« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

03 Nis

2007

KURTARICI BOZKURTLAR

NEJDET SANÇAR 03 Nisan 2007

Bazı hayvanlar bazı milletlere sembol olmuş; kimi kartalı, kimi aslanı, kimi horozu benimsemiştir. Türk’ün tarihî sembolü de bozkurttur. Bu çeşitli semboller arasında birbirine en uygun düşen, muhakkak ki, kurt ile Türk’tür. Çünkü kurt, hayvanların en sert pençelisi; Türk de milletlerin en yiğitidir.

Bozkurt, Türk’ün sadece sembolü değil, aynı zamanda yol göstericisidir. Türk edebiyatının en eski eserleri olan millî destan parçalarımızda bozkurt, bu özelliğiyle görülür.

Oğuz Kağan destanında bozkurt, kağanın ve Türk soyunun kılavuzudur. Türk orduları savaşa giderken, boz yeleli kurt, her zaman önlerindedir.

Ergenekon destanında da kurt, yol göstericidir. Türk’ü Ergenekon’dan çıkarır, kurtarır.

Tarihimizde büyük başbuğların, bozkurt diye adlandırılmasının sebebi budur. Çünkü onlar da Türk’ün yol göstericileri, Türk’ü mutluluğa götüren varlıklardır. Yabancıların dahi bu deyimi benimsemelerinin sebebi de bundan başka bir şey değildir. Atatürk hakkında İngilizce olarak yazılmış ünlü bir eserin adının Bozkurt olması, eser sahibi yabancının, İstiklal Savaşı başbuğu Mustafa Kemal’i, kılavuzluk eden bir baş olarak kabul etmesindendir.

Buna göre Türk milletini, bir bozkurtlar soyu olarak kabul etmek mümkündür. Onun içindir ki, Türk, ne zaman bir sıkıntıya düştü, ne vakit bir tehlike ile karşılaştı ise, bu kurtlar soyu içinden çıkan boz yelelilerden biri, topluma öncülük ve kılavuzluk etmiş; böylece milletimiz dertten, devletimiz tehlikeden kurtulmuştur.

Tarihimizi, şöyle bir gözden geçirirsek; sıkıntılı, tehlikeli ve genel olarak buhranlı her anda, ortaya çıkmış bozkurtlar ile karşılaşırız:

Milattan önce 3. yüzyıla kadar olan en eski çağlarda, Türkler dağınık yaşayan bir kavim halinde idiler.
Bu dağınık halde yaşayan Türkleri, büyük bir devletin manevi çatısı altında toplayacak, onları bir millet haline getirecek bir bozkurt lazımdı. Bu bozkurt, Milattan önceki üçüncü yüzyılın sonlarında ortaya çıktı. Bu bozkurt, tarihimizin ilk büyük başbuğu Mete’dir. Mete, dağınık Türk’ü millet yapan adamdır. Tarihimize ilk büyük kurtarıcı bozkurt olarak geçmesi bundandır.

Göktürkler çağına bakalım: Çin’i de sindirip Asya’ya hakim olan Göktürklerin, bu şanlı çağlardan sonra, 630-680 yılları arasında elli yıl süren bir tutsaklık devirleri vardır. Bu karanlık devirde, Türklüğü felaketten kurtarmak için harekete geçen bozkurtlar görüyoruz. Bunların en namlısı Kür Şad’dır. Tutsak bulunduğu Çin sarayında 40 arkadaşı ile birlikte giriştiği kanlı ihtilalin gayesi, soyunu kurtarmaktı. Kür Şad, bu emelinde başarıya ulaşamadı. Fakat onun ileriye atılışından kırk yıl kadar sonra, 680’de, bir başka bozkurt Türk’ün önüne düştü. Bu kurtarıcı bozkurt 17 erle dağa çıkan ve istiklal bayrağını açan İlteriş Kutluk’tur. İlteriş, bir yıl süren savaştan sonra Türk bağımsızlığını kurtarmak suretiyle, kurtarıcı bozkurtluk şerefini kazandı.

Daha sonraki yüzyıllara inelim; 10. yüzyıl, Türk soyundan bir bölüğün, batıya doğru kayıp Horasan’da Türkiye’nin temellerini attıkları çağdır. Oğuzlar, bu devleti kurarlarken, başlarında güçlü başbuğlar az değildi. Fakat kılavuzluk Tuğrul Beğ ile Çağrı Beğ’e düştü.

Anadolu’nun, Türk soyuna ikinci bir anayurt, ikinci bir ebedi vatan olması için, o toprakları ellerinde bulunduranların bellerinin tamamen kırılması gerekiyordu. Alp Arslan, Malazgirt’te engeli yıkan Türk ordusunun başında bu görevi yaptı.

Sonra, birinci haçlı seferleri yılarındaki o büyük tehlike… Batının Hıristiyan dünyası, tam bir dinî taassupla ve İslam dininin kökünü kazımak gayesi ile birbiri ardına gelen seller gibi Anadolu topraklarından geçip emellerine ulaşmaya çalışırken, Türkiye’yi korumak vazifesini yapan küçük kuvvetin başında, Selçuklu çağının yiğit oğlu Kılıç Arslan bulunmuştu. Yüz binlerce haçlının yok edilmesi ve Anadolu’nun yine Türk’ün elinde kalması ile sonuçlanan bu savaşlarda, Türklük, kurtarıcı bozkurtunu bu yiğit oğlunun şahsında bulmuştu.

