« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

11 Oca

2021

SARIKAMIŞ HAREKÂTI

Tuncay Öğün 01 Ocak 1970

Osmanlı ordusu tarafından I. Dünya Savaşı esnasında 22 Aralık 1914 – 4 Ocak 1915 tarihlerinde Alman ve Avusturya cephelerinde ferahlık sağlamak üzere Kafkas cephesinde tatbik edilen bu büyük harekât, sadece askerî açıdan değil uğranılan kayıplar sebebiyle de mânevî bakımdan kamuoyunda önemli bir yere sahiptir. Sarıkamış Harekâtı, I. Dünya Savaşı’nın ilk yıllarında Ruslar’ın 1 Kasım 1914’te saldırıya geçerek Erzurum istikametine doğru ilerlemesiyle başlayan çarpışmalar içerisinde farklı bir özellik gösterir. Aslında Ruslar genel bir saldırıdan çok sınırlı bir harekâtla savaşı Türk topraklarına taşımak, böylece Kafkasya müslümanlarının direnişe geçmelerine engel olmak istiyorlardı. Üçüncü Türk Ordusu, Rus taarruzunu Köprüköy yakınlarında karşılayarak şiddetle karşılık verdi. Azap-Zanzak-Hoşap hattına çekilmek zorunda kalan Ruslar, Tiflis’teki 2. Türkistan Kolordusu’nu da cephe hattına sürüp kuvvetlerini takviye ettiler. Devam eden muharebelerden bir sonuç alınamayınca kasım sonlarında çarpışmalara son verildi. Kış aylarında hüküm süren aşırı soğuklar, yoğun kar ve tipi sebebiyle bir harekât icrasına ihtimal vermeyen Ruslar gözetleme faaliyetlerini bile sınırlandırdılar.

Türk ordusunun Alman karargâhınca yönlendirilen harekât planına göre Kafkas cephesindeki kuvvetlerin aslî görevi Ruslar’ın Avrupa cephesine yeni kuvvetler kaydırmasını engellemekti. Bu açıdan bakıldığında Rus taarruzunu durdurarak iki düşman kolordusunu cephe hattına çeken Türk ordusu görevini lâyıkıyla yerine getirmiş bulunuyordu. Ancak Enver Paşa bu kadarını yeterli görmüyor, cephe savaşlarıyla alt edilemeyen zayıf düşman kuvvetlerinin bir kuşatma harekâtıyla yok edilebileceğine inanıyordu. Türk orduları genelkurmay başkanı olan Friedrich Bronsart von Schellendorf başta olmak üzere müttefik Alman subayları da bu fikri destekliyordu. Cephedeki durumu yakından takip eden Üçüncü Ordu Kumandanı Hasan İzzet Paşa ise kışlık donanım ve teçhizat eksikliği yüzünden bir kış taarruzunu uygun bulmuyordu. Bunun üzerine Enver Paşa, Genelkurmay İkinci Başkanı Hâfız Hakkı Bey’i durumu yerinde incelemek üzere Kafkas cephesine göndermeye karar verdi.

Cepheyi teftiş eden Hâfız Hakkı Bey bir kolordu ile cepheden, iki kolordu ile Bardız-Oltu üzerinden başarılı bir kuşatma harekâtı yapılabileceğini rapor etti. Ayrıca yeterince azim ve cesaret sahibi olmayan ordu kumandanıyla kolordu kumandanlarının taarruza olumsuz baktıklarını bildirdi (Sabis, II, 268). Aldığı bu cevap üzerine Enver Paşa gerekirse taarruza bizzat kumanda etmek için cepheye gitmeye karar verdi. Genelkurmay Başkanı General Bronsart, Harekât Şubesi Başkanı Yarbay Feldman ve diğer maiyetini de yanına alarak 6 Aralık’ta Yavuz zırhlısıyla İstanbul’dan Trabzon’a hareket etti, 15 Aralık’ta Köprüköy’deki ordu karargâhına ulaştı.

