Hasan Basri Çantay
1887 – 03.12.1964 01 Ocak 1970
İslam bilgini, şair, gazeteci, siyaset adamı ( D. 1887, Balıkesir – Ö. 3 Aralık 1964, İstanbul). Daha çok “Kur’ân-ı Hakîm ve Meâl-i Kerîm” adlı meal kitabıyla tanınır. Babası Balıkesir tüccarlarından Çantayoğlu Halil Cenabî Efendi, annesi Sincanoğullarından Kepsutlu Hatice Hanım’dır. Ailenin tek erkek çocuğu olan Hasan Basri, ilköğrenimini İbtida-i Kebir Mektebi’nde gördükten sonra Balıkesir Lisesi’ne girdi. Lisenin dördüncü sınıfındayken babasının ölümü üzerine (1903) ailenin geçimini sağlayabilmek için okulu bırakmak zorunda kaldı. Kendisine 11 Ağustos 1907’de Bayındırlık Dairesi Tahrirat Kaleminde kâtip olarak görev verildi, böylece devlet hizmetine girmiş oldu. Bu arada müftü Osman Nuri Efendi ile Müstecabizade Adil Efendi’den Farsça, Balıkesir Mevlevihanesi’nde Ragıbzade Ahmet Naci Dede’den Arapça dersleri aldı. Bir yandan da edebiyat, hukuk ve felsefe (Kur’an-ı Kerim yorumu) ile meşgul oldu. Mutasarrıf Mümtaz Bey’den hukuk, iktisat ve maliye okudu.
Hasan Basri Bey, bir süre memleketinde edebiyat öğretmenliği yaptı. İkinci Meşrutiyetten (1908) itibaren Balıkesir’de çıkan “Nasihat” ve “Balıkesir” gibi gazetelerde makaleler yazdı. 1913’te Balıkesir Daimi Encümeni Başkâtipliği görevi yaptı. 12 Eylül 1913’te Liva Encümen Başkâtibi iken İdare-i Hususiyye’nin (İl Özel İdaresi) ilk kuruluşunda Balıkesir Daimî Encümeni’nin başkâtipliğini yaptı. Daha sonra mutasarrıf Reşit Bey’in emriyle bütün sorumluluğunu yüklendiği “Karesi” adlı bir gazete yayımladı. Samih Rifat Bey’in mutasarrıflığı zamanında İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Balıkesir’deki yayın organı “Yıldırım” gazetesini yayımladı ve yönetti. Balıkesir’de basın yaşamının gelişmesinde önemli hizmetler yaptı.
Hasan Basri Bey, 1917’de lise dengi olan Dârülhilâfe Medresesi’nde Türkçe, edebiyat, yazı ve Arapça öğretmenliği yaptı. Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru “Ses” gazetesini (1918) çıkardı. Mütareke yılları boyunca Türk milletinin haklarını savunan en özgür ve yürekli yazıların yayın organı olan “Ses”in kapatılarak sahibinin İstanbul’a götürülmesiyle ilgili emir geldiği zaman Haşan Basri, Balıkesir’i temsilen I. İzmir Kongresi’ne katılmak üzere şehirden ayrılmıştı, ama tutuklanma emrini öğrenince çareyi gizlenmekte buldu. Burhaniye, Kepsut, Dursunbey kasabalarında ve köylerde dokuz aydan fazla dolaştı. O yörede Millî Mücadele’nin başlaması ve halkın silâhlanması konusunda önemli çalışmalar yaptı. Yazılarıyla ve fiilen Millî Mücadele’yi destekledi. Kimi yazılarından dolayı bir ara tutuklandı. 17-19 Mart 1919’da yapılan İzmir Müdâfaa-i Hukuk Osmaniye Cemiyeti’nin düzenlediği Büyük İzmir Kongresi’nde bulundu.
Birinci Büyük Millet Meclisi (TBMM)’ne Balıkesir Mebusu olarak girdi, hiçbir gruba eğilim göstermeden sonuna kadar bağımsız kaldı. TBMM’de Millî Eğitim, İçişleri, Kitaplık komisyonları ile Memurin Muhakematı Tetkik Kurulu’nda çalıştı. Matbuat Umum Müdürlüğü’nün hesaplarını inceleme komisyonunda görev aldı. TBMM II. ve III. toplantı yıllarında Millî Eğitim Komisyonu’nun yazmanlığını yaptı. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubunun kurulmasından sonra muhalefetteki ikinci grupta yer aldı.
