« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

07 Ara

2020

Hüseyin Nihal Atsız

Mehmet Niyazi Özdemir 01 Ocak 1970

Atsız Bey’in ailesi Gümüşhane’nin Torul İlçe’sinin Midi köyünden Çiftçioğullarına dayanmaktadır. Dedesinin babası Ahmet Ağa’nın üçüncü oğlu olan Hüseyin Ağa, Deniz eri olarak İstanbul’a gelmiş, okumayı ve yazmayı asker ocağında öğrenmiş, askerliğinin nihayetinde de teskere bırakarak Çarkçı Kolağalığı’na kadar terfi etmiştir. Onun oğlu olan Mehmet Nail Bey’de Osmanlı donanmasına girmiş, Deniz Güverte Binbaşılığından emekli olmuştur. İşte bu Mehmet Nail Bey’in, eşi Fatma Zehra Hanım’dan üç çocuğu olmuştur. Birincisi Hüseyin Nihal Atsız (12 Ocak 1905) dünyaya gelmiştir. İkinci çocuğu Ahmet Nejdet (Sançar), üçüncüsü ise kızı Fatma Nezihe’dir.

***

Atsız, değişik mekteplerde okuduktan sonra Askeri Tıbbiye’ye girmiştir. Arap asıllı Mesut Süreyya Efendi adlı teğmene maksatlı selam vermediği için, 4 Mart 1925 tarihinde Askeri Tıbbiye’den çıkarılmıştır.

1926 yılında İstanbul Darülfünunu’nun yatılı kısmı olan Yüksek Muallim Mektebi’ne kayıt olan Atsız, bir hafta sonra askere çağırılmış, tecil isteği kabul edilmeyince, askerliğini 9 ay olarak Taşkışla’da 5. piyade alayında er olarak yapmıştır. Ardından yine yüksek tahsiline devam etmiştir. Yüksek öğrenim sırasında hocası olan Prof. Dr. Mehmed Fuad Köprülü’nün dikkatini çekmiş, Milli Eğitim Bakanlığı’na tavassutta bulunarak Yüksek Öğretmen Okulu’nu öğrenci olarak bitirdiği için, liselerde yapması gereken sekiz yıllık mecburu hizmetten affettirmiş ve Atsız’ı kendisine asistan olarak almıştır.

1931-1932 tarihleri arasında M. Fuat Köprülü, Zeki Velidi Togan, Abdülkadir İnan gibi tarih ve edebiyat bilginlerinin de dâhil olduğu bir kadro ile Hüseyin Nihal Bey, ‘‘Atsız Mecmua’sını’’ çıkarmaya başlamıştır. Yine bu dönemde Hüseyin Nihal Bey ilk eşi Mehpare Hanım ile evlenmiş, ancak geçimsizlik nedeni ile 1935 yılında ayrılmıştır.

***

Ankara’da toplanan Birinci Türk Tarih Kongresi esnasında Güneş- Dil Teorisi tarih tezine karşı çıkan Zeki Velidi Togan’a Dr. Reşid Galib’in yaptığı haksız hücum üzerine, Atsız ve sekiz arkadaşı Dr. Reşid Galib’e ‘‘Velidi’nin talebesi olmakla iftihar ederiz’’ diyen bir protesto telgrafı çekmiş ve hükümetin gözünde mimlenmiştir. Hükümetin bu tarih tezine, Prof. Dr M. Fuat Köprülü, Umumi Türk Tarihi Prof. Zeki Velidi Togan ve bazı bilim adamları karşı çıkmak için anlaşmışlardı. Ama Ankara’nın Zeki Velidi’ye karşı açık taarruzunu gören M. Fuat Köprülü duruşundan caymış, Hüseyin Nihal’in üniversiteden atılacağını vaat etmişti. Daha sonra Köprülü, Hüseyin Nihal Bey’e üniversiteden atılacağını, atılmadan önce liselerden birine hoca olmasını tavsiye edince, aralarında tartışma çıkmıştı. Bu arada Dr. Reşid Galip Milli Eğitim Bakanı olmuş, Edebiyat Fakültesi Dekanlığı’na vekâleten bakan Ali Muzaffer Bey’i asaleten tayin etmişti. Zaten Reşit Galip Bey, Hüseyin Nihal’i üniversiten atmak için fırsat kolluyordu. Atsız Mecmua’sının 17. sayısındaki ‘Darülfünun’un kara, daha doğru bir tabirle, yüz kızartacak listesi’ adlı makalesini fırsat bilmiş oldu, Hüseyin Nihal Bey’in asistanlığına son verdi (13 Mart 1933). Bundan birkaç gün sonra Atsız, Ali Muzaffer Bey’i Tokatlıyan Oteli’nde milletin gözü önünde dövmüştür.

