Türk dünyasının yarası: Doğu Türkistan
Güler KÖMÜRCÜ 03 Nisan 2007
Geçen haftadan size sözüm vardı, bugüne nasipmiş. Gündemin rutin gelişmelerine ara verip Çin zulmü altında inleyen Doğu Türkistan halkının insan hakları mücadelesini Dünya Uygur Kurultayı’nın tepe isimlerinden Dr. Erkin EMET’in yorumlarıyla aktaracağım. Sayın Emet ile yaptığımız sohbet beni oldukça etkiledi, şimdi sözü Erkin Emet’e bırakıyorum, uzakları yürek atışlarınızda hissedeceksiniz, Emet diyor ki;
‘Bizlerin acısı çok derin ama bu acı Türkiye’nin ilgisizliği, Ankara’nın denge politikaları arayışı içinde bizleri, Türk kardeşlerini feda etmesi nedeniyle katlanmakta. Çin Hükümeti tüm insani haklarımızı elimizden aldı, sahipsiz kaderimize terk edildik. Özellikle 11 Eylül olayından sonra, Çin Hükümeti uluslararası terörizmi bahane ederek Uygur Türkleri’ni keyfi tutuklamaya başlamış, dini kültürel hakları ağır bir şekilde kısıtlanmaktadır. Bakın, Uluslararası Af Örgütü’nün ‘Uygurlar, Çin’in terörle savaş adına uyguladığı baskıdan kaçıyor’ adlı raporu bu konuda ne demektedir:
‘Son yıllarda Şin Cang Uygur Özerk Bölgesi’nde insan hakları ilallerinin ağırlaşmasına bazı ek faktörler de birleşerek katkıda bulunmuş ve bölgedeki Uygur nüfusunun duyduğu hoşnutsuzluğu daha da artmıştır. Yetkililerin, birçok Uygur’un ekonomik, sosyal ve kültürel haklarının ciddi ve yaygın olarak ihlal edilmesine dair yakınmalarına hitap etmede yetersiz kalması bölgede bir gerilim kaynağı olarak durmaktadır. Uygurlar arasında yüksek işsizlik oranı devam etmektedir ve bildirildiğine göre, Han Çinli işçilerin bölgeye akınının sürmesi, Uygurların iş gücü pazarında daha da fazla dışlanmasına yol açmaktadır. Bildirildiğine göre, on binlerce Uygur kitabının yasaklanması ve yakılması ile Eylül 2002’den itibaren Sin Can Üniversitesi’nde birçok derste Uygurcayı eğitim dili olarak yasaklayan bir resmi politikanın dayatılması da dahil olmak üzere kültürel haklar üzerindeki kısıtlamalar da son yıllarda ağırlaşmıştır.’
Doğu Türkistan konusu, Türk Dünyası’nın kanayan yaralarından biridir. Bugün Çin işgali altında bulunan Doğu Türkistan, Çin’in bütün eyalet ve özerk bölgelerinin en büyüğü olarak 1.600 000 kilometrekare yüzölçümüyle Çin Halk Cumhuriyeti’nin 1/6’sını oluşturur. Sağlıklı bir veri olmamakla birlikte 1993 sonu itibarıyla bölgenin toplam nüfusu 16 milyondur. Bu nüfusun yüzde 62’sini oluşturan 10 milyon kişi Türk kökenlidir. Doğu Türkistan’da 500 bölgeden petrol, 30 bölgeden doğalgaz çıkarılmaktadır. Petrol rezervi 8 milyar ton olarak tespit edilmiş ve her yıl 10 milyon ton petrol Çin’e taşınmaktadır. Çin’in kömür rezervinin yarısı Doğu Türkistan’dadır. Kısacası, Doğu Türkistan dünyanın en zengin ülkelerinden biri olmasına rağmen, belki en fakir olan ülkedir.
TÜRKİYE’NİN DOĞU TÜRKİSTAN POLİTİKASI YOK Batı ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri, Doğu Türkistan meselesine insan hakları çerçevesinde yaklaşmakta. Bugün Çin’de ise Uygur Türkü demek eşittir ‘terörist’, terörist demek eşittir Uygur Türkü. Çin, Uygurlara karşı psikolojik savaş ilan etmiş durumda. Kardeş Türk liderlerini Çin’e davet edip, terörizme karşı mücadelede işbirliği yapacağız diyerek Uygurlara karşı psikolojik savaş yürütmekte. Dolayısıyla tekrar söylüyorum; Türkiye Cumhuriyeti, Doğu Türkistan meselesinde bir söylem geliştirmelidir. En azından bu meseleye insan hakları açısından yaklaşmalıdır.
WASHINGTON’IN TAVRI Washington’da kurulan sürgündeki Doğu Türkistan Hükümeti ile ilgili ne düşündüğüme gelince; Washington’da sürgünde Doğu Türkistan Hükümeti ilan edildi. Bu hükümetin kuruluş zamanı beni düşündürmektedir. Bildiğimiz gibi dünyada 40 civarında Doğu Türkistan teşkilatı bulunmaktaydı. Çok uzun bir uğraş sonucunda Haziran 2004’te bütün teşkilatın çatı örgütü olan Dünya Uygur Kurultayı Almanya’nın Münih şehrinde kuruldu. Bu kurultay kurulduktan 3 ay sonra hükümetin kuruluşu pek çok Uygur Türkü’nü düşündürmektedir. Çok uğraş neticesinde gerçekleştirdikleri birlik ve beraberliği bozduğuna inanmaktadır.
Bizler için en acısına gelince; Ne yazık ki, kardeş Türk medyasında çok az yer verilmekte. Ben bir Doğu Türkistanlı olarak Türk medyalarının Doğu Türkistan meselesine daha fazla yer vermesini ve Ankara’nın en azından Doğu Türkistanlıların insan haklarına uluslararası platformda sahip çıkmasını umut ediyorum...’
Ben de bu yazıyı sorumluluk bilincinize sunuyorum ey değerli okur.