« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

07 Ara

2020

3 Mayıs ve Nihal Atsız

Osman Yüksel Serdengeçti 01 Ocak 1970

Atsız’ı Türkiye’de hemen hemen tanımayan yok gibidir.Biz şu satırları Atsız’ı tanıtmak için yazmıyoruz.Yalnız onun son günlerde verdiği bir konferans münasebetiyle davasının ve isminin etrafında kopan kızılca kıyamete işaret etmek istiyoruz. İstanbul’un yalancı ve yabancı ruhlu, köle ruhlu bir sürü basma kağıt tüccarlarıyla, Ankara’da çıkan ve sürümleri Serdengeçti’nin bir vilayetteki sürümüne bile ulaşamayan birkaç varakparenin hezeyanlarına dokunacağız. Hadiseyi kısaca anlatalım:

Türk Milliyetçiler Derneği, 3 Mayıs Milliyetçiler Bayramı münasebetiyle Ankara’da bir kır gezisi hazırlamıştır. Atsız bu gezintiye davetlidir. Davete icabet ediyor. O gün 3 Mayıs günü Söğütözü’nde Türkçü-Milliyetçi-Mukaddesatçı bütün gençlik, Türk Milliyetçiler Derneği mensupları toplanıyorlar. Nihal Atsız’da aramızda.. Asrın kötü temayüllerine karşı gelmiş, devrin sahte kıymetlerine, kof şöhretlerine, kıravatlı eşkiyalarına karşı durmuş, zulme karşı kafa tutmuş, 20. asır denilen hengamede aslına, asliyetine sadık kalmış, imanlı, vicdanlı gençlik burada, bir arada..


O gün harikulade bir gündü. Bu geziyi, gezintiyi diğer gençlik birliklerinin, gezilerinden, damlı kavalyeli açık hava rezaletlerinden ayırdetmek lazımdır.


O gün.. 3 Mayıs’ta Türklüğün şahlandığı, mukaddesleri Makedonya komitacıları tarafından çiğnenen bir milletin gençliğinin feveran ettiği gün.. O gün, Anadolu’nun karabağrında, Ankara’da, milli mücadelenin merkezinde, kuvvayı milliye ruhunun katledildiği, tabutluklara konulduğu gün… O gün, vatan ufuklarında dalgalanan alsancağın, nazlı hilalin yerine, çekiçli oraklı kızıl bayrağı çekmek isteyen rezillerin hüküm sürdüğü gün.. O günün yüzü suyu hürmetine her yıl olduğu gibi, gençlik bu yılda bir toplantı yaptı.


O gün harikulade bir gündü. Sanki eski o heybetli Türklük geri gelmişti. Her şey kendiliğinden, her şey içten, gönüldendi.. Yeşil çimenlere uzandık. Bağdaş kurduk. Sohbetler ettik… 3 Mayıs 1944 ü görenler, yaşayanlar hatıralarını anlattılar. Ezanlar okundu. Namazlar kılındı… Bu ezanların, bu namaz ve niyazların bambaşka bir manası vardı. Bu namazlar cami köşelerinde, bir ayağı mezarda ununu elemiş, eleğini asmış, çaresiz müslümanların namazlarından değildi. Bunlar mahvedilen bir neslin tam 30 yıl yanan kızıl ocakların, kızıl yangının içinden nasılsa kurtulabilmiş olanlardır.


Ezanlar okundu. Ozanlar şiirlerini okudular, kazanlar kaynadı, davullar çalındı, pilavlar yendi, ayranlar içildi.. O gün harikulade bir gündü. Gençler şehre Pilevne-Osman-Paşa türkülerini söyleye söyleye döndüler. ’’10’’uncu yıl türkücülerinin kulakları çınlasın. 3 Mayıs yalnız Ankara’da değil, Derneğin Anadolu’daki bütün şubelerinde de aynı heyecan ve duygu ile kutlandı. Serdengeçtimize bu münasebetle yurdun birçok yerlerinden tebrik mektupları, kartları gönderilmiştir. Ayrı ayrı hepsine cevap vermeye mecal yok. Zaten ayrılık yok. Cümlesine şahsımız, yazı ailemiz, Serdengeçtimiz adına ‘’Sağolun!..’’ der, aynı duygular ve sevgilerle, genç dostlarımızın 3 Mayıs Bayramını kutlarız.


