Yeni terör çağının habercileri: Özel Askeri Şirketler
Ufuk Bal 01 Ocak 1970
Özel askeri şirketler geçtiğimiz yıllarda gündemin sıcak konulardan biriydi. Amerika bu şirketleri Irak ve Afganistan’da bolca kullanınca Batılı akademik dünya tartışmaların da etkisiyle bu konu üzerinde ciddi çalışmalar yürüttü. Ancak Irak ve Afganistan çatışmalarının gündemden düşmesi ve bu şirketlerin de artık karanlığa çekilmesiyle özel askeri şirketler konusu eski önemini kaybetti.
Batılı akademisyenler için konu gündemde olmasa da dünyanın dört bir yanında özel askeri şirketler ve paralı askerler “işlerini” devam ettiriyorlar. Bazen darbe yapıyorlar2, bazen şehir savaşlarında düzenli ordulara destek veriyorlar, bazen doğrudan cephe tutuyorlar, bazen zengin iş adamlarını çatışma bölgelerinde koruyorlar. Özetle bu şirketlerin verdikleri hizmet bitmiyor.
Bu şirketlerin neden giderek güçlendiğini, neden neredeyse her silahlı yapının bir özel askeri şirkete dönüştüğünü irdelememiz gerek. Böylece bu fenomeni daha iyi anlayabilir, yarattığı yeni güvenlik risklerini daha kolayca ortaya koyabiliriz.
Şirketler ve Paralı Askerler
Genel algılar şirketlerin hepsini paralı asker olarak tanımlıyor. Ancak burada gerçekçi bir kategorizasyona ihtiyaç var. Bu bakımdan yapılması gereken bir kümelendirme var: özel askeri şirket ve paralı askerler. Her özel askeri şirket bir “paralı askerlik” şirketi değil. Ancak paralı askerlik hizmeti veren her şirket bir özel askeri şirkettir.
Örneğin Amerikan ordusu için Afganistan’da kuru temizleme ihalesi alan, çalışanlarına gerektiğinde kamuflaj giydirip ihale şartnamesine göre kuru temizleme hizmeti veren bir şirket, bir özel askeri şirkettir. Ancak paralı askerlik hizmeti vermez. Bunlar çok geniş bir kavramsallaştırma ile ‘yüklenici’ olarak anılırlar.
İkinci türden şirket ise paralı askerlik hizmeti verenler. Bu meslek birçok araştırmacıya göre dünyanın en eski ikinci mesleği. Tarihi savaşlar kadar eski. Otorite ile ilişkilerin biçimine göre değişen yapısı ile Orta Çağ’ın son dönemlerine kadar süren paralı askerliğin sonunu ise Fransız Devrimi getiriyor. Fransız Devrimi’nin ardından formel bir biçim alan devletin yurttaşlar ile ilişkisinin düzenlenmesi sonunda ortaya çıkan ‘vatandaş orduları’ ve devlet ile vatandaş arasındaki ortak sorumluluklar üzerine kurulan ‘zorunlu askerlik’ kurumu paralı askerlik mesleğini zayıflattı. Bunların yanı sıra teknolojik gelişmelerin de etkisiyle – menzil hattının genişlemesi, ateş gücünün yükselmesi, lojistik ve intikallerin değişmesi vb. gelişmeler- paralı askerler artık pahalı bir araca dönüşmüştü. Sonuçta savaş bir maliyet hesabıydı.
Bu değişim nedeniyle son iki yüzyılda paralı askerler nadir görüldü. Tarih boyunca savaş alanlarını iyi eğitilmiş ve ömrünü bu işe adamış profesyoneller domine ederken geçtiğimiz yüzyılın ve dünya tarihinin en büyük iki savaşında ana aktör “kanun zoru” ile askere alınmış vatandaşlar, sıradan insanlardı.
Fakat artık paralı askerler geri döndü. İlk çağlardan Orta Çağ’ın sonuna kadar savaş sahalarını domine eden profesyonel savaşçılar yahut nesillerdir savaşan ailelere mensup soyların temsilcileri, kendi ekipmanları, taktikleri, ‘iş bağlantıları’ ve savaşçılarına sahip olan paralı askerler geçirdikleri değişimle savaş sahasına yeniden girdi. Fransız Devrimi’yle başlayan ara, ulus-devletin verdiği kısa mola bitti.
