« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

07 Ara

2020

PLEVNE MÜDAFAASI

01 Ocak 1970

28 Nisan 1877'de Osmanlı İmparatorluğuna Rus İmparatorluğu tarafından gönderilen savaş ilamını içeren nota ile 1877-1878 Osmanlı-Rus Muharebesi başlamış oldu. Rusların Balkanlarda ordularını gönderip, saldırıya geçebileceği tek bir yer bulunmaktaydı, oda Osmanlı himayesi altındaki Romanya topraklarıydı ve Ruslar bu topraklar üstünde Siret (Sava) nehri üzerinde "Barboşi köprüsü"nün olduğu yerden ordularını geçirmek zorundaydı. Bu köprü kritik bir öneme sahip olmakla bu köprünün havaya uçurulması Osmanlılara en az 2 veya 3 ay vakit kazandıracaktı. Nitekim Osmanlı kuvvetlerine askeri danışmanlık veren İngiliz danışmanlarda bu durumun farkındaydı. Köprünün hemen yakınındaki Osmanlı Tuna donanmasının komutanına İngiliz askeri danışmanı Hobart Paşa, Barbosi’nin tahrip edilmesi emrini vermiş fakat Tuna'daki 4 gemilik Osmanlı filo komutanı bunun bir aldatmaca veya casusluk oyunu olduğuna dair şüpheleri yüzünden emri uygulamakta 4-5 gün kadar gecikmiş ve tam emri uygulayacakken de bu defa iş işten çoktan geçmiştir, zira Ruslar orduları ile sava nehri kıyısına gelip filoyu donanmaları ve karadaki topları ile ateşe alıp batırmış ve yok etmiştir. Sonuçta Osmanlılar için büyük bir fırsat daha muharebenin başında kaybedilmiştir. Zira Osmanlı ordusu Sırp ve Karadağlı isyancıları yenmiş ve ordu balkanlara hakim olmak üzereydi. Buna rağmen Osmanlı hakimiyeti altındaki Romanya'da kral I. Carol Osmanlıların yanındadır. Osmanlılardan belli bazı tavizler ve ayrıca kuvvet göndermesini ve buna karşılık kendisine bağlı kalacağını belirtir. Osmanlı ordusu ne Romanya'nın isteklerini kabul eder ne de destek amaçlı kuvvet yollar. Sonunda kral taraf değiştirip halkından da destek görerek Rusların safına geçer ve Ruslara destek için ordusunu toplamaya başlar.

Vidin'deki Osmanlı kuvvetlerinin komutanı olan Osman Nuri Paşa, Kırım Savaşı'nda Ömer Lütfi Paşa'nın yaptığı gibi[B] 25.000 askerle Romanya'ya girme ve henüz daha yerleşmemiş Rus birliklerinin üzerine saldırarak onları geriletme ve muharebeyi buraya taşıma planlarını açıklayarak Osmanlı seraskerliğinden bu konuda izin ister. Ancak başkomutan Çırpanlı Abdülkerim Nadir Paşa ve heyeti bu öneriyi kabul etmez. Bunun yerine Romanya'yı boşaltıp Tuna nehri boyunca savunma yapmayı seçerler. Oysaki bölgede Osmanlı askerlerinin sayısı Ruslardan fazla olması yanında Sultan Abdülaziz döneminde dış borçlanmaya karşın, harcanan paraların önemli bir kısmı orduya harcanmış ve Osmanlı ordusu en modern teçhizatlara iyi bir donanmaya sahip bir ordu haline gelmişti. Yine redif askerleri dahil pek çok askeri birliği iyi şekilde eğitimliydi. Ancak Osmanlı ordusunun komuta kademesi için aynı durum geçerli değildi. Komutanlar arasında çekişme bulunması yanında ordudaki bir kısım subaylar siyasete katılmıştı. Bunun yanında komuta kademesinde tecrübeli kumandanlara karşın; tecrübesiz veya yeteneksiz,yetersiz kumandan ve subaylarda bulunmaktaydı.Yine komuta kademesinde çekişmeler yanında bir de kurmaylık ve askeri planlama,sevk ve idare yönünden de büyük zaafiyetler mevcuttu. Ruslar Osmanlının bu hareketsiz durumundan istifade ederek Romanya'daki yığınaklarını iyice arttırdılar. Sonrasında teknelerle karşıya geçip Osmanlı mevzilerine hattın zayıf noktalardan saldırıya geçtiler. Oysaki Rusçuk ve Niğbolu'yu topa tutan Ruslar ilerleyecekleri noktaları belli etmişler ve durum Osman Paşa'nın dahi dikkatini çekmiştir. Bu ağır stratejik hatalar ve komuta kademesindeki sorunlar neticesi, iyi donanımına karşın Osmanlı ordusu yenilgi üstüne yenilgiye uğramaya başladı.