Sözü uzattık. Atsız’dan bahsedecektik. Evet, Milliyetçiler Derneği Atsız’ı davet etti. Atsız da geldi. Yukarıda tasvir ettiğim şenlikten sonra kendisinden bir konferans rica edildi. Bu iş için teşebbüse geçildi. Dil-Tarih-Coğrafya Fakültesi salonu vermedi. Halk evi söz vermişken tam konferans verileceği sırada bir anda sözünde durmadı. Atsız’dan hala herkes çekiniyordu. Birçok uğraşma ve didinmelerden sonra Ankara’daki bir lisenin salonu alınabildi. Bu lise çok sapa bir yerde olmasına, konferans halkevinde verilecek diye ilan edilmesine rağmen, salon hıca hınç dolmuştu. Millet Atsız’ı, bu atsız kahramanı, bu seciye, erkeklik, mertlik sembolünü dinlemeye gelmişti. Atsız salona girer girmez bir alkış tufanına tutuldu. Bu tufan dakikalarca devam etti. Konuşma Türk Tarihi üzerine yapılacaktı. Atsız konuşmasına alkış ve takdir sadalarından zor devam edebildi. Mezkur konuşmayı Serdengeçti okuyucularına aynen takdim ediyoruz… Ve mesul makamlardan soruyoruz.Bu konuşmanın neresi zararlıdır? Niçin Atsız Vekalet emrine alınacakmış? Öğretmenliğine neden ve niçin son verildi? Kızağa çeker gibi kütüphaneye hapsedildi. Gene mesul makamlara ihtar ediyoruz:


Türkiye’de ilk şuurlu, erkekçe muhalefeti açan Atsız ve arkadaşlarıdır.Onların muhalefeti sandalye muhalefeti değildi. Erkekçe Türkçe idi. Amerikanca değildi. Siz iktidara tabutluklar faciasını anlata anlata geldiniz. Açık söyleyelim: Başkalarına yapılan işkenceleri, hürriyet türküsü haline getirdiniz. Mazlumların ahını demokrasi narasına çevirdiniz ve C.H.P.’yi öyle devirdiniz. Siz Tevfik İleri, bizzat siz: Bastığınız dalı kesiyorsunuz, kime dayandığınızı biliniz. En buhranlı anlarınızda sizi müdafaa edenler kimdi?. Sizin için mahkemeleri göze alanlar kimdi? Ayıp ve günah!. Siz hala hakkından bir türlü gelemediğiniz teşkilatınızdaki Yücel devrinin bolşevikleriyle mücadele ediniz. Güvenimizi, imanımızı sarsmayınız. Emanete ihanet etmeyiniz.Siz, sizi her an, her zaman alaşağı etmek isteyen, İstanbul matbuatına bakmayınız. Onlardan korkmayınız. Onların kör olası gözlerine girmeye özenmeyiniz. Tenezzül etmeyiniz.


Atsız’ın bu konferansı üzerine, bütün İstanbul matbuatı, bir sürü talimli edepsiz taarruza geçti. Maksat Atsız’ın şahsında muhafazakar milliyetçi Tevfik İleri’ye, dolayısıyla Adnan Menderes’e vurmak. Olmuşu 1500 sürümü olan, idarehanesine bolşevik yamaklarını doldurmuş, sesini ilan parasıyla kiralamış bir ceride Bolşevik oğlanlarının ağzından taarruza geçti. Gene Ankara’da münteşir, bütün kudreti cinsi kudretten ibaret olan bir zamanlar neşriyat müdürü randevu evlerinde yakalanan, randevu evlerinden idare edilen bir paçavra, aynı bozuk ağızla Atsız’a ve onun şahsında mukaddes Türklük davamıza çattı. Meydanı boş bulan köpekler gibi günlerce ürdüler; uludular.’’İt ürür, kervan yürür.’’ deyip geçilecekti. Maalesef öyle olmadı. Tevfik İleri bile geriledi. Dernek ve Atsız aleyhinde beyanatta bulunacak kadar ileri gitti. Kendini yürekten tutan ve sevenleri gücendirdi.


Atsız’ın yazısını aynen sütunlarımıza naklettik. Takdir okuyucularındır. Atsız gibi öğretmene kıyılır da kütüphaneye hapsedilir mi?

Bu adam vatan haini midir, ahlaksız mıdır, şerefsiz midir? Kendine göre fikirleri varmış. Elbette bir öğretmen her şeyden evvel fikir adamıdır. Atsız’ın fikrinden, bir konferansından neden bu kadar korkuluyor, telaşlanıyorlar? Bu telaşçılar, yaygaracılar kimlerdir? Kısaca cevap verelim:


Soyu bozuk, sütü bozuk, ahlakı bozuk, seciyesi bozuk, bozuk, bozuk olanlardır. Bu günlük bu kadar...

Ziyaret -> Toplam : 125,23 M - Bugn : 119102

ulkucudunya@ulkucudunya.com