Siyasette 2020: Yoksulluk, erken seçim, ittifaklar ve mafya
Hilal Köylü 01 Ocak 1970
Türkiye’de siyaset, ittifakların kıran kırana tartışmalarına sahne oldu. Pandemi gölgesindeki bu tartışmalarda yoksulluk, erken seçim ve mafya öne çıktı. 2020 siyasetinde öne çıkanları derledik.
Türkiye siyaseti için 2020, muhalefet ve iktidarın mecliste karşı karşıya geldikleri yasal düzenlemelerden çok ittifakların çekişmelerini öne çıkaran gelişmelere sahne oldu. Cumhur İttifakı’nın cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine dönük savunmasına karşın, Millet İttifakı cephesi parlamenter sisteme dönüş için görüş birliğini güçlendirdi. 2020’de siyasetin gündemine oturan en önemli başlıkları topladık.
2020 siyaset için hızlı başladı. 2019'un son günlerinde, bir zamanlar "AKP’nin hocası" olarak bilinen Ahmet Davutoğlu’nun AKP'ye rakip olarak Gelecek Partisi'ni kurmasının ardından 2020 başında da AKP’den kopmuş yeni bir parti kuruldu. AKP döneminde Başbakan yardımcılığı kadar yürüttüğü ekonomi politikalarıyla da dikkat çeken Ali Babacan da tıpkı Davutoğlu gibi yolları Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ayrıldı. Babacan Demokrasi ve Atılım Partisi’ni (DEVA)"Türkiye partisi olmak" hedefiyle kurdu.
Gelecek ve DEVA’nın kuruluşu siyaset kulislerini hareketlendirmekle kalmadı, "erken seçim" isteyen muhalefet cephesini güçlendirdi.
AKP-MHP ortaklığındaki Cumhur İttifakı’nın ülkeyi yönetemediğini, baskı ve gerilim politikasıyla ayakta kalmaya çalıştığını öne süren muhalefetten en baskın "erken seçim" çağrısı CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’ndan geldi.
Seçim yasaları tartışması ve erken seçim çağrıları
Kılıçdaroğlu’nun bu çağrıyı MHP lideri Devlet Bahçeli’ye yapmasıysa çok tartışıldı. Kılıçdaroğlu, aldığı erken seçim kararlarıyla siyasetteki dengeleri değiştirmesiyle bilinen Bahçeli’ye "Ülkeyi seviyorsan, Türkiye’yi erken seçime götür" diye seslendi. Bahçeli ise bu çağrıya "Kılıçdaroğlu’nun seçim isteği sipariş ve hezeyandır. Seçim zamanında, 2023’te yapılacaktır" yanıtı verdi.
Muhalefetin "erken seçim" çağrısından kaçamayacağını anlayan AKP-MHP ortaklığındaki Cumhur İttifakı’nın siyasi partiler ve seçim kanunlarında değişiklik yapma girişiminin Kılıçdaroğlu’nun çağrısından çok önce başlaması ise dikkat çekiciydi.
Bu değişiklikleri ilk isteyen Bahçeli’ydi. Bir partinin mecliste grup kurabilmesi için gerekli olan milletvekili sayısını 20’den 40’a çıkarmak isteyen MHP, partiler arası transferleri de önleme çabasını açıkça ortaya koydu. Bu çabanın AKP’den kopan Gelecek ile DEVA partilerinin olası bir seçimde önünü kesmek olduğu görüşünü savunan muhalefetten birlik içinde "Her şekilde seçime hazırız" sesi yükseldi.
AKP de siyasi partiler ve seçim kanunlarındaki değişiklik için çalışmalar yürüttüğünü açıkladı. AKP’li yetkililer kendi çalışmalarını MHP’nin de yürüttüğü çalışmayla ortak bir metin haline getirmeye hazırladıklarını duyurdu.
Siyasetin Covid-19 çekişmesi
Siyaset için hızlı başlayan 2020’de, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de koronavirüs damgasını vurdu. İktidarla muhalefet arasındaki tartışmalara bir yenisi, Covid-19 eklendi.
Sağlık Bakanlığı’nın Mart ayında Türkiye’de ilk koronavirüs vakasının görüldüğünü açıklamasının ardından iktidarla muhalefetin salgın yönetimi üzerinden tartışması yıl boyu sürdü.
Şüphesiz bu konudaki en heyecanlı tartışma, Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan’ın koronavirüsle mücadelenin 20'inci gününde "Biz bize yeteriz" sloganıyla başlattığı bağış kampanyası üzerine yapıldı. IBAN, siyasetin ve sokağın temel gündem maddesi oldu. Kampanyaya yedi maaşını bağışlayan Erdoğan, vatandaştan ilan edilen IBAN numaralarına bağışta bulunmasını istedi. Hükümetin IBAN verip, halktan bağış toplamasına muhalefetten "Hükümet milletin cebine göz dikiyor" eleştirileri yükseldi. Siyasi ve toplumsal muhalefet bağış yerine "gereksiz ve acil olmayan Kanal İstanbul" gibi üzerinde toplumsal uzlaşı bulunmayan projelerin iptal edilmesini istese de hükümete sesini duyuramadı.
