« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

07 Eyl

2020

HARÎRÎ

Hulusi Kılıç 01 Ocak 1970

446 (1054) yılı civarında Basra yakınındaki Meşan kasabasının Benî Harâm mahallesinde doğdu. Bundan dolayı Basrî nisbesi yanında Harâmî nisbesiyle de anılır. Rebîatü’l-Feres kabilesindendir. Ailesi ve kendisi ipek ticaretiyle meşgul olduğu için İbnü’l-Harîrî veya daha çok Harîrî nisbesiyle tanınmıştır (Yâkut, XVI, 261; İbn Hallikân, IV, 67).

İlk tahsilini Basra’da Ebû Temmâm Muhammed b. Hasan el-Mukrî, Ebü’l-Kasım Hüseyin b. Ahmed el-Bâkıllânî gibi âlimlerden gören Harîrî, Bağdat’a giderek Ebü’l-Hasan Ali b. Faddâl el-Mücâşiî’den nahiv ve edebiyat, Ebû Nasr İbnü’s-Sabbâğ ile Ebû İshak İbrâhim b. Ali eş-Şîrâzî’den fıkıh, Ebû Hakîm Abdullah b. İbrâhim el-Habrî’den ferâiz ve hesap okudu. Bazı kaynaklar, nahiv âlimi Ebü’l-Kasım el-Kasabânî’yi onun ilk hocaları arasında sayıyorsa da (Yâkut, XVI, 261; Fîrûzâbâdî, s. 173; Süyûtî, II, 257) adı geçen âlim Harîrî doğmadan iki yıl önce vefat etmiştir. Bu yanılgı, Harîrî’nin “Basra şeyhi” olarak tanınan Kasabânî için “şeyhimiz” ve “eş-şeyh el-imâm” şeklindeki ifadelerinden (Dürretü’l-gavvâ?, s. 18, 47, 58, 65) kaynaklanmış olmalıdır.

İslâmî ilimlerle sarf, nahiv, aruz-kafiye, şiir, ahbâr ve ensâbın yaygın olduğu Basra kültür muhitinde yetişip çeşitli alanlarda otorite sayılan hocalardan çok iyi bir öğrenim gören Harîrî aynı zamanda güçlü bir zekâ ve hâfızaya sahipti. Okuduğu ilimlere vukufunu el-Ma?amât’ta ve özellikle bu eserin yirmi dördüncü makamesinde (el-Makametü’l-katiiyye) nahiv bilmecelerinin, otuz ikinci makamede (el-Makametü’t-taybiyye) fıkhın ince meselelerinin ve on beşinci makamede (el-Makametü’l-faraziyye) ferâiz meselelerinin çözümünde görmek mümkündür. Fakat Harîrî en çok edebiyatla meşgul olmuştur.

Harîrî Basra’da istihbarat âmiri (sâhibü’l-haber) olarak görev yapmış, önce tahsil maksadıyla, daha sonra da çeşitli sebeplerle gidip geldiği Bağdat’taki birçok önemli kimseyle temas kurmuştur.

Mert, faziletli, dürüst ve iffetli bir kişiliğe sahip olan Harîrî ipek ticareti yapması, geniş bir hurma bahçesine sahip olması (bazı kaynaklara göre 18.000 hurma ağacı; İbnü’l-Kıftî, III, 25; İbn Hallikân, IV, 67), ayrıca bir resmî görevi bulunması sebebiyle müreffeh bir hayat yaşamış, yardım severliğiyle tanınmış, el-Ma?amât’ında cimrilere şiddetle hücum etmiştir. Kısa boylu olması yanında son derece çirkin bir yüze sahipti. Kendisi de çirkinliğinin farkında olmalı ki bir gün mescidde görüşmek için yanına gelen bir kişi, bu kadar çirkin bir kimsenin Harîrî olup olmadığında tereddüt ederek birkaç defa yaklaşıp uzaklaşmış, durumu anlayan Harîrî, “Muaydî’nin adını duyman onu görmenden daha hayırlıdır” anlamındaki Arap atasözünü hatırlatarak adamı yanına çağırmıştır. “Ayın aldattığı ilk gece yolcusu sen olmadığın gibi mezbeledeki yeşilliğin aldatıp hayran bıraktığı ilk otlak arayıcısı da sen değilsin. Haydi git, benden başkasını ara. Zira ben Muaydî gibi bir adamım; adımı duy, fakat beni görme” anlamında bir kıta okumuş, bunun üzerine adam mahcup bir vaziyette oradan uzaklaşmıştır.

Harîrî, 6 Receb 516 (10 Eylül 1122) tarihinde Basra’da vefat etti. Basra kadılığı yapan Ziyâülislâm Ubeydullah ile Necmeddin Abdullah adlarında iki oğlunun bulunduğu bilinmektedir.

