John Steinbeck
27.02.1902 – 20.12.1968 01 Ocak 1970
John Steinbeck, 27 Şubat 1902'de Salinas, Kaliforniya'da doğdu. Babası Prusya ve annesi İrlanda göçmeni olan bir ailede dünyaya geldi. Eski bir öğretmen anne Olive Hamilton, oğluna okuma alışkanlığı aşıladı ve kelime dünyasını genişletti. Babası Ernst Steinbeck ise Monterey bölgesinde sayman olarak görev yapıyordu. Onun yaşadığı bu doğal elverişli ortam ileride kendi eserlerine mekan olarak konuk olacaktı. Küçük kırsal bir kesimin içerdiği bu bölgede yazları çiftliklerde ve tarlalarda çalıştı. Bu dönemler onun en tanınmış eserlerinden biri olan Fareler ve İnsanlar romanının taslağını oluşturdu. Burada işçi yaşamanın karanlık yüzünü, zorlu işçi yaşamını, sert geçen toplumsal baskıyı ilk elden yaşadı. Onun erken dönemde kendi stilini kazanmasını sağlayan bu yaşam tarzı, ileride büyük oranda ses getirecek romanları yazmasının ufak bir özeti gibiydi. Gençlik yıllarında sürekli çalıştığı çiftlikleri ve ormanları değiştirerek çevresini keşfetti. Steinbeck aynı zamanda aykırı bir kişilikti ve bu erken yaşlarda belli olmaya başlamıştı. Bu yıllar devam ederken 1919'da Salinas Lisesi'nden mezun oldu. Erken yaşlarda ne istediğini bilen yazar, kendi yazma stiline katkı sağlayacağını düşündüğü için Stanford Üniversitesi'ne kayıt oldu ve İngiliz Edebiyatı okumaya karar verdi. Üniversite hayatı boyunca çeşitli işlerde çalışan Steinbeck, henüz diplomasını almadan üniversite hayatını yarıda bıraktı. Küçük yaşlarda usta bir yazar olacağını bilen yazar, üniversitedeyken tıp bölümü dekanına ‘’insanları öğrenmem gerek’’ diyerek kadavra parçalarını istedi. Reddedildikten sonra ve üniversitenin kendisini geliştirmeyeceğini inandığı için New York’a gitti. Burada çeşitli işlerde çalıştı. Daha önce çiftçilik işlerine merak salan Steinbeck, bir boyacının yanında çıraklık yapmıştı. New York’tayken bir spor kompleksinin inşaatında çalıştı. Bu zamanlarda elli kiloluk yükler taşıyordu. Bir gün bir işçinin ölümün kıyısından dönüşünü gördü ve o günün gecesinde işi bıraktı. Tekrardan Kaliforniya'ya dönen yazar, ilk eşi Carol Henning ile tanıştı ve ikili 1930 yılında evlendi. Fakat ikilinin birliktelikleri 13 yıl sürdü.
Büyük Buhran zamanlarında Kaliforniya'ya gelen yazar, Tahoe Gölü'nde bekçi olarak çalıştı. Kriz yıllarında babası tarafından destek gördü ve yazma işine devam etmeye karar verdi. Ayrıca uzun yıllar dost olacağı filozof, deniz biyologu Ed Ricketts ile yine bu dönemlerde tanıştı. Ricketts, birkaç Steinbeck romanında ona ilham kaynağı olmuştu. Örneğin Sardalye Sokağı romanında Doc karakterine ilham olmuş ve Bitmeyen Kavga, Tatlı Perşembe kitapları için bir çerçeveydi.