Erdoğan’ın bağış kampanyasını, CHP’li Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın "6 milyon Tek Yürek" ve yine CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da "Birlikte Başaracağız" kampanyasının hemen ardından başlatması ise AKP ile CHP arasında "Koronavirüs gerilimi" olarak değerlendirildi. Belediyelerin yardım toplaması İçişleri Bakanı genelgesiyle engellendi. CHP'li belediyeler, İçişleri Bakanlığı’nın koronavirüs mağdurları için bağış toplamalarını engellemesini yargıya taşıdı.
Muhalefet partileri yönetimindeki belediyelerin halktan toplanacak bağışları ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak için açtığı banka hesaplarını bloke eden hükümet, bu belediyelerin halka maske ve ekmek dağıtmasını, sahra hastaneleri hazırlığına girmesini de engelledi.
Tartışmalı "Af yasası"
Hükümet, virüsle mücadele kapsamında kamuoyunda "af" olarak bilinen ceza infaz düzenlemesini meclisten geçirdi. Düzenlemeyle, organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı da, cezaevinden Nisan 2020’de çıktı. Gazeteciler, avukatlar, MİT’e karşı suç işleyenlerin infaz düzenlemesi dışında bırakılmasına muhalefetten, hukukçulardan "Türkiye’de eşitlik ilkesi ihlal ediliyor" tepkisi yağdı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın koronavirüs salgınına karşı önlemler kapsamında TBMM'nin 100'üncü kuruluş yıldönümü olan 23 Nisan'daki özel oturuma katılmama kararının üzerinden iktidar ile muhalefet arasında yaşanan tartışma büyüdü.
Muhalefet, iktidarın Erdoğan katılmayacağı için TBMM Başkanı Mustafa Şentop aracılığıyla diğer siyasi parti liderleri de meclisten uzak tutmaya çalıştığını öne sürdü. Şentop’un muhalefetin de katılmamasının iyi olacağı yönündeki sözüne karşılık muhalefet liderleri TBMM’deki törene katıldı.
Baro genel kurulları, siyasi parti kongreleri gibi toplantıları virüs önlemleri kapsamında yasaklayan hükümet, bu yasağa kendi uymadı. Muhalefetin tepkisinden çok virüsün yayılımı genişledikçe AKP de, teşkilat toplantılarını, kongrelerini ertelemek ya da iptal etmek zorunda kaldı.
Vaka sayıları muamması
Türkiye’de vaka sayılarının artmasıyla alınacak önlemler konusunda da muhalefet ve iktidar görüş ayrılıkları içinde oldu. Hükümet, muhalefetin uzun süreli sokağa çıkma yasağı çağrılarına karşılık vermedi. Halk sağlığı uzmanlarının "tam kapanma" çağrılarına da yanıt vermeyen hükümet, geceleri ve hafta sonları dar kapsamlı sokağa çıkma yasakları uyguladı.
Muhalefet, Sağlık Bakanlığı’nın Covid-19’la ilgili şeffaf bir şekilde açıklamadığını, maske dağıtamadığını, aşı konusunda kafaları karıştırdığını, Covid-19 testleri konusunda da çifte standart uyguladığını, sağlık çalışanlarını koruyamayıp, haklarını veremediğini de meclis gündemine taşıdı.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) salgının başından beri Türkiye’de gerçek vaka sayılarının açıklanmadığı iddiasını hiç geri çekmedi. Siyasi muhalefet de hükümete bu konuda yüklendi. Sağlık Bakanlığı sekiz ay boyunca vaka sayılarını 1-2 bin bandında gösterdikten sonra Kasım ayında Türkiye’de testleri pozitif çıkan kişileri de vaka sayılarına ekledi ve 25 Kasım’da bu sayının 28 bin 351 olduğunu duyurdu.
Ekonomi, askıda ekmek ve bakanın istifası
Muhalefetle iktidar ekonomideki darboğaz üzerinden sürekli karşı karşıyaydı. Tartışmalar ülkede yoksulluk olup olmadığına kadar uzadı. Bahçeli ile muhalefet arasında yaşanan "askıda ekmek" polemiği tarafların "erken seçim" gerilimindeki tansiyonu artırdı.
İstanbul Ticaret Odası 200 gramlık ekmek fiyatına yüzde 20 zam yaparak 1 buçuk liraya çıkarınca MHP "halka destek" gerekçesiyle "askıda ekmek" kampanyası başlattı. MHP’nin bu kampanyasının ekonomideki kötü gidişatın hükümet tarafından itirafı olduğunu dile getiren muhalefete Bahçeli’den tepki yağdı. Bahçeli, "Milliyetçilik, askıya ekmek koymak değildir" diyen DEVA lideri Ali Babacan’a "Kendisine bile devası olmayan şahıs" sözleriyle yüklendi.
