Erdoğan Biden'a böyle selam verdi
Müyesser Yıldız 01 Ocak 1970
6 Mart 2018'de Saray'da düzenlenen Yargıtay'ın 150. Kuruluş Yıldönümü Sempozyumu ve Yargıtay'ın yeni hizmet binasının temel atma törenine katılan Erdoğan, “Eğer bir ülkede halk bunalmış ve ellerini semaya açarak adalet çığlığı atar hale gelmişse, oradaki yargı sisteminde bir sorun var demektir... Mazlumun ahının arşı titrettiğine iman eden insanlar olarak, adaleti kaybettiğimizde, her şeyimizi kaybedeceğimizi de bilmek zorundayız” dedi.
Erdoğan, şunları da söyledi:
“Zaman zaman mahkemelerin, yüksek yargı kurumlarının, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını eleştiriyoruz, ama hiçbir zaman bu kararları yok saymadık. Gereğini yerine getirme konusunda asla tereddüde düşmedik. Eleştirmek başkadır, tabi olmak başkadır. Eleştirme hakkına elbette sahibiz, ama bunlara uyup uymama konusunda layüsel değiliz. Herkes gibi biz de mahkemelerimizin kararlarına neticede uyuyoruz, uymaya da devam edeceğiz.”
2.5 yıl sonra adalet ve hukukta yaşanan sıkıntılar ortada. Erdoğan, “Ülkemizde ekonomide ve hukukta yeni bir reform dönemi başlatıyoruz” müjdesi verme gereği duydu. Ayrıca, “Kendimizi başka yerlerde değil, Avrupa’da görüyor, geleceğimizi Avrupa ile kurmayı tasavvur ediyoruz” dedi.
AB AÇILIMLARI
Konumuz, AKP İktidarı döneminde Fener Rum Patrikhanesi ve ülkemizdeki azınlıklar için yapılan açılımlar.
Erdoğan 1995'te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken, şuna dikkat çekmişti:
“İstanbul'da Patrik Bartholomeos ekümenik (cihan patriği) adı altında siyasete soyundu. Bu laik devletçe nasıl değerlendirilecek... Patrik dünya siyasetinde de...”
10 ay hapis cezasına çarptırılmasına yol açan meşhur Siirt konuşmasında da şunu vurgulamıştı:
“En az azınlıklara tanınan tüm hakların bu ülkenin gerçek sahiplerine de tanınmasını sağlamak istiyoruz.”
Ancak AKP İktidarı döneminde “reform paketlerinin” en büyük ikramiyeleri, PKK'nın yanısıra Lozan'ı çiğneme pahasına Patrikhane'ye ve azınlıklara çıktı. Niye böyle oldu? Çünkü ABD ve AB istedi. Yerine getirilmeyen talep neredeyse hiç kalmadı.
Bunu da bizzat Erdoğan ifade etti. İşte birkaç örnek:
Ekim 2014: “Azınlıkların hukukunu bu dönemde, bizim yaptığımız şekliyle kimse yaptı mı? Yapmadı. 2 milyar doları aşkın azınlıkların gayrimenkullerini kendilerine biz teslim ettik. Bunu Batılı dahi yapmıyor. Ama biz yaptık.”
Kasım 2014: “Şu anda ülkemiz sınırları içindeki azınlıklara yönelik tarihi nitelikte reformlar gerçekleştirdik ve samimi adımlar attık.”
Aralık 2017: “Sen Sinod Meclisi Patriği seçmekten düşmüştü ve ben o zaman Sayın Patriğe haber gönderdim. Dedim ki, ‘Bize bazı isimler gönderin biz onları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapalım ve onları San Sinod Meclisi’ne böylece girmiş olsunlar ve sizdeki seçim gayrimeşru değil meşru olsun.’ Ve bize isimler geldi, 7’ydi ben bu çağrımı yaptığımda, 17’ye çıktı. Şu anda 17 tane Sen Sinod Meclisi'nin dini elemanları, dini görevleri var. Daha da ileri gideceğim, mesela Patrik yurt dışına çıkmak istese Lozan’a göre, Eyüp Kaymakamlığı’nın müsaadesiyle çıkabilirdi. Ama biz bunu bile bir kenara koyduk, ‘Patriklik makamı farklıdır’ dedik, önünü açtık.”
Son bir örnek; ABD Dışişleri Bakanı Pompeo'nun geçen ay Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni ve Lozan'ı adeta ayaklar altına alıp, sadece Patrik Bartholomeos'la görüşmek için geleceği duyurulduğunda Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, “Türkiye’de dini özgürlükler konusunda özellikle son 20 yılda kaydedilen ilerlemeler herkesin malumudur. Dünyanın birçok yerinde başta Müslümanlar olmak üzere dini azınlıklar ibadetlerini elverişsiz koşullarda ve tehdit altında yerine getirmek zorundayken, gayrimüslim vatandaşlarımız ülkemizde dini vecibelerini serbestçe idrak edebilmekte, farklı inançlara mensup vatandaşlarımızın ibadet özgürlüğü korunmaktadır” açıklamasını yaptı.