Üç kolordu ile (9, 10 ve 11. kolordular) bir süvari tümeninden oluşan Üçüncü Ordu’nun sayı bakımından açık bir üstünlüğü vardı. Seferberliğini tamamladığında bu ordunun mevcudu jandarma ve menzil birlikleri hariç 96.550 savaşçıya ulaşmış bulunuyordu (ATASE Arşivi, Kls. 2, Dos. 8-B, F. 4, 4-2). Aras vadisindeki Sarıkamış grubu ile kuzeydeki Oltu grubundan oluşan Rus ordusunun sayısı 65.000 civarındaydı (Nikolski, s. 13, 16). Muharipler dışında her iki tarafın da çok sayıda hizmet kıtaları vardı. Ruslar kışlık donanım ve lojistik hizmetler açısından daha iyi durumdaydı. Her türlü ihtiyaçlarını Tiflis-Aleksandropol (Gümrü)-Kars-Sarıkamış demiryolu üzerinden sağlama imkânına sahipti. Sarıkamış’tan ileriye ise düzgün şose yolları vardı. Buna karşılık Türk tarafında en yakın demiryolu istasyonu (Ulukışla) cephenin 600 km. gerisindeydi. Kağnılar ve yük hayvanlarıyla yapılan sevkiyat ordunun ihtiyaçlarını karşılamaya yetmiyordu. Kadınlar ve çocuklar bile sırtlarında cepheye erzak taşıyordu (BA, DH ŞFR, Dos. 67, Bel. 13; Dos. 67, Bel. 53). Hazırlanan raporlar, şu anda olduğu yerde bile erzak ihtiyacında zorlanan Üçüncü Ordu’nun taarruz halinde tamamıyla aç kalacağını gösteriyordu (ATASE Arşivi, Kls. 69, Dos. 15, F. 29, 29-1, 29-2, 29-3). Kışlık donanım da çok kötüydü. Kafkas cephesine sevkedilmekte olan 100.000 takım kışlık giyim taşıyan gemiler, Rus filosu tarafından Karadeniz’de batırıldığından güney cephesinden gelen askerler arasında hâlâ entariyle dolaşanlar vardı (Guse, Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi, s. 43).

Enver Paşa bunları fazla önemsemiyor, başarının dış görünüş ve elbiseyle değil her askerin kalbindeki yiğitlik ve cesaretle kazanılacağına inanıyordu. Bu sebeple harekâta kumanda etmek istemeyen Hasan İzzet Paşa’nın 18 Aralık gecesi istifa etmesi üzerine ordu kumandanlığını üstlenerek harekâtın sevk ve idaresini eline aldı. Harekâta muhalif görünen kolordu kumandanları zaten bir süre önce tasfiye edilmiş, 9. Kolordu Kumandanlığı’na Ali İhsan Latif Paşa, 10. Kolordu Kumandanlığı’na Hâfız Hakkı Bey ve 11. Kolordu Kumandanlığı’na Abdülkerim Paşa getirilmişti. Enver Paşa 19 Aralık gecesi taarruz emrini imzaladı. Harekât 22 Aralık sabahı başlayacaktı. 11. Kolordu, 2. Nizamiye fırkasıyla birlikte cepheden taarruz ederek Rus kuvvetlerini oyalarken 10. Kolordu İd (Narman)-Oltu-Bardız (Gaziler) istikametinde, 9. Kolordu ise Pitgir-Çatak-Kötek yönünde ilerleyerek Kars istikametini kapatıp Aras vadisindeki düşman kuvvetlerini kuşatma altına alacaktı (ATASE Arşivi, No: 4/3671, Kls. 2950, H-7, F. 1-39, 40). Böylece bütün Kafkasya’nın “Moskof boyunduruğu”ndan kurtarılacağı düşünülüyordu (Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, LVIII/123 [2009], s. 150-151).

Rus ordusunun ileri ikmal üssü olan Sarıkamış kasabası Türk taarruzunun en önemli hedefi oldu ve demiryolu hattının son istasyonu olarak Rus kuvvetlerinin âdeta can damarıydı. Birliklerin bütün levazımı, mühimmatı, cephanesi, ihtiyat eşyası ve hastahaneleri hep burada bulunmaktaydı. Ayrıca Sarıkamış, Kars istikametindeki ricat yollarının da kavşak noktasındaydı. Üstelik cephe hattının 50 km. gerisinde kaldığı için oradaki depoları korumak amacıyla bırakılmış birkaç bölük dışında neredeyse tamamıyla savunmasızdı. Kolay bir hedef gibi görünen bu kasabanın ele geçirilmesi Rus ordusunun kapana kısılarak yiyeceksiz ve cephanesiz kalmasını sağlayacaktı.