İyi Parti lideri Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "ekonomi uçuyor" sözlerine gönderme yaparak, hükümete "Biri ekonominin uçtuğunu söylüyor, biri de askıda ekmek kampanyası başlatıyorsa, birisi yalan söylüyordur" sözleriyle yüklendi. MHP’nin "askıda ekmek" kampanyasına AKP’nin de şüpheyle yaklaşması, eleştirmesi dikkat çekti. Erdoğan kampanya için "Bırakın Allah’ınızı severseniz ya. Evine ekmek götüremeyen var mı bu ülkede" derken, muhalefet Türkiye’de yaşanan yoksulluğa dikkat çeken açıklamalarıyla hükümete karşı "yönetemiyorsunuz" çıkışını kuvvetlendirdi.
Muhalefetin erken seçim için ses yükseltmesine neden olan bir başka gelişme Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın görevinden istifasını duyurmasıydı. Türkiye’nin ekonomide büyük bir darboğaz yaşadığı, hükümetin ülkeyi yönetemediği savını tekrarlayan muhalefet, bir kez daha erken seçim çağrısı yaptı ancak Bahçeli de, Cumhurbaşkanı Erdoğan da "Seçim 2023’te yapılacak" yanıtını verdi.
Bekçi ve baro kavgası
Hükümet ile muhalefeti mecliste karşı karşıya getiren ilk düzenleme bekçilere silah kullanma, kişi ve araçları durdurup kimlik sorma başta olmak üzere polisiye yetkiler verilmesi oldu. İktidar, muhalefetin "polis devleti kuruluyor" eleştirilerini görmezden geldi.
Sivil toplum örgütleri, barolar ve muhalefetin tepkisine karşın AKP, kamuoyunda "çoklu baro" olarak bilinen ve bir kentte birden fazla baro kurulmasını öngören yasa teklifini de meclise sundu. Teklifi "hukukta çok seslilik sağlanıyor, halk bir baroya mecbur olmaktan kurtuluyor" diye savunan AKP ile MHP, baro başkanlarının Türkiye genelindeki protestolarından sonra Ankara’ya gelerek meclis bahçesinde yaptıkları protesto eylemlerinin de hedefinde oldu.
Ankara’ya yürüyüşlerinde engellenen baro başkanları Ankara girişinde yaptıkları oturma eylemleriyle polis engelini aşmayı başardı. Polis, meclis bahçesinde ve Ankara adliyesinde de baro başkanlarına müdahale etti. Biber gazlı müdahaleye karşın "çoklu baro"ya karşı olduklarını duyuran baro başkanlarına muhalefet tam destek verdi. Yasa teklifinin meclisteki görüşmeleri sırasında muhalefet sıralarından "Yandaş baro yaratamayacaksınız" sesleri yükselse de, teklif AKP ve MHP oylarıyla yasalaştı.
Derneklere "kayyum"
Yıl boyunca muhalefetle iktidarı mecliste karşı karşıta getiren yasa değişikliklerinden biri de yılın son haftalarında yapıldı. Muhalefet, hükümetin "derneklere kayyum atamasının" yolunu açan düzenlemeyi yasalaştırmasına da engel olamadı.
''Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi'' TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı.
AKP’nin hazırladığı kanun teklifinde yer alan derneklerin para toplama usullerinde ve denetimlerinde öngörülen düzenlemeler sivil toplum kuruluşları (STK) ve hukukçuların yanı sıra muhalefet partilerinin de tepkisini çekti.
Teklif, özellikle dernek yöneticilerinin, İçişleri Bakanlığı’nca görevden alınarak, yerlerine kayyum atanmasının önünü açtığı gerekçesiyle tepkilere neden oldu. Yeni düzenlemeyle terör suçları, uyuşturucu suçları ve mal varlığı aklama suçlarında haklarında soruşturma başlatılan kişiler ve görev yaptığı kurullar İçişleri Bakanı tarafından görevden alınabilecek. Söz konusu derneklerin yönetimlerine kayyum atanabilecek. Bu da yeterli görülmezse İçişleri Bakanı bir derneği geçici olarak faaliyetten alıkoyabilecek.
İyi Parti, yeni anayasa, Çakıcı
MHP'den koparak Meral Akşener’in liderliğinde üç yıldır AKP-MHP ortaklığına karşı muhalefet cephesindeki sert duruşuyla dikkat çeken İyi Parti’de ortaya "Fetöcülük suçlamaları" çıktı. İyi Partili Ümit Özdağ’ın, İyi Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu’yu "Fetöcülükle suçlaması", İyi Parti’nin CHP ve HDP ile yeni anayasa çalışması yürüttüğünü iddia etmesi Özdağ’ın partiden ihracıyla son buldu.
Kılıçdaroğlu ve Akşener yeni anayasa çalışması olmadığını söylese de, Bahçeli Millet İttifakı’nı oluşturan CHP, İyi Parti ve Saadet Partisi’ni "zillet ittifakı" olarak niteledi ve "Anayasa hazırlık masasını PKK kurmuş, zillet ittifakı bu masaya oturmuş, yazım işi için de Fetö devreye sokulmuş" sözleriyle muhalefeti hedef aldı.
