Karabağ’da Kırılgan Barış
Thomas De Waal 01 Ocak 1970
10 Kasım anlaşmasının hızla bir araya getirilmiş sürdürülebilir olmayan bir yapı olduğu ortaya çıkabilir. Moskava’nın anlaşmayı sürdürülebilir kılabilmesi için daha geniş uluslararası desteğe ihtiyacı var.
Yeni Karabağ çatışmasındaki haftalar süren muharebeden sonra her şey bir anda, bir kaç saat zarfında gerçekleşti. Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki çatışmanın sona erdiği açıklandı ve 9-10 Kasım gecesinin ortasında Rus barış gücü birlikleri Laçin Koridoru’ndan Karabağ’a varmaya başladı.
Daha kısa bir süre önce Ermeni liderler Şuşi dedikleri Karabağ’ın ortasındaki tepelik kasaba Şuşa’da hala savaştıkları mesajını televizyonlardan duyuruyordu.
Sonra Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan resmen Azerbaycan taleplerine teslim olduğunu gösteren anlaşmayı duyurdu.
Paşinyan Erivan’da sert eleştirilere maruz kaldı ve bu krizi atlatamayabilir. Ama bunun Karabağ’ın Ermeni lideri Haraik Harutyunan ile ortak verilen bir karar olduğunu kaydetmek gerekir. Harutyunan kararı Ermeni ordusunun hastalık ve düşük moral yüzünden zayıfladığını ve alternatifin daha da kötü olduğunu söyleyerek gerekçelendirdi.
“Muharebeler (bölgenin başkenti) Stepanakert yakınlarına kadar gelmişti ve askeri operasyon aynı hızda devam etseydi birkaç gün içinde tüm Artsah’ı (tanınmayan Dağlık Karabağ cumhuriyeti) kaybedip çok ağır can kayıpları yaşayacaktık” dedi.
Bu sonuç Ermeni tarafı için büyük kayıp ve etkileri gelecek yıllarda da hissedilecek. Ermeni kamuoyu bu hızlı çöküşe tamamen hazırlıksız yakalandı ve muhalif siyasetçiler anlaşmaya karşı güçlü bir direnç gösteriyor. Ancak Paşinyan koltuğunu kaybetse bile sonraki Ermeni liderin faklı bir kararı nasıl verebileceğini görmek zor.
Gelişmeler hızlı yaşandı ama şimdi açıkça görülüyor ki bu senaryoya önceden iyi hazırlık yapılmış.
Üç yıldır Rusya “Lavrov Planı” olarak bilinen anlaşmayı çatışmanın taraflarına teklif ediyordu ama planın varlığı hep inkar edilmişti. Planın özünde Ermenistan’ın Dağlık Karabağ etrafındaki işgal edilmiş topraklardan aşamalı olarak çekilmesi ve bir Rus barış gücünün Karabağ Ermenilerinin güvenliğini temin etmek için bölgeye girmesi yer alıyordu.
Bu plan Fransa, ABD ve diğer Avrupa ülkelerinin çatışmaya çok taraflı bir çözüm ve uluslararası bir barış anlaşması isteklerine aykırıydı. Paris ve Washington Rus planının ilanına hazırlıksız yakalanmış görünüyor.
Lavrov Planı’nın özü şimdi öncesine kıyasla Bakü için çok daha faydalı şartlarla hayata geçiriliyor. Bizzat Karabağ’dan geçen yeni bir temas hattı kuruluyor. Ermeniler güney Hadrut bölgesinin büyük bir kısmı dahil toprak kaybedecek. Üstelik Dağlık Karabağ’ın statüsü de belgede yer almıyor.
Azerbaycan bariz bir zafer kazandı. Yarın serbest bir seçimde aday olması halinde Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in açık ara önde olacağı neredeyse kesin. Sadece birkaç hafta önce mümkün görünenden çok daha fazlasını bir anda elde etti: Dağlık Karabağ etrafındaki yedi bölgenin tamamı ile Şuşa kasabasını geri aldı.
Şimdi Aliyev’in saldırgan üslubunu bırakarak ılımlılığın sesi olmasını ve dünyaya barış mesajları vermesini beklemeliyiz. Azerbaycan’daki bazı muhalif sesler tüm Karabağ’ı neden almadığını ve Rus birliklerinin bölgeye girmesine neden izin verdiğini (ki bunu Moskova’daki 9-10 Ekim tarihli bir toplantıda reddettiği söyleniyor) soracaklar.
Bunun çok katmanlı nedenleri var. Stepanakert’e saldırmak kanlı ve zor olacak ve Azerbaycan’ın uluslararası itibarına zarar verecekti. Üstelik Aliyev’in Stepanakert’i teoride bile almayı düşünmek istememiş olma ihtimali hayli yüksek. Ya Karabağ Ermenileri bölgeden ayrılmaya zorlanacak ya da Aliyev onlara yüksek derecede bir özerklik teklif edip Azerbaycan anayasasını bir grup asi Ermeni’yi kapsayacak şekilde değiştirmek zorunda kalacaktı. Küçük ve kuşatılmış bir bölgede Karabağ Ermenilerinin sorumluluğunu Moskova’ya bırakmak çok daha iyi bir seçenekti.