NEDEN AZINLIKLARDAN BAŞLANDI
Durum bu iken; Erdoğan, 20 Kasım'daki MÜSİAD EXPO Fuarı'nda şöyle konuştu:
“Yeni reformlar için hazırlıklar yapıyoruz. Ekonomide ve demokraside ülkemizi yeni bir yükseliş dönemine sokmakta kararlıyız. Yeni yargı paketleriyle ilgili hazırlıklar sürüyor. Bunları da en kısa sürede Meclis gündemine getireceğiz. Ön çalışmaları tamamlanan İnsan Hakları Eylem Planını, iş dünyası ve azınlıklar dahil çok daha geniş bir istişareyle neticelendirip, hayata geçireceğiz.”
Hemen ardından Hazine ve Maliye Bakanı Lütfü Elvan ile Adalet Bakanı Abdulhamit Gül iş dünyası ile görüştü. İkinci görüşmenin muhatapları ise azınlık cemaatlerinin temsilcileri oldu. Adalet Bakanı Gül'ün ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın gerçekleştirdiği görüşmeye, Fener Rum Patriği Bartholomeos başta olmak üzere diğer cemaatlerin ruhani liderleri ve vakıf temsilcileri katıldı.
Yaklaşık 3 saat süren toplantıyla ilgili olarak Adalet Bakanı Gül, şunları söyledi:
“18 yıldır AK Parti hükümetleri döneminde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde önemli adımlar atıldı. Özellikle 2008 yılında vakıflara ilişkin yapılan düzenleme sonrasında ve öncesinde atılan tüm adımların yine azınlıkların önündeki engellerin kaldırılması yönünde çok önemli sonuçlar verdiğini bugün bir kez daha görmüş olduk. Bugün yine mülkiyet, eğitim, örgütlenme hakkına yönelik ne gibi ilave uygulama ya da mevzuatta öneriler var, beklentiler var; bunları da hep beraber değerlendirdiğimiz güzel, verimli bir toplantı oldu.”
Erdoğan liderliğinde son 18 yılda özellikle dini cemaatlerin, azınlıkların hak ve hukukunun tanınması konusunda çok önemli mesafeler alındığını tekrarlayan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın da toplantıda azınlık temsilcilerinin gündemindeki kiliselerle, okullarla ve mülklerle ilgili bazı spesifik konuların ele alındığını bildirdi.
BU DEFA HANGİ AÇILIM
Peki 83 milyonun hak, hukuk ve adalet sorunu varken, neden “reform” çalışmalarında öncelik azınlıklara verildi? ABD ve AB'nin isteyip de Ankara'nın yapmadığı ne kaldı?
Şu oldu.
Birincisi; 6 Ekim'de AB İlerleme Raporu yayınlandı. Bu raporda, özetle şu taleplerde bulunuldu:
“Patrik 'ekümenik' unvanını kullanabilsin... Ruhban Okulu açılsın... Gayrimüslim cemaatlere tüzel kişilik verilsin... Gayrimüslim azınlıkların mülkiyet haklarına ilişkin mevzuat değiştirilsin...”
İkincisi; 3 Kasım'da Biden ABD Başkanı seçildi. Biden'ın ülkemizdeki azınlıklarla ilgisi mi?
O da aynen Trump, Pompeo ve AB gibi, Patriğin “ekümenliğinin” tanınmasını, Ruhban Okulu'nun açılmasını istiyor.
Hatırlatalım; 2009'da Başkan seçildiğinde ilk yurtdışı gezisini Türkiye'ye yapan Obama, TBMM'deki konuşmasında Ruhban Okulu'nun açılmasını açıkça talep etmişti.
Aralık 2011'de Türkiye'ye gelen Biden'ın ziyareti öncesinde, programı hakkında bilgi veren o dönemki Ulusal Güvenlik Danışmanı olan, şimdi de kabinesine Dışişleri Bakanı olarak seçtiği Tony Blinken, Ruhban Okulu'nun açılmasının ele alınacağını vurgulamıştı. Keza Biden o ziyaretinde Patrikhane'ye de gidip, Bartholomeos'la, Gül ve Erdoğan ile yaptığı görüşmeden daha uzun bir görüşme gerçekleştirmişti.
Tümüyle Lozan'a aykırı bu talepler yerine getirilebilir mi getirilemez mi ayrı konu, ama “hukukta yeni reform dönemi” denirken, gerçekte Türkiye'ye yaptırımların ele alınacağı 10-11 Aralık'taki AB Zirvesi'ne, yine Türkiye'ye yaptırım için can atan Biden yönetimi henüz göreve başlamadan önce ABD'ye “selâm” çakıldığı ortada.
Erdoğan'ın 6 Ekim 2018'deki şu tespitiyle bitirelim: “Ekonomik bağımsızlık olmadan, siyasi bağımsızlığın olmayacağını çok iyi biliyoruz.”