Sait Bilgiç
Prof.Dr. Necmeddin Sefercioğlu 01 Ocak 1970
TÜRK Milliyetçiler Derneği’nin ilk (ve ne yazık ki tek) kurultayı 24 Temmuz 1952 günü toplandığında ben Ankara’da değildim. Yedek subay olarak Samsun’da askerlik görevimi yapıyordum. O Kurultayda kurucu başkan Halûk Karamağaralı‘nın yerine Sait Bilgiç umumî başkan oldu. 1944-45 Türkçülük dâvasının aklanmış sanıklarından ve elbette ki mağdurlarından olan Sait Bilgiç Bey, 1950 seçimlerinde Isparta milletvekili seçilerek Ankara’ya gelmişti. O, bu önemli göreve, Türkçülüğün çilesini çekmiş genç bir ülkücü olmanın yanında, iktidar partisinden bir milletvekili olduğu için derneği daha etkin bir biçimde temsil edeceği, dernek görüş ve düşüncelerini yetkililere daha kolay ulaştıracağı düşüncesi ile seçilmişti. Daha önce kendisi ile yüz yüze tanışmam mümkün olamamıştı. O yüzden görüşebilmemiz, ben askerliğimi bitirdikten sonra, 1952’nin son aylarında mümkün olabildi.
Türk Milliyetçiler Derneği’nin kapısına, büyük bir iftira kampanyasından sonra, 21 Ocak 1953’te kilit vuruldu.(1) Ardından da derneğin seksen dolayında şubesi ile kapatılması ve yöneticilerinin cezalandırılması için dâva açıldı. Milletvekili olduğu için Sait Bilgiç Bey o dâvanın sanıkları arasına giremedi. Fakat, avukat olarak hem başkanı olduğu derneği hem de yönetici sanıkları (ve onlardan biri olan kardeşi rahmetli Süreyya Bilgiç’i) savunma görevini üstlendi. Seksen şubeli dernek, hızlı bir yargılama sürecinden sonra, yöneticilerine onar lira para cezası verilerek 4 Nisan 1953 günü kapatıldı .
Sait Bilgiç Beyle ilişkilerimiz dâva sırasında çok gelişti. O günlerde sık sık Bilgiç’in Oba Sokağındaki evinde toplanıp dâva ile ilgili gelişmeleri değerlendiriyor, yapılacak işleri plânlıyorduk. Böylece başlamış olan yakınlığımız dâva bittikten sonra da, milletvekilliği görevi bitip İstanbul’a taşınışına kadar sürdü. İstanbul’a gidişlerimde elbette onu da ziyaret etmeyi ihmal etmiyordum. Üstelik Sirkeci’deki küçük yazıhaneye her gidebilişimde bir taşla iki kuş vurmuş oluyordum. Çünkü orada İsmet Tümtürk Beyin de yazıhanesi vardı. Dâva dosyaları ve müvekkilleri ile meşgul bulunmadıkları zamanlarda daima bir arada oluyorlardı. Fakat bu küçük mutluluklar uzun sürmedi. Sevgili Sait ağabey, yazık ki, genç sayılacak yaşta, aramızdan ayrıldı.