Alıştığımız Düzen: Vatandaş Orduları
Paralı askerleri kitlesel şekilde tarih sahnesinden yaklaşık olarak iki yüzyıl için indiren Fransız Devrimi ve sonraki gelişmelerin getirdiği yasa düzeni idi. Fransız Devrimi ile kurulan cumhuriyet Orta Çağ’ın bağlılık ilişkisini herkes için genel geçer bir yasaya bağlamıştı: Vatandaşlık. Artık bağlılık bir derebeyine, bir şövalyeye yahut başka bir güç odağına değildi. Devlet yasa, adalet ve zorun tekeli haline gelmiş, böylece değişen bağlılık biçimi yeni bir ordu doğurmuştu: Vatandaş orduları.
Bu yasal bağlayıcılık beraberinde hakları, haklar ve sorumluluklar da beraberinde askerliği getirdi. Charles Tilly ve Eley’in de belirttiği gibi, askere alma hem bir “zor” kullanma işidir5 hem de askere gelmiş kişi artık bir vatandaş, cumhuriyette bir paydaştır ve belli haklara sahip olur.
Değişimin başlangıcı: İkinci Dünya Savaşı ve Sonrası
İlk çağlardan burjuvanın iktidarı ele geçirdiği modernleşme dönemine kadar savaşlar ve askerlik siyasi bir statü ve gücün olmazsa olmazıydı. Ancak yasa ve vatandaşlık döneminde artık geniş kitlelerin de statüleri söz konusuydu. Görece demokratikleşme ve iletişim araçlarının yaygınlaşması toplumsal kritik konular kamuoyunun rızasını zorunlu kılıyordu. Bu durum bir bakıma vatandaş ordularını kamuoyu rızasının de-facto bileşeni haline getiriyordu. Ancak bu rıza süreci her zaman işlemiyordu.
Vietnam Savaşı esnasında da tam olarak bu oldu. Amerikan kamuoyu artık zorunlu askerlik istemiyordu. Amerikan şehirleri ayrımcılığın politik sonuçlarını huzursuzluk olarak öderken, İkinci Dünya Savaşı sonrası ekonomik rüya bitmişken Amerikan kamuoyu, dünyanın öteki ucunda Birleşik Devletleri’n resmi olarak tarafı dahi olmadığı bir savaşın içinde olmak istemiyordu. Bu hareketler sonunda ABD’de ve bazı Kıta Avrupası devletlerinde zorunlu askerlik çok geçmeden kaldırıldı.
İşte bu hareketler sonunda ABD’de ve bazı Kıta Avrupası devletlerinde zorunlu askerlik çok geçmeden kaldırıldı. Ancak “egemen” olmak bir askeri güç işiydi.
Amerikan ordusunda zorunlu askerliğin kaldırılmasından sonra kitlesel ordu hareketleri için ciddi bir insan sorunu yaşanmaya başladı. İkinci Dünya Savaşı ve ardından gelen çaıtşma ortamlarında ordu büyümüştü. Operasyonel olarak dünyanın çeşitli bölgelerinde yaygın durumdaydı. Ancak zorunlu askerliğin kaldırılması bir insan kaynağı krizine neden olmuştu. Ortaya çıkan bu insan kıtlığına dahiyane bir çözüm geliştirdi. Muharip unsurları daha elit hale getirdi. 1960’larda yeşil bereliler olarak bilinen özel kuvvetler doğdu. Deniz piyadelerinin boyutu küçüldü ve yine deniz piyadeleri içinden nokta atışı operasyon yapabilecek elit unsurlar yaratıldı.
Sonuç olarak muharip işgücü “profesyonel” askerler içinden yetişen elit ama vurucu gücü yüksek birliklere devredildi. Destek hizmetleri de sivil ve özel yüklenicilere ya da başka bir deyişle özel askeri şirketlere devredildi. Geçmişte zorunlu askerlerin yürüttüğü işler artık ihaleleri kazanan taşeron şirketler tarafından icra edilmeye başlandı.
