Tanburî Cemil Bey 1873 – 29.07.1916
01 Ocak 1970
Tanbur sanatçısı, müzikolog (D. 1873, Molla Güranî semti / İstanbul – Ö. 29 Temmuz 1916, İstanbul). Ünlü besteci ve tanbur sanatçısı Mesut Cemil’in babasıdır. Üç yaşındayken babasını kaybeden Cemil Bey, amcası Refik Bey’in himayesinde büyüdü. Rüştiyeye (ortaokul) devam ederken amcasının çocukları ile birlikte özel hocalardan Fransızca dersleri aldı. Refik Bey’in ölümü üzerine, amcasının oğlu olan Bakırköy kaymakamı Mahmud Bey’in evine yerleşti. Genç yaşında ünü gittikçe artan Cemil Bey, hatırlı kimseler tarafından mûsikî toplantılarına çağrılıyorsa da; disiplinli, geleneklere bağlı, düzenli yaşamayı seven amcası Mahmud Bey yeğenini bu davetlerin çoğuna göndermiyordu. Ancak, öğrenimini ihmal etmemesi için dersleri ile ilgileniyordu.
Mahmud Bey Kartal kaymakamlığına tayin edilince Cemil Bey iki yıl da Kartal’da yaşayarak on yedi yaşına kadar Mahmud Bey’in himayesinde büyüdü. Mahmud Bey’in Humus kaymakamlığına atanması üzerine, annesi Zihniyar Hanım’ın Taşkasap’taki evine döndü. Cemil Bey ortaöğrenimini tamamladıktan sonra Mülkiye (Siyasal Bilgiler Fakültesi)’ye girdiyse de öğrenimini yanım bıraktı. Mülkiye’de Mustafa Nezih Albayrak ve Tanburî Ali Efendi’nin oğlu Aziz Mahmud Bey’le sınıf arkadaşıydı. Hariciye Nezaretinde (Dışişleri Bakanlığı) çalışmaya başladı. Uzun yıllar burada çalışmasına rağmen memuriyeti benimseyemedi. 1908’de Meşrutiyetin ilânından sonra yapılan kadro kısıtlaması sırasında da görevinden ayrıldı.
Annesinin ve yakınlarının ısrarlı isteği üzerine 1901 yılında Şerife Saide Hanım’la evlendi. Şerife Hanım’ın annesi Eflaknur Hanım da, Cemil Bey’in annesi Şehniyar Hanım gibi Adile Sultan’ın saraylılarındandı. Mesut Cemil’in verdiği bilgilerden, iki ayrı dünyanın insanları olan kendisi ile eşi arasında uyumlu bir evliliğin kurulması mümkün olmadığı anlaşılıyor. Bir tarafta kendisini sanata adayan ve toplumun malı olmuş bir sanatkâr, diğer tarafta bu durumu bir türlü kabul edemeyen, anlayamayan, kocasına tam anlamı ile âşık bir kadın vardı. 1902 yılında oğlu Mesut Cemil doğdu. Bundan sonra Cemil Bey’in hayatı evinden çok dostlarının çevresinde sürüp gitti. Memuriyet hayatından çekildikten sonra dostlarının yardımı ile plak çalışmalarından elde ettiği gelirler ve öğrencilerinin katkılarıyla geçinebildi. Son yıllarında çevresinde bulunan insanlardan da uzaklaştı. Evinin bahçesinin içinde bulunan ve “Uzletgâh” dediği ayrı bir evde yaşamaya başladı.
Birinci Dünya Savaşının başlaması üzerine 1914’te askere çağrıldı. Askerlik muayenesi sırasında, uzun süren bir soğuk algınlığı sanılan hastalığının akciğer veremi olduğu anlaşıldı. Kendisine bir sanatoryuma yatması veya İsviçre’ye gönderilmesi için yapılan önerileri kabul etmedi. Hastalık kısa sürede ilerledi. 28 Temmuz 1916 gece yarısından sonra eşini uyandırarak; “Vakit geldi, yirmi beş sene rindane yaşadım. Öldüğüme teessüf etmiyorum, lakin sizin için bâd-ı ızdırap oldum. Affediniz, kendinize ve Mesut’a iyi bakınız.” diyerek gözlerini hayata yumdu. Cenazesi Merkezefendi Mezarlığında toprağa verildi. Ancak mezarının yeri bugün bilinmiyor. Rehber-i Musiki (1998) adlı bir kitabı vardır.