•••
Sait Bey, babaları ile birlikte hepsini de tanıdığım ve dostluklarını kazandığım, milliyetçi kuruluşlarda omuz omuza çalıştığım dört değerli kardeşin yaşça ikincisi idi. Din bilginlerinden oluşan bir aile silsilesinin son halkası olan babası Sâdık Bilgiç Beğ önce ‘müderris’, medreselerin kapatılmasından sonra da ‘müftü’ olarak Şarkîkaraağaç’a uzun yıllar hizmet etmiş değerli, aydın bir din adamı idi.(2) Ailenin ilk çocuğu olan Prof. Dr. Emin Bilgiç, hem değerli bir bilim adamı olarak bilim hayatımıza, hem de kültür bakanlığı müsteşarı olarak kültürümüze çok önemli katkılarda bulunmuştu. Üçüncü oğul olan Saadettin Bigiç hem kadın ve doğum hastalıkları uzmanı bir hekim, hem de uzun süre milletvekili ve bir süre ulaştırma bakanı olarak yurt hizmetinde bulunmuş önemli bir siyasetçidir. Ailenin hayatta kalan tek büyüğü olarak Türk siyasetinin ‘pîr’i olma niteliğini sürdürüyor. Ailenin dördüncü ve en küçük çocuğu olan Süreyya Bilgiç’i ise, hayata genç bir hukukçu olarak adım attığı bir dönemde, 25 Temmuz 1957’de, üzücü bir deniz kazasında sonsuzluğa uğurladık.(3)
Bilgiç ailesinin en önemli özelliklerinden birisi Türk milliyetçiliğine olan bağlılıktır. Baba Sâdık Bilgiç, 1920’li yıllarda Şarkîkaraağaç Türk Ocağı’nı kurup uzun süre başkanlığını yapmıştı. Prof. Dr. Emin Bilgiç 1954 yılından başlayarak on yılı aşkın bir süre Türk Ocaklarının merkez örgütünde önemli görevler üstlendi ve bu kuruluşun Genel Başkanlığına kadar yükseldi. Dr. Sadettin Bilgiç, Türk Ocaklarına hem Merkez Müdürü hem de değişik kurullarının üyesi olarak değerli hizmetlerde bulundu. Süreyya Bilgiç, Umumî İdare Heyetinin üyelerinden biri sıfatıyla Türk Milliyetçiler Derneği’nin kapatılması dâvasına sanık olarak katıldı ve ‘on lira para cezası’ ile onurlandırıldı.(4)
İşte Sait Bilgiç, böyle mâneviyatçı ve milliyetçi bir ailenin çocuğu olarak 1 Temmuz 1920 günü, Isparta’nın Şarkîkaraağaç ilçesinde doğdu. İlkokulu doğduğu yerde, orta okulu babasının görev durumları dolayısıyla Isparta, Afyon ve Yalvaç’ta okudu. Lise öğrenimini ise, 1939’da Afyon’da tamamladı. Ankara Hukuk Fakültesini de 1944’de bitirdi.
Ardından yargıç adayı olarak 30 Haziran 1944’te başladığı çalışma hayatı, ünlü 1944-45 Türkçülük Dâvasının sanıklarından biri olarak seçilip 13 Temmuz 1944-17 Nisan 1945 arasında tutuklu kalmasından dolayı dokuz aylık bir kesintiye uğradı. Bu dâvadan aklandıktan sonra stajını tamamlayıp Gümüşhane’de yargıç yardımcılığına başladı. Bu görevden 1 Aralık 1948’de ayrıldı. Şarkîkaraağaç’ta Demokrat Partiyi kurarak siyaset hayatına atıldı. 1950 yılı seçimlerinde Isparta milletvekili seçilerek TBBM’ne girdi. Askerî darbenin yapıldığı 27 Mayıs 1960’a kadar bu görevi sürdürdü. Ardından Yassıada’da yargılanarak cezalandırıldı. İki yıl kadar cezaevinde kalıp af sonucu salıverildikten sonra, Ekim 1962’de evini İstanbul’a taşıdı ve avukatlığa başladı. Aynı zamanda da oradaki milliyetçi gönüllü kuruluşların çalışmalarına katıldı. 1977 seçimlerinde AP’den aday oldu ise de geçirdiği trafik kazası yüzünden propaganda çalışmalarına katılamadığı için seçimi kazanamadı. 1978 yılında katılıp Genel İdare Kurulu üyesi olduğu MHP üyeliği ise, 12 Eylül 1980 darbesi sonunda önce tutuklanma, ardından da yedi yıl siyaset yasağı ile son buldu.