Romanya'da ilerlemede dahil pek çok önerisi kabul edilmeyen Osman Nuri Paşa; son olarak bu defa Osmanlı seraskerliğini atlayıp bizzat padişah II. Abdülhamit'e bir öneri sundu. Planına göre Rahova ve Vidin'den 20 tabur askerle kendisi yola çıkacak ve Niğbolu kalesine ulaşıp buradaki birlikleri yanına alarak bir kolordu oluşturup, Teteven ve Turyan geçitlerini ele geçirip Ruslara ani bir hücumda bulunmak olduğunu belirtti. Öneri Padişah tarafından kabul edildi. Ancak buna rağmen padişahın bu kararı, bilinmeyen bir nedenle Osman Paşa'nın kendisine 2 gün geç iletildi. Bu 2 günlük geç bildirme sonrasında ağır neticelere sebep olmuştur. Zira emrin gelmesinin hemen akabinde kuvvetlerin eksiklerini hızla tamamlayıp 13 Temmuzda Osman Paşa Vidin'deki birlikleri ile yola çıktı ve Niğbolu üzerine ilerlemeye başladı. Ancak yoldayken buranın Rusların eline geçtiğini öğrenmesi üzerine ordusunu savunma ve karşı saldırı için diğer uygun bir mevzi olarak öngördüğü Plevne'ye yönlendirmek zorunda kaldı. 20 Temmuzda da buraya ulaştı. Bu arada Süleyman Paşa komutasında, bölgede bulunan Osmanlı ordusunun Şıpka geçidini neredeyse boş bir şekilde bulundurmasından ve tedbirsizliğinden yararlanan Ruslar bu tarihten bir gün önce (19 Temmuz 1877'de) stratejik öneme sahip Şıpka geçidini ele geçirdi ve Osman Paşa'nın geri hatlarına sarktı.

Böylece Osman Paşa'nın planı, daha ilk uygulamada,kendi emri altında olmayan Süleyman Paşa komutasındaki diğer Osmanlı kuvvetlerinin bu gafleti neticesi zora düşmeye başladı. Bununla birlikte Osman Paşa en azından Rus kuvvetlerinin çoğunun dikkatini buraya yönlendirip, Şıpka'nın bu sayede diğer Osmanlı ordularının taarruzları neticesinde geri alınması umudundaydı.

