« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

21 Eyl

2020

AHMED RÂSİM

Ummahan Nerkiz 01 Ocak 1970

1865 yılında Fatih’in Sarıgüzel Mahallesi’nde doğdu. Babası Menteşeoğulları’ndan Bahaeddin Efendi, annesi zengin bir ailenin yanında evlatlık olarak yetişen Nevber Hanım’dır. Bahaeddin Efendi Kıbrıs’ta doğmuş, sonrasında ailesiyle Ermenek’e yerleşmiştir. Posta ve telgraf memuru olan Bahaeddin Efendi ilk evliliğini Ermenek’te yapmıştır. İstanbul’a giderken eşini boşamış, İstanbul’da Nevber Hanım’la evlenmiştir. Memuriyetle Tekirdağ’a giden Bahaeddin Efendi, orada tekrar evlenmiş, hamile olan Nevber Hanım’ı İstanbul’a göndermiş ve bir daha arayıp sormamıştır. Nevber Hanım, kendisini yetiştiren aile tarafından Sarıgüzel’de küçük bir eve yerleştirilmiş, Ahmet Rasim bu evde dünyaya gelmiştir.

Ahmet Rasim, eğitimine ilk olarak Sofular’daki mahalle mektebinde başlamıştır. Sonrasında Kırkçeşme’de Tezgâhçılar Mektebi’ne ve Haydar’da Çukurçeşme Mektebi’ne gönderilmiştir. Nevber Hanım’ı yetiştiren ve himaye eden aile (Ahmet Rasim’in halası ve eniştesi), onları Sarıgüzel’deki konaklarının yanındaki küçük bir eve yerleştirmiştir. Eniştesi Miralay Laz Mehmet Bey’in tuttuğu Yakup Hoca’dan konakta yazı ve Arapça dersi almış, bir yandan da Fatih’teki Hafız Paşa Mektebi’ne devam etmiştir. 12 Haziran 1291 [24 Haziran 1875] tarihinde Darüşşafaka’ya kaydedilmiştir. Ahmet Rasim’in edebiyat ve matbuat hayatına olan ilgisi Darüşşafaka’da öğrenciyken başlamıştır. Mektebin defter ve hesap işlerine bakan Hayrettin Bey, Ahmet Rasim ve arkadaşlarına Şinasi, Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Hoca Tahsin, Ziya Paşa gibi devrin önemli şair ve yazarlarını tanıtmış, onların fikirlerini açıklamıştır. Ali Suavi, V. Murat’ın tahttan indirilişi gibi siyasi mevzulara da değinen Hayrettin Bey, okula girmesi yasak olan eserlerin ve süreli yayınların öğrencilere ulaşmasına da aracı olmuştur. Mektepte Divan şairlerini tanımış, onlara nazireler yazmaya çalışmıştır. Fransızcasını ilerleten yazar, bir taraftan da Fransız şair ve yazarlarını okuyup anlamaya başlamıştır. Okula gizlice sokulan dergi ve gazeteler aracılığıyla edebî ve siyasi gelişmeleri takip etmiştir. Arkadaşlarıyla birlikte gizli bir gazete çıkarma teşebbüsünde bulunduklarını belirten yazar, “İşte benim matbuata intisabım bu tarihten muteberdir (1298)” (Ahmet Rasim, 1924: 33) diyerek 1882 senesini, matbuata giriş tarihi olarak, işaret etmiştir. Tercüman-ı Hakikat gazetesinde gördüğü imzalar Ahmet Rasim’de yazma istiğini uyandırmış, fakat Humbolt’un Amerika ormanlarındaki keşif seyahatlerinden tercüme ederek “A.R.” imzasıylaTercüman-ı Hakikat'e gazetesine gönderdiği yazının yayınlanmaması onu hayak kırıklığına uğratmış, böylece matbuattaki ilk yazarlık teşebbüsü başarısızlıkla sonuçlanmıştır. 20 Haziran 1299 [2 Temmuz 1883]’da Darüşşafaka’dan birincilikle mezun olan Ahmet Rasim kısa bir süre sonra Posta ve Telgraf Nezareti Fen Kalemi’nde kâtiplik görevine getirilmiştir. Memuriyet hayatına atıldıktan sonra Binbaşı Bilal Bey’in kızı Sadberk Hanım’la evlenmiş, bu evlilikten Rasime (1887), Mazhar (1889), Mazlum (1891), Sadiye (1893), Sırrı (1897), Şeyda (1901) isminde altı çocuğu dünyaya gelmiştir. Evlilikleri, Sadberk Hanım’ın 1902’deki vefatına kadar, yaklaşık 17 yıl sürmüş, Ahmet Rasim bu tarihten sonra bir daha evlenmemiştir.