Lojistiğinden temizliğine dev organizmalar olan ordular, askerliğin gönüllük esasına göre yapılmasıyla birlikte destek hizmetlerinde sorunlar yaşamaya başladılar. Ayrıca dönem dönem üst düzey komutanların dilinden medyaya da yansıdığı gibi, “çok da cazip olmayan destek hizmetleri” gönüllülerin iştahını kabartmıyordu.9 Hatta yıllar sonra özel askeri yüklenicilerin pazarda hızla büyüdükleri 2001-2006 yılında Savunma Bakanlığı görevini yürüten Rumsfeld’in ifadesine göre, askerlerin savaşmaya odaklanabilmesi için destek görevlerini başkalarının yürütmesi gerekiyordu.10 Öyle ki Rumsfeld döneminde Amerikan ordusu için “McArmy” ya da McMilitary11 gibi ifadeler dahi kullanıldı. 12
Soğuk Savaş Sonrası
Zaman içerisinde orduyu oluşturan üç unsurdan biri olan para, yani orduların bütçeleri, kamuoyu ve siyasetçiler tarafından hedef alındı. Özellikle Soğuk Savaş’ın bitmiş olması “ordulara ayrılan paranın artık sonuna geldik” yönündeki söylemleri güçlendiriyordu. Sorgulanmayan, sınırsız güvenlik harcamaları dönemi bitmişti. Mevcut elit muharip birlikleri yetiştirip donatmak, dünyanın dört bir yanında hassas çevrelerde savaştırmak artık hem siyasi olarak gereksizdi – düşman yenilmişti – hem de ciddi bir maliyet haline gelmişti.
Örneğin 2017 yılında çıkan bir habere göre13 bir yeşil bereli askeri eğitmek aşağı yukarı bir buçuk milyon dolara mal oluyordu. Haberde görüşüne yer verilen özel kuvvetler emeklisi Tuğgeneral Russell Howard’a göre bu kimseler “milli servetin” birer parçasıydı.
Yükselen tek maliyet tabii ki bu değildi. Artık uzak diyarlarda hayatını kaybeden her bir asker, kamuoyunda giderek büyüyen tepki anlamına geliyordu. Askeri müdahalelerin siyasi faturası bu yüzden giderek kabarıyordu. Hem muhafazakâr hem de liberal kanattan siyasetçiler Atlantik’in iki yakasında, müdahaleleri çeşitli sebeplerden eleştiriyordu. İşte bu ortamda paralı askerlik hizmetini veren özel askeri şirketler tekrar ortaya çıkmaya başladı. Yazının başından beri cevap aradığımız “neden şimdi” ve sorusunun cevabı, işte burada.
İşte bu ihtiyaçlar, bu spesifik zamanda, Soğuk Savaş sonrasında; bu spesifik ülkelerde, ABD ve Birleşik Krallık’ta, geçmişte savaş alanlarına hükmetmiş paralı askerliği, para karşılığında savaşan kimseleri hayata döndürdü. Sektörün öncülerinden Executive Outcomes 1989 yılında, 14 Sandline International ise hemen birkaç yıl sonra kuruldu.15 Academi olarak bilinen, askeri şirketlerin en ünlüsü Blackwater 1997 yılında kuruldu.16
Küçülerek profesyonelleşen askeri operasyon unsurları, yüksek askeri bütçelerin tartışıldığı bir dönemde, zengin ülkelerin sınır ötesi operasyonlarının gerçekleştiği Orta Doğu veya Afrika ülkelerinde geçmişte savaş alanlarına hükmetmiş paralı askerliği hayata döndürdü. Sürpriz olmayan bir şekilde bu şirketlerin hepsi hayatları çatışma bölgesinde, nokta atışı operasyonlarda geçmiş, çok iyi eğitimi ve işi savaşmak olan eski özel kuvvetler unsurları tarafından kurulmuştu.17
Demir perdenin batısında ordular ve askerlik dönüşüm geçiriyordu. Soğuk Savaş’ın ardından Rusya’da da benzer çözümlere mecbur kaldı. Vladimir Putin’in iktidarı ile yeniden küresel bir güce dönüşen Rusya özel askeri şirketlere, daha doğrusu paralı askerlere ihtiyaç duyduğunu fark etti.
Rusya’nın paralı askeri şirketlere yönelik ihtiyacı ise askerliğin maliyetinden değil amaçladığı dış politikanın tartışmaya açılması durumunda karşılaşacağı zorlukları hafifletmekten yani meşruiyet sorunundan kaynaklanıyor. Artık gücünü başka ülkelerde ortaya koymak isteyen Rusya bunu kendi ordusuyla kısıtlı bir çerçevede yapabiliyordu. Ancak Rusya geçmişten dersler çıkardı ve dış politika doktrinleri çerçevesinde paralı askerleri kullanmaya başladı.18 Bu sektörde kazanç gören iş adamlarının da etkisiyle Rusya’da altyapı oluştu. Bugün en meşhuru Wagner olan paralı askerlik şirketleri ortaya çıktı.19 Böylece Rusya, dış politikasını paralı askerlik şirketleri aracılığıyla daha etkin bir şekilde uygulayabilecek veya uluslararası hukuk alanında bu konu ile ilgili boşluklar sayesinde süreçleri zorlayabilecekti.
