« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

02 Kas

2020

Erdoğan’ın yakınmasının sebebi bu mu...

Müyesser Yıldız 01 Ocak 1970

9 yıldır iç savaşın sürdüğü Libya’da geçen cuma önemli bir gelişme yaşandı, Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğündeki askeri komite toplantısından sonra ülke genelinde kalıcı ateşkes için anlaşmaya varıldığı açıklandı.

Açıklamayı, BM Genel Sekreteri Libya Özel Temsilcisi Vekili Stephanie Williams yaptı.

Ankara’nın desteklediği, BM’nin de tanıdığı Ulusal Mutabakat Hükumeti ile darbeci General Hafter’in müttefiki olan Tobruk heyeti arasında varılan anlaşmayı “tarihi” olarak nitelendiren Williams, anlaşmanın kapsamına ilişkin bilgi de verdi.

Bunlar neydi? Medyamızın aktardığına göre Williams, “Taraflar, cephedeki tüm askeri birliklerin ve silahlı grupların kamplarına dönmeleri konusunda anlaştılar. Buna, tüm paralı askerlerin ve yabancı savaşçıların bugünden itibaren en fazla üç ay içinde tüm Libya topraklarından, karadan, havadan ve denizden ayrılması eşlik edecek. Ateşkes, BM tarafından belirlenmiş terörist gruplar için geçerli değil.” demiş ve “anlaşmanın derhal yürürlüğe gireceğini” de eklemişti.

Williams’ın açıkladığı, ancak ülkemizde görmezden gelinen bir madde daha vardı. Bunun ne olduğuna geçmeden önce anlaşmaya gösterilen tepkileri hatırlatalım.

ABD, AB, Rusya başta olmak üzere çok sayıda ülke “memnuniyetle” karşıladı, Türkiye’nin Libya’da ortak faaliyet gösterdiği Katar dahil. Katar Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, BM’nin Libya için sarf ettiği çabalar övülüp, “ateşkese bağlı kalınması” temenni edildi.

ERDOĞAN NEDEN MEMNUN OLMADI

Anlaşmaya ilişkin umutsuzluğunu ifade eden neredeyse yegâne isim ise Erdoğan idi. Ateşkesin en üst düzeyde değil, daha alt düzeyde olduğunu, kalıcılığını zamanın göstereceğini belirten Erdoğan, “3 ay içinde paralı askerlerin oradan çekilmesinin ne denli doğru ve sağlıklı olup olmadığını da bilemediklerini” söyledi.

Erdoğan şöyle devam etti:

“Şu anda bizim bildiğimiz, sizin de duyduğunuz gibi böyle bir anlaşmanın adımlarının atılmış olduğudur. Fakat en üst düzeyde, darbeci Hafter tarafından bir temsilci burada bulunuyor. Aynı şekilde Sayın Sarrac tarafından Mısrata'dan bir komutan bunun içinde bulunuyor. Dolayısıyla güvenilirliği bana göre çok da olabilecek gibi değil. Aynen Azerbaycan Ermenistan arasında, Emeniler şu ana kadar verdikleri sözde durdular mı? Oralarda da yine ateşkes adımı atıldı. Gece saat 00.00 itibarıyla başlayacak dendiği halde, bunlar yapılmadı. Temenni ederim ki burada öyle olmaz ve bu ateşkes kararına uyulur.”

DENİZ ANLAŞMASI TARTIŞILIYORDU ŞİMDİ İSE...

Bilindiği gibi, Türkiye ile Libya Ulusal Mutabakat Hükumeti arasında iki önemli anlaşma var.

Biri, Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası, diğeri ise Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakatı.

Yine bilindiği gibi, şimdiye kadar Hafter’i destekleyen tüm güçler, “deniz yetki anlaşmasının” geçersiz olduğunu öne sürdü. Libya’da “çözüm” bulunduktan sonra bu anlaşmanın akıbeti merak edildi. Ankara da anlaşmanın geçerli olduğunu ve olacağını savundu.

