DADALOĞLU
İsmail Görkem 01 Ocak 1970
‘Dadalıoğlu’ mahlasını oluşturan birleşik ismin ilk kelimesi olan ‘Dadalı’, bir Türkmen aşiretinin adıdır (Görkem 2006: 26-27). Bu ad etrafında zaman içerisinde, Karacaoğlan mektebinden beslenen belirli bir şiir geleneği meydana gelmiştir, denilebilir. Dadaloğlu kültür kalıbı içerisinde ilk âşık, Dadalı aşiretine mensup Kul Yusuf olmalıdır (Görkem 2006: 27-28). Kaynaklarda verilen bilgilere göre Kul Yusuf 1865 yılında çok yaşlıdır. Bunun haricinde yaşı ve doğum yeri hakkında bilgi yoktur. Geleneğin ikinci halkası olan Âşık Dadalı Musa’nın da doğum yeri ve yılı hakkında bilgi yoktur. Ancak şiirlerinde atıf yaptığı hadiselerden, âşığın 1776’da sağ olduğu anlaşılmaktadır. Dadalı Musa, şiirlerinde Dadalı, Dadal ve Musa mahlaslarını kullanmıştır (Görkem 2006: 28). Âşık Dadalı Veli yani Dadaloğlu (Dadalıoğlu) ise bu geleneğin son halkasıdır (Görkem 2006: 28-32). Görkem’in yayımladığı mahkeme kayıtlarında âşığın 1260/1844 yılından önce vefat ettiği anlaşılmaktadır (Görkem 2006: 29). Türk sözlü şiir geleneğinde Dadaloğlu mahlasını kullanan ve bu mahlasla tanınan âşık, bu geleneğin son temsilcisi olan Âşık Dadalı Veli’dir. İsmail Görkem, Cerit Türkmenlerinden elde ettiği bir bilgide ise âşığın “tahminen 1195/1780’de doğduğu, Cerit ve Avşar Türkmenlerinden iki kez evlendiği ve 1263/1847-1848’de öldüğü”ne işaret edildiğini ifade eder (Görkem 2006: 31). Dadalı aşiretine mensuptur, konargöçer âşıklardan olduğu için doğum yeri hakkında kesin bilgi bulunmamaktadır. Pertev Naili Boratav’ın kaydettiği bilgilere göre ise bu âşık, Âşık Dadalı Musa’nın torunudur (Görkem 2006: 28). Konargöçer bir âşık olduğu için yazılı eğitim almamıştır (Görkem 2006: 28-32). Dadalı Veli (=Dadaloğlu) ilk olarak kendi aşiretinden bir kızla evlenir ve bu evlilikten Fatma Server isimli bir kızı olur. Bu kızı iki evlilik yapmıştır. Dadalı aşiretinden Keskin Mehmed’le evlendikten sonra, onun da Şerife adlı bir kızı olur. Fatma Server 1324/1908-1909 yılında vefat etmiştir. Şerife ise Çölkesenoğlu Hacı Ahmet ile evlenerek iki kız çocuğu dünyaya getirir (Görkem 2006: 30). Dadalıoğlu “bir iki kez de Ceyhan nehri kıyılarında kışlayan Cerit ve Avşar Türkmenlerine damat olmuştur.” (Görkem 2006: 30).
Dadaloğlu türkülerinin (=şiirlerinin) toplu hâlde bulunduğu cönk, mecmua veya ‘divan’ bulunmamaktadır. Şiirleri daha ziyade sözlü belleklerde yaşamaya devam etmiştir. Cönk ve mecmualara kaydedilenler ise, dağınık bir hâlde bulunmaktadır. Her ne kadar Ahmet Şükrü Esen, Dadaloğlu Divanı’nı neşre hazırladığını beyan etse de, günümüze kadar böyle bir eser intikal etmemiştir (Görkem 2006: 34-35).