1929’da ilk Romanı Altın Kupa yayımlandı, konusu ünlü deniz korsanı Henry Morgan’ın hayat hikayesiydi. İlk romanı ilgi çekmeyince beş yıl içinde üç kısa eser daha üretti. 1935’e kadar devam eden yazı hayatından sonra ilk ses getiren romanını yazdı. Bu roman, Amerika Monterey’de bir grup sınıfsız, evsiz adamın gözünden tüm kalıpları yıkan, aynı zamanda dostluğun paradan daha önemli olduğunu vurgulayan Yukarı Mahalle romanıydı. Romana konu olan Paionos çetesi bir ikon haline geldi. Kitap 1942’de filme uyarlandı, Steinbeck için dönüm noktası bu romandı. 1935 yılında Yukarı Mahalle’nin yayımlanması ile birlikte yavaşlamayı reddeden Steinbeck, 1936 yılında bugün klasikleşmiş dediğimiz Bitmeyen Kavga’yı kaleme aldı. Kitapta iki direnişçinin Salinas Vadisi’nde tarım işçilerini örgütleme macerasını yazdı. Tıpkı gençlik yıllarında çalıştığı çiftliklerden izlenimleri ile artık kendini bulan Steinbeck, Bitmeyen Kavga ile büyük bir ses getirdi. Karın tokluğuna çalışan meyve çiftçilerinin sorunlarını dile getiren yazar, bunu aynı zamanda sürükleyici bir tarzda yazdı.
1937’de Kaliforniya’da iki göçmen arkadaş olan George ve Lennie’nin hikayesini anlattığı Fareler ve İnsanlar kitabı büyük beğeni topladı. Steinbeck bu romanı bir ödül konuşmasında ‘’küçük şaheser’’ olarak nitelendirdi. Roman hem sayısız kez tiyatroya uyarlandı hem de 1939’da Hollywood filmi olarak seyircilerin karşısına çıktı.
1935 yılından itibaren yazım hayatında büyük değişiklikler olan Steinbeck, çoğu okuru tarafından en büyük eseri olarak nitelendirilen Gazap Üzümleri’ni kaleme aldı. Kitap, 1940 yılının Şubat ayında on birinci baskısını yaparak 430.000 bin kopya sattı. O yıl Ulusal Kitap ve Pulitizer ödüllerini kazandı. Üstelik sonraki seksen yıl boyunca on beş milyondan fazla sattı ve her yıl sadece Amerika’da elli bin kişi Gazap Üzümleri satın alıyor. Ayrıca roman filme uyarlanınca baş karakter Tom Joad’ı canlandıran aktör Akademi Ödülü’ne aday gösterildi. Film Hollywood klasikleri arasında yerini koruyor. Bu eser Amerikan toplumundan öyle bir etki bırakmıştı ki Gazap Üzümleri’nin başarısı bu kadar yüksek olsa da konusu bakımından bazıları tarafından eleştirildi. Maddi zorluk yaşayan bir ailenin kapitalist sistem yüzünden yaşadığı zorluklar ve bankacılara vurulan ağır darbeler sonrasında birçok karalama kampanyası gerçekleştirildi ama bu boykotlar eserin başarısını gölgeleyemedi. Çünkü roman bir dönemin Amerika'sını yansıtıyordu. Charles Dickens’ın Viktorya Dönemi İngiltere’sini yansıttığı İki Şehrin Hikayesi romanından sonra böyle bir tasvir gelmemişti.
Steinbeck etrafındaki büyük küçük tüm olaylara ilgi duyuyordu. İkinci dünya savaşı yıllarında Ay Batarken romanını yazdı. Roman isimsiz bir ülkenin işgalciler tarafından ele geçirilmesini anlatıyordu, elbette işgalci ülkenin ismi açıklanmasa bile Almanya; işgal edilen ülkenin ise Norveç olduğu anlaşılıyordu. Roman 1942’de çıktığında filme uyarlandı ve savaşın bitim yıllarında Steinbeck’e, Norveç tarafından ''Kral Haakon Özgürlük Haçı'' verildi.
Stenibeck’in Bir Savaş Vardı makalesi 1958’de yazılıp belgeseli yapıldığında, yine ikinci dünya savaşı yıllarında geçirdiği olaylardan oluşuyordu. 1943 yılında savaş muhabiri olarak Avrupa’nın birçok noktasında bulunma şansı yakaladı. Kitap, İngiltere'nin dört köşesinden Sicilya'ya, Cezayir'e oradan da İtalya'ya kadar her yeri ele alıyordu. Üstelik yazar, hafif makineli bir tüfek kullanarak Alman mahkumlarının yakalanmasını sağladı.