Telgraf Nezareti’nde çalışan Ahmet Rasim, bir yandan da gazetelere yazılar göndererek matbuat hayatına girme teşebbüslerine devam etmiştir. Yayımlanan ilk yazısı Tercüman-ı Hakikat gazetesinde neşredilmiştir. Fransızcadan tercüme ettiği bu yazı, “Yolcu” başlığını taşıyan bir manzumedir. 1884 yılında Baba Tahir’in aracılığıyla Ceride-i Havadis’e tercüman olarak girmiştir. Bir yandan da Tercüman-ı Hakikat gazetesine Fransızcadan fennî ve edebî çeviriler göndermiştir. Telgrafhane’deki görevinden ayrılarak gazetecilik mesleğine atılan Ahmet Rasim’in memuriyet hayatı 15 ay kadar sürmüştür. Bir gün yazısını teslim etmek için Tercüman-ı Hakikat gazetesi binasına giren Ahmet Rasim, Ahmet Mithat Efendi ile tanışmış, Ahmet Rasim’in yazılarını çok beğenen Ahmet Mithat Efendi ona gazetesinin kapılarını açmıştır. Böylece 1885 yılında Tercüman-ı Hakikat gazetesinin yazar kadrosuna dâhil olmuştur. Bir süre bu gazetenin başyazarlığını da yapmıştır. 1885’te Muallim Naci ve arkadaşlarının Tercüman-ı Hakikat’ten uzaklaştırılmasından iki gün sonra Ahmet Mithat Efendi, Ahmet Rasim’in Fransızcadan tercüme ettiği, birikmiş ne kadar edebî parça varsa hepsini toplamış, altına “mey ve mahbub şairlerini terzil edecek bir hamiş kondurduktan sonra” “Cenâbıhak Ahmet Rasim kulları gibi kullarını aziz ve mübârek eylesin” dualarıyla yayımlamıştır. Ahmet Mithat Efendi’nin bu takdiri Ahmet Rasim’i hem sevindirmiş, hem de üzmüştür. Muallim Naci’ye derin bir sevgi ve saygı besleyen yazar, bu satırların kendisini Muallim Naci muarızı gibi göstermesinden çekinmiştir. Muallim Naci bu durumu hoş karşıladığı gibi Ahmet Rasim’den İmdadü’l-Midad dergisi için de yazılar göndermesini istemiştir. Ahmet Rasim’in bu dergide dört çevirisi yayımlanmıştır.

1885’te Kitapçı Arekel’in isteği üzerine yeni keşiflere dair bir kitap serisi neşrine başlamıştır. Bedayi-i Keşfiyat Ve İhtiraat-ı Beşeriyeden Fonograf: Sadayı Tahrir Ve İade Eden Alet ismini taşıyan bu tercüme, yazarın kitap halinde basılan ilk eseridir. Bedayi-i Keşfiyat Ve İhtiraat-ı Beşeriyeden Elektrikiyet-i Sakine isimli ikinci eseri de bu serinin devamı niteliğindedir. 1886’da Muallim Naci’nin teşvikiyle çevirilerini Edebiyat-ı Garbiye’den Bir Nebze başlığı altında toplamıştır. Muallim Naci’nin takrizini taşıyan bu eser, Ahmet Mithat Efendi’ye ithaf edilmiştir. Ahmet Rasim, bu yıllarda Şafak, Gülşen, Berk, Sebat, Sa’y, Hamiyet, Güneş, Envar-ı Zekâ, İmdadü’l-Midad vb. dergilerde yazılarını yayımlamıştır. 1886 yılında bir süre Bakırköy’deki Mekteb-i Behrami’de ve bir süre de Yahudi Alyans Mektebi’nde öğretmenlik yapmıştır. Sarf kitaplarının çoğunu bu sırada yazmıştır.