Yaşadığı sıkıntılarla, üzüntülerle dolu ve bir bölümü cezaevlerinde ve yasaklı olarak geçen hayatı Sait Bilgiç Beyi çok yıpratmış, kalp ve şeker hastalıklarına yakalanmasına sebep olmuştu. 1987’de bir kalp ameliyatı da geçirdi. Buna rağmen 13 Ağustos 1988’de uğradığı kalp bunalımından kurtulamayarak İstanbul’da uçmağa vardı.(5)
•••
Hayatı boyunca çok değişik alanlarda önemli hizmetlerde bulunmuş olan Sait Bilgiç Beğin çalışmalarını dört ana başlık altında toplamak mümkündür. Bunların ‘iş ve meslek hayatı’ ve ‘siyaset hayatı’ ile ilgili olanlarını yukarıda özetledik. Öteki ikisine de kısaca değineceğiz:
a. Dernek çalışmaları: Sait Bilgiç Beğ, dernek, dolayısıyla toplum çalışmalarına Hukuk Fakültesi öğrencisi olduğu sıralarda başladı. Hayatı boyunca bu çalışmalara katılmaktan, çoğuna da öncülük ve önderlik etmekten büyük zevk duydu.
Dernekçilikte ilk adımı Ankara Hukuk Fakültesi Talebe Cemiyeti ile attı. Fakülteyi bitirdiği yıl o derneğin başkanlığını yapıyordu. 1944-45 Türkçülük Dâvası’na arkadaşı Cebbar Şenel ile birlikte sanık yapılması bu yüzdendir. Dâvanın bahanesi olan öğrenci gösterilerini onların düzenlediği var sayılmıştı. Bu yüzden 23 ülküdaşı ile birlikte dokuz ay tutuklu kaldı, yargılanıp aklandı.
İkinci ve en önemli dernek çalışması Türk Milliyetçiler Derneği’nde oldu. Derneğin 24 Temmuz 1952 günü yapılan Kurultay’ında Umumî Başkanlığa seçildi. Derneğin önemli fikrî plândaki etkinliklerini artırması için çabalar gösterdi. Fakat yapılan çalışmalar o dönemin devrim çılgınlarını, onların etkisi ile de Türkçülere yapılan zulümleri propaganda malzemesi yaparak iktidar olanları ürküttü. Yukarıda da belirttiğimiz gibi önce Derneğin Merkez ve şubelerinin çalışması yasaklandı. Ardından açılan dâva sonunda da seksen şubeli dernek temelli kapatıldı. Bu süreç içinde Isparta Milletvekilleri Sait Bilgiç ve Dr. Tahsin Tola ile onları destekleyen İrfan Aksu DP’den çıkarıldı. (6)
Sait Bilgiç’in derneklerle olan ilgisi Yassıada ve Kayseri Cezaevleri serüveninden sonra da, İstanbul’da sürdü. Türk Milliyetçiler Derneği’nin kapatılmasından sonra Istanbul’da kurulan ‘Milliyetçiler Derneği’nin başkanlığında bulundu. 1970’te Aydınlar Ocağı’nın kurucuları arasında yer ve bu kuruluşun bazı üst kurullarında görev aldı.
b. Yazarlığı: Sait Bilgiç Beğin oldukça verimli bir yazı hayatı da oldu. Özellikle 1960’tan sonra, değişik gazete ve dergilerde çıkan komünizm ve materyalizm aleyhtarı yazıları yanında milliyetçilik ve kültür konularında yazılar da yayımladı. Başlıca günlük baş ve köşe yazıları Son Havadis, Adalet, Bâb-ı âli’de Sabah, Hergün gazetelerinde yayımlandı. 12 Eylül’den sonraki yasaklılık döneminde Yeni Düşünce dergisinde çıkan başyazılarını ise ya imzasız ya da S. Karaağaçlı iğreti adı altında yazdı. Yazık ki ülkü ve düşünce yüklü o yazılar dergi ve gazete sayfalarında mahpus. Bir himmet sahibinin kendilerini aydınlığa çıkarmasını, kitaplaştırmasını bekliyorlar.