Mecliste aynı dönemde milletvekili olan şair Mehmet Akif’le yakın arkadaş oldu, ondan Arap edebiyatı bilgileri aldı. Mehmet Akif, Bursa ve Balıkesir yörelerinden gelen Yunan zulmü haberlerinin etkisiyle yazdığı “Bülbül” başlıklı ünlü şiirini Hasan Basri’ye ithaf etmişti. TBMM’nin birinci döneminden sonra Balıkesir’e edebiyat öğretmeni olarak dönen Hasan Basri, 132 şehit çocuğunun eğitimi için kurulan yetiştirme yurdunun müdürlüğünü de üstlendi. O günlerde “Zafer-i Millî” gazetesine yazılar yazdı. 1928 yılında, aşırı zihin yorgunluğundan dolayı hastalandı ve bu yüzden emekliye ayrıldı. Tek parti dönemlerindeki yöneticilerin keyfî icraat ve baskılarından korunabilmek amacıyla birkaç yıl entelektüel kesimin içinden ayrılıp ziraat ve ticaretle uğraştı.
Daha sonra tekrar dinî, ilmî ve edebî çalışmalarına dönerek telif ve çeviri eserler ortaya koydu. 1950 yılından itibaren demokratik yönetimin sağladığı kısmî din ve vicdan özgürlüğü ortamıyla birlikte başlayan İslâm dininin öğrenilmesi, öğretilmesi, yaşanması, yayınlar ve diğer araçlarla desteklenmesine dönük çalışmalara Hasan Basri Çantay da katıldı. Onun çalışmaları bir yandan eser yazmak, öte taraftan yol göstermek ve uyarılarda bulunmak biçiminde olmuştur. Din ve vicdan özgürlüğünün sağladığı haklar bakımından uzun süren bir karışıklık döneminden sonra Türkiye’de başlayıp hızla gelişen faaliyetler, bir bakıma doğal olarak karşılanabilecek farklı görüşler, gruplar, usuller de ortaya koymuştur. Bu farklılık ve çeşitlilik içinde Hasan Basri Çantay geniş ilmî, fikrî birikimi, siyasî deneyimi ve güvenilir kişiliğiyle gruplar arasında hakemlik yapmış, görüş ve metotların isabetli ve uygulanabilir olanlarını belirlemeye çalışmış, böylece din bilginlerinin, aydınların, iyiliksever zenginlerin yol göstericisi oldu. Kendisi de hamiyetperver bir zat idi. “Özellikle yazılarından dolayı hiçbir zaman telif ücreti almamış, gönderilenleri ise iade etmişti. Üç ciltlik Kur'an mealinin gelirini ise, çok sevdiği Balıkesir'de kendi adına yaptırılan camiye harcamıştı.” (Vehbi Vakkasoğlu)
Şiir ve yazılarında “Siretî” ve “Nasuhî Dede” gibi imzalar da kullanmış olan Hasan Basri, daha çok Kur’ân-ı Kerim mealiyle tanınmıştır. Çantay, 3 Aralık 1964 tarihinde İstanbul’da vefat etti. Mezarının, çok sevdiği dostu Mehmet Âkif e yakın olması konusundaki vasiyeti üzerine Edirnekapı Şehitliği’nde toprağa verildi. Şifa Tercümesi (siyer), Kalendernâme (felsefe) Divân-ü Lugati’t-Türk Tercümesi, İslâmda Cihad adlı eserleri basılmadı.
ESERLERİ:
Mektepli Yavrularıma (1922), Müslümanlıkta Himaye-i Etfal (1922), Ülkü Edebiyatı (1939), Zekâ Demetleri (1939), Kur’ân-ı Hakîm ve Meâl-i Kerim (3 cilt, 1953), Kırk Hadis ve Mealleri (3 cilt, 1956-62), Fıkh-ı Ekber (Ebu Hanife’den, 1954), Babamın Şiirleri (Haz: Müfit Çantay, 1964), Karagünler ve İbret Levhaları (anı, 1964), Akifnâme (1966).