Dadaloğlu şiirlerinin günümüze kadar yazılı kaynaklar vasıtasıyla nasıl ulaştığı hususunda ise kısaca şunlar söylenebilir: Dadaloğlu türkülerinden üçünü İzzet Ulvi [Aykurt] tarafından Sivas’a 48 km. mesafede olan Hanlı köyünden ‘Mecazî’ mahlaslı yaşlı bir Türkmen âşıktan 5 Mayıs 1330/ 18 Mayıs 1919 günü derlenmiştir (Türküler: “Aslı kurt yavrusu yine kurt olur”, “Çöllerin arslanı Afşar nic’oldu”, “Yaylam yaylam der de öz[ü]ler gider.”). Aykurt, söz konusu derlemeyi, beş yıl sonra neşrettiğini belirtmektedir (Aykurt 1335/1919: 69-71). Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, bir yıl önce kaleme aldığı bir yazısında, birkaç ay evvel Ahmet Şükrü Esen ile yaptıkları sohbetin ilhamıyla, “Ferman padişahın dağlar bizimdir” dizesini sosyolojik olarak değerlendirir (Fındıkoğlu 1927). Türküleri bir ‘divan’ şeklinde neşretme arzusu Ahmet Şükrü Esen’e aittir. Yazdığı bir makalede Dadaloğlu’na ait 8 türkü neşretmiştir (Esen 1928). Taha Toros’un Çukurova yöresinden sekiz yaşlı sözlü kaynaktan derleyerek oluşturduğu kitabı, bu alandaki ilk önemli kitap çalışmasıdır (Toros 1940, bir değerlendirme için bkz. Görkem 2006: 444-445). Toros bu eserini, “yıllardan beri bizzat aşiret adamları içerisinde topladığı” türkülerini, “mümkün olan ihtisara riayet ederek” meydana getirdiğini kaydediyor (Toros 1940: 3). Eserde Toros tarafından 34 Dadaloğlu türküsü yayımlanmıştır. Cahit Öztelli’nin ilk baskısı 1953 yılında yapılan eserinde 27 şiir bulunmaktadır (Öztelli 1971). Yine Öztelli’nin son çalışmasında ise şiir sayısı 72’ye ulaşmıştır (Öztelli 1984). Ahmet Z. Özdemir 1985 yılında neşrettiği eserinde Çukurova’dan ve Kayseri yöresinde yaşayan sözlü kaynaklardan derlediği 115 şiire yer vermiştir (Özdemir 1985). Haşim Nezihi Okay (1959, 1970), Tahir Kutsi Makal (1974), Battal Pehlivan (1984), Saim Sakaoğlu (1986), Muzaffer Uyguner (1990) ve Sema Önder’in (2000) çalışmaları da zikredilmelidir. Dadaloğlu türküleri hakkında en kapsamlı çalışma İsmail Görkem’e aittir (Görkem 1986). Bu çalışmada Dadaloğlu olgusuna bağlı türküler/şiirler sözlü ve yazılı kaynaklardan toplanıp bir araya getirilmiştir. Ayrıca türkülerin yakılma sebepleri/hikâyeleri, varsa ezgilerine ait bilgiler kaydedilmiştir. Kitapta çeşitlenmeler dâhil 205, bunlar hariç tutulacak olursa 163 metin bulunmaktadır. Eserde şiir metinlerinin geçmişten bugüne kadar geçirdiği değişim ve dönüşüm gösterilmeye çalışılmıştır.
Türkülerin hece ölçüsüyle icra edildiği görülmektedir. ‘Koşma’ ve ‘destan’ nazım şekilleriyle söylenen Dadaloğlu şiirlerinde, konargöçer hayatın izleri yansıtılmış, sözlü şiir geleneği dairesinde bu türküler icra edilip dinlenmeye devam edilmiştir. Şiirlerde, konargöçer aşiretlerin aralarındaki mücadeleleri, aşiretlerin Osmanlı Devleti ile mücadeleleri, beşerî aşk, sıla hasreti, aşiretlerin yaylak-kışlak arasındaki göçleri gibi konular işlenmiştir. Dil, halkın yöresel dilidir. Türkülerde mücadeleci bir ruhun izleri görülmektedir. Özellikle aşiretler arası çatışmalar ve devletle aşiretler arasındaki mücadeleler, şiirlerde oldukça canlı bir şekilde anlatılmıştır. Çukurova’da âşık meclislerinde söylenen koçaklamalar arasında Köroğlu türküleri yanında mutlaka Dadaloğlu’na ait destani türkülerinin icra edilmesi, onun epik tarafını göstermektedir. Çukurovalı âşıkların Karacaoğlan’dan sonra sevip beğendikleri ikinci saz şairi Dadaloğlu’dur (Görkem 2006: 37). Tanpınar da Dadaloğlu’nun şiirlerindeki bu mücadeleci tavrı ve konargöçer hayatın yansımalarıyla ilgili şunları söylemiştir: “O [Dadaloğlu], içinde yaşadığı sert tabiat ve insanlara benzeyen çok saf ve sağlam bir dille ve aşiret hayatının kendine mahsus zihniyetiyle karşımıza çıkar. Dadaloğlu’nun insandan, topraktan, hayvandan çok hususi bir bahsedişi vardır. O, tam mânâsıyla kabîlenin şairidir” (Tanpınar 1997: 108). Dadaloğlu, Cumhuriyet’ten sonra Osmanlı Devleti’nin karşısında yer almış “devrimci” halk âşığı/ozanı olarak görülmüş ve öyle yorumlanmıştır. Buna kaynak olarak da âşığın “Ferman padişahın dağlar bizimdir” ayaklı şiiri gösterilmiştir (Görkem 2006: 35; ayrıca bkz. Fındıkoğlu 1927). Oysa Dadaloğlu mahlasıyla şiirler söyleyen Dadalı Veli’nin Fırka-i İslâhiye döneminde sağ olduğu bile tartışmalıdır (Görkem 2006: 282-284; Görkem 2007: 318-328).