Birinci Plevne Muharebesi
Plevne'ye Rus ordusu, Osman Paşa'nın hareketinden önce 8 temmuzda saldırıya geçilen Niğbolu ile birlikte buraya öncü kuvvet göndermişler ve buradaki Osmanlı askerlerinin bir kısım bölüklerini bozguna uğratmışlardı. Ancak sayıları yetersiz olduğundan öncü kuvvetler, Niğbolu ve çevreden gelen takviye Osmanlı birliklerinin gelmesi ile geri çekilmek zorunda kaldılar. Buna karşın Rus birlikleri bu defa takviye birlikler alarak 8500 kadar askerle 19 temmuzda tekrar Plevne önlerine geldiler.Kent top ateşi altına alındı. İlerleyen Rus 5.tümen komutanı General Şuldner Osman Paşa'nın ilerleyen kuvvetlerinden haberdardı. Bununla birlikte Osmanlı askerlerinin yorgun ve moralsiz olduğunu, hiçbir tahkimat kurmaya vakitlerinin olmadığını, elini hızlı tutarsa kenti alabileceğini düşünmekteydi. Bu sebeple birliklerinin tam olarak toplanmasını beklemeden, 20 Temmuz günü sabaha karşı saat 5.00'de top ateşi ile şehrin kuzeyindeki ve güneyindeki 2 noktadan genel saldırıya geçti. Rus 18. piyade alayı 1.,3. ve 5.nişancı taburları ile Türk savunma hatlarını yararak ilerleyip Osmanlıların bölgedeki redif taburları ve nizamiye taburunu zora düşürdüler.[4] Tüfek ve top ateşi ve verilen ağır zayiata karşın bu Rus taburları ilerlemeye devam ederek Plevne eteklerine kadar ilerlediler. Ancak Osman Paşa kuvvetleri ile gelir gelmez; birliklerinin yorgunluğuna aldırmadan askerlerine saldırı ve Plevne'nin ele geçirilen dış tahkimatlarından Rusları atma emri verdi. 13.000 kadar Osmanlı askerinin bir seri karşı taarruzu ile pek çok asker ve en önemlisi subay kaybına uğrayan Şuldner'in ilerleyen 3 taburu başta olmak üzere bütün taburları önce saldırıya başladıkları noktaya ardından Plevne gerisine doğru çekilmeye başladı. Şuldner yakındaki Rus 9.kolordu komutanlığından yardım istese de bu kolordu Ruslara hemen yardım gönderemeyecek kadar uzaktaydı. Ruslar, birliklerini Plevne'ye 3 saat uzaklıktaki Brösliniçe şehrine kadar geri çekti. Böylece muharebe Osmanlı üstünlüğü ile sona erdi. Muharebede Ruslar 4.000 kayıp verirken, Osmanlıların kaybı 1.000'di.

İkinci Plevne Muharebesi
Plevne'yi Rusların eline geçmekten kurtaran Osman Paşa Rusların takviye alıp tekrar saldıracağını bildiğinden hızla şehir çevresinde daha fazla tahkimat yaptırmaya başlar. Osmanlı mühendisi Tevfik Paşa tarafından öncesinde; sonrasında Osman Paşa tarafından Plevne'de kazdırılan tahkimatlar bir nal şeklini andırsa da bir birbirleri ile tünellerle bağlantılı siperler avcı çukurları şeklinde düzenlenmiştir.Uzunluğu 36 kilometre ve hat derinliği 5 kilometreyi bulabilmekteydi. Bu da Osmanlı ordusuna aynı anda takviyelerini hattın değişik yerlerine hızla gönderme imkanı sağlamaktaydı.Dahası her tabya bu siperleri ihtiyaca göre genişletme imkanına sahipti. Bu arada kendi birliklerine Sofya ve çevre bölgelerden gelen takviye güçlerle Osman Paşa'nın birliklerinin sayısı 20-23.000 kişiye kadar ulaşır. Top sayısı ise 58'dir. Bunun yanında Osman Paşa muharebeden hemen önce Plevne yakınında 17 temmuzda Rusların eline geçen stratejik öneme sahip Lofça şehrini Ruslardan 27 temmuzda geri almayı başararak ikmal hatlarının daha düzenli hale gelmesini sağlar. Ruslar Lofça için karşı saldırıda bulunsalar da yerleşim birimini tekrar ele geçiremezler. Lofça'nın yanında Osmanlı ikmal hatlarını kesmek için Tristinik yerleşimindeki Osmanlı mevzilerine saldırıda bulunan Ruslar bunda da başarısız olurlar.

