ÇALINTI TOPRAKLAR ÜZERİNDE UZATMALARI OYNAMAK / Gilad Atzmon (Dünyaca tanınmış İsrailli müzisyen)
01 Ocak 1970
İsraillerle konuşursanız küçük dilinizi yutarsınız. İsrail Hava Kuvvetleri, gün ışığında yüzlerce sivil, yaşlı, kadın ve çocuk cinayeti işlerken, İsrail halkı bu şiddet destanında asıl kurbanların kendileri olduğuna inandırmaya başarabilir.
İsrail halkıyla aşina olanlar onların hayatlarında hüküm süren savaşın kökleri hakkında tamamen bilgisiz oldukları gerçeğini fark edecektir. İsrailliler sıklıkla İsrail jargonunda anlamlı tuhaf savlar ortaya sürmelerine rağmen, bunlar Yahudi mahallesi dışında işe yaramaz. Bunlardan biri: “Bu Filistinliler neden bizim (İsrail) toprağı üzerinde yaşamakta diretiyorlar ki, neden Mısır, Suriye, Lübnan ya da diğer bir Arap ülkesine gitmiyorlar?”. Diğer bir İbrani bilgelik incisi de, “Filistinlilere ne oluyor? Onlara su, elektrik, eğitim veriyoruz ve onların yapmak istedikleri bizi denize dökmek” diyecektir.
Şaşılacak şekilde, İsrailliler arasındaki sözüm ona “sol” ve hatta eğitimli “sol” bile, Filistinlilerin kim olduğunu, nereden geldiklerini ve neden direndiklerini anlamayı başaramaz. Filistin’in Filistinliler için vatan olduğunu kavrayamaz. Mucizevi olarak İsrailliler, İsrail’in, Filistin halkının harcama pahasına, Filistin toprağında, Filistin köylerinde, kasabalarına, tarlalarında ve bahçelerinde kurulduğunu anlamayı beceremez. İsrailliler Gazze ve bölgedeki mülteci kamplarındaki Filistinlilerin aslında Ber Shive, Yafo, Tel Kabir, Şeyh Munis, Lod, Hayfa, Kudüs ve diğer kasaba ve köylerden yerlerinden edildiklerini bilmez. Eğer İsraillilerin kendi tarihlerini nasıl bilmediklerini merak ediyorsanız, cevap basittir, onlara öğretilmez. İsrail-Filistin çatışmasına neden olan şartlar kültürleri içinde iyi saklanmıştır. Bölgedeki 1948-öncesi Filistin uygarlığı silinmiştir. Yerli Filistinlilerin 1948’deki etnik temizliği Nakba, İsrail müfredatında yoktur. Hatta İsrail resmi ya da akademik toplantılarında bile tartışılmaz ve adı geçmez.
Neredeyse her İsrail kasabasının tam merkezinde, epey tuhaf, neredeyse soyut bir boru işi, 1948 abidesi yer alır. Bu tesisat işinin adı Davidka’dır ve aslında 1948’de kullanılan İsrail havan topudur. İlginç olan şudur ki Davidka aslında inanılmaz etkisiz bir silahtır. 300 metreden uzağa işlemez ve çok sınırlı zarar verir. Davidka’nın zararı asgari olsa da, oldukça fazla ses çıkarır. Resmi İsrail tarih anlatımına göre, Araplar, yani Filistinliler, Davidka’nın sesini uzaktan duyduklarında hayatları için kaçışırlarmış. İsrail anlatımına göre, Yahudiler, yani “yeni İsrailliler”, biraz havai fişek yapar ve “Arap ödlekler” aptallar gibi kaçarlarmış. İsrail resmi anlatımında, Davidka’nın öncesinde gelen genç IDF ve paramiliter birimlerinin yaptıkları katliamlardan bahsedilmez. Aynı zamanda Filistinlerin topraklarına ve evlerine dönmelerini yasaklayan ırkçı kanunlardan da iz yoktur.
