« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

23 Ağu

2020

AHMED el-BEDEVÎ

Mustafa Kara 01 Ocak 1970

Milâdî 692 yılında Arabistan’da çıkan karışıklıklar üzerine Fas’a göç eden bir aileye mensuptur. 596’da (1200) Fas’ta doğdu. Yüzünü Afrika bedevîleri gibi örttüğü için el-Bedevî, cesur ve atılgan bir genç olduğu için de el-Attâb ve Ebü’l-Fityân lakaplarıyla tanındı. Küçük yaşta ailesiyle birlikte hacca gitti. Mekke’de iken babası vefat etti. Gençlik döneminde zâhirî ilimlerle meşgul oldu. Kur’ân-ı Kerîm’i ezberledikten sonra kıraat ilmine ilgi duydu ve Kur’an’ı kırâat-i seb‘a* üzere okumayı öğrendi. Daha sonra fıkıh tahsil etti, özellikle Şâfiî fıkhında derinleşti. 1230 yılına doğru dinî-ruhanî hayatında birtakım değişiklikler oldu. İnsanlardan uzaklaşarak dünya kelâmı etmemeye ve meramını işaretle anlatmaya başladı. Üç defa ardarda gördüğü rüya üzerine, Abdülkadir-i Geylânî ve Ahmed er-Rifâî’nin kabirlerini ziyaret etmek maksadıyla, büyük kardeşi Hasan ile birlikte Irak’a gitti. Bu arada Hallâc-ı Mansûr, Adî b. Müsâfir gibi meşhur sûfîlerin kabirlerini de ziyaret etti. Bu ziyaretler onun ruhanî hayatını geliştirdi. Irak’tan Mısır’a döndükten sonra 634’te (1236-37) Tanta’ya yerleşti. Burada, kendisine kırk yıl hizmet edecek ve ölümünden sonra da yerine geçecek olan Abdülâl b. Fakih ile karşılaştı. Hayatının geri kalan kısmını Tanta’da geçirdi ve 12 Rebîülevvel 675’te (24 Ağustos 1276) burada vefat etti.

Ahmed el-Bedevî’nin riyâzet hayatının en dikkat çekici tarafı, dama çıkıp (sütûh) saatlerce hareketsiz bir şekilde, gözleri âdeta iki kor parçası haline gelinceye kadar güneşe bakmasıdır. Bedeviyye tarikatının Sütûhiyye olarak da anılmasının bir sebebi de budur. Kaynakların ifadesine göre, on iki yıl süren bu riyâzet döneminde müridlerini nazar* ve teveccüh* ile terbiye etmiştir. Batılı araştırmacılar Bedevî’nin zühd hayatı ile Brahmanizm-Budizm arasında ilişki kurmaya çalışırlar. Birçok sûfî gibi o da zaman zaman düşünce ve davranışlarından dolayı tenkit edilmiştir. Fakat muarızları olan İbn Dakikul‘îd ve İbnü’l-Lebbân gibi bazı din âlimlerinin daha sonra ona karşı tavırlarını değiştirdikleri görülmektedir.

Kaynaklar, Ahmed el-Bedevî’nin doğum yıldönümünün törenlerle kutlandığını, yılda üç defa onun için mevlid okunduğunu, fakat bazı âlimlerin ve devlet adamlarının baskısı ile zaman zaman bu törenlerin yapılamadığını haber verir. Bunun yanı sıra Melik Baybars’ın da ona aşırı sevgi beslediği rivayet edilmektedir. Sultan Kayıtbay da Bedevî’nin türbe ve makamını tamir ettirip genişletmiştir. Bu yakın ilgi sebebiyle, Bedevî dergâhında halife olan kişi uzun yıllar Memlük sultanlarının merasim alaylarında özel bir yere sahip olmuştur. Tanta’da Sultan Kayıtbay devrinde Ahmed el-Bedevî adına tesis edilen ve Nizâmiyye, Müstansıriyye ve Ezher medreselerinin bir örneği olan Ahmediyye Medresesi’nden Memlükler ve Osmanlılar devrinde birçok âlim yetişmiştir.

Bedevî’nin tarikat silsilesi, Şeyh el-Berrî ve Ebû Nuaym el-İsfahânî yoluyla Ahmed er-Rifâî’ye ulaşıyorsa da onu Ebü’l-Hasan eş-Şâzelî’nin müridi kabul edenler de vardır. Bundan dolayı Bedeviyye Şâzeliyye’nin bir kolu olarak değerlendirilmiştir. Bazı kaynaklarda Ahmed el-Bedevî ile Ahmed Yesevî birbirine karıştırılmaktadır. Aziz Mahmud Hüdâyî Vâkıât adlı eserinde Ahmed el-Bedevî ile Hacı Bektâş-ı Velî arasında vuku bulan kerametlerden bahseder.

Bedevî’nin Kuzey Afrika ve özellikle Mısır’ın dinî-tasavvufî hayatında derin izleri olduğu gibi tasavvuf tarihi içinde de önemli bir yeri vardır. Tasavvuf ehli onu Abdülkadir-i Geylânî, Ahmed er-Rifâî ve İbrâhim ed-Desûki ile birlikte “aktâb-ı erbaa”dan biri olarak kabul eder. Bedevî Mısır halkı tarafından aynı zamanda büyük bir kahraman ve kurtarıcı olarak tanınmış, hıristiyanların elinden müslümanları kurtardığına inanıldığı için “mücîbü’l-üsârâ min bilâdi’n-nasârâ” lakabını almıştır. Ayrıca Bedeviyye tarikatı mensuplarının Haçlılar’a karşı verdikleri çetin mücadele de bilinmektedir.

Bedevî hakkında çağdaş yazarlardan İbrâhim Ahmed Nûreddin ?ayâtü es-Seyyid el-Bedevî (2. bs., Tanta 1369), Muhammed Fehmî Abdüllatîf es-Seyyid el-Bedevî (Kahire 1367/1948) ve Saîd Abdülfettâh Âşûr da es-Seyyid A?med el-Bedevî (Kahire 1967) adlı birer eser kaleme almışlardır. Abdülhakîm Kasım, Eyyâmü’l-insân adlı romanında Mısır’da hâlâ yaşayan Bedeviyye kültür ve tesirlerinin ruhî ve içtimaî bir tahlilini yapmıştır.

Eserleri. 1. Evrâd. Süleymaniye Kütüphanesi’nde (Hasan Hüsnü Paşa, nr. 587) bir nüshası vardır. 2. ?alavât. Bu risâle Abdurrahman b. Mustafa el-Ayderûsî tarafından Fethu’r-ra?mân adıyla şerhedilmiştir. 3. Ve?âyâ. Bedevî’nin halifesi Abdülâl’e hitaben söylediği nasihatlerden meydana gelir. Allah aşkı, gece ibadeti, zikir, vecd, ahlâk, dervişlik âdâbı, tefekkür, zühd, tövbe ve sabrın hakikati gibi konulara temas edilmiştir. Eserin bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’nde (Şehid Ali Paşa, nr. 1397) bulunmaktadır. Bedevî’nin bazı şiirleri aynı kütüphanedeki (Tahir Ağa, nr. 421) bir mecmuada yer almaktadır (ayrıca bk. BEDEVİYYE).

Ziyaret -> Toplam : 125,37 M - Bugn : 133880

ulkucudunya@ulkucudunya.com