Başbuğ Türkeş:“Evlatlarım, bütün Milliyetçiler,Ülkücüler birleşiniz!..”
SERVET KABAKLI 03 Nisan 2007
“TÜRK Milleti’nin aydınlık geleceğinin müjdecileri olan sevgili gençler, evlatlarım!... Hepinizi ayrı ayrı en derin sevgiler, saygılarla selamlayarak teker teker kucaklıyorum!..”
Azîz gönüldaşlarım, Bugünkü sohbetime baş tâcı ettiğim “Başbuğ Selamlaması”nı hepiniz http://www.milliocak.com adresine girerek seyretmelisiniz. Bu 2 cümlelik selamı verenin, bütün şefkatini evlatlarına sunan ve yer götürmez ordu yüceliğindeki evlatlarının, Müslüman Türk gençliğinin değerini, gönül kefesinde iman tartısıyla tartan bir “Başbuğ” olduğunu hissetmelisiniz. Sayınız ki Türk Tarihi’nin “Son Başbuğu” Cennetmekân Alparslan Türkeş; vefatından sadece 1 gün önce, 3 Nisan 1997 günü “Şehzadeler Şehri” Amasya’da, bu selamlamanın devamında evlatlarına hitap etmektedir:
“...Ufukları karartan bütün güçlüklere karşı daima Allah’a sığınmak ve millete güvenmek lazımdır. Her şeye rağmen ahlak yolundan, iman yolundan, hukuk yolundan sapmaksızın millete, devlete, vatana hizmet çalışmaları sürdürülmelidir. Bütün milliyetçiler, Ülkücüler birbirlerini kucaklayarak, el ele verip birleşmelidirler. Türk milletinin beklediği hizmet ancak birlik ve bütünlük içinde sağlanabilir. Kırgınlıklar, dargınlıklar, yanlışlıklar, hatalar bir kenara bırakılarak, her şeye rağmen bütün milliyetçiler birleşmelidirler. Kalpler sevgiyle, aşkla yıkanıp doldurulmalı ve her şeye rağmen devlete ve millete hizmet ülküsüyle birbirleriyle sarmaş dolaş olmalıdırlar.
Evet... Her şeye rağmen...
HERŞEYE RAĞMEN BÜTÜN MİLLİYETÇİLER,
ÜLKÜCÜLER BİRLEŞMELİDİRLER!..”
(Ülkü Ocağı Dergisi Sayı: 47, tarih: 1998 Başbuğ Özel Sayısı)
Kara ufuklara çare Ülkücüler!..
Benim can kardeşlerim, kan kardeşlerim, Ülküdaşlarım!.. Yarın 4 Nisan 2007... Başbuğ Türkeş’in Hakk’a yürüyüşünün 10’uncu yıldönümü... 4 Nisan 1997, ilkbahar içre bir kara kış günüydü hepimiz için... Maddeten ve manen yaşıyorduk kara kışı... İliklerimiz donuyor, içimiz yanıyordu...
“Yıldırımdan, tipiden, kasırgadan yılmayan tunç yürekli erler” olarak, o gün o tunç yüreklerinizin nasıl sızladığını; Ankara’nın o “karadan zifir kara” gününü, tekbîrlerinizle nasıl aydınlattığınızı hatırlıyor musunuz?.. Cenab-ı Hakk’a ruhunu teslim ettiği o gün, Ülkücü Hareket’in Bânîsi Son Başbuğ Alparslan Türkeş, şu veya bu sebeple ayrı kalmış, -Ahmet Turan Alkan dostumuzun kulakları çınlasın- her biri “yatağına kırgın birer ırmağa dönmüş” milyonlarca evladını, bütün ülküdaşlarımızı nasıl bir araya getirmiş, onların yüreklerinin toplu vurmasını nasıl sağlamıştı, unuttunuz mu?!..
Hepimiz, o matem gününde “bir olmanın, diri olmanın, iri olmanın” heyecanını da beraber yaşamamış mıydık?.. Meselâ, o günden bu güne Türkiye’nin üstüne çöken kara ufuklara çare olmaya çalışan biz bütün ülkücüler; cennetmekân İstiklâl Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un o muhteşem beytini, ruhumuza katık etmemiş miydik:
“Girmeden tefrika, bir millete düşman giremez,
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.”
Rahmeti beraber sağmalıydık...
Dâvâ arkadaşlarım, Başbuğ Türkeş bu millet için canını vermekten, kanını akıtmaktan çekinmeyen, “Türklük bedenini İslâmiyet ruhuyla süsleyen” bir ülkücü nesil yetiştirdi. O Türk Milliyetçileri’nin manevî babası, hocası oldu. Vefat ettiği haberi, bütün Türkiye’ye dalga dalga yayıldığında, “birlik rahmetini” de taşıdı gönüllere...
Dostlarım, her yıl olduğu gibi bu yılın 4 Nisan’ında, yarın da sizlerle beraber onun Ankara Beştepe’deki kabri başında olmalıydım. Cenab-ı Hakk’a beraberce açmalıydık ellerimizi ve yine gökten rahmet sağmalıydık Başbuğumuz ve bütün şehitlerimiz için...
Maalesef, bizim mayamızı Ülkücülükle, vatan sevgisiyle, imanla yoğuran sevgili babam Ömer Kabaklı, yarın İstanbul’da, çilekeş kalbiyle ilgili önemli bir operasyon geçirecek. Eminim ki Başbuğum hayatta olsaydı; “Evladım, benim 50 yıllık dâvâ arkadaşım Ömer Kabaklı’nın yanında, hizmetinde kal” buyururdu. Başbuğum’un kabri başında toplanacak onbinlerden ve onu dûalarla anacak milyonlardan ve bütün okuyucularımdan, babam için de dûa bekliyorum kardeşlerim...
Azîz ülküdaşlarım, Türkiye’nin ufkunda yine katran karası bulutlar dolaşıyor. Gün, Başbuğumuzun manevî huzurunda birleşme, bütünleşme günüdür. Gün, yine gökten birlik rahmeti sağma günüdür. Bu kutlu günde sayın ki Başbuğ Türkeş hepimize sesleniyor:
“Evlatlarım, bütün Milliyetçiler, Ülkücüler birleşiniz!..”