Yukarıda anlatılanın anlamı oldukça basittir. İsrailliler tamamen Filistin davasından bihaberdir. Yani Filistin davasını sadece kanlı mantıksız bir delilik olarak yorumlayabilirler. İsrail’in Yahudi merkezci soliptik evreninde, İsrailli masum bir kurbandır ve Filistinli barbar bir katilden başka bir şey değildir.
İsrailliyi geçmişiyle ilgili karanlıkta bırakan bu mezarsı durum, herhangi bir gelecek uzlaşı olasılığını da yok etmektedir. İsraillinin çatışmayla ilgili idraki asgari olduğu için, “düşmanı” temizlemek ya da yok etmek dışında herhangi bir muhtemel çözümü tasavvur edememektedir. Tüm İsraillilerin bilmesine izin verilen yegane şey Yahudi acılamasının fantezi anlatımlarıdır. Filistinlilerin acısı onların kulağına tamamen yabancıdır. “Filistinlilerin dönme hakkı” ona matrak gelmektedir. Hatta en ileri “İsrailli insancıllar” bile, toprakları yerli sakinlerle paylaşmaya hazır değillerdir. Bu Filistinlilere, her şeye rağmen özgürlükleri dışında başka seçenek bırakmamaktadır. Açıkçası, İsrail tarafında barış için bir muhatap yoktur.
Bu hafta Hamas’ın balistik yetkinliği hakkında daha fazla şey öğrendik. Besbelli ki Hamas İsrail’e uzun zamandan daha fazla olarak itidalli olmuş. Güney İsrail’e çatışmayı yaymaktan hep kendini geri tutmuş. Bana göre Sderot ve Ashkelon’a tek tük düşen Kassam füzeleri bana esaret altındaki Filistinlilerin verdiği mesajlarından başka bir anlam taşımıyor. Çalınmış topraklara, ev arazilerine ve bahçelere verilen ilk mesaj, “Ey sevgili toprağımız, seni unutmadık, senin için burada hala savaşıyoruz, er ya da geç geri geleceğiz, bıraktığımız yerden yeniden başlayacağız” diyor. Ancak mesaj aynı zamanda da İsraillilere de: “Siz, oradakiler, Sderot, Beer Sheva, Ashkelon, Ashdod, Tel Aviv ve Hayfa’dakiler, farkında olun ya da olmayan, çalıntı topraklarımız üzerinde yaşıyorsunuz. Hemen toplanmaya başlasınız iyi olur çünkü zamanınız doluyor, sabrımızı tükettiniz. Bizlerin, Filistin halkının, kaybedecek artık hiçbir şeyi yok”.
Bununla yüzleşelim, İsrail’deki gerçekçi durum daha çok ölümcüldür. İki yıl önce Hizbullah roketleri kuzey İsrail’i vurdu. Bu hafta Hamas, İsrail’in Güney’ine balistik intikam kokteylleri servis edebileceğini ispatladı. Hizbullah ve Hamas’ın her iki durumunda da, İsrail askeri cevap veremedi. Sivilleri öldürebileceğinden şüphe yok fakat roket atışlarını durdurabilmekten aciz. IDF, ya tüm İsraillin üzerini örtecek bir beton tavan yapacak ya da koruyamayacak. Belki de ilahi nihayette bunu planlıyorlardır.
Ancak hikayenin sonundan daha çok uzağız. Hatta daha başındayız. Her Orta Doğu uzmanı, Hamas’ın Batı Şeria’nın kontrolünü saatler içerisinde ele geçirebileceğini bilir. Aslında, Batı Şeria’daki PA ve Fetih kontrolü IDF sayesindedir. Hamas, Batı Şeria’yı aldığında, İsrail’in en büyük nüfus merkezi Hamas’ın merhametine kalacaktır. Bunu göremeyenler için söyleyelim, bu Yahudi İsrail’in sonu anlamına gelmektedir. Bugün, üç ay sonra ya da beş sene sonra olabilir; olay “eğer”den çok “ne zaman”dır. Tüm İsrail Hamas ve Hizbullah’ın füze menzilinde olduğunda, İsrail toplumu çökecek, ekonomisi iflas edecektir. Kuzey Tel Aviv’deki müstakil bir villanın fiyatı, Kiryat Shmone ya da Sderot’taki kulübeyle aynı olacaktır. Tel Aviv’i tek bir füzeyle vurulduğu zaman, Siyonist rüya sona erecektir.