Harekât başladığında askerin morali oldukça yüksekti. Kar yağışı ve yoğun sis görünmeden ilerlemeyi sağlıyordu. Enver Paşa ve ordu karargâhı 25.000 kişilik mevcuduyla harekete geçen 9. Kolordu’yla birlikteydi. Kötek yolu kar yüzünden kapalı olduğundan kolordu harekâtın ikinci günü istikametini değiştirerek doğrudan Sarıkamış’a yöneldi. 30.000 kişilik mevcuduyla biraz daha soldan yürüyen 10. Kolordu ise General İstomin kumandasındaki 15.000 kişilik Oltu grubunu püskürterek ilerlemeye devam ediyordu. Bu şekilde düşman gerilerine doğru hızla ilerleyen kuşatma kolları çok sayıda esir, silâh, mühimmat ve bol miktarda erzak ele geçirdi. Özellikle Oltu ve Bardız’da zaptedilen külliyetli erzak yiyecek sıkıntısını bir hayli hafifletti. Bu sırada ana cepheden saldırıya geçen 11. Kolordu ise Aras vadisindeki asıl Rus kuvvetlerini baskı altına almaya başlamıştı. Şaşkına dönen Ruslar bir kuşatma harekâtına mâruz kaldıklarını anlayamadıklarından Sarıkamış’ı takviye etmek yerine bütün güçleriyle 11. Kolordu’ya yüklenmişlerdi. Bu sebeple 9. Kolordu’nun öncüleri, 25 Aralık akşamı Sarıkamış’a 4-5 km. mesafede bulunan ve kasabanın kilidi konumunda olan Bardız Geçidi’ne ulaştıklarında 2000 kişilik derme çatma bir Rus müfrezesiyle karşılaştı. Yaşlı depo birlikleri ve demiryolu işçileriyle istasyonda mola vermiş bazı askerlerden alelacele oluşturulan bu müfreze 2000 kişilik Türk birliği karşısında altı saat dayanabildi.

Süngü hücumu ile geri atılan Rus müfrezesi makineli tüfeklerin namlularını sökerek Sarıkamış’a doğru çekildi. Onları takip eden birlikler Sarıkamış’ın yanı başındaki Çerkezköy’e (Yukarı Sarıkamış) kadar ilerledi. Korkuya kapılan Ruslar istasyon civarındaki depoları yakarak Sarıkamış’ı boşaltmaya niyetlendi (Nikolski, s. 43). Ancak tam da bu kritik anda Kolordu Komutanı Ali İhsan Latif Paşa’nın ısrarı üzerine taarruz durduruldu. Sarıkamış’taki durumun farkında olmayan ve başından beri gece taarruzuna karşı olan Ali İhsan Latif Paşa gece hücumuna alışık olmayan yorgun birlikleri dinlendirmek istiyordu. İlk bakışta önemsiz gibi görünen bu karar o zamana kadar Türkler lehine devam eden harekâtın seyrini bir anda tersine çevirdi. Taarruzun durdurulmasıyla yeniden toparlanmak için vakit kazanan Ruslar Sarıkamış’ta tutunmayı başardı. Ruslar, Sarıkamış’ı takviye etme kararını 24 Aralık gecesi almışlardı. Tiflis’ten Kötek’teki Rus karargâhına gelerek kumandayı devralan Kafkas Ordusu Başkumandan Yardımcısı General Mişlayevski, kendisiyle birlikte gelen ve içinde bulundukları durumu kavrayan Ordu Kurmay Başkanı General Yudeniç’in ısrarı sayesinde böyle bir hayatî adım atmıştı. Ana cepheden sevkedilen destek kıtaları 25 Aralık akşamından itibaren Sarıkamış’a girdi ve 26 Aralık sabahı kasabadaki Rus kuvvetlerinin sayısı bir önceki güne göre iki kat artarak 4000’i aştı. Buna karşılık geceyi civardaki ormanlarda geçiren yorgun Türk askerlerinin birçoğu sabaha ulaşmadan donarak şehid oldu.

Sarıkamış’a yapılan ilk taarruz 26 Aralık sabahı bu şartlar altında başladı. Rus savunması iki sahra topunun şiddetli ateşiyle destekleniyordu. Bu iki top o sırada tesadüfen Sarıkamış’ta bulunuyordu ve yine tesadüfen orada olan bir topçu subayı tarafından kasaba meydanındaki kilisenin yanına yerleştirilmişti. Bu yüzden açılan ateş Sarıkamış’ta Rus topçusu bulunmadığından emin olan Türkler için kötü bir sürpriz oldu. Öğleden sonraya kadar devam eden saldırılardan bir sonuç alınamayınca geride yürüyüş halinde olan birlikleri beklemek üzere taarruzun ertesi sabaha ertelenmesine karar verildi. Bu defa Ruslar yeni destek kıtalarıyla birlikte ağır silâhlarını da kasabaya sokmayı başardılar. 10. Kolordu hâlâ Sarıkamış önlerine gelememişti. Tümenlerinden birini Bardız üzerinden Sarıkamış’a doğru sevkeden Hâfız Hakkı Bey, diğer iki tümeniyle Oltu müfrezesini takip ederek Allahüekber dağlarının kuzey yamaçlarına doğru ilerledi. Harekât planının dışına çıkarak Sarıkamış’tan bu kadar uzaklaşması, hâlâ başarı şansı bulunan harekâtın tamamıyla kaybedilmesine sebep olacak kadar önemli bir hata oldu.

