« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

20 Tem

2020

Recep Akdağ intikam aldı

Suat Çağlayan 01 Ocak 1970

Askeri hekimlerin yüreği böylesine yandığına göre, GATA’yı ve askeri hastaneleri kapatanların vicdanları kim bilir ne durumdadır?

İntikam alma duygusu ile hareket edenlerin bizi getirdiği noktayı görüyor musunuz?

‘Askerin canını kurtaran’ bir meslek olan askeri hekimliği yok ettiler, şimdi de arkasından ağlıyorlar.

Milli Savunma Bakan Yardımcısı, GATA ve askeri hastaneler kapatıldığı için yuvalarını terk etmek zorunda kalan askeri hekimlerle ilgili yaptığı açıklamada şöyle diyor;

“Hakikaten vahim durumdayız. Askeri hastaneler kapatılmadan önce 2043 olan askeri hekim sayısı 347’ye düştü.”

Askeri hekimliğin, hele de savaş cerrahisinin ne olduğunu bilmeyen ya da bilmek istemeyen Milli Savunma Bakanlığı, bu açığın daha da azalmaması için hemen yan yola saparak, ‘para’ açıklaması yapıyor;

“Tazminatları artırarak sorunu çözeceğiz!”


Cehaletin daniskası!

Çünkü yok edilen askeri hekimliğin açığını, dışarıdan para ile tutulan hekimlerle kapatmanın mümkün olamayacağını bilmiyor bu adamlar.

RECEP AKDAĞ İNTİKAM ALDI

Askeri hekimliğin ne olduğunu bilmeden, GATA ve askeri hekimlik aleyhine Cumhurbaşkanı’nı dolduran ve hastaneleri kapattıran Recep Akdağ’dır (o zamanki Sağlık Bakanı). Onun, asker sağlığına verdiği büyük zarar, yavaş yavaş anlaşılmaya başlandı gibi!

Ama çok geç artık!

Şimdi ister Bakan Yardımcısı ağlasın, isterse GATA kapatılırken kılını kıpırdatmayarak askeri hekimliğe büyük darbe vuran Hulusi Akar sızlansın, güzelim Gülhane’yi yok ettiler bir kere…

GATA’yı ve askeri hastaneleri kapatarak askeri hekimliği yok edenlere, yaptıklarının ne kadar yanlış olduğunu o tarihlerde (16.10.2016) Odatv’de yazdığım yazıda anlatmaya çalışmıştım.

“Askeri sağlık hizmetlerinin ne kadar önemli olduğunu bundan sonra yaşanacak olaylarla göreceğiz” demiştim…

“Hulusi Akar’ın (o zaman genelkurmay başkanı) sessiz kalarak verdiği büyük zararı askeri doktorlar hiç unutmayacaklar” diye yazmıştım.

SAVAŞ CERRAHİSİ BİR FELSEFEDİR

Askeri hekimliğin doruk noktası harp cerrahisidir! Harp cerrahı olmak için mutlaka bu ana dalda eğitim görülmesi gerekmiyordu. GATA’da eğitim gören ve eli bisturi tutan, yani (ortopedi, genel cerrahi, plastik cerrahi, göz, KBB gibi) cerrahi dallarda çalışan bütün askeri hekimler, Gülhane’den birer ‘Savaş Cerrahı’ olarak çıkmaktaydılar.

Bir terör saldırısında veya askerlerimizin tek veya toplu yaralandığı durumlarda bütün harp cerrahları ameliyathanelerde, yaralı yavrularımızın hayatlarını birlikte kurtarmaya çalışırdı.

Bu özverili askeri hekimlere eşlik eden çok değerli teknisyen ve hemşireler de, harp cerrahisinin ruhunu taşıyan temel elemanlardı…

Ne yazık ki, bu yazıyı yazarken sürekli, ‘di, dı’ ekleri kullanmak zorunda kalıyorum.

Çünkü askeri hekimlikle birlikte savaş cerrahlarını sildiler.

ASKERİ HEKİMLİK, FARKLI BİR MESLEKTİ

Askeri hekimlerden söz ederken altı çizilmesi gereken konu şudur;

Askeri hekimlik, sadece GATA’da alınan tıp eğitiminden ibaret değildi. Bu hekimler aynı zamanda asker olduklarından, görev anlayışları da farklıydı. Anlatılması zor olan bu anlayışı şöyle özetlemek olasıdır; özveri, yurtseverlik ve milletine adanmışlık!

Topçu, tankçı, pilot ya da gemiciler nasıl ki her koşulda göreve koşarlarsa, askeri hekimler de verilen görevi asla sorgulamazlardı.

Yani askeri hekim olmak için hünerli hekim olmak yetmez, mesleğe ve ulusuna adanmışlık da gereklidir.

GATA’yı Cumhurbaşkanı’na kapattıran, dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ, ‘yapmayın’ diyenlere;

“GATA’da harp cerrahı yetişmiyor. Çünkü muayenehanede iş göremiyorlar!” demiş, sonra da bu saçma açıklamayı, düzeysiz tehdit sözcükleriyle süslemişti;

“Konuşturmasınlar beni! Kaşınırlarsa anlatırım!”

“ACABA” NOKTASINA GELDİK

Bu coronavirus salgını sırasında, her kesimdeki hekim arkadaşlarımızın ne büyük bir özveriyle çalıştıklarını hep birlikte gördük. Bundan sonra da, halkımızın sağlığı tehlikeye girdiği her zaman aynı düzeyde çalışacakları ve kendi yaşamlarını bile tehlikeye atmaktan çekinmeyecekleri bir gerçek.

Ama askeri hekimliğin tepe noktası olan harp cerrahisi bambaşka bir felsefenin hekimlikle buluşmasıdır.

YÜREĞİMİZİ YAKANLARA SÖZÜMÜZ VAR

GATA ve askeri hastaneler kapatıldıktan sonra, terör olayları aynı hızla sürdü. Üstelik temel görevi ülkemizi savunmak olan askerlerimizi, başka ülkelere de göndererek –ne kadar doğru olduğu tartışılan- savaşlara göndermeye devam ediyorlar.

İster hain teröristler tarafından yapılsın, isterse başkalarının ülkesinde kurulan tuzaklar sonucu olsun, çocuklarımız ağır yaralar almaya devam ediyorlar.

İşte bu noktada askeri hekimlerin içini acıtan bir durum var;

Ne zaman bir askerimizin ağır yaralandığını, sonra da şehit olduğunu duysalar içleri cızz ediyor ve ister istemez şu soruyu soruyorlar;

“GATA ve askeri hastaneler açık olsaydı da, harp cerrahisi ekiplerimiz yaralı askerlerimize müdahale edebilecek yakınlıkta bulunsaydı, acaba bu yavrumuz kurtarılabilir miydi?”

Bu soruyu sormak bile çok acı değil mi?

Askeri hekimlerin yüreği böylesine yandığına göre, GATA’yı ve askeri hastaneleri kapatanların vicdanları kim bilir ne durumdadır?

Prof. Dr. Suat Çağlayan

Ziyaret -> Toplam : 125,23 M - Bugn : 118686

ulkucudunya@ulkucudunya.com