Buna karşın Rusların Nikolay Kridener yönetimindeki 9.kolordusu ise özellikle savaşa katılan Romanya kralı I. Carol'dan ve çevre birliklerden gelen takviye kuvvetlerle 36.176 asker ve 176 topa ulaşırlar. 31 Temmuzda Rus genelkurmayı asker yönünden üstünlük yanında büyük topçu üstünlüğünü de göz önünde tutarak Rus-Rumen birleşik ordusunun zafer kazanacağı ümidiyle Kridener'e saldırı emri verir. 9.kolordu kenti kuşatıp 3 koldan saldırıya geçer. General Schakofsky'nin süvarileri doğudan, Mihail Skobelev'in piyadeleri ise Gravitsa mevzilerinin olduğu kuzeyden saldırır. General Schakofsky (Şahovski)'nin kuvvetleri iki tahkimatı ele geçirip ilerler ancak Rus birlikleri topçu birliklerine ve sayı fazlalığına karşın tepede iyi şekilde mevzilenmiş ve iyi şekilde topçuları konumlanmış Osmanlı birliklerinin etkili saldırıları ile karşılaşırlar ve direnişi bir türlü kıramazlar. Birliklerinin dörtte birinden fazlası ya yaralanmış ya da ölmüş olan Şahovski geri çekilmek zorunda kalır. Greviça'da mevzilere bütün güçleri ile yüklenmeye çalışan ve hatta süvarilerini bile ateş hattına süren Ruslar buna rağmen fazla bir kazanç elde edemeyip yine ağır kayıplarla geri çekilirler. Günün sonunda Osmanlı birlikleri geriledikleri mevzileri de geri alıp Rusları geri püskürtürler. Rusların 7.300 kaybına karşılık Osmanlıların sadece 2000 kaybı bulunmaktaydı.

Üçüncü Plevne Muharebesi
2. Plevne Muharebesinden sonra Osman Paşa bir taarruza geçerek kuşatma yapan Rus birliklerini yok etme imkânını kullanamadı. Osman Paşa'nın Rusların kendi ordusunu tamamen kuşatma yönünde bir harekata girişeceğini fark edip, kuvvetlerini Plevne'den geri çekerek Ruslara karşı başka bir yerde savunma ve muharebe harekatına girişmesi yönündeki planı ise II.Abdülhamit tarafından kabul edilmedi. Zira uluslararası kamuoyunda bu savunma dikkat çekmişti ve padişah, bu direnişin sürmesi ile hem diplomatik olarak Rusları uluslararası kamuoyunda baskı altına alarak savaşın Osmanlı lehine sonuçlanmasını sağlayacak diplomatik bir başarı kazanmayı; hem de Şıpka geçidini ordusunun ele geçirerek çekilmeye gerek kalmadan Rusların askeri açından zorlanabileceğini düşünüyordu. Bu arada Osman Paşa, Süleyman Paşa ve Mehmet Ali Paşa ile yazışmalar yapar ve bunun akabinde bu paşalar Osman Paşa'nın bir aldatma amaçlı saldırı düzenleyip düşmanı oyalarken eş zamanlı Rus ordusuna saldırıp Rusları Bulgaristan'daki mevzilerinden atılabileceğini belirtirler. Osman Paşa bu plana ve iki paşanın sözüne uyarak 31 Ağustos 1877 tarihinde Pelişat yönüne 1.300 Rus askerinin hayatına mal olan, Osmanlıların ise 1.000 asker kaybettiği küçük bir atlı taarruz yaptı. Ancak Şıpka ordusu komutanı Süleyman Paşa ve Mehmet Ali Paşa Osman Paşa'ya söz verdikleri şekilde Ruslara aynı anda eş zamanlı bir saldırı yapamadılar. Neticede harekat yarıda kesilmek zorunda kalındı.