Kuşatma kolunun aşırı derecede uzaması cebrî yürüyüşler yapmak zorunda kalan birliklerin ağır zayiata uğramasına yol açtı. 26 Aralık’ta başlayan ve on dört saat süren Allahüekber tırmanışında yorgun düşen askerler kucaklarında silâhlarıyla birlikte karlar üzerine düşüp şehid oldu. Buna rağmen sahra toplarını dağdan aşırmayı başardılar. Sarıkamış’a zamanında yetişemedikleri için başarı şansını büyük ölçüde yitirmiş olmalarına rağmen bu birlikler kararlılıkla mücadeleyi sürdürdü. 27 Aralık’ta Selim yakınlarında Sarıkamış-Kars demiryolunu tahrip ederek büyük bir korku ve paniğe sebep oldu. Rus ordusunun kapana kısıldığını zanneden General Mişlayevski ümitsizliğe kapılarak yerini General Yudeniç’e bırakıp Tiflis’e döndü. Bütün Kafkasya’da büyük bir kargaşa baş gösterdi.

Enver Paşa da savaşı kazandığına emin görünüyordu. Bu sebeple bir basın bildirisiyle Sarıkamış’a kadar ilerleyen ordunun şiddetli bir muharebenin ardından büyük başarı kazandığı açıklandı. Sarıkamış-Kars demiryolunun tahrip edildiği, 2000’in üzerinde esir, sekiz top ve on üç mitralyözle bol miktarda erzak ve cephane ele geçirildiği bildirildi. Haber kamuoyunda büyük bir sevince yol açtı. Gazeteler Turan yolunun açıldığını, Moskof’tan intikam alınacağını, Moskof zulmü altında yaşayan kan ve din kardeşlerinin kurtarılacağını yazmaya başladı. Bu arada Çoruh vadisinden ilerleyen kuvvetlerin de Ardahan’ı ele geçirdikleri açıklanınca coşku bir kat daha arttı. Halbuki 28 Aralık’ta 10. Kolordu’nun da Sarıkamış civarına ulaşmasıyla kuşatma harekâtı sadece teorik olarak gerçekleşti. Aralıksız devam eden cebrî yürüyüşler, açlık, şiddetli soğuklar ve giderek artan donma vak‘aları yüzünden taarruz gücü iyice zayıfladı. Üzerlerindeki şaşkınlığı atarak toparlanmaya başlayan Ruslar harekâtın ilk günlerine oranla artık çok daha iyi durumdaydı. Sarıkamış’ta 15.000 savaşçıları, otuz dört adet topları ve birçok makineli tüfekleri vardı. Buna rağmen Türk taarruzu inatla devam etti. Bir ara Sarıkamış sokaklarına kadar girerek süngü savaşıyla Ruslar’a önemli kayıplar verdirildi. Albay Kravçenko bu sokak savaşları sırasında öldü. Fakat Ruslar’ın uzun menzilli sahra topları, ormanların içerisindeki diğer Türk birliklerini yerlerinden kıpırdayamaz hale getirince bunlar geri çekilmek zorunda kaldı.

General Yudeniç, Türkler’in içinde bulunduğu bu sıkıntılı durumun farkına vardı. Türk taarruz gücünün iyice kırılmasını bekledi, nihayet 1 Ocak 1915 tarihinde Bardız-Sarıkamış-Eşekmeydanı Geçidi üçgeninde bir kuşatma harekâtı başlattı. Enver Paşa ise 9 ve 10. kolorduları Sol Cenah Ordusu adıyla birleştirip generalliğe terfi ettirdiği Hâfız Hakkı Paşa’nın emrine verdikten sonra Ruslar’ın ana kuvvetlerini ezemediği için Sarıkamış’a kuvvet kaydırmalarını önleyemeyen 11. Kolordu’nun durumunu görmek üzere 3 Ocak’ta Sarıkamış’tan ayrıldı. Hâfız Hakkı Paşa, elde kalan kuvvetleri Rus kuşatmasından kurtarmak düşüncesiyle 4 Ocak’ta Sol Cenah Ordusu’na ricat emri verdi. Bu emir üzerine iki haftadan beri açlık ve şiddetli soğuklarla mücadele etmekte olan birlikler dağ yollarını takip ederek Erzurum’a doğru çekilmeye başladı. Ruslar da yorgun ve bitkin olduklarından takip konusunda fazla ısrarcı olamadı. Ağır zayiata uğradıkları için geriye dönebilenlerin sayısı çok azdı. Binbir zahmetle götürülen toplar, makineli tüfekler ve önemli miktarda mühimmat Ruslar’ın eline geçti.