Bugün Rus askeri şirketleri birçok kıtada hizmet veriyor. Venezuela’da Maduro’nun hizmetindeler.20 Afrika’da birçok siyasi otorite için koruma sağlıyorlar ve kimi krizlere müdahil oluyorlar.21 İdlib’de ve Libya’da Türk ordusu ve Türkiye destekli kuvvetlerin karşısında Wagner ve diğer özel Rus unsurları bulunuyordu.22
Paralı askerlerin ekmek kapısı: Güçsüz Devletler, Paralı Askerler, Sürekli Krizler ve küresel zenginler
Peki nereye gidiyor bu özel askeri şirketler? Daha neler yapabilecekler? Aslında bugün bu sektörün geçirdiği dönüşüm bize ipuçları veriyor.
Bu şirketler artık ABD, İngiltere ve Rusya gibi “ana iş sağlayıcıları” olan ülkelerin tekelinden çıkıyorlar. Kendilerine yeni işler bağlıyor, yeni krizlere müdahale ediyorlar. Bu fırsatlar da tabii ki daha güvenlik krizi yaşayan ancak çeşitli sebeplerden sorunlarını çözecek bir orduya sahip olmayan devletlerden veya güç odaklarından geliyor.
Örneğin Boko Haram’a karşı güçlükle mücadele eden ve içeride otoritesi de bu yüzden sarsılan Nijerya hükümeti, 2016 yılında Goodluck Jonathan’ın kararıyla terörle mücadeleyi paralı askerlere devretmeye karar verdi.23
Kaynakları zaten kısıtlı olan Nijerya için terörle mücadele edecek yetkinlikte muharip unsurlar yetiştirmek onlarca yıl ve yüzlerce milyon dolara gerektiriyordu. Üstelik Nijerya gibi politik otoritenin sallantıda olduğu ülkelerde güçlü askeri kurumlar tehdit olarak görülebiliyordu. Bu anlamda Nijerya’da orduya yapılacak yatırım hem bir riskti hem de işe yarayıp yaramayacağı veya yarasa bile ne zaman yarayacağı şüpheliydi.24
Nijerya tek örnek değil. Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Sudan, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Uganda en bilinen diğer örnekler. Aynı şekilde paralı askerlik hizmeti alan diğer otoriteler Venezuela’da, Suriye’de, Libya’daki çatışmaların tarafları.
Venezuela’da Maduro ve muhalifleri özel çözümlere başvurdular. Suriye’de Beşar Esed hem Rus hem İranlı şirketlerle çalışıyor. Libya’da hem Serraj hem Hafter paralı askerlerle birlikte savaşlarını yürütüyor. 25
Buradan çıkarılabilecek mesaj aslında net: maddi ve politik gücü düzenli ordunun maliyetini kaldıramayacak, bu orduya para ve insan sağlayamayacak olan sistemler ve orduyu kuvvetli kanunlar, yönetmelikler ve mahkemelerle denetleyemeyecek olan güç odakları için özel şirketler bir fırsat sunuyor.
Bu şirketler, belli bir meblağ karşılığında siyasi krizlere müdahil oluyorlar. Üstelik son derece iyi eğitimli hatta eğitimlerine milyon dolarlar harcanmış ve savaş atmosferinde yoğrulmuş savaşçıları çalıştırıyorlar. Ekipmanları güncel. Çatışma doktrinleri ise sürekli değişiyor.
Ancak ne olursa olsun paralı askeri şirketlerin temel motivasyonu olarak karşımıza para ve bu paranın kaynağı olan küresel istikrarsızlık ve bölgesel çatışma sahaları çıkıyor. Paralı askerlerin siyasi krizlere müdahalesi aslında siyasi krizleri de dönüştürüyor. Örneğin krizlerin derinliği ve süresi geçmişe göre büyük ölçüde uzamış durumda. Bu şirketler için krizler birer para kaynağı. Her biten kriz, biten bir iş demek.