1888 yılında -dergi imtiyazlarının kaldırılması sonucu yayın olanaklarının azaldığı bir dönemde- Ahmet Rasim mektep kitapları, tarih, fen, dilbilgisi, çeviri gibi konularda kitap yayınları yapmıştır. 1891’de dergi çıkarma olanakları genişleyince, yayımlanan birçok dergide Ahmet Rasim’in çeşitli konulardaki telif ve tercüme eserleri yer almaya devam etmiştir. Çocukluk arkadaşı Ahmet İhsan’ın 1891’de çıkarmaya başladığı Servet-i Fünun’da birçok kısa hikâyesi, Leyal-i Izdırab, Meşakk-ı Hayat, Afife gibi büyük hikâyeleri ile çeşitli yazıları neşredilmiştir. Mektep, Maarif, Hazine-i Fünun dergilerinde edebi ve fenni çevirilerin yanı sıra telif hikâye, roman, manzum ve mensur şiirler yayımlamış, kısa bir süre Mektep mecmuasının başmuharrirliğini yapmıştır. 1894’te İkdam gazetesine dâhil olmuştur. 23 Mayıs 1895’te Mehmet Tahir (Baba Tahir) tarafından çıkarılan haftalık Musavver Malumat dergisinin yazar kadrosuna katılmış, bu derginin başyazarlığını da yapmıştır. Baba Tahir’in gündelik olarak çıkardığı Malumat gazetesinde de Ahmet Rasim faal olarak yer almıştır. Malumat gazetesinde ve Musavver Malumat dergisinde “Malumat-ı Üsbuiye” ve “Şehir Mektupları” başlığını taşıyan fıkraları yayımlanmıştır. Ahmet Rasim’in yazarlık kudretini en güzel şekilde yansıtan bu yazılar sonrasında Şehir Mektupları adı altında kitaplaştırılmıştır. Derginin “Kısm-ı Nisa” sayfalarında ve “Hanımlara Mahsus Malumat” kısmında Ahmet Rasim’in “Leyla Ferit” ve “Leyla Feride” imzalarıyla da yazıları ve şarkıları neşredilmiştir. 1898 yılında Alman İmparatoru Wilhelm’in Suriye gezisi sırasında Malumat gazetesi tarafından bölgeye muhabir olarak gönderilmiş, Suriye’den gönderdiği telgraflar ve yazılar günlük Malumat’ta yayımlanmıştır. Musavver Malumat’ta yayımladığı yazılarla Servet-i Fünun yazarlarının dil ve edebiyat anlayışına karşı çıkmıştır.

Baba Tahir’in İrtika ve Musavver Fen ve Edep dergilerinin imtiyazını üzerine almasından sonra Ahmet Rasim’in edebî faaliyetleri bu dergilerde yoğunlaşmıştır. İrtika gazetesinde “Hafta Mektupları", "İcmal-i Edebi", "Mülahaza” başlıklı yazılar neşreden yazar, “dilde sadeleşme, Türkçe Şiirler, lügat ve imla meseleleri” başta olmak üzere dönemin dil ve edebiyat konularıyla alakalı ciddi ve mizahi yazılar yazmıştır. 1896 yılında, bir edebiyat dergisi haline getirilen Resimli Gazete’nin Samih Rifat ve Vecihi ile birlikte önemli yazarlarından biri olmuştur. 1897-1898 yıllarında Mecmua-i Ebuzziya’da da edebî faaliyetler içerisinde yer almıştır. Malumat kapatılıp sahibi hapsedildikten sonra, Sabah gazetesinde çalışmıştır. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Sabah gazetesinde faaliyet göstermekle beraber, Musavver Muhit, Şura-yı Ümmet, Resimli Kitap, Donanma mecmualarına da yazılarını göndermiştir. 1908 yılında Hüseyin Rahmi ile birlikte Boşboğaz ile Güllâbî isminde bir mizah gazetesi çıkarmış, ancak dördüncü sayıdan sonra gazeteden ayrılmıştır. 1908’de Meşrutiyet’in ilanı sıralarında Sofya’ya gitmiş ve buradan gönderdiği mektuplar İstişare gazetesinde yayınlanmıştır. 1912’de, Balkan Savaşı yıllarında, Sabah gazetesi tarafından Bulgar Cephesi’nde bulunmak üzere Edirne’ye gönderilmiş, yaşanılan bozgun üzerine geri dönmüştür. Birinci Dünya Savaşı’nda İstihbarat Cemiyeti tarafından Suriye’ye gönderilmiştir. Suriye’den gönderdiği mektuplar Tasvir-i Efkâr gazetesinde yayımlanmıştır. Bir süre de Romanya Cephesi’nde bulunan yazarın izlenimleri yine Tasvir-i Efkâr gazetesinde neşredilmiştir. Mütareke yıllarında Yeni Gün, Eski Gün, Zaman, Vakit gazetelerinde, Cumhuriyet devrinde Cumhuriyet ve Akşam gazetelerinde çalışmıştır. Ahmet Rasim, gazetecilik faaliyetlerini sürdürürken bir taraftan da kitaplarını yayımlamaya devam etmiştir. Meşrutiyet’ten sonraki yıllarda, anı, fıkra ve makalelerini kitaplaştırmış; Osmanlı tarihi, basın ve matbuat hayatı ile ilgili eserler yazmıştır. İki kez Maarif Nezareti Encümen-i Teftiş ve Muayene üyeliğine getirilmiş, her seferinde istifa etmiştir. 1927’de İstanbul Milletvekili seçilmiş, III. ve IV. devrede Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görev yapmıştır. Son yıllarını hastalıklarla geçirdiği için meclis toplantılarına çok az katılmıştır. 21 Eylül 1932’de Heybeliada’daki evinde vefat etmiş, adadaki Abbas Paşa Mezarlığı’na defnedilmiştir.