Tam bu sırada organize suç örgütü liderliğinden hüküm giymiş Alaattin Çakıcı’nın Kılıçdaroğlu’na "Akıllı ol. Seni bakla kazığıyla tanıştırırım" şeklinde tehditler içeren mektubu sosyal medyadan yayınlaması Türkiye’de 90’lı yıllara damgasını vuran devlet, siyaset, mafya ilişkisini yeniden gündeme taşıdı. Muhalefet, siyasetteki mafya dilinin ve yöntemlerinin etkin olduğundan şikayet ederken, Bahçeli’nin "Çakıcı dava arkadaşımdır" çıkışı Cumhur İttifakı ve mafya ilişkisine dönük sorgulamaları artırdı.
Bahçeli, sadece Çakıcı’ya destek vermekle kalmadı, iş insanı Osman Kavala’ın serbest kalması gerektiğini söyleyen, eski HDP genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın kitabının herkes tarafından okunmasını isteyen Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Bülent Arınç’a da "terörist sempatizanı, gafil" sözleriyle yüklendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Demirtaş’ı terörist diye niteleyip Arınç’ın sözlerinin beğenmediğini duyurunca AKP’nin kurucularından Arınç, Cumhurbaşkanlığı’ndaki görevinden istifa etti. Bu istifa, AKP’den kopuşların daha da süreceği şeklinde yorumlandı.
Tüm bu tartışmalarda Erdoğan’ın reform yapmak isteyip de Bahçeli tarafından mı engellendiği, Bahçeli’nin iktidarda kalmak için mi AKP’yi frenlediği soruları gündemden hiç düşmedi.
HDP, Demirtaş ve "evine dön"
Bahçeli’nin HDP’nin kapısına "kilit vurulmasını" istemesi de, iktidar-muhalefet gerilimini başka bir noktaya taşıdı. MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın HDP’yi "öldürülmesi gereken haşere sürüsü" olarak tanımlamasına HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’dan "MHP, insanlık suçu işliyor" çıkışı geldi.
Bahçeli ile HDP’yi karşı karşıya getiren bir başka gelişme AİHM Büyük Dairesi’den çıkan "Demirtaş derhal serbest bırakılmalı" kararı oldu. Tıpkı Erdoğan gibi "AİHM kararını tanımadığını" duyuran Bahçeli, kararın hükümsüz olduğunu savundu. Bahçeli’nin HDP’nin kapatılması isteğine ise yeşil ışık yakmayan AKP’nin, MHP’yle ilişkisi, ortaklığı yeni yılda da gündemin ön sıralarında olmaya aday.
İyi Parti lideri Akşener, parlamenter sistemi konuşmak için ortak masa kurulması önerisini yılın son günlerine doğru bir kez daha tekrarladı. Bu öneri karşılığında Akşener’e "Evine dön. Bitsin bu çile" teklifiyle karşılık veren Bahçeli’nin Cumhur İttifakı’nın 2023’te yeniden iktidar olacağına ilişkin tavrını sürdürmesi de, hem erken seçim tartışmalarının 2021’de de süreceğinin hem de iktidarın muhalefet üzerindeki baskıyı artıracağının işareti olarak yorumlandı.
2021…
AKP ve MHP oylarının eridiğini, İyi Parti’nin yükselişte olduğunu gözlemleyen araştırmacılar, MHP’nin İyi Parti üzerine yeni yılda daha çok gideceği öngörüsünde de bulunuyor. AKP’yi yüzde 30 gösteren son siyasi araştırmalarda MHP’nin baraj altında kalma riski dikkat çekiyor. MHP lideri Bahçeli’nin bu yüzden Cumhur İttifakı’nı koruyup kollayan açıklamalar yaptığına dikkat çekilirken, 2021 için Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı arasındaki çekişmenin büyüyeceği öngörüsü öne çıkıyor.
Deutsche Welle Türkçe
Beş soruda ekonomide 2021 beklentileri / Aram Ekin Duran
Türkiye ekonomisi 2021 yılına işsizlik, enflasyon, geçim sıkıntısı gibi ağır sorunlarla giriyor. Yatırımcıları Türkiye’ye çekmek için ortaya konan "reform" söyleminin işe yarayıp yaramayacağı ise merak konusu.
Küresel ekonomide İkinci Dünya Savaşı’nın yarattığı tahribat kadar ağır izler bırakan Covid-19 pandemisi, son yıllarda durgunluk yaşayan Türkiye ekonomisi açısından işsizlik, enflasyon, cari açık gibi kronik sorunların büyüdüğü bir yıl oldu. Türkiye ekonomisinde, değişen ekonomi yönetimi ile birlikte atılan adımları ve 2021’de yaşanabilecek gelişmeleri beş soruda derledik:
Kasım ayı başında değişen ekonomi yönetimi, bugüne kadar neler yaptı?