•••
Rahmetli Sait Bilgiç ağabey çok sevdiğim, çok saygı duyduğum ender kişilerden biri idi. En sıkıntılı zamanlarda bile yüzünde gülümseme, dilinde nükte eksik olmazdı. Dostluğuna güvenilir, mütevazı, gerçek bir gönül adamı idi.
Türkçülüğe yürekten bağlı olan ve özel hayatında da Türkçülüğü yaşayan, örnek bir ülkücü olan Sait Bilgiç’in anısını bizden sonraki kuşakların da yaşatacaklarına inanıyorum.
DİPNOTLARI
1. Türk Milliyetçiler Derneği’nin kapatılış sürecine ilişkin ayrıntılar için Orkun’un Ocak-Nisan 2002 tarihli 47-50’nci sayılarında yayımlanan “Söndürülen Işıklar” adlı yazımıza bakılmalıdır.
2. Rahmetli Sâdık Bilgiç’i, Hür Basım ve Yayınevi’nin yöneticisi olduğum sırada, dizgisini bizzat yaptığım iki manzum kitabının düzeltileri için basımevine yaptığı ziyaretler sırasında tanımıştım. Güler yüzlü, hoş sohbet, mütevazı, karşısındakine saygı ve sevgi telkin eden bir kişi di.
3. Süreyya Bilgiç’in yitirilişinden duyduğum üzüntüyü ‘Süreyya’ya mektup’ (Ocak, 36, 20.08.1957, 13. s.) adlı yazımda dile getirmeğe çalışmıştım.
4. Şarkîkaraağaçlı Bilgiç ailesinin öteki kollarından gelip Türkçülüğe hizmetleri ile seçkinleşmiş olan Vehbi ve Ali Rıza Bilgiç kardeşler ile M. Aytaç Bilgiç’i de anmadan geçmek olmaz.
5. Rahmetli Sait Bilgiç’in hayatı ile ilgili ayrıntılar için şu yazıya bakılmalıdır: Ömer Özcan, ‘Türkçülük tarihimizden isimler: Mehmet Said Bilgiç’, Türk Yurdu, 20, 158 (Ekim 2000), 47-56.
6. Milletvekili oldukları Isparta halkının gösterdiği büyük tepki üzerine her üç milletvekili de sonradan partiye yeniden alınmak zorunda kalındı.
“MİLLÎ DEVLETİN VARLIĞI TİTİZLİKLE KORUNMALIDIR”
Antalya, Cengiz Savaşeri
YENİDEN Müdafaa-i Hukuk dergisinin düzenlediği toplantıda Türkiye’nin genel politikaları eleştirildi, uyum yasalarının getireceği tehlikelere dikkat çekilerek Sevr maddelerini andıran dayatmalara karşı çıkıldı.
Toplantıya konuşmacı olarak Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Erkal, emekli Yargıtay başsavcısı Vural Savaş ile davetli olarak Orkun Danışma Kurulu üyesi Prof. Dr. Orhan Türkdoğan, yazı kurulu üyesi Yakan Cumalıoğlu ve Bursa temsilcimiz, yazarımız Turgay Tüfekçioğlu ile çeşitli dernek ve kuruluşların temsilcileri katıldılar.
Kıbrıs ve Kuzey Irak konularındaki pasif politikaların millî gururumuzu incittiği belirtilen toplantıda ulusalcı zeminde birleşme çağrıları yapıldı, sivil toplum kuruluşlarının iş birliği ile hükûmete baskı yapılması benimsendi.
Toplantının ikinci bölümünde dinleyiciler söz alarak millî hedeflerden uzak siyasetçilerin ve yandaşlarının ülkeye verdikleri zararları dile getirdiler. Dergimizin Antalya temsilcisi Cengiz Savaşeri de Atatürk’ün millî devlet felsefesinin unutulmaması, ithal ideolojilerden vazgeçilerek millî devletimizin varlığının titizlikle korunması gereğini ifade etti. Paneli yöneten Çetin Yetkin, toplantıyı kapatırken “artık titreyerek kendimize dönüyoruz” dedi.