Ahmet Rasim, 48 yıllık yazı hayatı boyunca şiir, hikâye, roman, anı, fıkra, sohbet, deneme, makale, tercüme, eleştiri, tarih, monografi gibi çeşitli alanlarda eserler vermiş; mektep kitapları ve bilimsel eserler kaleme almıştır. Onun asıl vasfı gazeteciliktir. Yazarın edebi faaliyetlerini de gazetecilikle birlikte değerlendirmek gerekir. Akşam, Basiret, Ceride-i Havadis, Cumhuriyet, Hâkimiyet-i Milliye, Hazine-i Fünun, İkdam, İrtika, Karagöz, Malumat, Musavver Malumat, Mecmua-i Ebuzziya, Musavver Fen ve Edep, Saadet, Sabah, Servet-i Fünun, Tarik, Tasvir-i Efkâr, Tercüman-ı Hakikat, Türk Yurdu, Vakit, Zaman başta olmak üzere dönemin pek çok süreli yayınında binlerce yazı yayımlamış, hikâye ve romanlarını tefrika etmiştir. Gazete ve dergilerde neşredilen makale, fıkra, sohbet, hikâye, roman, hatıra, mektup, mensure, şiir, çeviri, eleştiri gibi çeşitli türdeki yazılarından bir kısmını Külliyat-ı Sa’y ve Tahrir: Makalât ve Musahabat, Külliyat-ı Sa’y ve Tahrirden Menakıb-ı İslâm, Tarih ve Muharrir, Şehir Mektupları, Cidd ü Mizah, Eşkâl-i Zaman, Gülüp Ağladıklarım, Muharrir Bu Ya, Romanya Mektupları, Ömr-i Edebî, Falaka ve Matbuat Hatıralarından Muharrir, Şair, Edip isimli kitaplarında toplamıştır. Yazılarının büyük bir kısmı süreli yayınların sayfaları arasında kalmıştır.

Ahmet Rasim, roman ve hikâyelerini genellikle 1307-1316 (1890-1899) yılları arasında yayımlamıştır. Bu tarihten sonra kurmaca eserlerinin yeni baskılarını yapmış, bazılarını yeni isimlerle tekrar yayımlamıştır. (İki Günahsız Sevda: Sevda-yı Sermedî - Heva-yı Aşk; İki Güzel Günahkâr: Bedia, Eleni) 1909 yılında ise Belki Ben Aldanıyorum adlı hikâyesini yazmıştır. Hikâye ve romanlarında üslup ve teknik açıdan vasat seviyede değerlendirilen yazar; fıkra, anı, makale, deneme ve sohbet türündeki yazılarıyla asıl başarıya ulaşmıştır. Malumat’ta yayımlanan “Şehir Mektupları” ve “Malumat-ı Üsbuiye” başlığını taşıyan ve sonrasında kitaplaşan yazılar onun kişiliğiyle özdeşleşmiş, yazar “Şehir Mektupçusu” olarak anılmıştır. İstanbul’un günlük hayatını, insanlarını, önemli gün ve gecelerini, toplumun gelenek ve göreneklerini, şehrin problemlerini, eğlence hayatını, mevsimlere göre değişen şehir ve insan hayatını realist çizgilerle kimi zaman ciddi, kimi zaman da mizahi bir şekilde anlatan yazıları kültür tarihimiz açısından büyük bir önem taşır. Canlı ve hareketli bir nesir üslubu ve zengin bir kelime kadrosuyla dikkati çeker.