Kasım ayı başında birkaç gün arayla önce Merkez Bankası Başkanlığına eski Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın getirilmesi, ardından 2018’den bu yana ekonominin başında olan Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanlığı görevinden ayrılması, ekonomi yönetiminde yeni bir sürece girildiğinin işareti oldu. Naci Ağbal başkanlığındaki Merkez Bankası’nın son iki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında 675 baz puanlık artışla politika faizini yüzde 17’ye çıkarması, yeni döneme ilişkin olumlu beklentileri artırdı. Yeni ekonomi yönetimi geçen yaklaşık iki ayda faiz artışının yanı sıra swap işlemleri, aktif rasyosu gibi alanlarda attığı adımlarla da yatırımcıları memnun etti. Ancak Albayrak döneminde, dolar kurunu dizginlemek için eritilen Merkez Bankası rezervlerinin eksiye düşmesi, ekonomiye güven anlamında ciddi bir sorun olmaya devam ediyor. Gerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gerekse ekonomi kurmayları tarafından yapılan “reform” vaatleri ise toplumun tüm kesimlerini kapsamak yerine, yalnızca yatırımcıya dönük düzenlemeler içermesi nedeniyle eleştiriliyor.
Ekonomi yönetiminin 2021 ajandasında neler var?
Türkiye ekonomisi, pandemi önlemlerinin en üst seviyede uygulandığı 2020 ikinci çeyrekte yüzde 9,9’luk daralma yaşadı. 1 Haziran’dan itibaren başlayan normalleşme süreci ve hükümetin ekonomiyi canlandırmak için açtığı kredi muslukları sayesinde üçüncü çeyrekte ekonomi yüzde 6,7’lik büyümeye imza attı. Türkiye bu performansıyla G-20 ülkeleri içinde 3’üncü çeyrekte en hızlı büyüyen ülke olurken, 2020 yılının tamamının yüzde 1’e yakın bir büyüme ile kapanacağı tahmin ediliyor. 2021 yılında ise Yeni Ekonomi Programı’nda (YEP) hedeflenen yüzde 5,8’lik büyümeye ulaşılması zor görünüyor. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Beklenti Anketi’ne göre, 2021 büyümesinin yüzde 3 civarında kalacağı öngörülüyor. OECD ve IMF gibi uluslararası kuruluşlar da Türkiye’nin 2021’de yüzde 3 ila 5 arasında büyüyeceği tahmininde bulunuyor. 2021 yılında ekonomi yönetimin başlıca gündem maddesi uluslararası yatırımcılarda Türkiye ekonomisine ilişkin duyulan güvensizliği giderecek adımlar atmak olacak. Öte yandan pandemi koşulları nedeni ile giderek artan geçim sıkıntısı ve yoksulluk, ekonomi yönetimini zorlayacak bir diğer önemli başlık olacak.
2021’de enflasyon ve işsizlik nasıl bir seyir izleyecek?
Türkiye ekonomisinde pandemi süreci ile birlikte yükselişe geçen hayat pahalılığı ve işsizlik, milyonlarca haneyi geçim sıkıntısına sokmuş durumda. Kronik işsizlik sorunu üstüne eklenen pandemi nedeni ile oluşan iş kaybı, kısa çalışma ödeneği ve işten çıkarma yasağı gibi önlemlerle henüz resmi verilere yansımadı. Son bir yılda yaklaşık 1,4 milyon kişi iş aramaktan umudunu keserken, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan 2020’nin son işgücü istatistiklerine göre işsizlik oranı Eylül döneminde yüzde 12,7 seviyesinde gerçekleşti. Ancak iş aramayı bırakanlar da dahil edildiğinde geniş tanımlı işsizliğin yüzde 30’lar seviyesine çıktığı tahmin ediliyor. 2020 sonunda işsizliğin yüzde 14’ler seviyesine çıkması beklenirken, pandemi önlemlerinin kalkması halinde resmi işsizlik oranının hızla yüzde 17-18 seviyelerine çıkacağı öngörülüyor.
Öte yandan Türkiye en fazla enflasyona sahip 20 ülkeden biri olmaya devam ediyor. Özellikle gıda fiyatlarının oluşturduğu baskı ile 2020 yılı Kasım ayında TÜFE yüzde 2,30 arttı. Kasım ayındaki artışla birlikte yıllık enflasyon yüzde 14,03 düzeyinde gerçekleşti. Yılın son döneminde hızlı bir yükseliş eğilimine giren enflasyonun 2021’nin ilk yarısında yüzde 18’leri görebileceği tahmin ediliyor. 2021 ortasından itibaren başlayabileceği öngörülen faiz indirimleri ile birlikte ise yılsonu enflasyonunun Merkez Bankası tahmini olan yüzde 9,4’e yakın bir seviyeye düşürülmesi hedefleniyor.
Döviz kurları için 2021’de ne tür tahminler yapılıyor?