2019 yılında Venezuela’da Maduro karşıtları darbe yapmak için bir Amerikan şirketinden yardım aldılar.26 Amaçları Maduro’yu öldürmek ya da Amerika Birleşik Devletleri’ne götürmekti. Ancak başarısız oldular.27
Libya’da da tıpkı Venezuela’da olduğu gibi krizin iki tarafı da paralı askerlere başvurdu. Serraj güçleri Hafter’in Rus, Sudanlı ve Çadlı paralı askerlerine karşılık Türkiye’nin desteklediği SMO unsurlarını savaştırmaya başladı.28
Buradan şu sonuç çıkabilir: profesyonel ve iyi eğitimli askerlerin iki tarafça da yoğun olarak kullanılması krizleri giderek derinleştirebilir ve açmaza sürükleyebilir.
Paralı askerlik hizmeti alan kimseler sadece devlet yöneticileri, muhalifler veya isyancı güçler değil. Benzer şekilde iş insanları ve ulus-aşırı şirketler de çeşitli çözümler için özel askeri şirketlere başvuruyor.
Örneğin Nissan CEO’su Carlos Ghosn, kanun kaçakçılığının ilginç öyküsüne müzisyen kılığına girmiş paralı askerlerden yardım alarak giriş yaptı.29 Ünlü işadamı Pablo Fidanza, Venezuela seyahatinde paralı askerler tarafından korundu.30 Ve büyük petrol şirketleri yıllardır zaten paralı askerler vasıtasıyla gemilerini koruyor.31
Bu çözümler şimdilik “koruma” seviyesinde. Örneğin yüksek riskli bölgelere seyahat ederken bir askeri şirketle anlaşıp güvenliklerini sağlıyorlar. Ya da bir şirket, güvenlik kurumlarına güvenmediği ülkelerde yaptığı yatırımları özel askeri şirketler aracılığıyla koruyor.
Terörle Terörlü Mücadele
Potansiyelleri, erişim ağları, yaygın işe alım usulleri ve sınır ötesi kabiliyetleri ve motivasyonları bakımından düşünüldüğünde paralı askerlik şirketlerinin önümüzdeki süreçte terör örgütlerinden ‘iş almasının’ önünde bir engel bulunmuyor. Tanımının taraflar açısından değişkenliği ve siyasal bir araç haline gelebilmesi nedeniyle paralı askerlik şirketleri için ‘terör piyasası’ oldukça cazip bir müşteri potansiyeline sahip.
Yine de kavramsal ve siyasi tartışmaları girmeden, terör örgütlerinin bu şirketlerin gelecekte potansiyel müşterileri olabileceğini söylemek için elimizde göstergeler mevcut.32 Örneğin YPG’ye eğitim veren Rus ve Amerikalı unsurlar aslığında bu trendin küçük bir habercisiydi. Daha sonra medyaya YPG tarafından kiralanan birtakım paralı askerlik şirketiyle ilgili iddialar çıktı. Hatta Anadolu Ajansı’nın detaylı dosyasına göre Castle International, YPG ile yaptığı sözleşmeye sitesinde açıkça yer vermişti. 33 Konunun önde gelenlerinden Sean McFate’e göre terör örgütleri zaten paralı askerlerden yararlanıyorlar.34 Avustralyalı paralı askerler, katıldıkları bir televizyon programındaki ifadelerine göre “savaş lordlarının” yanında yer aldılar.35
Henüz 2001 yılında BM özel raportörü Enrique Bernales Ballesteros, paralı askeri şirketlerin terör eylemlerinde ve bağımsızlık hareketlerinde yer aldığının altını çizmişti.36 2001 yılından beri bu tehdit küçülmüş değil. Aksine sektörün büyümesiyle birlikte paralı askerlik hizmeti veren şirketlerin sayısı da arttı. Bugün Suriye’de Esed için savaşan onlarca özel askeri şirket olduğu tahmin ediliyor.37 Aynı trend savaşın diğer kanadında da mevcut. En bilinen örnek ise Malhama Tactical. 2015 yılında kurulan Malhama Tactical için batılı çevreler Cihad’ın Blackwater’ı diyor.38
Sektörün arz tarafında yaşanan bu çeşitlilik, şüphesiz talep tarafında da kendine karşılık buluyor. Terör örgütleri paralı askerlerle savaşmayı daha kârlı görüyor. Daha iyi savaşan bu kimseler terörün toplumdaki insan kaynağını ve popülaritesini de kayıplar yoluyla kaybetmesinin önüne geçiyor.
