II. VİYANA KUŞATMASI
Prof Dr. Mehmet Maksud 01 Ocak 1970
Macarların çoğu Katolik olup, sâdece orta Macaristan’dakiler Ortodoks idiler. Bu bölgeye hâkim olan Avusturyalılar, bu sayıları az olan Macarları Katolik yapmak, kendi dinlerine497 çevirmek istediler. Bunlar kabul etmeyince, beyleri ve bâzı ileri gelenleri, 1670 yılında Avusturya yetkilileri tarafından öldürüldüler. Orta Macar Beyinin oğlu Tököli İmre 1673 yılında ayaklandı, sonra Osmanlı Cihan Devleti’ne sığındı. Sadrâzam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Budin Beylerbeyi Uzun İbrâhîm Paşa’yı, Serdar (başkomutan) atayarak, İmre Tököli’yi Orta Macaristan’ın başına geçirmekle görevlendirdi. Osmanlı Cihân Devleti, o çağda, askerî gücünün doruğundaydı. Sadrâzam, Avusturya-Macaristan İmparatoru dışında, diğer bütün Avrupa hükümdarları ile aynı statüde idi. İbrahim Paşa, Orta Macaristan’ın başkenti Kaşav’ı alarak, 1682 de Tököli İmre’yi başa geçirdi.
Bu durum İmparator Leopold’u telâşa düşürdü, barışı yenilemek için elçi gönderdi. Fakat Kara Mustafa Paşa, şöhret harisi olduğundan Avusturya’ya karşı açacağı seferle, sadâretini Fâzıl Ahmed Paşa’dan üstün zaferle süslemek istiyordu.
Pâdişâhı, Avusturya ile harbe teşvik ve râzı eden Kara Mustafa Paşa’ya Pâdişâh, Sancak-ı Şerifi vererek onu Yanıkkale (Raab) yi zaptetmek için Serdar tâyin etmişti. Merzifonî Kara Mustafa Paşa şan ve şöhrete düşkün, haris ve inatçı idi. Kendisinin mizacına vâkıf olan Reîsü’l-Küttûb Mustafa Efendi onun hırsını tahrîk etmek suretiyle vezîr-i âzamı maceraya sevkediyordu. Batı kaynaklarını değerlendirdiği anlaşılan S. Shaw, Kara Mustafa Paşa’nın, bir yandan da Avusturya ile Batı’da savaşmakta olan Fransa’nın ajanları tarafından, artık Viyana’nın alınması zamanının geldiğine ikna edildiğini belirtiyor.
27 Haziranda (1683) Sadrâzam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, İstoni-Belgrad’da Dîvân-ı Harbi topladı. Viyana’yı alıp orada Almanya’ya sulh şartlarını dikte edeceğini, yoksa Yanıkkale’nin alınmasının Almanya’ya has eğdirmeyeceğini ve Macar işlerinden el çektirmeyeceğini bildirildi. Vezirler şaşırdılar. Vezir Dâmâd İbrahim Paşa, Pâdişâh irâdesinin bu yıl Yanık ve Komaran’ın alınması ve akıncılarla Orta Avrupa’ya gözdağı verilmesi olduğunu, belki gelecek yıl Viyana’ya gidilebileceğini söyledi. İmre Tököli de aynı görüşteydi. Fakat, Kara Mustafa Paşa, Viyana üzerine yürüyüp 14 Temmuz 1683 de kuşattı.
Bunu öğrenen Pâdişâh “Kasdımız Yanık ve Komaran kaleleri idi; Beç(Viyana) kalesi dilde yoktu; paşa ne acîb saygısızlık edib bu sevdaya düşmüş. Hoş imdi Hak Teâlâ asan (kolay) getüre; lâkin mukaddem (önceden) bildireydi riza vermezdim” demişti. Osmanlı ordusu, yolda, 40 000 Alman’ı esir etmişti. Kırım atlıları, geniş bir alana akınlar yaparak etrafı sindirdiler. Avusturya İmparatoru, Viyana’yı bırakarak Prag’a gitmiş, Avrupa devletlerinden yardım istiyor, asker toplamağa çalışıyordu.
