Baymirza Hayit’in Vefatı
Oğuz Çetinoğlu 01 Ocak 1970
Türkistan dâvâsının önderlerinden, âbide şahsiyet, asker ve siyâsî yönlendirici, Türklük mücâhidi ve bilim adamı Dr. Baymirza Hayit, yaşamakta olduğu Almanya’nın Köln şehrinde, 89 yaşında Hakk’a yürüdü. Doğumu: Özbekistan’ın Fergana Vâdisi’ndeki Namangan Vilâyeti’ne bağlı Yargorgan Köyü, 17 Aralık 1917.
Rusya’da Komünist İhtilâli’nden 2 ay sonrasında dünyaya geldi. Çar taraftarları ile Komünistler arasında iç savaşlar devam ediyordu. 1923’lü yıllarda Baymirzanın ilk eğitim hayatı Mahalle Mektebi’nde din eğitimiyle başlar. Bir yıl sonra Cedit Mektebi’ne yazılan Hayit, okulun dördüncü sınıfında Naman-an Vilâyeti Talim Terbiye Teknikleri Okuluna geçti. Yazmaya ve okumaya son derece meraklı olan Hayit’in ilk yazıları, okulun duvar gazetesi olan Bizim Fikir’de yayınlandı.
Bu yıllarda; Çarlık yönetiminin sona ermesinden yararlanan Türkistanlılar, Hokand Muhtar Hükûmeti, Alaş Orda Muhtar Hükûmeti, Buhara Halk Cumhuriyeti ve Harizm Halk Cumhuriyeti gibi otonom idareler kurdular. Bu idâreler uzun ömürlü olamadı. Kızıl Ordu birkaç yıl içerisinde her birinin topraklarını işgal etti. Hemen ardından millî mücâdeleler başladı. Bu mücâdeleler 1935’lere kadar devam etti. Baymirza Hayit, böyle bir ortamda yetişti. Gençlik yıllarında millî mücadelenin önemli şahsiyetleriyle tanışma ve onların sohbetlerine katılma imkânı buldu.
Okuldaki sosyal faaliyetlerde devamlı olarak göze batan Baymirza Hayit, Türkistan milliyetçi aydınlarından olan Süleyman Çolpan, Gafur Gul am, Safizade ve Refik Mümin’le tanıştı. Ceditçi ve Türk-birlikçi aydınların, toplandığı Çınaraltı kahve muhitinde Usta-Çırak usulüne göre Hayit edebiyat ve musıkî sohbetlerine katıldı.. Çınaraltı muhiti, Hayit’in daha sonraki yıllarını mânâlandıracak olan tarih ve millet şuuru almasının yanında yol, yordam, usûl erkân öğreten ikinci bir okul vazifesini görmüştür.
Bulunduğu çevre sebebiyle daha genç yaşlarda Türkistan ve Türkistan’ın istikbâli ve istiklâli fikri, beyninin en ücra köşesine kadar işlemişti. İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasından sonra 24 Aralık 1939’da kendisi Sovyet Ordusu’nda buldu. Almanlarla savaşmak üzere Polonya’ya gönderildi. 4 Temmuz 1941’de Beyaz Rusya’da Almanlara esir düştü. Esaret hayatı büyük bir macera içerisinde geçti. Birkaç defa ölümle burun buruna geldi. 1942 Martında Almanlar tarafından oluşturulan Türkistan lejyonunda göreve başladı.
1943’te kazanmış olduğu yüksek okul imtihanı ile önce Andican Vilâyeti Ziraat-Sulama Okulu’na, ardından Hokand vilâyetindeki Tıp Fakültesi’ne girdiyse de, bu okullara bir türlü ısınamamıştır. Bu okulları bırakıp, Türkistan Sovyet Muhtar Cumhuriyeti’nde 1920-1921 yılları arasında Savunma Bakanlığı yapmış Ustubayev vasıtasıyla Taşkent Üniversitesi’nin Tarih Fakültesi’ne kaydoldu. Bu okuldan 1937’de mezun oldu. Okul yılları boyunca, yaz tatillerinde kolhozlarda çalışırken, Stalin diktasının en acı örnekleriyle karşılaştı.
