« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

27 Ara

2020

Ahmet Mithat Efendi

1844 – 28.12.1912 01 Ocak 1970

1844’te Tophane’de doğup, 28 Aralık 1912’de gönüllü olarak muallimlik yaptığı Darüşşafaka’da hayata veda eden Ahmet Mithat, 6-7 yaşlarında iken babasını kaybedince eğitimi için çalışmak durumunda kaldı. Rusçuk’ta bir devlet dairesine memur olarak çalışırken bir yandan da Arapça, Farsça ve Fransızcası’nı ilerlettiği için kendisini takdir eden Mithat Paşa ona kendi ismini verdi.Böylece asıl adı olan “Ahmet”'in yanına “Mithat” da eklenerek, bu şekilde anılmaya başladı. 1871’e kadar Sofya ve Bağdat’ta resmi görevlerinin yanı sıra gazetecilik yaptı.

Okumaya olan düşkünlüğü sayesinde batı edebiyat ve sanatını yine bu dönemde öğrendi. 1871 yılında görevinden istifa edip İstanbul’a dönerek gerek kurduğu gazete ve dergilerde gerek var olanlarda gazetecilik yaptı, kendi matbasını kurdu. “Letâif-i Rivayat”, “Kıssadan Hisse” ve “Hace-i Evvel” isimli eserlerden oluşan ilk hikaye koleksiyonunu bu dönemde yayınladı. Namık Kemal ve Yeni Osmanlılar'la yakınlığı nedeni ile tepki çekti. Dinsizlikle suçlandı. 1873’te Ebüzziya Tevfik ile birlikte Rodos'a sürüldü. 38 ay süren sürgün sırasında çok sayıda eser yayınladı, Rodoslu çocuklara ders verdi, “Medreseyi Süleymaniye” adlı bir ilkokul açtı. En üretken dönemlerinden birini yaşayan yazar, “Hasan Mellah”, “Hüseyin Fellah” ve “Dünyaya Yeniden Geliş ya da İstanbul’da Neler Olmuş” gibi önemli eserlerini burada yazdı. Abdülaziz'in vefat etmesi ve V. Murat ’ın başa geçmesiyle çıkan genel af sonucu İstanbul'a geri dönmesine izin verildi.

Rodos sürgününden döndükten sonra Kabataş’ta yeni bir eve taşınan Ahmet Mithat Efendi, burada şair Fıtnat Hanım ile komşu olmuştu. 1880 yılında Beykoz bir çiftlik satın aldı. Ona ait araziden kaynayan suya “Sırmakeş” adını verdi ve şişeleyerek içme suyu satışı başlattı. Beykoz kıyı- sında bir yalı satın alarak sanat ve edebiyat çevrelerinden pek çok kişiyi bu yalıda ağırladı. İstanbul’a döndükten sonra gazetecilik, yayıncılık ve romancılığa ağırlık verdi. Bu dönemde yazdığı ve sürgüne kadarki hayatı ile sürgün yıllarını anlattığı “Menfa” adlı eserinde Yeni Osmanlılar'ı eleştirdi; “Üss-i İnkılab” adlı eserinde de II.Abdülhamid'in siyasetini överek yeni sultanın gözüne girdi. 27 Haziran 1878'de Osmanlı sarayının desteği ile Tercüman-ı Hakikat gazetesini yayımlamaya başladı; gazete, Osmanlı basın tarihinin en uzun ömürlü ve etkili yayınlarından birisi oldu. Başlangıçta gazetenin tüm yazılarını kendisi yazıyordu. 1879’da Matbaayı Amire’ye müdür olarak tayin edildi. II. Meşrutiyet döneminde yaş haddi nedeniyle emekliye ayrıldı. Yazıları eskisi gibi rağbet görmediği için yazı hayatından da çekildi. Bakanlar Kurulu’nun özel kararıyla Darülfünun’da genel tarih, felsefe tarihi; Darülmuallimat’ta tarih ve eğitimbilim dersleri; Medreset-ül-Vaizin’de dinler tarihi dersleri verdi; ayrıca Darüşşafaka’da gönüllü olarak öğretmenlik yaptı. 28 Aralık 1912 tarihinde Darüşşafaka’da nöbetçi olduğu bir sırada kalp durmasından hayatı- nı kaybetti. Fatih Camii Mezarlığı’na defnedildi.

Ziyaret -> Toplam : 125,15 M - Bugn : 31992

ulkucudunya@ulkucudunya.com