Türkiye’de ekonomik gidişat ve ekonomi politikalarına olan güveni temsil eden en net gösterge olarak tanımlanabilecek dolar kuru, pandemi sürecinin yarattığı belirsizlik ortamı ve Türkiye’nin kendine özgü yapısal sorunları nedeni ile artmaya devam etti. 2020 başında 5,95 seviyelerinde olan kur, kasım ayı başında 8,50 seviyelerini görerek tarihi rekor kırdı. Türk Lirası’nda (TL) yaşanan bu değer kaybı, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere ekonomi yönetiminin verdiği “reform” vaatleri ve faiz artışlarıyla bir miktar azaldı. Yılın son günlerinde dolar kuru 7,50 seviyesinin, euro kuru ise 9 TL’nin altını gördü. TCMB, 2020 yılı aralık ayı beklenti anketine göre cari yıl sonu döviz kuru (dolar/TL) beklentisi bir önceki anket döneminde 7,89 TL iken, bu anket döneminde 7,77 TL oldu. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise bir önceki anket döneminde 8,41 TL iken, bu anket döneminde 8,37 TL olarak gerçekleşti. 2021’de Türk Lirası’nın kaybettiği değeri yeniden kazanmaya başlaması için hem Merkez Bankası politikalarının beklentileri karşılaması, hem de birikimini döviz ve altın alarak değerlendiren vatandaşın ekonomi yönetimine güven duyması belirleyici olacak.
Avrupa Birliği ile ticari ilişkiler 2021’de nasıl şekillenecek?
Türkiye’nin en büyük ticari partneri olan Avrupa Birliği (AB) ile diplomatik ilişkileri sıkıntılı bir süreçten geçiyor olsa da, ekonomik ilişkiler önemini korumaya devam ediyor. Ticaret Bakanlığı verilerine göre, Türkiye ihracatının yüzde 49’u AB ülkelerine gerçekleştiriliyor. Türkiye AB’nin ithalatından aldığı yüzde 3,6’lık pay ile 6’ıncı sırada yer alırken, AB ülkelerinin toplam ihracatından da yüzde 3,4’lük pay alıyor. Türkiye’nin AB ülkelerinden ithalatı ise toplam ithalatının neredeyse yüzde 40’ına ulaşıyor. 2021 yılında da AB-Türkiye arasındaki ticaretin aynı oranlarda devam etmesi bekleniyor.
Bununla birlikte, Birleşik Krallık ile yapılan Serbest Ticaret Anlaşması (STA) da Türkiye’nin Avrupa’ya ticarette elini güçlendiren bir hamle oldu. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, pandeminin yarattığı dış ticaret sorunlarının çözülmesi gibi konu başlıkları 2021 yılında taraflar arasındaki temasların öncelikli konuları olacak.
Öte yandan 2020'nin son günlerinde açıklanan AB ile Çin arasındaki yatırım anlaşmasının Türkiye ile AB arasındaki ekonomik ilişkileri nasıl etkileyeceği merak konusu. AB yetkilileri 2013'ten beri planlanan anlaşmanın 2022'de yürürlüğe gireceğini belirtirken, söz konusu anlaşma ile Avrupalı yatırımcıların Çin’de üretim yapmasını kolaylaştıracak bir dizi adım atılacak.
Deutsche Welle Türkçe
2021'de siyasette hangi gelişmeler yaşanabilir? / Ayşe Sayın/ BBC Türkçe, Ankara
2020, koronavirüs salgını nedeniyle, bütün dünyada dengelerin alt üst olduğu ve deyim yerindeyse "evdeki hesabın çarşıya uymadığı" bir yıl olarak kayıtlara geçti.
Türkiye siyaseti de büyük ölçüde, salgına ilişkin politikalar üzerinden şekillenirken, toplumsal dayanışmaya en çok gereksinim duyulan bu dönemde de, siyasetin dili hiç yumuşamadı.
İktidar ile muhalefet arasındaki en önemli tartışma konularından birisi, yılın ilk yarısında, salgın nedeniyle CHP'li belediyelerin yardım kampanyalarına getirilen yasak oldu.
Yılın sürprizi ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın damadı da olan Berat Albayrak'ın Hazine ve Maliye Bakanlığı'ndan, Instagram hesabı üzerinden, sitem içeren mesajlarla dolu istifası oldu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve ittifak ortağı İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in dile getirdiği, "erken seçim" tartışmaları, 2020'de hiç gündemden düşmediği gibi, gelecek yılın da gündeminde kalmaya devam edecek görünüyor.
Peki 2021'de Türkiye siyaseti nasıl şekillenebilir? Siyasi kulislerde bu konuda dile getirilen beklentiler ve yapılan değerlendirmeler şöyle:
AKP'de değişim
Koronavirüs salgını nedeniyle il ve ilçe kongreleri zaman zaman kesintiye uğrayan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), 2021'de 7. Olağan Büyük Kongresi'ni gerçekleştirerek, yeni parti yönetimini belirleyecek.
Genel Başkanlık görevini de üstlenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2019 yerel seçimlerinde, Ankara ve İstanbul'un da aralarında bulunduğu önemli büyükşehirlerin CHP'ye karşı kaybedilmesinin ardından, seçmenin "değişim" mesajı verdiğini belirtip, bunun gereğini yerine getireceklerini açıklamıştı.
Ancak daha sonra, seçimlerin hemen ardından bir değişime gidilmesinin "zaafiyet olarak algılanabileceği" kaygısı ve 2020'de yaşanan koronavirüs salgını nedeniyle, değişim hesapları büyük kongreye ertelendi.