23 Ekim’deki “kalıcı ateşkes” anlaşmasından sonra ise bambaşka bir konu konuşulmaya başlandı.

Örneğin; Milli Savunma Bakanlığı (MSB) Erdoğan’ın “temkinli” yaklaştığı anlaşma konusunda, görüşmelerin desteklendiğini bildirirken, “Türkiye’nin Ulusal Mutabakat Hükumeti’ne verdiği askeri eğitim, yardım ve danışmanlık desteğinin sürdüğünü” vurguladı.

MSB’den sonra Libya Savunma Bakanlığı ve Libya Devlet Yüksek Konseyi de ayrı ayrı yaptıkları açıklamalarda, “varılan ateşkes anlaşmasının, Türkiye ve Libya arasındaki askeri anlaşmaları olumsuz etkilemeyeceğini ve Türkiye ile işbirliğinin devam edeceğini” duyurdu. Bu açıklamaların detaylarına bakalım. Savunma Bakanı Nemruş, “ön anlaşmanın, meşru Libya hükumetinin müttefiki Türkiye ile vardığı askeri iş birliği anlaşmasını kapsamadığını” bildirip, “Müttefikimiz Türkiye ile ortak dayanışmayı güçlendireceğimizi, Ulusal Mutabakat Hükumeti Savunma Bakanlığı bünyesindeki eğitim okulları mensuplarının aldığı ve almaya devam edeceği eğitim programlarının devamlılığını vurguluyoruz” dedi. Nemruş, “güvenlik ve askeri eğitim anlaşmalarına bugün her zamankinden daha fazla odaklanılması gerektiğini” de kaydetti.

Bu vurguların sebebi acaba neydi?

Şimdi BM Genel Sekreteri Libya Özel Temsilcisi Vekili Williams’ın açıklamasının, medyamızda yer bulmayan, Ankara’nın da görmezden geldiği bölümünü aktaralım.

Williams, kelimesi kelimesine şunu söyledi: “Derhal yürürlüğe girecek şekilde, yeni birleşik hükümet görevlerini üstlenene kadar, Libya içinde eğitimle ilgili tüm askeri anlaşmalar askıya alınacak ve eğitim ekipleri ülkeyi terk edecek.”

BM Temsilcisi Williams, anlaşmayla ilgili olarak Serrac ve diğer konsey üyeleri ile Tobruk’taki Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih’in yanı sıra bir kişiye daha teşekkür etti. Bu isim Hafter’di ve Williams, onun için “General Hafter” ifadesini kullandı.

Kalıcı ateşkes anlaşmasının imzalanması üzeri, Ulusal Mutabakat Hükumeti Başbakanı Serrac ile Ankara’ya yakın olan İçişleri Bakanı Fethi Başağa’nın birer gün farkla, ayrı ayrı İtalya’ya, anlaşmadan 2 gün sonra ise Başağa ve Dışişleri Bakanı Muhammed Tahir Siyala’nın Katar’a gittiğini, iki ismin mevkidaşlarının yanı sıra Katar Emiri ile görüşüp, “Güvenlik işbirliği alanında mutabakat muhtırası” imzaladığını da belirtelim.

Libya’da son durum bu. Şimdilik görmezden gelinse de yeni ve ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğumuz ortada.

Acaba Erdoğan’ın anlaşmadan 2 gün sonra, Malatya’da partisinin il kongresinde, “Türkiye’nin Libya’da, ülkenin meşru yönetiminin yanında yer aldığı için destek beklerken, iftiralar ve ithamlarla bölgeden dışlanmaya çalışıldığından” yakınmasının sebebi bu muydu?

Sincan’dan açık cezaevindeki tüm dostlara kucak dolusu sevgiler…

Ziyaret -> Toplam : 125,17 M - Bugn : 48140

ulkucudunya@ulkucudunya.com