Tam hayatını düzene koymuşken, askere alındı. Cepheye gitmeden on beş gün önce annesinin ısrarıyla Tohtahan adında bir kızla evlendi. Hayit, bir daha eşini göremediği gibi, ondan olan çocuğunu da tam elli iki yıl sonra görebildi. Kızıl Ordu’ya teğmen rütbesiyle katıldı. Polonya cephesinde Çijov şehrine geldi. Savaş içinde tankçı sınıfı kursuna tâbi tutuldu. Polonya cephesinde savaşa katıldı. Almanlarla yapılan savaş esnasında Beyaz Rusya’nın Slutsk şehri yakınlarda, 1941 yılında Almanlara ikinci defa esir düştü. Alman esir kamplarında uzun ve son derece ağır şartlar altında ölümü bekliyordu ki, 1945’de Almanların yenilmesiyle kendisi ve arkadaşları için yeni bir mâcera başladı. Almanlar safında savaşan lejyonların mensupları Sovyetlere iade edilmeye başlandı. Bu bir bakıma ölüm demekti. Bu ölümden Türkistan Türkçülerinden olup 1920’lerde Rusya’dan kaçan, Paris’e yerleşen Mustafa Çokay’ın yardımıyla kurtuldu.
1947’de Münster/Westfalen Üniversitesi’nin Felsefe Fakültesi’ne yazılan Hayit, bundan böyle hayatını vakfedeceği Sovyet araştırmalarıyla, Sovyetler Birliği içindeki Türk halklarının siyasî tarihî ve dinî meseleleri üzerine çalışmaya başladı. 1950’de parlak bir dereceyle, hazırlamış olduğu Türkistan Hokand ve Alaş Orda Millî Hükümetleri adlı teziyle felsefe doktoru unvanını kazandı. 5 Ekim 1950 tarihinde kendisini ölümüne kadar hem maddî hem de manevî yönden destekleyecek olan Dr. Ruhth Hanımefendi ile evlendi.
Dr. Hayit, evliliğinden sonra kendini tamamen ilme ve Türkistan davasına verdi. Bütün hayâli Türkistan’ın bir gün bağımsızlığına kavuşmasıydı. O âdeta esir Türkistan’ın hür dünyadaki sesiydi. Elli altı yıllık evliliğinde gelir getirici bir işte pek fazla çalışmadı. Daha çok eşi Ruth Hanım evi geçindirdi. Her bakımdan onun destekçisi oldu. Dr. Baymirza Hayit, kısa süren bir hastalık döneminden sonra Rahmet-i Rahman’a kavuştu. Köln şehrindeki Din Hizmetleri Ataşesi Hasan Çınar’ın kıldırdığı cenaze namazından sonra Köln-Merheim Askerî Mezarlığı’na götürülen tabutu gözyaşları içinde, içlerinde Almanların da bulunduğu bir kalabalık tarafından, İslâmî usûllere göre defnedildi. Türkistan’dan getirilen topraklar mezarına serpilirken Özbekistan’da da aynı anda gıyabî cenaze namazı kılındığı öğrenildi.
***
Dr. Hayit, kendisini Türkistan dâvasına adayan nâdir şahsiyetlerden birisidtir. Hayatının en az 60 küsur yılını Türkistan konusunda ilmî çalışmalar yaparak geçirmiştir. İlk eserini 1942 yılında neşretmiş, sonrasında birbirinden kıymetli 14 kitap daha yazmıştır. Dünyanın bir çok ülkesinde düzenlenen kongre, sempozyum ve konferanslara katılmış, Türkistan ve Türk Dünyasının meselelerini dile getiren bildiriler sunmuştur. Milletlerarası birçok dergide yüzlerce makalesi yayınlanmıştır.
Şu anda dünya üzerinde gelmiş geçmiş ilim adamları içerisinde, Türkistan konusunda Hayit Bey’in yazdıklarının yarısını dahi yazabilen ikinci bir kişi yoktur. Umulur ki, Türkiye başta olmak üzere, bütün Türk Dünyası’nda Dr. Hayit’in bütün eserleri tercüme edilerek yayınlanır ve okuyucuların istifadesine sunulur.