Bu esnada Ruslar askerlerini takviye etmeye devam ettiler. Grandük Nikolay Nikolayeviç bizzat kumandaya geçtiği Rus ordusunun sayısı 100.000 askere ulaşmıştı.[6] Bunun yanında bir de general Alexandru Cernat komutasında 43,414 kişilik Rumen askeri birliği de ruslara yardıma geldi. Osmanlı ordusunun Lofça Muharebesi'ni kaybetmesi neticesi Plevne 4 koldan Rus Ordusu tarafından sarıldı. Osman Paşa'nın kaybedilen Lofça kalesinden katılan Osmanlı askerleriyle takviye ettiği savunma birliklerinin sayısı ancak 30.000'i zor buluyordu. Osman Paşa savunmanın geri kalan süresinde önemli bir asker takviyesi alamadı, Plevne'yi savunmaya devam etti. 11 Eylül'de kuşatan birlikler kapsamlı bir taarruza geçtiler. Rus birlikleri Plevne'nin güneyindeki mevzileri ele geçirirken Rumen askerler Grivitza mevzilerini ele geçirdiler. Ancak kayıpları ağırdı zira Osmanlı ordusunun sahip olduğu ancak Rus ve Rumen birliklerinde olmayan, o dönemin en modern silahlarından olan Krupp topları, hızlı ve seri ateş edebilen Henri Martin ve Winchester tüfekleri kuşatmada Osmanlılara sayıca az olmalarına karşın büyük üstünlük sağlıyordu. Ertesi gün Osmanlılar Rusların ele geçirdiği mevzileri tekrar geri almayı başardılar ama Romanyalılara karşı aynı başarıyı gösteremediler. Bu tarihe kadar Ruslar 20.000 asker kaybetmişti. Osmanlıların kayıpları ise 5.000 civarındaydı. Yine de bu muharebe de Osmanlı ordusunun başarısı ile sonuçlandı.

Plevne'nin düşmesi (Dördüncü Plevne Muharebesi)
Ruslar verdikleri bu yüksek kayıplardan sonra ön cepheden yaptıkları taarruzlara son verdiler. Müşir Osman Paşa'nın hatları yararak şehirden çıkma ve Orhaniye'ye çekilip burada savunmaya devam etme talebi ise Müşir Mehmet Ali Paşa'nın desteklemesine karşın Osmanlı Genelkurmayı tarafından kabul edilmedi. Bunun üzerine Osman Paşa bir süre daha Plevne'yi savunmaya devam etti. Osmanlı başkumandanlığı ve özellikle Şevket Paşa II. Abdülhamit'i Plevne'ye yardım götürebilecekleri bu sebeple savunmaya devam edilmesi hususunda ikna etmişti. Ancak eski kumandan Mehmet Ali Paşa ve Müşir Rauf Paşa ise verilen emre rağmen Plevne'ye yardım götürecek yolu açamadılar, dahası Osmanlı başkumandanlığında Şevket Paşa, Radomirce yenilgileri gibi belli başarısızlık ve yenilgileri Padişah'tan örtbas ederek durumu daha da kötüleştirdi ve bu konuda verilecek çekilme emrini geciktirdiler. Plevne'nin bu kadar uzun süre dayanmasından sabırsızlık duyan Rus ordusunun Genel Komutanı Eduard İvanoviç Todleben bizzat birliklerin başına geçti. Bu arada Graviça'daki mevzilerinden Baştabya'daki mevzilere 19 Ekim'de Rumenler kısmi saldırıya geçti; ancak 1.000'den fazla ölü bırakarak, bozgun halinde geri çekilmek zorunda kaldılar.[4] Bununla birlikte daha önce Kırım Savaşı'nda kuşatma tarzı savaş konusunda büyük bir tecrübe kazanmış olan Todleben 24 Ekim'de Plevne'yi çember altına almaya karar verdi. Yapılan kısmi taarruzlarla Plevne yakınınındaki çeşitli istihkam ve tepeler (Yeşiltepeler ve Teliş Mevzileri ayrıca Radomirçe zapt edilip Plevne üzerindeki çember daraltıldı. Şıpka’dan gelen Gorni Dubnik Muharebesi'ni kazanıp ilerleyen General İosif Gurko 28 Ekim’de 35.000 askerle Plevne-Sofya yolunu tamamen kapattı ve Plevne, dört taraftan tamamen kuşatılmış oldu. 2 Kasım'da Grandük Nikolay, Plevne'deki kuvvetlere teslim olma çağrısı yaptı, 12 Kasım'da Osman Paşa bu çağrıyı reddetti. Ruslar Aralık ayına kadar kuşatma altındaki birlikleri her türlü olumsuz propaganda yöntemlerini kullanıp teslim olmaya zorlasalar da başarılı olamadılar. Bu arada Rus General Skobelev 13 ve 14 Kasımda emri altındaki birliklerle general Tobleben'den izinsiz Plevne'deki Osmanlı mevzilerine bir saldırı düzenlese de, bu hareketi başarısızlıkla ve 400 Rus askerinin ölümü ile sonuçlandı.

