« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

02 Kas

2020

Unutulan Kırım

Prof. Dr. Nadir Devlet 01 Ocak 1970

Cengiz'in torunu Batu Han tarafından kurulan ve bütün Rusya'ya hâkim olan Altın Orda'nın dağılması esnasında, 1441 yılında ortaya çıkan Kırım Hanlığı, Osmanlı tarihinde yer tutar.

1475 yılında esir düşürülen I. Menğli Giray, Osmanlı'nın hükümdarlığını kabul ederek tekrar tahta geçirilir.

Bir hayli özerkliklerle donatılmış olmasına rağmen padişahın emirlerini yerine getirmek, seferlere asker vermek, onun emri ile Ukrayin ve Ruslara seferler düzenlemek gibi sorumlulukları vardır.

1450-1586'da 86 bin, 1600-1647'de 70 bin ve mesela 1769'da Osmanlı-Rus Savaşı esnasında, son ve en büyük baskında 20 bin köle, ganimet olarak Kefe Limanı'na getirilmişti.


Osmanlı padişahları "Han" unvanını Kırım'dan alırlar. Çünkü Türklerde Hanlık gibi bir unvan yoktu ve ancak Cengiz soyundan gelenler kullanabilirlerdi.

Örneğin Timur, Han unvanı kullanamamıştı. Neticede vasal olan Kırım Hanları bir seferinde hain de ilan edilmişlerdir.

Kırım Hanlarını İstanbul belirlerdi. Osmanlı tarihinde ilginç olarak Tatar ve Arap ihanetinden bahsedilir. Mesela Bayezid'i yenen de Timur'un emrindeki Kara Tatarlardır.

Tarihin hafızası düşmanları unutmamaya hizmet eder. Düşman ise kimdir?

Ülkenizi işgal eden, malınızı mülkünüzü gasp eden, yakınlarınızı katleden, sizi sürgüne yollayan, haksızlık eden kısaca yaşama şansınızı daraltan ve tanımayanlardır.

Ancak oturduğunuz ülkenin önceki sahipleri sizi ilgilendirmez.


1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile İstanbul, Kırım'ın bağımsızlığını kabul etti. Sonuçta II. Katerina, 8 Nisan 1783'te Rusya'nın, Kırım, Kuban ve Taman yarımadasını ilhak ettiğini açıklayan bir beyanname yayımladı.

İşte Kırım Tatarları için büyük felaket böylece başlamış oldu.


Alan Fisher'in tahminine göre, 1785-1788 arasında yaklaşık 100 bin Kırım Tatarı anavatanını terk etti. Bunu 1802-1803, 1812-1813 ve 1830'lu yıllardaki dalgalar takip etti.

1802-1803 dalgası hariç tutulursa, bu göç dalgalarının Osmanlı-Rus harplerinden hemen sonra vuku bulması dikkat çeker.


En büyük göç dalgası 1853-1856 Kırım Harbi'nin müteakip on yıl içinde oldu. 1856'da müttefiklerce işgal edilmiş bölgelerdeki Kırım Tatarlarından on bin kadarı da Müttefik orduları Kırım'dan çekilirken onlarla birlikte vatanlarını terk ederek Osmanlı topraklarına tahliye ve iskân edildi.

Ancak bu ilk kafileler birkaç yıl sonraki muazzam dalgaların sadece habercisiydi.


1860'da ve (giderek azalmak kaydıyla) onu takip eden birkaç yıl içinde en az 182 bin Kırım Tatarı sefilane şartlar altında Türkiye'ye gitmek üzere Kırım'ı terk etti.

1874, 1890 ve 1902'de yeni göç dalgaları olduysa da bunların sayıları yüz binlerle değil, on binlerle ifade olunuyordu.

Osmanlı topraklarına 1 milyon 800 bin Kırım Tatarı göçtü diye tahmin ediliyor.


Bolşevikler yarımadada 1921'de Kırım Sovyet Sosyalist Özerk Cumhuriyetini kurdular. Sayıca az olmalarına rağmen onlara bir takım kültürel haklar verdiler. Bu belki de onlar için en iyi dönem oldu.

Fakat 16 Kasım 1941'de Kırım'ı Almanlar işgal etti. Bu onlar için hiç de hayırlı olmadı. Çünkü 5 bin Kırımlı'yı milis olarak işe aldılar ve onları Sovyet partizanlarına karşı kullandılar.

Binlerce kişiyi ise Almanya'da fabrikalarda çalıştırmak için götürdüler. (Ostarbeiter)


10 Nisan 1944 - 18 Mayıs 1945'te Sovyetler Ordusu Kırım'ı tekrar işgal etti. İşte Kırım Tatarları için tekrar kara günler başladı.

18 Mayıs 1944 tarihinde tüm Kırımlılar, Almanlarla iş birliği yaptıkları gerekçesi ile bir gecede topyekûn sürgüne uğradılar.

Hayvan katarlarında aç-susuz haftalarca yol aldılar. Yalnız ölülerini vagondan atmaya izin vardı. Toplam 195 bin çocuk, yaşlı, hasta sürgün edildi.

Başta Özbekistan olmak üzere, Kazakistan'a ve diğer bölgelere sürüldüler. Yüzde 45'i sürgün esnasında susuzluk, açlık ve hasatlıklardan öldü.


Dördüncü darbe ise bir kısmının sürgün yerlerinden 1980 sonu 1990 başı yavaş yavaş Kırım'a dönmelerinden sonra yaşandı.

Dönüş yolunu, ömrünün yarısını Sovyet hapislerinde geçiren Mustafa Cemil Kırımoğlu gibi şahısların mücadelesi açtı.


1954 yılında Ukrayna'ya devredilen bu yarımada 16 Mart 2014'te yapılan referandum ile Rusya'ya katıldığını ilan etti. 17'sinde de Putin bu katılmayı onayladı.

Kırım Tatarlarının bütün hakları ellerinden alındı, Kırımoğlu ve arkadaşları Kiev'e kaçmak zoruna kaldı.


Dünya ve Türkiye bu ilhakı tanımadı; ama değişen bir şey de olmadı. Çünkü bunun örnekleri çok.

Çin, Doğu Türkistan ile Tibet'i ilhak etmişti. Rusya'nın bu yüzyılda ilhak ettikleri sayıca fazla. İsrail de Filistin'in belli kısmını işgal etmiş bulunuyor. Kısacası hayatta da diplomaside de kim güçlü o haklı kuralı geçerli.


Dünyada Kırım Tatarlarının en fazla olduğu ülke Türkiye. Yüzlerce dernekleri ve federasyonları var.

Kırım'daki soydaşları için en fazla yaptıkları veya yapabildikleri kurban bayramlarında orada kurban kesmekti.

İş yeri açmak, oradakilere kredi vermek veya Yahudilerin yaptığı gibi Kırım'a yerleşmeyi kimse göze alamadı.

Çünkü Kırım tarihî bir hayaldi ve Kırım Tatarları Türkiye'ye tamamıyla entegre olmuşlardır.

Onların Kırım Hanlığını canlandırmak gibi hayalleri, rüyaları olamaz. Böylece Kırım da unutulanlar kategorisine girdi.

Ziyaret -> Toplam : 125,16 M - Bugn : 46657

ulkucudunya@ulkucudunya.com