IDF generalleri bunu bilir, İsrailli liderler de. Bu nedenle zaten Filistinlileri yok etmek için bu savaşı başlattılar. İsrailliler Gazze’yi işgal etmeyi planlamıyorlar. Orada istedikleri bir şey yok. Tek istedikleri Nakba’yı bitirmek. Filistinlileri silmek için üzerlerine bombalar yağdırıyorlar. Filistinlilerin bölgeden gitmesini istiyorlar. Açıkça görülüyor ki işe yaramayacak, Filistinliler kalacak. Sadece kalmayı istedikleri için değil, İsrail ölümcül taktiklerini uyguladığı sürece topraklarına dönüş günleri yaklaştığı için.
İsraillinin gerçeklerden kaçtığı yer de tam burası. İsrail, “dönüşü olmayan noktayı” çoktan geçti. Yok olmaya mahkumiyeti, Filistinli siviller üzerine attığı her bombaya nakşediliyor. İsrail’in kendini kurtarmak için yapabileceği hiçbir şey yok. Çıkış stratejisi yok. Çıkış yollarını müzakere edemez çünkü ne İsrailliler ne de liderliği çatışmadaki temel parametreleri anlayabilmiş değil. İsrail’in harbi sonlandıracak askeri gücü yok. Filistin’den çıkan liderleri öldürmeyi başarabilir, senelerdir de yaptığı bu, buna rağmen Filistin direnişi ve mukavemeti zayıflayacağına daha da güçleniyor. İlk intifada da bir IDF generalinin öngörüsünde olduğu gibi: “Kazanmak için Filistinlilerin yapması gereken tek şey hayatta kalmak”. Hayatta kaldılar ve gerçekten de kazanıyorlar.
İsrail liderleri de bunun farkında. İsrail şimdiden her şeyi denedi, tek taraflı çekilme, aç bırakma ve şimdi de soykırım. Demografik tehlikeyi sıkı bir Yahudi gettosuna dönüştürerek savuşturmayı bile düşündü. Hiçbir şey işe yaramadı. Hamas siyaseti görünümündeki Filistin mukavemeti bölgenin geleceğini tayin edecektir.
İsraillilere kalan tek şey, körlüklerine ve şimdiden hazır ve nazır ölümcül kaderleri olduğu gerçeğinden kaçmaya sıkıca sarılmaktır. Aşağıya doğru yuvarlanırken, İsrailliler bilindik çeşitli kurban ilahileri söylemeye devam edeceklerdir. Benmerkezci üstülükçü gerçekle doldurulmuş olarak, başkalarına yaşattıkları acılara şimdilik kör olarak kendi acılarına boğazlarına kadar gark olacakları günler uzak değildir. Benzersiz şekilde İsrailliler başkaları üzerine bombalar bırakırken birleşik bir topluluk gibi davranmalarına rağmen, biraz canları acıdığında incinebilir masumiyetin ayrık birimlerine, monatlara dönüşmeyi başarırlar. Benlik bilinciyle ve geri kalanlar tarafından algılanan görünümleri arasındaki bu tutarsızlık İsrailliyi canavar bir soykırımcıya dönüştürür. İsraillin kendi tarihini idrak edememesinin de nedeni bu tutarsızlıktır, kendi Devletleri’ni yok etmek sürekli ve sayısız teşebbüslerini kavramalarını da bu engeller. İsraillilerin Shoah’ın (Nazi Soykırımı’nın İbranicesi) anlamını idrak etmelerini ve bir sonrakini önleyebilmelerini engelleyen de aynı tutarsızlıktır. Bu tutarsızlık İsraillileri insanlığın bir parçası olmaktan alıkoyar.
Bir kez daha Yahudiler bilinmez bir kadere doğru yola çıkmak zorunda. Bir nebzeye kadar, kendi yolculuğuma az evvel başladım.