« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

20 Tem

2020

Musahipzade Celal 19.08.1870 – 20.07.1959

01 Ocak 1970

Oyun yazarı (D. 19 Ağustos 1870, İstanbul - Ö. 20 Temmuz 1959). Asıl adı Mahmut Celalettin’dir. 1935'te soyadı kanunu gereğince Musahipoğlu soyadını almışsa da, hemen hemen bütün biyografilerin­de daima Musahipzâde olarak yer alır. Dedesi, III. Selim ve II. Mahmud dönemlerinin ünlü bestekârı musâhib Hacı İzzet Şâkir Ağa, babası Gazhâne başkâtibi Musahibzâde Mehmed Ali Bey'dir. Aile, Şâkir Ağa'nın mu­sâhiblik görevinden dolayı Musahipzâde olarak anılır. Tophane'deki Fîruz Ağa Sıbyan Mektebi'nde başladığı öğrenimini aynı yerde Feyziye Rüşdiyesi'nde sürdü­ren Musahibzâde Celâl Süleymaniye'deki Numûne-i Terakkî İdâdîsi'ni bitirdi. 1889'da Bâbıâli Tercüme Odası’nda çalışmaya başladı. Aynı zamanda Hukuk Mektebi'ne devam etti; ancak bitiremedi. 1920'de Mâliye tahsil memurluğuna geldi. 1923'te bu görevdeyken emekli oldu. Sonrasından birkaç yıl Evkaf Müzesi'nde, târihî kıyafetlerin toplanmasın­da koleksiyon uzmanı olarak çalıştı. 1927'den sonra geçimini daha ziyade oyun yazarak sağladı ve aynı zamanda Şehir Tiyatrosu kütüphanesindeki me­muriyetini devam ettirdi.

Çocukluğunda karagöz ve ortaoyununa meraklı olan Musahipzade Celâl, okul yıllarından başlayarak, çeşitli konaklarda, çok defa kendi aralarında, arkadaş­larıyla ortaoyunları tertip etti ve pek çoğunda bizzat oynadı. Ahmet Vefik Paşanın Moliere’den yaptığı çevirilerle tiyatroya olan ilgisi gelişerek onu oyun yazarlığına yöneltti. Sahnelenen ilk oyunu Köprü­lüler (1912), yayımlanan ilk oyunu ise, Türk Kızı'dır (1909). 1923'te yazdığı Fermanlı Deli Hazretleri'nin sahnelenmesi (1927), bunu izleyen yıllarda hemen her tiyat­ro mevsiminde yeni bir oyununun oynanmasıyla ünü yaygınlaştı.Tiyatro tekniği bakımından oldukça zayıf oyunlarında yetkin olmayan bir dil kullanmasına rağmen yerli konuları seçmesi ve alt kültür düzeyine seslenmesi nedeniyle yazdığı komediler ilgi gördü.

Musahipzâde'nin tiyatrosu, genel itibariyle, Şinasi'nin açtığı töre komedisi çığırının devamı karakterindedir. Gerçekten de, Şair Evlenmesi'yle başla­yan hafif, iğneleyici, konudan çok hareketin, kıyafetin ve gerek mahallî şivelerin gerekse anlaşılması güç bir Osmanlıcanın yarattığı komik unsur, Musahipzâde Celâl'in tiyatrosunda hemen aynen görülür. Diğer ta­raftan, Meşrutiyet ve Cumhuriyet gibi iki inkılâp dev­resinde eser vermiş olması, ona bu bakımdan Şinasi'den daha fazla şans tanıdı. Her iki devrede de Osmanlı sarayının, bürokrasinin, aile hayatının, din müessesesinin, örf ve âdetlerin karikatürize edilmiş sahneleri, tiyatrolarının değişmez temasını oluşturur. Osmanlı cemiyet hayatı, çoğu yanlış veya münferit hâdiselere dayanılarak gülünç tavır, jest, kıya­fet ve tiplerle sahnelenir. Oyunlarının önemli bir bölümü Mınakyan, Ferah, Benliyan, Odeon gibi Ermeni tiyatroları ile çalıştığı Şehir Tiyatrosu ve Devlet Tiyatrolarında sahnelendi.

“Müsahipzade bir halk sanatçısıdır, mal­zemesini halktan alır. O, konularını, tipleri­ni, geçmiş hayatımızın tarihi ve toplumsal gerçeklerinden seçmiş, fikirlerini eski Os­manlı hayatının tarihî ve sosyal çerçevesi içi­ne oturtmuştur. Çocukluğundan beri eskile­rin yaşayış şekline karşı duyduğu tecessüs, şuurlu bir araştırma ve inceleme isteği hali­ne gelince, sosyal ve siyasi tarihlerden, geç­miş hayatımıza ait teferruatlı bilgi topladı. Bu zengin malzeme ona, piyeslerinde istedi­ği gibi faydalanabileceği bir hammadde kay­nağını teşkil etmiştir...” (Sevda Şener)

ESERLERİ:

KOMEDİ (oynanış tarihi sırasıyla): Köprülüler (1912), İstanbul Efendisi (1913), Lale Devri (1914), Macun Hokkası (1916), Yedekçi (1919), Kaşıkçılar (1920), Atlı Ases (1921), Demirbaş Şarl (1921), Fermanlı Deli Hazretleri (1924), Aynaroz Kadısı (1927, filme de alındı, 1938), Kafes Arkasında (1928), Bir Kavuk Devrildi (1930, filme de çekildi, 1939), Mum Söndü (1930), Pazartesi-Perşembe (1931), Gül ve Gönül (1932), Balaban Ağa (1933), Genç Osman (1937).

İNCELEME: Eski İstanbul Hayatı (1946).

Ziyaret -> Toplam : 125,25 M - Bugn : 5737

ulkucudunya@ulkucudunya.com