Musa Kazım Efendi
1858 – 10.01.1920 01 Ocak 1970
Şeyhulislam Musa Kazım Efendi, 1275/1858 tarihinde Erzurum / Tortum / Pehlivanlı köyünde dünyaya geldi. Babası, İbrahim Efendi, annesi de Halide hanımdır. İlk eğitimini köyünde ve Tortum’da aldı. Ahmet Efendi’nin tavsiyesi üzerine Balıkesir’de yaşayan dedesi Nureddin Efendi’nin (veya ağabeyinin) yanına ilim tahsili için gitti (1878). Balıkesir ulemasından başta Selahaddin Ali eş-Şu’uuri ve Lütfi Efendi’lerden olmak üzere dersler aldı. Sonra İstanbul’a geçti. 1306/1888 yılında Ulum-i Âliye ve Âliyye’den 29 yaşında icazet (diploma) aldı. Aynı yıl ruus imtihanını kazanarak müderris oldu ve Fatih Camii’nde dersiâm olarak ders vermeye başladı.
1888’de Ruus derecesini aldıktan sonra mülazemet (7 yıllık bekleme) müddetini Fatih dersiâmlığıyla tamamlayan Musa Kazım, 1313/1896 yılında İstanbul ruusu derecesini almıştır. Bu tarihten sonra İstanbul rüusunun kademelerini sırasıyla şöyle almıştır: 1313/1896 yılında İbtidai Hariç İstanbul Müderrisliğine; 1317/1900 yılında Hareket-i Hariç derecesine; 1318/1901’de İbtida-i Dahil’e, 1319/1902’de Musila-i Sahn’a, 1321/1904’de Sahn’a; 1322/1905’de Hareket-i Altmışlık’a, 1323/1906’de Hamise-i Süleymaniye derecesine terfi etmiştir. 1325/1907 yılında ise İstanbul ruusunun dışında üst bir derece olan Bilad-i Mahreç’ten Halep Mevleviyeti payesi kendisine verilmiştir.
Hareket-i Hariç payesi aldığı 1317/1900 yılında aynı zamanda Mekteb-i Kudat/Hukukta Mecelle muallimliğine atanmıştır. 1908 yılına kadar bu görevi sürdürmüştür. Aynı dönemlerde Galatasaray Mekteb-i Sultanisi (Galatasaray Lisesi) akaid muallimliğine tayin edilmiş, peşine Daru’l-Fünun (Üniversite) ve Daru’l-Muallimin (Yüksek Öğretmen Okulu) hocalığına atanmıştır. Aynı anda dört ayrı görevi yürütmüştür. Ayrıca 1907 yılında Şeyhulislamlık (Meşihat) bünyesindeki Tedkik-i Müellefat başkâtipliğine, sonra da aynı meclisin azalığına getirildi. Ayrıca Mekteb-i Hukuk’ta muhakemat-ı hukukiyye; Daru’l-Hilafeti’l-Âliyye Medresesine bağlı olan Medresetü’l-Mütehassisin’in tali kısmında usul-i fıkıh müderrisliği yapmıştır. Dört defa geldiği Şeyhülislamlık makamında beş yılı aşkın bir süre görev yapmıştır.
İcâzet aldığı 1888'den II. Meşrutiyet'in ilânına kadar geçen sürede klasik bir Osmanlı âlimi olarak fıkıh, İslâm felsefesi ve tasavvufla ilgili çeşitli konular üzerinde yoğunlaşan Mûsâ Kâzım, II. Meşrutiyet günlerinde İttihat ve Terakkî Cemiyeti'ne üye olmuş, bu dönemde cemiyetin ilmiye şubesinde Meşrutiyet'in yararları ve İslâm'a uygun bir sistem olduğu konusunda makale ve eserler kaleme almıştır
II. Meşrutiyetin İlanından sonra (1908) Mearif Nezaretinde kurulan Meclis-i Kebir-i İlmî azalığında görev yaptı. Hey’et-i A’yan’ın teşkili sırasında da İttihat ve Terakki cemiyetine üye olarak Meclis-i A’yan (senato) azalığına tayin edildi.
Mûsâ Kâzım'ın, zaman zaman İslamcılarla aynı görüşleri paylaştığı görülse de İttihat ve Terakkî'nin etkin bulunduğu ve bu cemiyet sayesinde şeyhülislâmlık yaptığı dönemlerde Meşrutiyet'i savunduğu, böylece bazı muhafazakâr İslâmcı aydınlardan farklı bir çizgi takip ettiği, hatta ıslah ve yenileşme konusundaki temayülleriyle Osmanlı Devleti'nin ilerici ve gelişmeci âlim tipinin bir temsilcisi haline geldiği söylenebilir. Şeyhülislâmlık görevinden ayrıldığı dönemlerde de muallimlik yapan Mûsâ Kâzım, 1. Dünya Savaşı'nın ardından İttihat ve Terakkî Cemiyeti liderlerinin tutuklanması üzerine Said Halim Paşa ve diğer arkadaşlarıyla birlikte Bekirağa Bölüğü'nde hapsedildi. Burada yargılanarak 13 Temmuz 1919 tarihinde on beş yıl kürek cezasına çarptırıldı; ancak mahkemenin kararını ağır bulan Sultan Vahdeddin cezasını üç yıl sürgüne çevirdi. Mûsâ Kâzım sürgün bulunduğu Edirne'de 10 Ocak 1920 tarihinde vefat etti ve Edirne Murâdiye Camii'nin hazîresine gömüldü. Ağır başlı, olgun ve faziletli bir kişiliğe sahip olduğu kaydedilir.