« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

02 Kas

2020

MHP, CHP, AKP ve İYİ Parti aslında tek bir partidir

Kemal Üçüncü 01 Ocak 1970

Batı Türk devletinin Türkiye Cumhuriyetinin 97. kuruluş yıldönümü kutlu olsun.

Bu vesileyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, kuruluşa hizmeti geçmiş bütün kadroları rahmet ve minnetle yad ediyorum.

Cumhuriyeti kuran kuşak Tanzimat’la başlayan aydınlanma, modernleşme sürecinin bir ürünü olarak Yeni Osmanlılar, Jön Türkler, ITC ve Kuva-yı Milliye birikimine yaslanır.

Bu kuşak Aydınlanma hareketi, Burjuva demokratik devrim süreci ve Fransız İhtilali’nin eşitlik, adalet, hürriyet ilkelerini benimsemiş halkçılığı ve kamuculuğu ilke edinmiş bir siyasal bilince sahiptir.

Bu sayede Türk İktisat Tarihin en parlak başarıları Atatürk döneminde alınmıştır. O dönemin Atatürk CHP’si sanıldığı gibi solda değildir. Aydınlanma ve ihtilal-i kebirin kurucu değerlerine yaslanır. Buradan elbette ki sola doğru çıkacak bir yorum mümkündür ama özü böyledir. Bugünkü CHP’nin Türk milletiyle kuracağı en geniş mutabakat yine bu hattadır.

Bunu bilerek veya bilmeyerek fena halde ıskalıyorlar.


Bugün TBMM partilerinin önderlikleri ve kadroları bu büyük başarının neden ve masalını dahi bilmezler, anlayamazlar da. Tek bir ezberleri vardır o da kulaktan dolma kasaba Neolieralizmi.

Çeşme başında güğüm tokuşturma etkinliğine siyaset deniyor nasılsa.

Bir el önde öbürü arkada dımdızlak aparıyoruz.

MHP, CHP, AKP, İYİ Parti ekonomi politik olarak tek bir partidirler.

Farklı bir ekonomik görüşleri yoktur. Vardır desinler, biz mahcup olalım. Parti programları ortada. Ekonomik görüşleri aynı olanların siyasi görüşleri de bir ve aynıdır. Düşünce tarihi bunu gösterir.

Cahillerin bunu bilmemesi reel gerçekliği değiştirmez.

Sosyal medya vaazlarıyla bizi kurtaracaklar!

İNSAN OKUYUNCA TÜYLERİ DİKEN DİKEN OLUYOR

Bugün tarihin en büyük örgütlü cehaleti partilerin bir bütün olarak sosyal medya kadroları ve onları yöneten eçhel-i cahil bilinçtir.

İnsan okuyunca tüyleri diken diken oluyor, ürperiyor, bu kadar saçma sapan malumat ancak ciddi bir dezenformasyonla mümkündür.

O açıdan bugünün aydının önündeki birinci devrimci görevi halkın bu yanlış bilincini düzeltmek ona karşı durmaktır.

Bu yanlış bilinç öncü görev yüklenmesi gereken üniversite sistemimiz ve akademiyamız ve basınımızı da kuşatmıştır.

Türkiye Cumhuriyetinin 97. Kuruluş yıldönümünde devlet aygıtı ve siyaset olarak toplumun, milletin fersah fersah gerisindedir.

12 Eylül’ün siyasi partiler kanunuyla halk iradesi teslim alınmıştır.

Seçilenleri seçtiğimiz bir oyunla karşı karşıyayız.

Seçim ve demokrasi tiyatrosu retorikten ibaret küresel düzenin yerli uzantılarının görevlendirmelerinin insafına teslimdir.

Bakın Rousseau’nun 18. Yüzyılda hukuk devleti ve demokrasi hakkındaki tahlillerinin 21. yüzyılda neresindeyiz, bir düşünün:

“iyi yönetilebilecek ölçüde büyüklüğe sahip, herkesin kendi işini yaptığı, kendisine yettiği, herkesin birbirini tanıdığı, erdemlerin bilindiği, yurt sevgisinin herkes tarafından aynı ölçüde hissedildiği, karanlık manevraların olmadığı, hükümdar ve halkın bir ve aynı çıkara sahip olduğu, hükümet ve halkın aynı kişi, tek boyunduruğun ise meşru yasalar olduğu, yasa üstünde kimsenin olmadığı, keyfi yönetimin bulunmadığı, yurttaşlarının özgür yaşadığı ve özgür öldüğü bir devlet”

Bizim bütün partilerimiz ve siyasi yapımız karanlık manevralar teslim. Ekonomimiz on yıllardır yapısal bir kapkaç düzenin elinde esir vaziyette .