Bunun yanında Osmanlı tarafından 4 Aralıkta müşir Deli Fuat Paşa Elena Muharebesi'nde Rusları yenip çeşitli ağırlıklarını zapt etse de, bu zafer Plevne üzerindeki kuşatmayı kaldırmaya yetmedi ve zafer sonuçsuz kaldı.[11] İşin daha da kötü yanı Seraskerliğe getirilen ve sözlerini tutamayıp görevden alınan müşir Mehmet Ali Paşa'nın kendisinden yaşça küçük Süleyman Paşa ile çekişmesi neticesi[11] Şıpka'daki birliklerinin tekrar taarruzunu ve Plevne'ye yardım gönderme amaçlı planını şura vasıtasıyla reddedip birliklerini savunmaya zorlaması oldu. Osman Paşa'nın, Plevne'deki birliklerin çekilmesi yönündeki talebi başkomutanlıkça sonunda kabul ettiğinde artık çok geç olmuştu, bu çekilme planının kabulüne dair karar zaten bütün haberleşme hatları kesilmiş ve Ruslarca tamamen kuşatılmış Osman Paşa'ya da zamanında ulaştırılamamıştır.

Yiyecek ve mühimmatların tükenmek üzere olduğunu gören Osman Paşa ordusuyla birlikte kuşatmayı yararak Sofya'ya doğru çekilme yönünde bir plan yaptı. 9 Aralık'ı 10 Aralık'a bağlayan gece sabaha yakın bir saatte kuşatmayı yararak Plevne'den çıktı. Rus hatlarına taarruza başladı ilk Rus hatları dağıtıldı ancak Rusların 5:1 asker avantajına sahip olduğu bir çatışma sonucu Osmanlılar tekrar Plevne'ye geri çekilmek zorunda kaldılar. Kimi kaynaklar bu muharebede Osman Paşa'nın ayağından vurulması ve atının ölmesi neticesi kuvvetlerinde Osman Paşa öldü diye yayılan söylenti üzerine askerin moralinin bozulması ve ilerlemeyi sürdürememesinden dolayı ordunun geri çekilmek zorunda kaldığından söz eder. Buna karşın bir kısım kaynaklarda zaten bu huruç harekatını Rusların Plevne'ye soktukları Bulgar casuslar vasıtasıyla bildiklerini iddia etmektedir. Bu çatışmada Ruslar 2.000 asker, Osmanlılar ise 4.000 asker kaybetmişti. Durumun çaresizliğini gören Osman Paşa ertesi gün (10 Aralık 1877) 40.000'e yakın askeriyle birlikte teslim oldu. Zaten o sırada Süleyman Paşa'nın sonunda yaptığı Tırnova'yı Ruslardan geri alma ve Plevne'ye yardım götürme amacı da taşıyan "Maçka Muharebesi"'ni kaybetmesi ile Plevne'nin durumu tamamen umutsuz bir hâldeydi.

Ziyaret -> Toplam : 125,23 M - Bugn : 116199

ulkucudunya@ulkucudunya.com