Terör ve özel askeri şirketler ilişkisi tek taraflı değil. Terör nasıl özel askeri şirketlere başvuruyorsa, özel askeri şirketler de teröre başvurabilir. 2001 yılında BM özel raportörü Ballesteros’un uyarıları bunun bir örneğiydi. Ancak ilişkinin bu yönü sadece bununla sınırlı değil. Devlet dışı silahlı aktörler de özel askeri şirketlere dönüşebiliyorlar. Suriye Milli Ordusu, bunun en net örneği. Özgür Suriye Ordusu ismiyle Suriye’nin kuzeyinde örgütlenen grup Türkiye’nin aracı olmasıyla Libya’da para karşılığı savaşıyor. 39 Karabağ’da da var olduklarına dair iddialar var.40 Ve gelecek bir krizde Afrika’nın iç kesimlerinde bir şehrinde olmayacaklarının garantisi yok.
Bu durum şiddetin tekelini devletlere bağlayan bir bakış açısı üzerinden ele alındığında aslında bir terör çağına işaret ediyor. Daha açık konuşmak gerekirse, parasını veren herkesin darbe yapabildiği, suikast düzenleyebildiği, bombalı eylem yapabildiği yeni bir çağa işaret ediyor. Afrika’da yeni bir hükümetle çalışmak istemeyen büyük bir şirket, bu “küçük pürüzü” ortadan kaldırmak için özel askeri şirketlere başvurabilir. 2004 yılında Ekvator Ginesi’nde düzenlenen ancak başarıya ulaşamayan darbe girişimi aslında tam olarak bu fikrin vücut bulmuş haliydi. Sandline International ile anlaşan İngiliz petrol zenginleri, muhalif lideri iktidara getirerek varlıklarını sürdürmek istemişlerdi.41
Bu bağlamda düşünüldüğünde, özel askeri şirketlerin terörün bir aracı haline gelme ihtimallerinin hiç de azımsanmayacak boyutta olduğu söylenebilir.
Quo Vadis?
Bütün bu olan bitenleri düşününce gelecek hakkında karamsar tahminler yürütmek mümkün. Ancak bütün bu olanlar tarihte ilk defa gerçeklemiyor. Dünya esasında Fransız Devrimi’nden önce büyük ölçüde böyleydi. Devletin şiddet tekelini kontrol etmediği veya devrettiği her ortam, güvenliğin büyük bir tehdit aldığında olduğu türden bir ortamdı. Can ve mal güvenliği, ticaretin seyri hep muallaktaydı.
Güvenlik insanların en temel ihtiyaçlarından birisi. Ancak büyük uzmanlık ve deneyim isteyen bir alan olduğundan profesyonellerin tarih boyunca hep daha başarılı olduğu bir alan aynı zamanda. Bu yüzden gelecekte de güvenliğin olabildiğince profesyonellerce icra edileceği beklenebilir.
Bu bildiğimiz anlamda devlet, vatandaş, terör ve güvenlik ilişkilerini değiştirecektir şüphesiz. Belki gelecekte büyük şirketlerin özel askeri şirketler yordamıyla siyasi sahnede etkili olabilecekleri anlamına dahi gelebilir.
Hem Ekvator Ginesi örneğinde bahsedildiği gibi politik hedeflerine bu şirketler aracılığıyla ulaşabilirler hem de devletleşebilirler. Bu yüzden hem eski bir paralı asker olan hem de bu konuda akademik çalışmalar yürüten Sean McFate için 21. yüzyılın en büyük güvenlik tehdidi, paralı askerlik hizmeti veren özel askeri şirketler.42
Weberyen bir tanım yapar, devletin alamet-i farikasının “şiddet tekelini elinde bulundurmak” olduğunu söylersek gelecekte farklı devlet anlayışları görebileceğimiz ihtimalini de söylemek gerekir. Belli bir toprak parçasına hükmetmeyen, sadece “vatandaşlık” anlayışı üzerinde şekillenmiş, hukukunu ve pasaportunu “satan” bir tür “şirket devletler” dahi görmemiz sürpriz olmayacaktır.
Belki de Fransız Devrimi’nden beri yaşadıklarımız bir istisnalar devriydi ve bitti. Şimdi önümüzde bu şirketlerle ilgili ciddi sorular var. Haklarındaki hukuki düzenlemeler bu kadar yetersizken terörle birlikte iş yapmalarından, kendi dış politikalarını gütmelerinden onları kim alıkoyacak? Dünya yeni bir terör çağına hazır mı?