Dadaloğlu’nun adını taşıyan ilk dernek olan “Dadaloğlu Derneği” 1970 yılında Kayseri’de kurulmuş ancak bu dernek 1975 yılında valilik tarafından kapatılmıştır. Kayseri’de 1987 yılında “Dadaloğlu Vakfı”, 1993 yılın Mayıs ayında ise “Dadaloğlu Derneği” tesis edilmiştir (Görkem 2006: 37). 1974 ve 1977 yıllarında Adana’da “Karacaoğlan ve Dadaloğlu Kültür Şenliği” düzenlenmiştir (Görkem 2006: 37). Dadaloğlu’nun adı, 1987 yılından beri Kayseri ilinin Tomarza ilçesinin “Dadaloğlu [Taf/Özlüce]” kasabasında yapılan “Dadaloğlu Seminer ve Şenlikleri” etkinliğiyle de yaşatılmaktadır. Her yıl iki gün devam eden şenliklerin, 1980’li yıllarda “Pınarbaşı, Sarız, Tomarza, Kozan ve Kadirli”de dönüşümlü olarak düzenlenmesi önerilmişse de, bu öneri uygulanamamıştır (Görkem 2006: 37).
Dadaloğlu, 1984 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla “ulusal şair” olarak ilan edilmiştir (Görkem 2006: 37). Millî Folklor Araştırma Dairesi tarafından 1984’te başlatılan ve 310 âşıkla görüşülerek yapılan ankete göre Dadaloğlu, ankete katılan âşıkların %14’ü tarafından tanınmaktadır. Bu yüzdeye göre Dadaloğlu, tanınırlık açısından “dokuzuncu” sıradadır. Yine anketten elde edilen bilgiye göre Dadaloğlu’nun deyişleri “Adana, Çorum, Erzurum, Kahramanmaraş, Kars, Niğde, Sivas ve Tokat”ta söylenmektedir (Görkem 2006: 37). Dadaloğlu’nun hayatını konu alan üç adet telif hikâye kitabı mevcuttur. Bunlardan ilki Korgunal tarafından diğeri ‘basma’ halk hikâyeleri örnek alınarak kaleme alınıp Adana’da yayımlanmıştır (Korgunal 1954). Kitapta anlatılanlar, şairin hayat hikâyesi ve yaşayış tarzıyla bağdaşmamaktadır. Adalı’ya ait metin de, şairin hayat hikâyesi, hakkında anlatılar doğrultusunda yeniden kurgulanmıştır. Görgen ise, yazılı kaynaklarda mevcut Dadaloğlu türkülerinden hareketle ‘aşk’ konulu bir ‘halk hikâyesi’ kurgulamıştır (Görgen 1982). Her üç eserin de sanat değeri tartışmalıdır (Görkem 2006: 38). Dadaloğlu konulu Dadaloğlu ve Dadaloğlu’nun İntikamı adlı iki film çekilmiştir. Ayrıca pop ve rock grupları da âşığın eserlerini tekrar yorumlamışlardır. Ekrem Zeki Ün’ün de “Dadaloğlu-Köroğlu” adlı iki beste çalışması bulunmaktadır. Günümüz şairleri de Dadaloğlu’na seslenen şiirler yazmışlardır. Behçet Kemal Çağlar ve Halil Vedat Fıratlı bu şairlerdendir (Görkem 2006: 39).