Gazel, kıta, şarkı, müstezat, kaside gibi eski tarzda şiirler yazan Ahmet Rasim, kendi ifadesiyle “alafranga tarzda, serbest kafiyeli, hatta şeklen veznen değişik, indi tarzlarda, gâh Sonnet, Dıthyrambe usûlünde manzumeler” de yazmıştır. Abdülhak Hamit’in yeni tarzda yayımlanan şiirlerinin şiddetle tenkit edildiği bir dönemde kendi şiirlerinin de rezil edileceği düşüncesiyle bu şiirleri yayımlayamamıştır. (Ahmet Rasim, 1924: 18-46; 116-117) Yazarın mizahi manzumeleri de vardır. Şehir Mektupları adlı eserinde yer alan bu manzumelerin bazılarında “Şair-i Şirin-eda Kebapçızade Nida” imzasını kullanmıştır. Mehmet Celal ve Andelip gibi şairlerle müşterek manzumeler de yazmıştır. Hazine-i Fünun dergisinde Ahmet Rasim’in “Asâr-ı Hayal” adı altında topladığı şiirlerinin basılmak üzere olduğu kaydedilmiş (Nr. 28, 6 Kânunusani 1309/1893) ve Mehmet Celal’in manzum “takriz”ine yer verilmiştir. Ancak eserin basılıp basılmadığı tespit edilememiştir. Darüşşafaka’da Zekâi Dede’den musiki dersi alan yazar, mezun olduktan sonra da, Zekâi Dede’den eski kârları, nakışları, semaileri geçmiş, musikideki bilgisini artırmıştır. Klasik Türk musikisinin yanı sıra halk türküleri, maniler, destanlar, koşmalar ve divanlarla da ilgilenmiştir. Güfteleri de kendisine ait olmak üzere 65 civarında şarkı bestelemiştir.

Yazar, mekteplerde okutulmak üzere alfabe, imlâ, okuma, hesap, dilbilgisi, tarih, sağlık bilgisi kitapları da yazmıştır. Bu tarz eserlerin sayısı 30 civarındadır. Ahmet Rasim tarihî eserler de kaleme almıştır. Bu eserler, modern tarih anlayışından uzaktır. Resimli Ve Haritalı Osmanlı Tarihi adlı 4 ciltlik eseri, “faide” başlığı altında verilen çeşitli bilgiler bakımından değerlidir. Ömrünün sonuna kadar çalışmalarına devam eden Ahmet Rasim’in hazırlamakta olduğu Namık Kemal ve Ziya Paşa hakkındaki incelemeleri yarım kalmıştır. Yazar, hazırladığı “Türk Lügati”nde ise “K” harfine kadar gelebilmiştir.

“Ara Nesil” yazarları arasında değerlendirilen Ahmet Rasim, Türk edebiyatının Batılılaşma sürecinde “eski-yeni” tartışmalarının yaşandığı bir dönemde “mutavassıt” bir çizgide yer almıştır. Milli bir edebiyat oluşturma düşüncesini taşımıştır. “Zevk-i milli ve irfan-i ümmetin muhassalası ne ise ona tebaiyet etmek her sahib-i kalem için mecburidir” fikrini savunan yazar, milli zevki “bütün hissiyat ve ihtirasat ve teheyyücat-ı milliyenin muhassalasıdır” şeklinde tarif etmiştir. Süleyman Nesip, Hüseyin Cahit gibi isimler başta olmak üzere Servet-i Fünun yazarlarıyla ciddi kalem münakaşalarına girişen yazar “Çerçevesi Fransız, kâğıdı Nemçe, mürekkebi Çin, kalemi İran, şekl-i tasavvuru Frenk, yazısı Türk olan bir şekl-i edebîye bir milletin tekâmül ve terakki-i edebîsi nazarıyla bakılamaz.” (“Daiye-i Taklit”, Pul Mecmuası, Nr: 15, 13 Ağustos 1314/1898) görüşündedir. Bu görüşlerinde Ahmet Mithat Efendi'nin etkisi altında olduğu anlaşılmaktadır. “Dilde tasfiyecilik” ve “Türkçe Şiir yazma” düşüncelerine karşı olumsuz bir tavır takınmıştır. Ahmet Rasim dönemin diğer edebi tartışmaları içerisinde de yer almış, “Klasikler Meselesi”, “imlâ” ve “lügat” bahislerinde de fikirlerini belirten makaleler kaleme almıştır.

Ziyaret -> Toplam : 125,29 M - Bugn : 44712

ulkucudunya@ulkucudunya.com