Eserleri. Harîrî’nin günümüze ulaşan başlıca eserleri şunlardır: 1. el-Ma?amât*. Toplumdaki eksiklik ve çelişkilere dikkat çekmek amacıyla, Ebû Zeyd es-Serûcî adlı hayalî kahraman adına uydurulmuş maceraların râvi rolündeki Hâris b. Hemmâm’ın dilinden akıcı bir üslûpla anlatıldığı nazım-nesir karışımı bir eserdir. Birçok yazma nüshası bulunan el-Ma?amât Paris (1819, 1822), Londra (1897-1898), Bulak (1266/1849), Kahire (1267/1850), İstanbul (1288/1871) ve Beyrut’ta (1290/1873, 1965) defalarca basılmış; Türkçe, Farsça, İngilizce, Fransızca, Almanca ve Latince’ye tercümeleri yapılmıştır. 2. Dürretü’l-gavvâ? fî evhâmi’l-?avâ?. Edip ve yazarların konuşmalarında ve yazılarında yaptıkları 222 kadar dil yanlışını tashih maksadıyla yazdığı bir eserdir. Müellif bu yanlışları âyet, hadis, mesel ve şiirlerden şâhidler getirerek düzeltmiştir. Eser A. I. Silvestre de Sacy (Paris 1828-1829; Kahire 1273), Thorbecke (Leipzig 1871; Bulak 1292) ve Şehâbeddin el-Hafâcî’nin yazdığı şerhle birlikte Ahmed Fâris eş-Şidyâk (İstanbul 1299) tarafından yayımlanmış, ilmî neşrini ise Muhammed Ebü’l-Fazl İbrâhim gerçekleştirmiştir (Kahire 1975). Dürretü’l-gavvâ? üzerine yazılan şerhlerin en meşhurları Şehâbeddin el-Hafâcî’nin Şer?u Dürreti’l-gavvâ?’ı ile (İstanbul 1299) Ebü’s-Senâ Şehâbeddin Mahmûd el-Âlûsî’nin Keşfü’?-?urre ?ani’l-gurre fî şer?i Dürreti’l-gavvâ?’ıdır (Dımaşk 1301). Ebû Muhammed İbn Berrî ve Muhammed b. Abdullah b. Zafer’in Dürretü’l-gavvâ?’a yazdıkları hâşiyeler Ahmed Tâhâ Hasâneyn Sultan tarafından birleştirilerek ?avâşî İbn Berrî ve İbn ?afer ?alâ Dürreti’l-gavvâ? fî evhâmi’l-?avâ? li’l-?arîrî adıyla neşredilmiştir (Kahire 1411/1990). Ayrıca Cevâlîki de eser üzerine bir zeyil yazmıştır. Dürretü’l-gavvâ?, Abdülhafîz Fergalî Ali el-Karanî tarafından tahkik edilerek Şehâbeddin el-Hafâcî’nin şerhi, İbn Berrî ve İbn Zafer’in hâşiyeleri, Cevâlîki’nin zeyli ile beraber Dürretü’l-gavvâ?, şer?uhâ ve ?avâşîhâ ve tekmiletühâ adıyla yayımlanmıştır (Beyrut 1417/1996; bk. DİA, VII, 439). La‘lî Ahmed Efendi eseri Tuhfetü’l-havâs fî tercemeti Dürreti’l-gavvâs adıyla Türkçe’ye çevirmiştir (Osmanlı Müellifleri, II, 51-52; diğer şerhleri için bk. Keşfü’?-?unûn, I, 741-742; Gülle, s. 199-200). 3. Mül?atü’l-i?râb. Gramere dair manzum bir eserdir (nşr. L. Pinto, Paris 1885; Fransızca tercümesiyle, Paris 1904; Kahire 1296/1878, 1340/1921, 1345/1926, 1353/1934; Beyrut 1312/1894). Ali Hasan Ali Abdülhamîd’in tahkikiyle yayımlanan eser (Amman 1988), müellifi tarafından Şer?u Mül?ati’l-i?râb adıyla şerhedilmiş, birkaç defa basılan bu şerhi (Bulak 1292-1293; Kahire 1302) Ahmed Muhammed Kasım tahkik ederek neşretmiştir (Kahire 1982; Medine 1991). Muhammed b. Muhammed b. Ömer Bahrak el-Hadramî’nin şerhi ise Tu?fetü’l-a?bâb ve ?urfetü’l-a??âb ?alâ Mül?ati’l-i?râb başlığını taşımaktadır (Kahire 1296/1878, 1300/1882, 1306/1888, 1308/1890; diğer şerhleri için bk. Keşfü’?-?unûn, II, 1817-1818; Gülle, s. 207-208). 4. er-Risâletü’s-sîniyye. 5. er-Risâletü’ş-şîniyye. İçinde sîn ve şîn harfleri bulunan kelimelerin seçilmesiyle oluşturulan bu iki risâle el-Ma?amât’ın Kahire baskısının (1326) sonuna eklenmiştir. 6. el-Far? beyne’?-?âd ve’?-?â? (nşr. Thorbecke, Leipzig 1871).

Harîrî’nin kaynaklarda adları geçen diğer eserleri de şunlardır: Dîvân, Dîvânü’r-resâ?il, ?udûru zamâni’l-fütûr ve fütûru zamâni’?-?udûr fi’t-târî? ve Tevşî?u’l-beyân.

Ziyaret -> Toplam : 125,35 M - Bugn : 109585

ulkucudunya@ulkucudunya.com