Bu süreçte parti yönetimindeki tek değişim, Lütfü Elvan'ın Hazine ve Maliye Bakanı olmasıyla, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı'na getirilen Cevdet Yılmaz'ın yerine, Efkan Ala'nın Genel Başkan Yardımcısı atanması ile oldu.
2018 seçimlerinin ardından atanan cumhurbaşkanlığı kabinesindeki tek değişim ise Cahit Turhan'ın Ulaştırma Bakanlığı'ndan alınıp, yerine Adil Karaismailoğlu'nun atanması ve Berat Albayrak'ın Hazine ve Maliye Bakanlığı'ndan istifasıyla boşalan göreve Lütfü Elvan'ın atanması oldu.
Erdoğan'ın, henüz kesin tarihi netleşmemekle birlikte 2021 bahar aylarında yapılması beklenen 7. Olağan Büyük Kurultay'da, parti yönetiminde kapsamlı değişikliğe gitmesi sürpriz olmayacak.
Şimdiye kadar kabine değişikliğine ilişkin tahminleri boşa çıkaran Erdoğan'ın, parti yönetimindeki değişime paralel olarak, kabinede de kısmi revizyona gidebileceği beklentisi AKP kulislerinde seslendiriliyor.
İki ayaklı reform paketi hazırlığı
Ekonomi yönetimindeki değişimin hemen ardından Erdoğan, hukuk ve ekonomi alanında "reform" kararı aldıklarını açıkladı ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ile Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, iş dünyası ile görüşerek bu alanda yapılacak düzenlemelere ilişkin önerilerini dinledi.
İki bakanlığın birlikte üzerinde çalıştığı reform paketinin, Ocak ayı içinde AKP Merkez Yönetim Kurulu'nda ele alınması; ardından da teklifin hazırlanarak Meclis Başkanlığı'na sunulması planlanıyor.
Paketin yargı ayağını, Erdoğan'ın 2019'da açıkladığı Yargı Reformu Strateji Belgesi kapsamındaki düzenlemelerin oluşturması beklenirken, ekonomi ayağında ise mülkiyet hakkını güçlendiren ve sözleşme özgürlüğünü genişleten düzenlemelere yer verileceği ifade ediliyor.
İktidarın reform hamlesinin altında, Türkiye'den kaçan yatırımcıyı yeniden getirme arayışının yanısıra, mart ayında Türkiye'ye yaptırımı görüşecek olan Avrupa Birliği'ne, olumlu mesaj verme arayışının yattığına işaret ediliyor.
Muhalefet partileri ise Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala'nın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına karşın cezaevinde tutulması, eski CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun "seçilme hakkı ihlal edildiği" kararınına karşın yerel mahkemenin yeniden yargılamayı reddetmesi kararlarını örnek göstererek, yargı reformu sözünü inandırıcı bulmuyor.
HDP'ye kapatma davası baskısı
Yerel seçimlerde kazandığı belediyelere kayyum atanan HDP, yılın son döneminde MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin "kapatılsın" çağrısının hedefi oldu.
Birkaç kez bu çağrısını tekrarlayan Bahçeli'ye, ittifak ortağı AKP'den güçlü destek gelmedi.
Daha önce kapatma davasıyla karşı karşıya kalan AKP'de başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere parti yönetimi "parti kapatmaya karşı" tutumuyla biliniyor.
Ancak ittifak ortağı üzerindeki "özgül ağırlığı"nı her geçen gün daha da artıran Bahçeli'nin ısrarları karşısında AKP'de, kapatma yerine "ara formül" olarak "hazine yardımından mahrum bırakma" veya "teröre destek verenlerin milletvekilliğinin düşürülmesi" seçenekleri de tartışılmaya başladı.
Siyasi partilere dava açılması için ya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın resen harekete geçmesi ya da Meclis'te grubu bulunan bir siyasi partinin başvurusu ile mümkün olabiliyor.
Son olarak geçtiğimiz günlerde il başkanları toplantısında HDP kapatılsın çağrısını yineleyen Bahçeli, kapatma davası için girişimde bulunup bulunmayacakları yönündeki soru üzerine, "Önce sırasıyla ifade ettiklerimizi bir görelim. Ortaya nasıl bir tavır koyuyorlar. Onları yapalım. Ondan sonra MHP, durduğu sözün arkasında ve arkasında durduğu sözün de gereğini yapacak cesarettedir. Kimse merak etmesin" yanıtını verdi.
Bahçeli'nin bu adımı ne zaman atacağı henüz net değil, ancak yeni yılda tartışmalı konuların başında yer almasına da kesin gözüyle bakılıyor.
Erken seçim: Muhalefet tartıştırıyor, iktidar 2023'ü işaret ediyor
Erken seçim tartışması, pandemi koşullarına karşın, 2020 yılı içinde de en çok tartışılan konulardan biriydi.
Yerel seçimlerde elde edilen sonuç ve muhalefeti örgütlemedeki başarısı nedeniyle daha özgüvenli bir siyaset sergileyen CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, aslında hiç de alışkın olunmayan şekilde iktidara erken seçim çağrısı yaptı.
