Ankaravî İsmail Rüsûhî Efendi
01 Ocak 1970
Babasının adı, Ahmed’dir. Zahir ilimlerini Ankara’da tahsil etti. Tasavvuf ilimlerini tahsil için Bayramiyye tarikatına girip feyiz aldı. Kısa sürede mertebeler aşarak başkalarına öğüt verecek duruma geldi. Daha sonra Halvetiliğe yöneldi, o yoldan icazet alacağı sırada gözlerinden rahatsız oldu. Gözlerine bir çare bulmak üzere Konya’ya doğru yola çıktı. Kimseye yük olmamak için yollarda ticaretle de meşgul oldu. Konya’ya vardığında, Mevlana Hazretleri’nin torunlarından ve o zamanki mevlevî şeyhi Çelebi Bostan Efendi’yi ziyaret etti. İlk karşılaştıklarında, rahatsızlığı ile ilgili olarak, Mesnevî’den şiirler okuduktan sonra: “Gözünün iyi olması, Mevlana Celaleddin-i Rûmî’nin Mesnevisini şerhetmenizin hediyesi olacaktır. O halde sizin Mesnevî’yi şerhetmeniz lazımdır. Bu suretle gamınız gidecek, gözünüzde iyileşme olacaktır” diye müjdeledi. İsmail Ankaravî, bu müjdeye sevinerek Çelebi Bostan Hazretleri’ne intisap etti ve talebeleri arasında yer aldı. Bu arada gözlerinin ağrısı hafifledi. Kısa zamanda Çelebi Bostan Hazretleri’nin sevgi ve teveccühlerine kavuştu. Bir süre sonra Pir Mevlana Celaleddin-i Rûmî Hazretleri’nin manevî bir işareti üzerine, Çelebi Bostan Hazretleri tarafından Galata Mevlevi dergahına şeyh tayin edildi. Burada hem insanlara nasihatte bulundu, hem de Mesnevi Şerifin şerhi çalışmalarına başladı. Şerh çalışmalarına başlar başlamaz gözünde biraz daha iyileşme ve rahatlama oldu. Şerh tamamlandığında gözünde hiç eksiklik kalmayıp tam olarak sağlığına kavuştu. Pırıl pırıl ilk sağlıklı hali gibi görmeye başladı. İsmail Ankaravî Hazretleri, ömrü boyunca iyiliği emredip kötülükten sakındırmaktan geri durmadı. Bu husustaki öğütleri şöyle oldu: Hazreti Ali şöyle buyurdu:
“Doğru bildiğini söylemek, susmaktan daha hayırlıdır. Günahkâr insanlara günah ve haramların kötülüğünü anlatmamak, iyilik değildir.”
Kötü bir iş yapanı o işten sakındırmak, ibadetlerin en faziletlisidir. Bir kimse bilmeyen birine yol gösterse, yol gösteren kişi de, hidayete kavuşan kimsenin sevabı ve fazileti kadar sevap kazanır. Vefatı yaklaştığında, Ankaravî Hazretleri şöyle dedi: “Yazdığımız eserlerle yaptığımız hizmetler, bu yolda kalpleri zayıf olanların inançlarını güçlendirmiş ve muhaliflere karşı bir müdafaa olmuştur. İşimiz tamamlandı.” Bu sözleri ile vefatının yaklaştığını işaret ediyordu. 1630 yılında İstanbul’da vefat etti. Vasiyeti üzerine Galata Mevlevihanesi bahçesine defnedildi.