Kara Mustafa Paşa. Viyana’ya bu, o zamana kadar görülmemiş büyüklükteki ordu ile hücûm etseydi, şehri alabilirdi, fakat şehrin teslîm olmasını bekledi. Kuşatmanın uzaması yanlış bir hareketti ve tehlikeliydi, lojistik imkân da düşünülmemişti: “Bir kale kuşatması eğer kırk günü geçerse, dışarıdan yardım gelmesi ihtimâli çok kuvvetlidir. Kuşatma süresi elli günü geçmişti ve askerler, atlarına ot bulabilmek için 15-20 saatlik mesafeye gitmek zorunda kalıyorlardı. Sadrâzam, su ve ot sağlanması işini düşünmeliydi.” Kuşatma başladıktan sonra gelip orduya katılan, Osmanlı Devletine bağlı Erdel Kralı Apafi Mihal de. Kara Mustafa Paşa’nın, “korkmadan kanaatini söyle” demesi üzerine: “Sofraya pilâv konsa evvelâ ortasından mı başlanır, yoksa kenarından mı?” diye sordu; vezîr-i âzam “zahir kenarından” diye cevap verince hulâsa olarak şunları söyledi:
“Askerinize, mühimmat ve cephanenize söz yok; cümle Hristiyan devletleri bir yere gelse hu cemiyete mâlik olamaz ve mukabelenize (karşınıza) kimse gelemez; lâkin Beç sarp kaledir; gelindiği gibi eğlendiritmeyip yürüyüş ve vire ile alınması mümkün olaydı güzel iş idi ve illâ teenniye göre fethi gittikçe güçleşir ve bu kadar insan ve hayvana (yiyecek ve ihtiyaç bakımından) dağlar dayanmaz; ganimet elde edenler kaçarlar; hem kaht u galaya (kıtlık ve pahalılığa) uğrar, hem de buralarda erken gelen kıştan çok sıkıntı çekersiniz; haber aldığımıza göre imparator Hristiyan devletlerden yardım istemiştir; benim fikrim bu idi ki Yanıkkale’sinin zaptına himmet edip kışı orada geçirip düşman topraklarını vurmuş olsa idiniz İmparatoru amana düşürürdünüz, madem ki Yanıkkale’sini almadınız, Tuna’nın etrafını vurup sonra Uyvar üzerinden Budin’e gidip kışı orada geçiriniz”.508
Polonya Kralı Jan Sobieski kalabalık bir müttefik ordusunun başında Viyana’ya yardıma geldi. Kara Mustafa Paşa, 12 Eylülde, iki aylık kuşatmayı kısmen kaldırıp savaşa tutuşmak zorunda kaldı. Osmanlı ordusu ağır bir yenilgiye uğradı, birçok kayıp verdi. Viyana önünde, bütün ağırlıklarını, savaş malzemelerini bırakarak çekildi.509 Savaşta ilk bozulan sağ kanadın başında bulunan İbrahim Paşa’yı îdam ettiren Kara Mustafa Paşa’nın kendisi de Belgrad’da îdâm edildi.5l0 İbrâhîm Paşa öldürüleceği sırada: “Bu adam beni haksız yere öldürüyor, zayiatı telâfi edecek yine odur; Pâdişâhımıza söyleyin, öldürmesin” demişti.III. Mustafa Paşa, Kırım Hânı’nı da azletmişti.
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, çok kabiliyetli, fakat sân ve şöhret düşkünü idi. Siyasî bir yöneticiden çok, sert bir asker görüntüsü vermektedir. Onu bu yanlış yola sevkeden Reîsü’l Küttâb Mustafa da, Edirne’de asıldı.512
Viyana bozgununun sebepleri şöyle sıralanabilir:
1-Sefer, Viyana’ya karşı düşünülmemişti, bunun için, ağır kuşatma toplan götürülmemişti.
2-Kara Mustafa Pasa. Reîsü’l Küttâbın pohpohlamasına aldanıp bu işe yalnız başına karar vermişti. (Fransa’nın da teşvikinden söz ediliyor). Pâdişâh, Kırım Hânı, Tököli İmre. Apafi Mihal. Uzun İbrahim Paşa, bu işin yanlışlığının farkındaydılar. Pâdişâh, ‘önceden haberim olsaydı râzı olmazdım’ demiş, sonra yine de isin kolay olmasını dilemişti. Kara Mustafa Pasa, görüşüne karşı çıkanları şiddetle tekdîr etmiş, savaşta canla başla çalışmalarını önlemişti.
3-Bu kadar kalabalık orduyla gidildikten sonra, bekleyip vakit geçirmek yanlıştı. Viyana’nın hücum ile alınması çok kuvvetle muhtemeldi, “Viyana surlarında ikişer metre eninde 6 gedik ve bu gedikleri genişletmek için diplerine lâğımlar yerleştirilmiş ve ateşlenmek üzere gördükleri manzara, Müttefik hükümdarları dehşete düşürdü.” Viyana hücumla alınsa, askerlerin yağma hakkı vardı; teslim olursa, her şey hazîneye ait olacaktı.
4-Mustafa Paşa. çevresindekileri kırmıştı: İbrahim Paşa’yı bunaklıkla, Apafı Mihal’i korkaklıkla suçlamış, Kırım Hânı Murâd Gıray’ı kokmuş at eti yemekle aşağılamış, onu, Tuna üzerindeki köprüyü tutmağa gönderdikten sonra, köprüyü savunmak için birkaç kez istediği hâlde, Kırım Hânı’na top göndermemişti. Kırımlılar hafîf süvari idiler, karşıdan gelenler ağır donanımlı, zırhlı birliklerdi. Üstelik, akınlar yapıp çok ganimet almış olan Kırım atlıları, bir an önce geri dönmek istiyorlardı. Bu durumdaki askerin ne kadar istekle savaşacağı düşünülmemişti. “Murad Giray, maiyyetini Selim Giray gibi zapt ve rabttan âcizdi; kuvvetleri üzerinde otoritesi olmadığı görülüyordu.”
5-Etrafa akınlar yapıldığı için pek çok ganîmet ele geçirilmişti, orduya katılmış olan esnaf, malları yükleyip gündüz yola çıkarak ordudan ayrılıp gidiyordu. Bu hareket de askerler üzerinde olumsuz etki yapmıştı.
6-Asıl önemlisi de, 1683 yılında, balık baştan kokmada hayli mesafe almıştı. Kara Mustafa Paşa’nın, İstanbul’da, saraydaki iki rakibi, bozgun haberini öğrenince, sevinçlerinden mendil çıkarıp oynamışlardı.
7- Yine, çürümüşlüğün çarpıcı tabloları vardı: Kuşatma sırasında Osmanlı askerleri, kutlu üç aylarda bile, İslâm’a uymayan davranışlarda bulunmuşlardı.
Cihâd prensibi üzerine kurulmuş olan ordu, kuruluş temelini unutmuş, 14. yüzyıldaki Avrupa ordularının durumuna düşmüştü.