İttifak ortağı İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de muhalefetin erken seçim istemesinin normal olduğunu belirtip, tarih olarak da Haziran 2021'i işaret etti.
Ancak gerek AKP gerekse MHP seçimlerin zamanında; yani 2023'de yapılacağı konusunda ısrarlı söylemini sürdürüyor ki kulislerde de 2021 içinde bir erken seçime çok fazla şans tanınmıyor.
Zira iktidarın, pandeminin yarattığı ekonomik ve sosyal anlamda iyileşme sağlamadan gidilecek bir seçimde, kamuoyu anketlerinde oy oranı düşüş eğiliminde olan AKP'nin iktidarı yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalacağına işaret ediliyor.
Pandeminin getirdiği olumsuz etkilerin yanısıra, AKP'nin 19 yıllık iktidar yıpranmasını da dikkate alarak kendisinin en avantajlı çıkacağı seçim sistemi değişikliğini yaparak seçim gideceğine dikkat çekiliyor.
Geçen yıldan bu yana Seçim ve Siyasi Partiler Yasası konusunda AKP içinde bir çalışma yürütülmesine karşın, henüz bu konuda bir teklif Meclis'e sunulmuş değil.
AKP'nin olağanüstü bir gelişme olmazsa, erken seçim kararı alması beklenmiyor; ancak ittifak ortağı MHP ile birlikte Seçim ve Siyasi Partiler Yasası değişikliğini Meclis gündemine getirmesi güçlü olasılık olarak görülüyor.
AKP'den ayrılan Ali Babacan'ın kurduğu DEVA Partisi ve Ahmet Davutoğlu'nun başında yer aldığı Gelecek Partisi'nin de içinde yer aldığı "parlamenter sistem" ortak paydasında genişletme hesabı yapan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun iktidara yönelik "erken seçim baskısı"nı artıracağı da kulislerde dile getiriliyor.
Sarıgül ve İnce faktörü
Siyaset sahnesine yeni katılan Mustafa Sarıgül liderliğindeki Türkiye Değişim Partisi kuruluşunu tamamlarken, CHP içinde parti yönetimine muhalif "Memleket Hareketi" başlatan Muharrem İnce, bir süre önce parti kuracağını açıkladı.
Pandemi nedeniyle ara verdiği yurt gezilerine tekrar başlayan Muharrem İnce'nin yılbaşından sonra parti kurması bekleniyor.
Cumhurbaşkanı adayı olmak istediğini her fırsatta dile getiren İnce'nin parti kurma kararında, kendisini adaylaştıracak bir adres arayışı etkin olurken; Sarıgül'ün daha çok partisini parlamentoya taşıyacak seçim ittifakı arayışı içinde olması muhtemel görünüyor.
Muhalefet ve iktidar bloğunda yeni ittifak arayışları gündeme gelebilir
Siyasi partiler için bir anlamda "seçime hazırlık" yılı olarak görülen 2021'de yeni ittifak arayışları da gündeme gelebilir. Yeni yıla "reform" gündemi ile giren AKP'nin, Doğu ve Güneydoğu'da kaybettiği oylarını yeniden kazanabilmek için yeni arayışlara girebileceğine işaret ediliyor.
Muhalefet bloğunun başını çeken CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun ise DEVA Partisi, Gelecek Partisi'ni de içine alacak şekilde "millet ittifakı"nı genişletme çabası içinde olduğu konuşuluyor.
Ancak ittifakların nasıl şekilleneceği büyük ölçüde, cumhurbaşkanı adayının kim olacağı ve nasıl belirleneceğine bağlı olarak değişebileceğine de işaret ediliyor.
2018 seçimlerindeki gibi muhalefet bloğunun aday üzerinde uzlaşamaması durumunda, İYİ Parti, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi'nin içinde yer alacağı üçüncü bir ittifakın kurulması da ihtimal dahilinde değerlendiriliyor.
CHP'de, ittifakların geleceğine ilişkin, "İttifaklarla ilgili arayışlar devam edebilir. Mevcut ittifakları sürdürmek ya da güçlendirmek için arayışlar olabilir. Seçim zamanı geldiğinde şartlara göre değişik konumlanmalar oluşabilir. Yeni ittifaklar da kurulabilir. Bizim CHP olarak asıl derdimiz, demokrasi ittifakıdır" değerlendirmesi yapılıyor.
MHP için de kongre yılı
Muhalefet partilerinin tamamına yakını geçen yıl kongrelerini tamamladı. Son olarak Mart 2020'de pandemi koşullarında kurulan Ali Babacan'ın liderliğindeki DEVA Partisi de, büyük kongresini 29 Aralık'ta gerçekleştirdi.
Önümüzdeki yıl AKP ve MHP ile parlamentoda temsil eden siyasi partiler kongre süreçlerini tamamlayarak, kendilerini bir sonraki seçime taşıyacak yönetim kadrolarını belirlemiş olacak.
Bu kapsamda MHP, 13. Olağan Büyük Kurultay'nı 14 Mart 2021'de gerçekleştirecek.