyesser Yıldız, "askeri casusluk" iddiasına ve AKP'ye yakınlığıyla bilinen Sabah gazetesinin hakkında yaptığı haberlere yanıt verdi.
Müyesser Yıldız, "Askeri casusluk önemli bir konudur. Bu suçlamada bulunan MSB ve medyaları, darbe davalarının ek klasörlerine TSK'nın en mahrem hangi bilgilerinin konduğuna bir baksınlar. Bu mahrem bilgileri satır satır okumuş bir gazeteci olarak tek birini bile yazmadığım gibi, o mahrem bilgilerin orada ne aradığını sorguladım. Şimdi soruyorum; devletin bu mahrem bilgilerini ek klasörlere sansürsüz bir şekilde gönderen görevlilerin yaptığı iş ve işleme ne denir" diye belirtti.
***
Gözaltındaki Müyesser Yıldız'ın açıklaması şöyle:
"Yargımızın amiral medyası Sabah'ın yazdığına göre askeri casusluk yapmakla suçlanıyoruz. Dün Kozmik Oda'dan, devletin tüm mahrem bilgilerinin alınmasını alkışlayan ve bu mahrem bilgilerin bir yerlere gidip gitmediğini sorgulamaktan ısrarla imtina edenlerin, keza Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin savaş planları gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlanırken 'Türkiye bağırsaklarını temizliyor' diye alkışlayanların, bugün TSK'nın namusunu ve mahremini düşünüyor olmalarından ve taa o zamandan beri bizim durduğumuz çizgiye gelmiş olmalarından memnuniyet duyuyorum. İnşallah hep böyle devam ederler. Konjonktürel bir şekilde önce FETÖ destekçisi, sonra FETÖ karşıtı veya önce PKK destekçisi, sonra PKK karşıtı oluşları gibi bir tavır takınmazlar.
Yine iddialara göre şikayetçi MSB imiş. Eğer doğruysa; keşke sayın Hulusi Akar beni takipte gösterdiği hassasiyeti, Genelkurmay Karargahı'nda görev yapan ve ona en yakın olan komutanlar konusunda göstermiş olsaydı da Türkiye 15 Temmuz felaketini yaşamasaydı.
Şu ana kadar hiç değinemedim: İsmail Dükel namuslu bir gazeteci arkadaşımdır. Belki inanmayacaklar; ama kendisiyle en az 10 yıldır, değil yüz yüze, telefonla bile görüşmüşlüğüm yoktur. (her tür kayda ulaşabilen Abdurrahman Şimşek'e sorulabilir) Bizden nasıl bir örgüt çıkaracaklar? Sadece, onun ve Emre Kongar hocamız ile Merdan Yanardağ'ın yaptığı programlardan muktedirlerin rahatsız olduğunu görüyor, biliyoruz. Bu yüzden para cezaları yağdırdılar; yetmedi, gözdağı için İsmail'e de böyle bir suçlama yönelttiler. Son olarak, askeri casusluk önemli bir konudur. Bu suçlamada bulunan MSB ve medyaları, darbe davalarının ek klasörlerine TSK'nın en mahrem hangi bilgilerinin konduğuna bir baksınlar. Bu mahrem bilgileri satır satır okumuş bir gazeteci olarak tek birini bile yazmadığım gibi, o mahrem bilgilerin orada ne aradığını sorguladım. Şimdi soruyorum; devletin bu mahrem bilgilerini ek klasörlere sansürsüz bir şekilde gönderen görevlilerin yaptığı iş ve işleme ne denir?
Ankara Terörle Mücadele nezarethanesinden Silivri'deki Barış'lara, Hülya Kılınç'a ve Murat Ağırel'e kucak dolusu sevgiler."