Eğitim çökmüş…

Bunlara karşı Meral Akşener’in, Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Devlet Bahçeli’nin, Recep Tayyip Erdoğan’ın retorikten, öyle olmazdan, sert şiir ve slogandan, ata sözlerinden, takvim yaprağı arkası açıklamalarından öte bir cevapları var mıdır?

Yoktur…

Cehalet epistemolojik temellidir ve kişilerle değiştirilemez.

Kant’ın Kopernik devrimi diye tanımladığı şeyi yapmalıyız. Bir epistemolojik kopuş gerekiyor.

Epistemolojik kopuş, Gaston Bachelard’ın bilgi felsefesine kattığı en önemli kavramdır. Bir olguyu incelerken daha önce benimsenen konumlanma noktasının, kavram setlerinin ve yöntemin terk edilip, yerine başkalarının ikame edilmesini ifade eder. Bachelard, örnek olarak elektrik lambası üstünde durur. Akkor telli elektrik kablosunu kuran teknik, 19. Yüzyıla kadar bütün insanlığın kullanmış olduğu aydınlatma tekniklerinden gerçekten kopmuştur. “Bütün eski tekniklerde aydınlatmak için bir maddeyi yakmak gerekir. Edison’un lambasında, teknik marifet bir maddenin yanmasını önlemededir. Eski teknik bir yanma tekniğidir. Yeni teknikse bir yanmama tekniğidir.” [i]

Bugüne kadar yapageldiklerimizle sorunu aşamıyor ve kuşatamıyorsak durduğumuz yeri, bakış açımızı değiştirmek, yeni bir konfigürasyona uğratmak, belki de tersyüz etmek gerekir...

Bir bilinç sıçraması ile aşmak gerekiyor!

BİZE ÇOK ÖNEMLİ BİR MESAJ

Esasen Türk kültür tarihinde sorunların çözülemez ana geldiğinde benim "bilinç sıçraması" dediğim duruma pek çok rastlanır. Oğuznamedeki "Tepegöz sendromuna", Basat'ın bulduğu çözüm bir bilinç sıçramasıdır, epistemolojik kopuştur. Kaşgarlı'nın Türkler ve Türkçe üzerinden hadisleri delil göstererek yaptığı yeni siyaset felsefesi, çözümlemesi bir bilinç sıçramasıdır.

Dede Korkut Oğuznamesindeki, "Basat'ın Tepegözü Öldürdüğü Boyu" hatırlayalım. Basat'ın Tepegözü alt etmesi, bilindik bütün usulleri deneyip başarılı olamayınca paradigma değiştirerek, Tepegözü “kamayla” değil, kızgın şişle en zayıf noktasından öldürür. Bu bize çok önemli bir mesaj verir. Demek ki kama, çağa göre değişecek, bugünün kaması ışın kılıcı olsun (lazer pointer) mesela.

Türkün varlık anlayışında Tanrı, varlık ve doğa hiyerarşik değil, bütünleşiktir. Varlık hadis değil, ezelidir. Aynı değildir, ama ayrı da değildir. Türkmen Sufi geleneği, yüzyıllar boyunca bunu Hazar ötesinden taşıdı. Batı Türk devleti, bu yeni irfan etrafında kuruldu. Bu hat, Semitik teolojik paradigma ile uzlaşmaz, ontolojik olarak çelişkilidir. Bozkırın jeopolitik ve teolojik ruhu ile Çölün jeopolitiği teolojik geleneği farklıdır bunları inkâr ederek doğru bir alan açamayız.

Türk devlet aklı, tarihsel bir karar aşamasında olduğu bellidir.

Kadrolar, birikim, enerji her şey Türkiye’de mevcuttur.

Yeter ki sorunu inkar etmeyelim, doğru bir biçimde tahlil edelim.

Gerisi kolaydır.

Ziyaret -> Toplam : 125,17 M - Bugn : 49124

ulkucudunya@ulkucudunya.com