***

Atsız, önce Malatya Ortaokulu’nda Türkçe, sonra Edirne Lise’sine edebiyat öğretmenliğine tayin edildi. Burada ‘Orhun’ dergisini yayınlayan Atsız, liselerde ders kitabı olarak okutulan tarih kitaplarını tenkit ettiği için bakanlık emrine alındı (28 Aralık 1933). Orhun dergisi de Bakanlar Kurulu kararı ile kapatıldı. Dokuz ay müddetle bakanlık emrinde kalan Atsız, Kasımpaşa’daki Deniz Gedikli Hazırlama Okulu’na Türkçe öğretmeni olarak tayin edildi. Bu hengâmede Bedriye Hanım’la evlenen Atsız’ın daha sonra iki oğlu dünyaya geldi.

***

Deniz Gedikli Hazırlama Okulu’nda dört yıl kadar çalışmış olan Atsız, vazifesinden 1 Temmuz 1938 tarihinde ihraç edilmiştir. Bunun üzerine Özel Yüce - Ülkü Lisesi’nde Edebiyat öğretmenliğine başlamış, ardından yine özel bir lise olan Boğaziçi Lisesi’ne devam etmiştir. Bu sırada Orhun dergisini tekrar yayınlamaya başlamıştır. Bu derginin 15-16. sayılarında dönemin başbakanı Şükrü Saracoğlu’na hitaben yayımladığı açık mektuplarda; Giritli Ahmed Cevat Emre, Pertev Nâilî Boratav, Sabahattin Ali ve Sadrettin Celâl Antel’in komünist faaliyetlerini açıklayarak devrin Milli Eğitim Bakanı olan Hasan Ali Yücel’i istifaya çağırmıştı. Hasan Ali Yücel de ilk iş olarak Atsız’ın Boğaziçi’ndeki Edebiyat öğretmeliğine son vermiş, Orhun Dergisi’ni de Bakanlar Kurulu kararı ile tekrar kapatmıştı. Bunun üzerine Atsız, Başbakan Şükrü Saraçoğlu’na hitaben iki mektup yazdı. Bunların ilki şöyle idi:

‘Hem Türkçü, hem de Başvekil olduğunuz için size bu açık mektubu yazıyorum…’ cümleleri ile mektuba başlamış, daha sonra Başvekil’in 5 Ağustos 1942 tarihinde verdiği nutukta söylediği ‘Biz Türküz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız! Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar ve lâakal o kadar bir vicdan meselesidir’ cümlesini hatırlatarak devam etmiştir. Türk tarihi ile uğraşmış bir münevver olarak söyleyebilirim ki ne ırkımız, ne devletimizin tarihinde Türk milliyetçiliği resmi bir ağızdan bu kadar kesin sözlerle hiçbir zaman açığa vurulmamıştı. Bu sözlerin Türkçü çevrelerde sevinçle karşılandığını anlatmaya lüzum yoktu. Fakat aradan bir buçuk yılı aşan bir zaman geçtiği halde biz bu Türkçülüğün iş alanına geçmediğini görmekten doğan sıkıntı içindeyiz.’

Ziyaret -> Toplam : 125,23 M - Bugn : 114969

ulkucudunya@ulkucudunya.com