13. yüzyılın karışık yıllarında, Türk soyuna kılavuzluk eden yeni bir bozkurtla karşılaşıyoruz. Bu bozkurt Çengiz Kağan’dır. Çengiz, Türk soyunu bir bayrak altında toplayıp dünyanın en güçlü imparatorluğunu kurarken parolası şu olmuştu: “Nerede bir Türk varsa, oraya..”

Türkiye’nin, Osmanlı hanedanı çağının büyük askerî dehaları ve devlet adamları Fatih, Yavuz ve Kanunî de, 15 ve 16. yüzyıllarda aynı görevleri yaptılar. Türkiye büyümek ve düşman bir dünyaya karşı, sınırlarını gerekli yerlere kadar uzatmak zorunda idi. Bu büyük sultanlar, bu vazifenin yapılmasında kılavuzluk, başbuğluk, bozkurtluk ettiler.

Ve nihayet, Birinci Dünya Savaşından yenik çıktıktan sonra Anadolu’da yaptığımız İstiklal Savaşı… Bu savaş, bozkurtlar soyunun ölüm-kalım kavgasıydı. Bütün milletin, bir iman ordusu halinde birleşip düşmanı yere serdiği o büyük mücadelenin başbuğu, kılavuzu, yani bozkurtu da Gazi Mustafa Kemal oldu.



Tarihin bu olaylarından şu gerçek ortaya çıkmaktadır: Türk soyu; buhranlı, sıkıntılı ve tehlikeli anlarında, içinden, kendisine kılavuzluk edecek, öncülük yapacak kişileri mutlaka çıkarmaktadır. Tarih boyunca, gerektiği her an, Türk soyunun böyle bir kılavuza sahip olmasının sebebi budur.

Bir milletin, lüzumlu her anda içinden bir öncü çıkarabilmesi, bu özellikteki kişilerin, arasında her zaman var olmasıyla mümkündür. Yani Türkler, bütün yüzyıllar boyunca, kendilerine kılavuzluk edebilecek başbuğlara sahip olmuşlardır. Ancak bunlar, gerektiği zaman ortaya çıkmışlardır ve çok kere de tek kişi olmuşlardır. Bu da, büyük olayların tek başbuğ ile yürütülmesi gereğindendir.

Mete zamanında, Türk soyu içinde, o güçte belki başka kılavuzlar da yaşamıştır. Kür Şad’ın arkadaşları içinde, onun kadar gözü pek yiğitlerin bulunması imkânsız değildi. Türkiye kurulurken ve yeni vatanda yerleşilirken, Oğuzlar arasında daha ne yiğitler, ne büyük yaratılışlar vardı. İstiklal Savaşında da kudretli askerlerin sayısı az değildi. Fakat kılavuzlar çok kere tek oldu.

İşte bu, Türk soyuna mahsus bir hayat gerçeğidir. Türk milleti, böyle bir talihe ve dolayısıyla böyle bir yaşama gücüne sahip olduğu içindir ki zamanı gelince kahramanını ortaya çıkarabilmektedir. Bu kahraman kurtarıcı bozkurt olmaktadır.



Türk milleti bugün de, büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır. Bu tehlikenin ne olduğunu ve korkunçluğunu, kör olmayanlar görüyor, biliyor. O halde, kılavuzun ortaya çıkması zamanı gelmiş bulunuyor.

Bugüne kadar Türk’e öncülük yapanlar büyük kahramanlar, büyük devlet adamları, büyük askerlerdi. Fakat bugünün kılavuzunun, bunlardan gayrı bir başka manevi güçle pusatlanmış olması gerekiyor. Bu manevi güç, milliyetçiliktir.

Evet, artık, kurtarıcı bozkurtlar, muhakkak milliyetçi, Türk milliyetçisi olacaktır. Türk milliyetçisi olmayanlar, başka hangi meziyetlere sahip bulunurlarsa bulunsunlar, kurtarıcı bozkurt olamayacaklardır.



Bozkurt, milli destanlarımızda nasıl efsanevi bir yol gösterici ise, kurtarıcı bozkurt da tarihimizde öyle bir gerçek kılavuzdur.

Kurtarıcı bozkurt, Türk’ün tarihi dolduran hayat gücünün sembolik bir ifadesidir.

Türklük bugün böyle bir güçlü kılavuza muhtaçtır. Bu öncü, tarih boyunca olduğu gibi, bugün de çıkacaktır. Muhakkak çıkacak ve vazifesini yapacaktır. Bundan şüphe etmek Türklükten şüphe etmek gibi bir şeydir.


ÖTÜKEN; 21. SAYI; 24 EYLÜL 1965

Ziyaret -> Toplam : 125,17 M - Bugn : 54332

ulkucudunya@ulkucudunya.com