Dünya 4.0
İskender Öksüz 01 Ocak 1970
Artık nesnelerin internetinin yoldaşları geldi. Bir birine omuz veren bir dizi teknoloji yaşayışımızı değiştiriyor. Ben de birçokları gibi geleceğin tahmin edilemeyeceğini düşünenlerdenim. Ancak artık gelecekten değil bugünden bahsediyoruz. Henüz doğuş halindeki bugünden.
“Nesnelerin interneti” tabirini yıllardır duyuyorum. Belki on yıllardır. Fakat verilen misal genellikle, içinde nelerin eksildiğini kendi kendine anlayıp süpermarkete kendi sipariş veren bir buzdolabıydı. Bu herhalde hayatımızda ihtilal yaratacak bir sıçrama değildi.
Şimdi işler değişti.
Artık nesnelerin internetinin yoldaşları geldi. Bir birine omuz veren bir dizi teknoloji yaşayışımızı değiştiriyor. Ben de birçokları gibi geleceğin tahmin edilemeyeceğini düşünenlerdenim. Ancak artık gelecekten değil bugünden bahsediyoruz. Henüz doğuş halindeki bugünden.
Nedir bu teknolojiler? 5G, yeryüzüne yakın uydu sistemleri, nesnelerin interneti ve yapay zekâ. İsterseniz biyoteknolojiyi, üç boyutlu baskıyı ve yakıt pillerini de ekleyebilirsiniz. Bunlar gelecekte değil, bugün mevcut.
Her yerde, her zaman internet
Bunların bir kısmına Endüstri 4.0 de deniyor. Dünya 4.0 demek daha doğru. Dünyanın numeratörü yok gerçi… Hayatımızın neredeyse her yönünü kökten etkileyecek bir dalganın bileşenleri bunlar.
Niçin hep birlikte ortaya çıkıyorlar? Tesadüf mü? Hayır. Her teknoloji bir başkasına dayanıyor, kendisi de başkalarını mümkün ve gerekli kılıyor.
Çoğunun kökünde internet var. Geçen asırda bir yazar, “Evernet” diye bir gelecek tahmini yaptı. Öyle bir internet ki herkes, her an bağlı olacaktı. Bu tutan ender tahminlerden oldu. Cep telefonlarımızla, daha doğrusu hücre telsiz teknolojisi GSM ile internet’e her an bağlıyız. Salgında görüşmelerimizi, toplantılarımızı, konferanslarımızı evernetle yapabileceğimizi fark ettik.
Fakat yavaşlığı, gecikmeli yayınları, arada sırada kopuşları da fark ettik. Herkesin hissetmedği, teknik adamların gayet iyi bildiği başka eksikler de var. Saniyenin ondalık kesirleriyle ifade edilen gecikmeler kabul edilemez. Bunlar bir an önce insanın algı sınırının altına, saniyenin yüzde birleri mertebesine, milisaniyelere inmeli. Yetmez. Bağlantıdan gelen veri miktarı sınırlı. Bunun da hiç olmazsa on kat artması lazım.
Musluk mu çağlayan mı?
İşte bu yavaşlığı ve gecikmeyi sıfıra indirecek iki teknoloji daha bu yıl, gelecek yıl; parasız ülkelerde belki birkaç yıl sonra gelecek, geldi. İki teknoloji: Birincisi, İnternet’in bant genişliğini ve hızını on kat arttıran 5G; ikincisi dünyaya yakın uydu ağı.
Hızın ne demek olduğu belli. Bant genişliği ne? Verinin debisi. O ne? Hızla bant genişliğinin karşılaştırmasını, musluktan akan suyla, bir çağlayandan akan suyu göz önüne getirerek yapabiliriz. İkisi de tam tamına aynı hızla düşer ama bant genişlikleri farklıdır.
Bant geniş değilse, mesela yazı iletebilirsiniz ama ses gitmez. Ses gider, fakat görüntü gitmez veya bozuk gider… Bunlar bant genişliği sıkıntıları. 5G bant genişliği problemini bir vuruşta hallediyor. Şu ankini 10 kat arttırıyor. Saniyede megabitlerden, gigabitlere çıkarıyor. 3G, 4G, 5G’lerdeki G’ler İngilizcedeki “generation” kelimesinin ilk harfi. 3., 4. ve 5. nesil veya kuşak demek.
Bir başka karşılaştırma yapalım: Bugünün 4G’si, bir kilometre karede dört bin cep telefonuna veya başka alete ulaşabiliyor. Önemli bir olayda, mesela depremde cep telefonlarının kilitlenmesi bundan. On binlerce telefon birden hizmet isteyince, ağ tıkanıyor. 5G’de bu rakam kilometrekarede bir milyona çıkıyor.
Saatte bir milyar kilometre hız yetmiyor
Gecikme başka bir problem. Internet üzerinden oyun oynayanlar iyi bilir. Size ateş eden düşmanı öldürmek için tuşa, düğmeye, bir yerlere basarsınız ama sizin çektiğiniz tetik, oyunu yayımlayan sunucu bilgisayara saniyenin onda biri kadar bir gecikmeyle giderse, program sizin öldüğünüze hükmeder ve “Game over! – Oyun bitti!” der. Televizyon, sesin karadan, görüntünün uydulardan geldiği bir basketbol maçını verirken, top henüz havadayken anlatıcının heyecanla “Üç puan!” diye bağırmasını duymanız bundandır. Veya size yolunuzu tarif eden sistemin, kavşak geçildikten sonra “sağa dönün” demesinin. Navigasyon(GPS) uyduları da yüksek. 20 000 km’de dönüyorlar ve yerinizi belirlemek için her seferinde üç uyduyla iletişim gerekiyor.
Gecikme, mesaj giderken araya giren bilgisayarların postacılık yapma hızlarından da kaynaklanabilir. İnternet teknolojisinde ağ dediğimiz şey bilgisayarlar ağıdır ve size gelen veya sizden giden bilginin nereye, nasıl gönderileceğini ağdaki bilgisayarlar kararlaştırır. Gecikmeye sebep olan ikinci etmen ışık hızıdır. Günümüz bilgisayarları o kadar hızlı ki iletişimi asıl yavaşlatan ışığın sınırlı hızı: 300 000 km/s. Okuyucum kilometre saate alışıktır, saatte bir milyar kilometre civarında bu hız. Yüksek yüksek olmasına da insanlara yetmiyor. Einstein’ın görecelik kanunlarına göre de çaresi yok. Hiçbir ileti, bundan hızlı gidemez. Hızı arttıramadığımıza göre mesafeyi kısaltmamız lazım.