Ali Şeriati 23.11.1933 – 18.06.1977
01 Ocak 1970
Ali Şeriati, Horasan Eyaleti’nde, Meşhed yakınlarında bir köyde dünyaya gözlerini açtı. Babası muhafazakar ulema tarafından Sünni hatta Bahai olarak görülen reformist bir din adamıydı. Henüz genç bir çocukken bile babasının düzenlediği tartışma gruplarına katılan, babasının fikilerinden etkilenen Şeriati, 1940’ların sonuna doğru, yine babası ile birlikte küçük bir sosyalist harekete dahil oldu.
Meşhed Koleji’nde eğitim alan Ali Şeriati, 1953’te mezun olduktan sonra da, kendi eyaletindeki ilkokullarda öğretmenlik yapmaya devam etti. Bir yandan da çeviriler yapan genç adam, “Ebu Zerr: Müslüman Sosyalist” adlı eserin sahibi Abdülhamid el-Sahar adlı radikal Mısırlı bir romancı ile tanıştı. Ebu Zerr’i, müslüman ülkelerdeki pek çok radikal gibi, Ali Şeriati de ilk sosyalist / anarşist müslüman sayıyordu.
Yüksek lisansını Meşhed Üniversitesi’nde Arapça ve Fransızca üzerine yapan Şeriati, devlet bursu kazanarak, 1960 yılında doktora için Sorbonne Üniversitesi’ne gitti.
Cezayir ve Küba halk devrimleri ile dalgalanan Paris’in politik ortamı, Ali Şeriati’yi de etkiledi. 1961-1962'de İran tarihinin önemli bir başka figürü Musaddık’ın dindar takipçileri tarafından kurulan İran Öğrenci Konfederasyonu ve İran Kurtuluş Hareketi'ne katıldı. Bu süre içinde, 2 tane aylık dergi çıkardı, Cezayir ulusal direnişine destek verdi. Massignon gibi ünlü oryantalistlerden dersler alırken, Jean-Paul Sartre, Franz Fanon, Che Guevara ve Roger Garaudy gibi politik isimlerden etkilendi. Sartre ve George Gurwitch, Jaques Berque ile kişisel tanışıklığı vardı. Guevara, Derrida ve Frantz Fanon’un da kitaplarını çevirdi.
Gelişmemiş ülkelerin Batı emperyalizmine karşı çıkmak için, kendi geleneksel dinlerinden vaz geçmeleri gerektiğini savunan Fanon’u çevirirken, bu görüşe karşı çıktı. Ona göre, bu ülkeler batıya meydan okumadan önce, bilakis, kendi dini kökenlerini sahiplenmeliydiler.
1965’te İran’a dönen Ali Şeriati, 6 ay hapis yatıp, Tahran Üniversitesi’nde önerilen kürsü teklifini reddettikten sonra, Horasan’a dönerek, 1967 senesine kadar Meşhed Üniversitesi’nde ders verdi.
1967'de Tahran'a giderek konferanslar vermeye başladı. 5 sene boyunca konferans ve derslerine devam ederken, ders kayıtları broşür olarak basıldı, ders kasetleri elden ele dolaşarak, haldeki düzenden hoşnut olmayan aydın ve gençler arasında kısa sürede popüler oldu. Bu süreçte reformist Mutahhari ve şu anki dini lider Ali Hamaney ile çalışmalar yaptığı da biliniyor. 1972’de Şeriati’nin artan popülaritesi, Şah’ın gizli polis sistemi SAVAK’ta kaygı uyandırdı. Öğrenciliği sırasında da tutuklanıp, zindana atılmıştı, dolayısı ile mimliydi.
Savak, CIA yardımıyla kurulan özel istihbarat birimi, ülke çapında hatta Avrupa’da faaliyet gösteren, korkunç yöntemlerle insanlara işkence yapan, öldüren, takip eden ama resmi olarak ortada görünmeyen bir örgüttü. Yine o dönemde İran’da, kraliyet ve aristokratların kusurlarını eleştirici nitelikte olduğu için Shakespeare ve Moliere’in oyunlarını yasaklayan da Savak. İsfahan’da Savak işkenceleri, dudakları uçuklatacak derecede korkunç. İnsanlar, açlıktan kudurmuş kedilerle dolu torbalara atılıp, zehirli yılanların olduğu kuyulara sarkıtılmışlar.
Ders verdiği konferans salonunun SAVAK güçlerince kapatılmasından sonra, Şeriati tutuklanıp, “İslam Marksizmini” savunmakla suçlanarak hapse atıldı. 18 ayı bir hücrede geçirdi. 1975’te ev hapsine alınan Ali Şeriati’nin 77’ye kadar yurtdışına çıkmasına izin verilmedi. Londra’ya gittikten bir ay sonra ise, henüz 43 yaşındayken, ideoloğu olduğu islam devrimini göremeden hayatını kaybetti. Kalp krizi nedeniyle öldüğü söylenen Şeriati’nin, hükümet tarafından yani batılıların modern görüp pek sevdiği Şah Rıza Pehlevi’nin emri ile zehirlendiği iddia ediliyor.