Türk ordusunun Sarıkamış’ta 90.000 şehid verdiği neredeyse genel bir kabul halini aldıysa da bu doğru değildir. Şehid sayısı konusunda en güvenilir tesbit Ruslar’a aittir. Zira şehid naaşları, karların erimeye başlaması üzerine Rus yetkililerinin nezareti altında müslüman köylülerden oluşturulan işçi grupları vasıtasıyla toplanıp imamlar gözetiminde icra edilen dinî merasimin ardından toplu mezarlara defnedildi. Büyük bir ciddiyetle yürütüldüğü anlaşılan defin işlemlerinin tamamlanmasından sonra her bir mezarın başına oraya kaç şehid defnedildiğini gösteren bir tabela asıldı. Böylece 18.000’i Sarıkamış civarında olmak üzere toplam 23.000 şehidin defnedildiği tesbit edildi (Maslofski, s. 152). Ancak bunların dışında naaşlarına ulaşılamayanlarla 11. Kolordu’nun Aras vadisinde verdiği şehidler de vardı. Bunlar da göz önüne alındığında toplam şehid sayısının Üçüncü Ordu Kurmay Başkanı Felix Guse’nin de ifade ettiği gibi 30.000 civarında olduğu anlaşılır (Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi, s. 41).

General Yudeniç’in günlüğünde ifade edildiğine göre 200 kadarı subay olmak üzere 20.000 civarında Türk askeri de esir edilmişti. Rus savaş raporlarına göre sadece 9. Kolordu’dan esir alınan 200’den fazla subay ve 6000 asker vardı. 9. Kolordu Kumandanı Ali İhsan Latif Paşa da üç tümen kumandanı ve bütün karargâhıyla birlikte esirler arasındaydı (Nikolski, s. 92, 94, 97). Rus basını onun esaretini abartılı bir şekilde duyurdu. Hakkında küçültücü ifadelere yer vererek 30.000 kişiyle birlikte esir düştüğünü yazdı (İhsan Latif, s. 6-7). Osmanlı basını ise bu haberleri yalanlayarak gerçeği kamuoyundan saklama yoluna gitti. Götürüldükleri kamplarda yaralarına bakılmayan ve çok kötü şartlarda tutulan esirlerin önemli bir bölümü hayatını kaybetti. Sağ kalanlar ise Bolşevik İhtilâli’nden sonra dönebildi. Şehidler ve esirlerden başka etraftaki köylere dağılanlar, hastalar ve yaralılar da vardı. 8 Şubat 1915 tarihli kayıtlara göre hastahanelerde 15.808 hasta ve yaralı bulunuyordu (Birinci Dünya Harbinde, II, 476). Özellikle tifüs çok can almıştı. Hâfız Hakkı Paşa da Erzurum’da bu hastalıktan ölenler arasındaydı (12 Şubat 1915).

Ruslar’ın kayıpları da çok fazlaydı. General Yudeniç’e göre Ruslar 26.000 asker kaybetmişti ve bunların bir kısmı donarak ölmüştü (Shaw, s. 834). General Maslofski’nin verdiği rakamlar biraz daha ayrıntılıdır. Ona göre 20.000’den fazla ölü, yaralı ve hasta, 9000’den fazla donarak ölen vardı (Umumî Harpte Kafkas Cephesi, s. 149). Kumanda kademesinin deneyimli subayları da ölenler arasındaydı. Bu kayıplara esir düşen 2000’in üzerindeki Rus askeri de ilâve edildiğinde Rus ordusunun uğradığı toplam zayiatın 30.000 civarında olduğu ortaya çıkar. Sarıkamış macerası aslında abartıldığı ölçüde yüksek kayıp rakamları ile değil Osmanlı Devleti’nin askerî gücünün müttefiklerinin savaş hedefleri uğruna heba edilmesinin bir göstergesi olarak tarihteki yerini almalıdır.

Ziyaret -> Toplam : 125,06 M - Bugn : 85992

ulkucudunya@ulkucudunya.com