Türkiye de büyük kazanımlar elde etti. Dokuz maddelik anlaşmada Ankara için esas ödül Ermenistan’ın Megri bölgesinden geçip teorik olarak Türkiye’yi Nahcivan, Azerbaycan’ın diğer bölgeleri ve Hazar Denizi üzerinden Orta Asya’ya bağlayabilecek bir koridor açılması sözü oldu. Bu koridor hem Azerbaycan hem de Türkiye’nin 1999-2000’de Karabağ için müzakere edilen başarısız bir anlaşmanın merkezinde yer alan kritik bir hevesi de diriltiyor. Ermenistan için kendi topraklarından geçecek bu Türkî koridoru sağlamak oldukça zor olacak.
İlk bakışta Rusya, daha önce Azerbaycan ve Türkiye tarafından köşeye sıkıştırılmış göründükten sonra şaşırtıcı bir diplomatik başarı kazanmış görünüyor. Ama şimdiye kadar sadece dokuz maddeli ve birçok yönden muğlak olan ve uygulanması çok zor olacak tek sayfalık bir anlaşma gördük.
Rusya önümüzdeki birkaç haftada Ermenistan’ın Azerbaycan’ın Akdam, Kelbacar ve Laçin (Ermenistan ile Karabağ’ı bağlayan beş kilometrelik “Laçin Koridoru” hariç) bölgelerinden, Ermenistan’ın çeyrek asırdır elinde bulundurduğu bu bölgelerden çok hızlı bir şekilde çekilmesini sağlamalı. Buralarda yüzlerce Ermeni yerleşimci var ve muhtemelen direniş olacak.
Dahası bizzat Karabağ içindeki Rus barış gücü askerlerinin (2000’den az olan) sayısı bölge sakinlerine güçlü bir koruma sağlayamayacak kadar az. Bu askerlerin görevi beş yıldan az bir süre içinde tekrar gözden geçirilecek ki bu da oldukça yakın bir zamanda sürecin uzun vadeli sürdürülebilirliğiyle ilgili sorular sorulacağı anlamına geliyor. Operasyonun daha orta düzey bir kapsamda olması Azerbaycan tarafından istenmiş görünüyor.
Bölgenin yakın coğrafyası iki ana yerleşim merkezinin (ana Ermeni şehri Stepanakert ile Azerbaycanlıların dönmesi beklenen Şuşa) yan yana olduğu anlamına geliyor. İki topluluk arasında 1991’den bu yana ilk kez bir tür temas olması kaçınılmaz ve insanlar aynı yolu paylaşmak zorunda kalacak.
Dokuz maddelik plan Stepanakert’ten Laçin’e yeni bir yol inşa edilmesini öngörüyor ama bölgenin topoğrafyası bunu büyük bir fiziksel meydan okumaya dönüştürüyor.
Ayrıca bölgedeki Türk askeri personelin kısa vadedeki rolünün ne olacağı ve uzun vadede Ermenistan toprakları üzerinde Nahcivan ile Azerbaycan’ın diğer bölgelerini birleştirecek yeni koridorun nasıl inşa edileceği de açık olmaktan uzak.
Son olarak, bu anlaşmada Dağlık Karabağ’ın statüsüyle ilgili hiçbir şey yer almıyor. Bu konu bir asırdan fazla bir süredir ihtilafın merkezinde bulunuyor. Anlaşmanın dışında bırakılması kasıtlı olsa da bu, oldukça hassas bir siyasi konunun çözümsüz kalacağı anlamına geliyor.
Özetle Rusya olağanüstü bir diplomatik hamle yaptı ama aynı zamanda büyük bir sorumluluk üstlendi ve işler yanlış gitmeye başladığında iki tarafça suçlanacak.
10 Kasım anlaşmasının hızla bir araya getirilmiş sürdürülebilir olmayan bir yapı olduğunun ortaya çıkma ihtimali var. Özellikle Rus askeri sevkiyatının Karabağ Ermenilerinin kendi yurtlarında korkusuzca yaşamaya devam etmesini garanti edecek kadar güçlü olup olmadığına dair sorular var. Çatışmadan dolayı yerinden edilmiş birçok Karabağ Ermenisi Karabağ’a dönmemeyi seçmesi çok vahim olacak ve çatışmanın yeni bir formatta devam edeceğinin işareti olabilir.
Bu nedenle Moskova yakında bu planı tek başına uygulayamayacağına karar verebilir. Bu durumda çok taraflı rolünü hatırlayıp Minsk Grubu’nun diğer eş başkanları (ABD ve Fransa) ile bir bütün olarak AGİT’in desteğini isteyebilir. Ayrıca Birleşmiş Milletler organları ve uluslararası örgütlerin yardımını ve çok yüksek ihtimalle (Gürcistan ve Ukrayna konularındaki anlaşmazlıklarına rağmen) Batılı ülkelerin somut desteğini de isteyebilir. Çatışmaya uzun vadeli bir çözümün ilkelerini ortaya koymak için daha geniş kapsamlı bir BM barış anlaşması da imzalanabilir.
Karabağ’a nihayet bir tür barış geliyor ama bu çok kırılgan bir barış.