Savaşın yıkıcı etkisi Steinbeck’e birkaç şarapnel parçası izi ve bazı psikolojik travmalara sebep olmuştu. Bu dönemlerden kurtulmayı her zamanki gibi yazarak anlattığını açıkladı. Nitekim savaştan sonra onun en çok bilinen eserlerinden İnci (the pearl) 1947’de yayımlanmıştı. Yine 1947 yılında Steinbeck, Sovyetler Birliği’ne yapacağı birçok seyahatin ilkini gerçekleştirdi. Bu yolculukta ona eşlik eden fotoğrafçı Robert Capa’dır. Sovyetler Birliği’nin tüm önemli noktalarını ziyaret eden Steinbeck ve Capa, 1948 yılında beraber Rusya Gezisi adlı bir kitap çıkardılar. Kitap, Steinbeck’in deneyimleri ve Capa’nın fotoğraflarını içeriyordu. 1948 yılının sonlarına doğru yazar Amerikan Sanat ve Edebiyat Akademisi’ne seçildi.
John Steinbeck Müzesi
1952 yılında yazarın en önemli eserlerinden ''Cennetin Doğuşu'' yayımlandı. Yazar, bu kitap için ''diğer yazdığım tüm kitaplar sanırım bu kitap için bir pratikti demiştir.'' Nitekim birçok kesim tarafından onun en iddialı kitaplarından biri de budur. Bu dönemler içkiye düşkün olan yazar, ruh halindeki dalgalanmalar sebebi ile Lenox Hill Hastahanesi’ne yattı. Dibe vurduğunu açıklayan Steinbeck, insan iç hüznünün bir mikroptan daha hızlı onu öldürebileceğini söylüyordu.
Steinbeck’in Amerikayı yeniden keşfetmek için yola çıkmıştı. Köpeğim Charley ile Amerika Yollarında ismi ile çevirilen kitap, Amerika'da 1960 yılında yayımlandı. Oğlu Thom’a göre, babasının bu yolculuğu yapmasının tek bir sebebi vardı; ölmeden önce Amerikayı son bir kez görmek. Kitap hem Amerikayı eleştirel bir bakış açısı ile acımadan kınıyor hem de övgüler dağıtarak tarafsız bir bakış açısı ile bu görevi tamamlıyordu.
1961 yılında Steinbeck, Amerika’da ahlaki yozlaşmayı ve düşüşü son romanı olan Kaygılarımızın Kışı'nda anlattı. Baş karakter Ethan etrafında şekillenen olaylar birçok kişiyi başlarda hayal kırıklığına uğratmıştı. Çünkü herkes yeni bir Gazap Üzümleri bekliyordu. Başka bir kesim ise bu romanın ciddiyetini anlamış, sadece Steinbeck’in bunu sessiz bir anlatı ile anlattığını düşünüyordu. İsveç Akademisi, Kaygılarımızın Kışı ve Gazap Üzümleri'ne olumlu yorumlar yapmıştı. Fakat hem bu romana gelen eleştiriler hem de Nobel ödülünde yaşanılan bazı eleştirilerden sonra Steinbeck, ölümüne son 6 yıl kalmışken bir daha asla kurgu yazmadı. Amerikan edebiyatının klasikleşen simgesi haline gelen yazara 1964’de Başkanlık Özgürlük Madalyası verildi. Ölümünden kısa bir süre önce 1967’de Vietnam’a savaş röportajcısı olarak gitti ve 1968 yılının Aralık ayında kalp yetmezliği nedeniyle öldü. Onun birçok öyküsüne ev sahipliği yapan Salinas, Monterey, San Joaquin Vadisi, şimdilerde ‘’Steinbeck Ülkesi’’ olarak anılmaktadır.